Pakraduniler -2-

Tarihin Puslu Olayları – Nedim Bal / 2025 Şubat / 147. Sayı

Bismillahirrahmanirrahim

Kripto Pakraduniler’in uzantılarını bu zamanda iyi analiz etmek gerekir. Ermeni Tehciri konusunda Türkiye’nin en önemli tarihçilerinden birisi olan Türk Tarih Kurumu eski Başkanı Prof. Dr. Kemal Çiçek’in açıklamalarının da yer aldığı paylaşımlarda, Osmanlı’nın Ermenilere neden soykırım uygulamayacağının gerekçeleri sıralanmıştı. Osmanlı’nın son dönemlerinde Ermeni asıllı yöneticilerin çokluğuna dikkat çekilen bazı araştırmalarda özellikle Tanzimat, İttihat ve Terakki masonlarıyla irtibatlı olan; Dışişleri Bakanı, Hazine Bakanı, Maliye Bakanı, Ticaret Bakanı gibi önemli isimlerin Ermenilerden oluştuğu vurgulanmıştı.

Yine Ermeni tehciri konusunda Dışişleri Bakanlığı, Türkiye’nin tezlerinin uluslararası platformlarda doğru anlatılabilmesi için yedi sayfalık bir ‘Ermeni Raporu’ hazırladı. 1915 Olayları başlığını taşıyan rapor, Türkçe ve İngilizce olmak üzere tüm kamu kurum ve kuruluşlarına gönderildi. Ermenilerin Osmanlı Devleti’nde üst düzey bürokrat olarak görev yaptığı belirtilen raporda şu bilgilere yer verildi: “29 Ermeni, üst düzey hükümet rütbesi olan ‘paşa’ sıfatını almıştır. 22 Ermeni, Hariciye, Maliye, Ticaret ve Posta Nazırlığı dahil olmak üzere bakan olarak görevlendirilmiştir. 1915 yılında Nafıa (Bayındırlık) Nazırı olarak görev yapan şahıs, Ermeni asıllıdır. Çok sayıda Ermeni, tarım, nüfus ve ekonomik kalkınma konularıyla ilgilenen devlet dairelerinin başkanlığını yürütmüştür. 1876 yılı sonrası Osmanlı Meclis-i Mebusanı’nda 33 Ermeni milletvekili olarak yer almıştır. Hariciye Nezareti’nde 7 Ermeni büyükelçi, 11 başkonsolos ve konsolos görev yapmıştır. Akademik dünyada 11 Ermeni kökenli profesör ders vermiştir.”

Dolaysıyla soykırım uygulanacak kadar düşman bilinip nefret edilen bir millete yıllarca devletin en üst kademelerinde yer vermek, onlara imkân ve imtiyazlar tanımak aklen mümkün değildir.

Osmanlı Devletinin son dönemlerinde önemli görevler verilen Ermenilerin birçoğunun kripto Yahudiler yani Yahudiliğini gizleyen ve Ermeni gözüken Pakraduniler olduğu, Osmanlı Devletinin sonunu hazırlayan İttihat ve Terakki masonlarıyla irtibat halinde bulundukları yıllar sonra anlaşılabilmiştir.

Osmanlı Devleti, takriben 800 yüz yıl boyunca ciddi sayılabilecek bir sorun yaşamadığı Ermenilere “Millet-i Sadıka” yani “Güvenilir Millet” unvanı vermişti. Dolayısıyla hünerli oldukları birçok alanda ve devlet kademelerinde kendilerine görev veriliyordu. İşte Ermeni görünümlü Yahudi asıllı Pakraduniler Ermeni kimliği üzerinden devletin birçok kademesine sızmayı başarmışlardır.

Korgeneral Kazım Karabekir Paşanın kızı Timsal Karabekir, babasının hayatını anlattığı bir canlı yayında savaştan sonra yetim kalan 6000 çocuktan bahseder. Babasının büyük bir mücadele vererek bunları himaye ettiğini ve bunların içinde yetim olan Ermeni çocuklarının da bulunduğunu beyan eder. Bu yetimlerin orta seviyede zeki olanlarının çeşitli mesleklere yönlendirildiğini, zeki olanlarının ise ordu ve kamu alanında da görev yapabilecek donanımda eğitildiğinden bahseder. Nitekim yetiştirilen bu yetimlerin içinden birçokları ileriki yaşlarda devletin önemli kurumlarında görev almışlardır. Bunlardan meşhur olanlarından biri de Genel Kurmay Başkanlığına kadar yükselmiş olan Cemal Tural’dır. Cemal Tural, askeri darbe girişimlerinin arkasında olan isimlerden biridir.[1]  

