Mutlu Evliliğin Sırları-13

Nebevi Aile – Halime Yılmaz / 2025 Ekim / 155. Sayı

16. Erkeğe Kavvam, Kadına da Kristal Muamelesi Yap:

Hamd, kadını kristal kadar hassas, erkeği de kavvam olarak yaratan ve onlara fıtratlarına göre muameleyi tavsiye eden Allah’a mahsustur. Salat ve selam kavvamların önderi ve kristallerin hassas koruyucusu olan Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’ in üzerine olsun. Allah’ ın selamı, rahmeti, bereketi ve hidayeti Allah’ ın tüm emir ve tavsiyelerini kabul edip uygulayan ve insana fıtratına göre muamele eden değerli Müslümanların üzerine olsun.

İslam’ da erkek ve kadın fıtratlarına göre muamele görür ve insanoğluna da böyle muamele etmeleri emredilir. İslam erkeği “Kavvam” olarak tanımlarken, kadını da “kristal” benzetir. Müslümanlar da erkeği kavvam, kadını da kristal gibi görüp her ikisine de bu tanımların gereğine göre muamele yaparsa hem hayatları hem de evlilikleri daha mutlu hale gelecektir. Şimdi bu iki özel kavramı açıklamaya çalışalım.

1.Evde Erkek Kavvam Olmalıdır:

Allah azze ve celle erkeği Nisa 34. ayette “kavvam” kavramıyla tanımlıyor.

“Allah’ın, (iki cinse) birbirinden farklı özellik ve lütuflar bahşetmesi ve mallarından harcama yapmaları sebebiyle erkekler kavvamdırlar (kadınların yöneticisi ve koruyucusudurlar) …”

Bu ayette erkek kavvam olarak nitelendiriliyor. Peki kavvam ne anlamlara geliyor?

Kavvam: “Bir şeyin üzerinde duran, hâkim olan, özen gösteren, onunla yakından ilgilenen, reislik, yöneticilik, eğitim, koruma, savunma, ıslah, kazanma, üretme”[1] gibi anlamlara gelen bir kelimedir.

Yani erkeğin kavvam olması, onun kadından üstün olması, kadını ezmesi, ona değer vermemesi, kadını köle gibi görmesi, ona hakaret etme hakkını kendinde bulması, ona her istediğini yapma hakkını kendinde görmesi, İslam’ ın cevaz vermediği konularda kadına istediği gibi muamele etmesi anlamına asla gelmemektedir. Bilakis erkeğin kavvam olması, onun fıtratı gereği kadından daha fazla sorumluluklar alması, kadına özen göstermesi, onu her anlamda kuşatması, onun maddi ve duygusal anlamdaki tüm ihtiyaçlarıyla yakından ilgilenmesi, kadına ve çocuklarına aile reisliği görevini hakkıyla yerine getirmesi, yeri geldikçe hanımını güzel bir şekilde eğitmesi, onu koruyup İslam’a ters olmayan davranışlarında destekçisi ve savunucusu olması, kadının düzeltilmesi gereken yanlarını ıslah etmeye çalışması, kadın eğer davet ulaştırılması gereken bir insansa onu kazanması ve onun kalbini kırdığında gönlünü tamir etmesi ve aile içi sorunlarda ve güzel davranışların artırılmasında üretken olması ve bu kadar sorumluluğu taşımasından dolayı da kadına ve aileye hakim olanın ve aile içi son kararı vermesi gerekenin erkek olması anlamına gelir. Gördüğünüz gibi erkeğin kavvam olması sorumluluklarının fazlalığı anlamına gelir. Birilerinin zannettiği gibi kadını korkutup sürekli dövmesi, onu sindirmesi, ona kötü muamele etmesinin önünü açan bir kavram değildir.

Kavvam kavramı kadını ultra derecede koruyan bir kavram olmasının yanında erkeğin de prestij ve yöneticiliğini ortaya koyarak vurgular. Bu kavrama göre erkek kadını ve ailesini dış etkenlere karşı koruyan, kadının eksiklerini tamamlayan, onu doğru yönlendiren kişi olmakla birlikte kadının da erkeğine saygı duymasını, onu evin reisi olarak kabul etmesini, onun evdeki reisliğini çiğnememesini salık verir.

Erkeğin kavvam olması kadının hiç konuşmaması, hiçbir şeye itiraz etmemesi, hiçbir konuda fikrini beyan etmemesi anlamına gelmez. Eğer İslam’ a ters hareket etmiyorsa, fıtratı gereği belli davranışları sergiliyorsa, bazı şeylere itiraz ederken haddini aşmadan hakkını savunuyorsa, aklı başında bir kadınsa kocasının sık sık kendisinin görüşlerine başvurduğu bir kadın olması, erkeğin kavvamlık sıfatına bir zarar vermez. Bilakis asıl kavvamlık budur. Çünkü Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem böyleydi.