Nitekim, Ermeni Agos gazetesinde yayınlanan makalesinde Ayşe Hür, bu konuda şunları ifade etmektedir; “Kazım Karabekir Paşanın koruma altına aldığı kimsesiz erkek çocuklar arasında Ermeni yetimler de bulunuyordu. Bu çocuklardan kabiliyetli olanlar, Karabekir tarafından, sanki Türk ailelerin yetimleri gibi gösterilerek Bursa’da yeni açılan ‘Işıklar Askeri Lisesi’ne (Bursa Askeri İdadisi) ve ‘Sarıkamış Askeri İdadisi’ ne gönderilmiş bir bölümü ise meslek erbabı olarak hayata karışmıştı.”[2]

İsim ve Soyadları Değiştirilenler!

Günümüzde farklı amaçlarla; ırk, din ve siyasal görüşlerini gizleyen kimselere Kripto denmektedir. Bu tür kişi veya topluluklar yaşadıkları toplumda amaçlarına ulaşabilmek için en çok fayda sağlayacak ırk veya inanç yahut siyasal gruba ait oldukları imajı verirler. Söylem ve eylemleri de bu yönde olur. Bu tür insanları tanıyabilmenin en kolay yolu ise kökleri yani kimlikleridir.

Fakat cumhuriyet döneminde yapılan bir diğer tuhaflık da Yahudi, Ermeni ve diğer ecnebi unsurlara Türk isim ve soyadları verilmesiydi. Bu sayede birçok Yahudi, Ermeni ve ecnebi unsurlar tanınamaz hale gelmiştir.

Bu “kriptolaştırmayı” savunanların başında dönemin İçişleri Bakanı Şükrü Kaya geliyordu. Meclis konuşmasından: “Burada oturanları, bizim camiamız dâhilinde bulunanları behemehâl Türk camiasının içine sokmak ve onları medeniyetin feyzinden istifade ettirmek bizim borcumuzdur…  Memlekete hizmet etmiş yabancı ırklara mensup adamlar çoktur. Niçin bunları kendimizden ayıralım ve kara damga gibi alnında yabancı, yabancı, yabancı diye bulunduralım? Bu ayrılıkları da kaldırmak lazımdır. Bizim vazifemiz budur. Bu maddeyi aynen kabul buyurun. Ufacık bir hareket, bizi şaşırtabilir.”[3]

O dönem bu uygulamaya şiddetle karşı çıkan milletvekilleri de olmuştur. Bunlardan biri de Refet Bey’dir. Meclis konuşmasından: “Yabancı ırk ve millet isimlerini resen/zorla kaldıracağız. Bunu doğru bulanlardan değilim. Bu memlekette özü benden olmadığı halde sendenim diyen adamların benim yanıma gelmesinden ben bıkmışım. Bunlar yabancı isim taşıyorsa bunların şeklen Türk tanınmasını ben istemem. Eğer bu adam yabancı bir ırk ismi taşıyorsa ve özü de benden değilse ve kendi ırkına ait olan bir ismi taşımak istiyorsa, ben onu olduğu gibi bilmeyi münasip görürüm.”[4]

İşte bu heyulanın içerisinde aslında 1927’den başlayarak birçok Yahudi, Ermeni ve diğer yabancı unsurlara Türk isim-soyadı verilerek toplum içinde gizli kalmaları sağlanmıştır. Hatta Yahudi asıllı olup Türkiye vatandaşı olan yazar ‘Rıfat Bali’ katıldığı canlı yayında ilginç bir hatırasını anlatmıştır. “1942 yılında devlet bir defaya mahsus varlık/servet vergisi diye bir şey çıkardı. Bu kanuna göre herkes servetine göre devlete ödeme yapacaktı. Varlık vergisi alınacak gruplar 3 kısma ayrılmıştı. Müslümanlar, gayri müslimler ve dönmeler. Bu kanunlara göre Yahudi, Ermeni, Rum ve benzeri Müslüman olmayan gayri müslim milletler daha çok vergi verecekti. Fakat zorunlu isim-soyadı değişikliği yapılınca amcamın oğlu ‘Hayri Bali’ Müslüman zannedilerek daha az vergi vermek suretiyle bu işten kurtuldu.”

Şunu da ifade etmekte fayda var; tüm Ermeni, Rum, Yahudi ve diğer milletlerden olanların isim ve soyadı değiştirmek suretiyle gizlenmek diye bir niyetleri de dertleri de yoktu. Hatta birçok yabancı millet mensubu orijinal ad ve soyadı ile hayatına devam etmek arzusunda idi. Fakat devlete yön veren Munis Tekin Alp gibi Siyonist Yahudiler ise yabancıların Türkleştirilmesi hususunda büyük bir gayret içindeydiler. Niçin?

Ne Yapar Bu Kripto Pakraduniler!

Hiç şüphesiz tüm bu çalışmaların bir amaca matuf olduğu muhakkaktır. Ehli küfür, İslam toplumlarında kargaşa ve çatışma çıkarma yoluyla onları devamlı bir kaosun içinde tutmak istemektedir. Birbiriyle uğraşan, birbiriyle çatışan bir toplumun güçlü olması ve başını kaldırıp dışarıyla uğraşması mümkün değildir. Bunun için yeri geldiğinde din adamlarını, yeri geldiğinde siyasetçileri, yeri geldiğinde askeri unsurları, yeri geldiğinde basın-yayını, yeri geldiğinde meslek kuruluşlarını, yeri geldiğinde silahlı örgütleri kullanırlar.

Din adamları, dini tahrif etmek, halkın kafasını karıştırmak ve insanları dinden soğutmak suretiyle görevlerini yaparlar. Politikacılar memleketin ekonomisini, aile ve ahlaki yapısını bozacak kanunlar çıkararak, ülkenin kaynaklarını gavurlara peşkeş çekerek ve toplumu aldatıp uyutarak görevlerini yaparlar.

Askeri unsurlar laiklik ve Kemalizm adı altında Müslümanlara hayatı dar edecek zulümlere imza atarak görevlerini yaparlar.

Sanatçı denilen güruhun ekseriyeti anadan üryan hayvanlar gibi soyunarak, her gün sevgili değiştirerek, orada burada sapkın eğlence partileri düzenleyerek gençliğe rol model olmaya çalışarak görevlerini yaparlar.

Medya dünyası gayri ahlaki dizi filmleri, sapkın, çarpık ilişki ve cinayetleri konu alan sabah kuşağı programları yaparak toplumda ahlaksızlığın, korku ve güvensizliğin artmasını sağlayarak görevlerini yaparlar.

Basın-Yayın dünyası, İslam’a ve onun kutsallarına her gün saldırarak, hakaret ederek, Müslümanlara terörist ve sapık damgası vurmaya çalışarak görevlerini yaparlar. Emperyalist Amerika ve Avrupa’nın, Siyonist Yahudi İsrail’in yaptığı onca zulüm ve katliamları görmezden gelip bilakis onları mazlum ve mağdur göstermeye çalışarak görevlerini yaparlar.

İnsanlık düşmanı, alçak Siyonist Yahudi İsrail’e ve onun hamisi Amerika’ya karşı dinlerini, kutsallarını ve topraklarını aslanlar gibi savunan Hamas ve benzeri direniş gruplarını tüm kötülüklerin merkezi göstermeye, şehit olan yiğit komutanların şehadet haberleri gelince de zil takıp oynamaya ve “dünya bir teröristten daha kurtuldu” haberleri yapmak suretiyle toplumu etkilemeye çalışarak görevlerini yaparlar… 

Sen onları bizden zannedersin. Anadolu’nun aldanmış, inancı zayıflamış gariban insanları der geçersin. Ama onlar senden değildir. Onlar, onlardandır…  Adı; Mustafa, Mehmet, Hasan, Ahmet olsa da.


[1]. 1905 – 17 Aralık 1981/ Türk Silahlı Kuvvetlerinin 13. G. Kurmay Başkanı

[2]. Ayşe Hür/ 1915’ten 2007’ye Ermeni Yetimleri/Agos Gazetesi

[3]. M. Türköz, “Bu soyadı alınmamış ise …”/ İletişim Yayınları, 2023, İstanbul

[4]. M. Türköz, “Bu soyadı alınmamış ise …”/ İletişim Yayınları, 2023, İstanbul