Bir gün Hazreti Safiye validemiz, Hz. Peygamber Efendimize, Hz. Aişe annemizin evinde iken bir tabak yemek gönderdi. Güzel yemek yapmasıyla bilinen Safiye annemizi Aişe annemiz kıskandı ve bu duygunun tesiriyle hizmetçinin eline vurarak yemeği yere döktü, tabak iki parçaya ayrıldı.

Bunun üzerine Allah Rasûlü orada bulunanlara “Anneniz kıskandı” buyurarak iki parçaya ayrılan tepsiyi alıp eliyle birleştirdi, yiyeceği içine koydu. Sonra da evdekilere “Yiyin!” buyurdu. Evdekiler yediler. Daha sonra hizmetçiye sağlam olan başka bir tepsi verdi, kırık olan tepsiyi ise Hz. Aişe’nin odasında tuttu.[2]

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’ in Aişe annemizin kıskançlığına karşı gösterdiği anlayışa bakar mısınız? Kadının doğal olan kıskançlığını anlıyor. Bu duygusunu açığa çıkarmasına izin verdiği gibi onu yadırgamıyor ve “Anneniz kıskandı” diyerek sakince ortalığı toparlıyor. Ona bağırıp çağırmıyor. Onu aşağılamak için böyle bir hadiseyi kullanmıyor. “İşte bakın, evde ben böyle bir kadınla imtihan yaşıyorum” diyerek kendini haklı çıkarmaya çalışmıyor. İşte kavvamlık budur!

Hudeybiye anlaşması, Müslümanlara çok ağır gelmişti. Kabe’ye varamadan geri döneceklerdi. Anlaşmayı yazma işinden çıkınca, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, ashabına:

“Kalkın kurbanlarınızı kesin, sonra da tıraş olun!” buyurdu.

Ancak (müşriklerle yapılan bu antlaşmadan hiç kimse memnun değildi. Bu sebeple) kimse kalkamadı. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, emrini üç kere tekrar etti. Yine kalkan olmayınca Ümmü Seleme’ nin çadırına girdi; ona halktan maruz kaldığı bu hali anlattı. O, kendisine:

“Ey Allah’ın Rasûlü! Bunu (yani halkın kurbanını kesip, tıraşını olmasını) istiyor musun? Öyleyse çık, ashaptan hiçbiriyle konuşma, deveni kes, berberini çağır, seni tıraş etsin!” dedi.

Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem kalktı, hiç kimse ile konuşmadan bunların hepsini yaptı; devesini kesti, berberini çağırdı, tıraş oldu. Ashap bunları görünce kalkıp kurbanlarını kestiler, birbirlerini tıraş ettiler.

Peygamberin emrini kimse dinlemiyor, herkes kızgınlığını bu şekilde belli ediyorken peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ne yapması gerektiği ile ilgili çok kritik bir konuyu hanımı Ümmü Seleme ile istişare ediyor. Müthiş bir kavvamlık örneği! Eğer kadın aklı başında ve diniyle bütün bir kadınsa ve hikmetli olduğu düşünülen görüşleri varsa kocasının birçok konuda ona danışması hanım köylülük değil, bilakis Peygamber tavrıdır. Bu davranış erkeğin kavvamlığına gölge düşürmek şöyle dursun, onun kavvamlığının gereğidir. Aksi olsaydı Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem böyle davranır mıydı?

Erkek kavvam gibi olması gerektiği gibi kadın da ona “kavvam” olduğunu hissettirmelidir ki evlilik dengede ve huzurlu olsun.

Değerli kadınlar! Erkeği kavvam kabul etmezseniz onun kadınlaşmasına, evin düzeninin bozulmasına, otoritenin yok olmasına, aile içi huzursuzlukların ortaya çıkmasına ve erkeğin sorumluluklarından kaçmasına sebep olabilirsiniz. Bu da toplumun düzenini bozar. Yuvaların sarsılmasına sebep olur. Aman dikkat!

2. Evde Kadına Kristal Hassasiyetiyle Yaklaşılmalıdır:

Kadın, fıtraten hassas, ince düşünceli, kırılgan ve narin yapıdadır. Onu güzel ve özel yapan da budur. Onun bu yapısını bilerek ona kaba davranan, onu üzen, aşağılayan, hor gören erkeklerin şu hadisi dikkatlice okumalarını şiddetle tavsiye ederim:

Enes b. Mâlik anlatıyor: “(Veda Haccı yolculuğu esnasında) Ümmü Süleym Hz. Peygamber’ in sallallahu aleyhi ve sellem eşleriyle beraberdi. (Enceşe isimli) bir kılavuz onların develerini yönlendiriyordu. (Enceşe söylediği ezgilerle develeri hızlandırınca) Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ona şöyle seslendi: “Ey Enceşe! Kristalleri taşırken yavaş ol.” [3]

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem kadını “kristal” olarak tanımlıyor. Kristal, oldukça hassas, hafif bir dokunuşta bile zarar görebilen, oldukça nazik yaklaşılması gereken bir madendir. Kadın da böyledir. Bu da onu, erkekten farklı kılan yanıdır. Bir erkeğin “Ben buyum, beni böyle kabul etsin, bildiğimi okurum, düşünmeden konuşurum, sinirlenince ne dediğimi bilmem” gibi sözlerle kendi benliğinden feragat etmemeye yemin etmiş gibi görünen tavırları kadına zulümdür. Zira kadına böyle yaklaşan erkek, kadını kırar, yorar, üzer, yıpratır, fıtratını bozar ve erkeğe saygısını yitirmesine sebep olur.

Erkek kadına kristal narinliğinde yaklaşmalı, onun kalbini incitecek en ufak bir sözden kaçınmalı, ona ince duygularına hitap edecek sözler söyleyerek ruhunu okşamalıdır. Aksini yaptığında kadının değişeceğini sanmak, onun fıtratından bihaber olanın işidir. Kadın, kendisine kaba davranıldığında, ona narince yaklaşılmadığında ve erkek muamelesi yapıldığında ve baskıyla bu tavırlar ona zorla kabul ettirilmeye çalışıldığında kadın yanlışlarını düzeltmiş olmaz. Bilakis sadece bastırılmış olur. Ama bu baskının bedelini hem erkek hem kadın bugün ya da yarın öder.

Kadına yapılan baskılar onu erkekleştirebilir, eşinden soğutabilir, cahil bir kadınsa bu baskıyı eşinin bireysel hatası olarak değil de dinin emri olarak görmesine ve dinden uzaklaşmasına sebep olabilir, kadın bulduğu ilk fırsatta kocasından kaçabilir. Daha nice sorunlara yol açabilir. O yüzden kadını baskılayarak, onu yok sayarak, onu döverek, hor görerek, köle muamelesi yaparak ona kavvamlık yapmış olmuyorsunuz. Aksine ona dinen zulmetmiş oluyorsunuz. Bunu yapan kocalar, bunu İslam’ a mal etmeyi bir kenara bırakarak İslam’ ın kadına bakışını bir gözden geçirmelidirler. Aşağıdaki hadisleri iyi okumalıdırlar:

Aişe radıyallahu anha şöyle demiştir:

Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem Allah yolunda cihad haricinde hiç kimseye eliyle vurmamıştır. O, herhangi bir hizmetçi ya da kadını da dövmemiştir.”[4]

Ebu Hureyre radıyallahu anh’ den rivayet edildiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Kadınlara iyi davranmanızı tavsiye ediyorum; vasiyetimi tutunuz. Zira kadın kısmı kaburga kemiğinden yaratılmıştır. Kaburga kemiğinin en eğri yeri üst tarafıdır. Eğri kemiği doğrultmaya kalkarsan kırarsın. Kendi hâline bırakırsan, yine eğri kalır. Öyleyse kadınlar hakkındaki tavsiyemi tutunuz.”[5]

Buhari ile Müslim’deki diğer bir rivayete göre Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

Kadın kaburga kemiği gibidir. Onu doğrultmaya kalkarsan kırarsın. Eğer ondan faydalanmak istersen bu hâliyle de faydalanabilirsin.”[6]

Sayın erkekler! Bu hadislere göre kadını zorla değiştirmeye çalışmak yerine onlara nezaketle, yumuşaklıkla yaklaşıp onlardan faydalanmaya, onlarla güzel geçinerek hayatın tadını çıkarmaya ve böylece İslam’ ın tavsiyelerine de uyarak Allah’ ı razı etmeye çalışmak yerine gelenek ve örflerinizi İslam’ ın emriymiş gibi gösterme hatasına düşmeyin. Bu hem kendini kandırmaktır hem de “Allah’ ın emaneti” olan kadına zulümdür. Zulmün İslam’daki karşılığı da karanlıklardır. Ayrıca Allah, birine bir emanet verdiyse onu zayi eden kişinin vay haline! Aman dikkat!

Hülasa, İslam fıtrat dinidir. Erkeğe kavvam, kadına da kristal muamelesini layık gördüyse hikmetini büsbütün anlamasak da ona teslim olmak gerekir ki ailelerin, evliliklerin ve toplumun huzuru buna bağlıdır.

Hamd, alemlerin Rabbi Allah’a mahsustur.  


[1]. Diyanetin “kavvam” tanımı

[2]. Buhari, Nikah, 106; İbn Mâce, Ahkam, 14; Ebu Davud, Buyu, 91; Nesâî, İşretü’n-Nisa, 4

[3]. Müslim, Fedâil, 72

[4]. Müslim, Fedâil, 79; Ebu Davud, Edeb 4; Nesâî, es Sünenü’l-Kübra V, 371; Ahmed bin Hanbel, VI, 31 229

[5]. Buhârî, Enbiya 1, Nikâh 80; Müslim, Radâ’ 60. Ayrıca bk. Tirmizi, Radâ 11, Tefsîru’s Sûre (9) 2; İbni Mâce, Nikâh 3

[6]. Buhârî, Nikâh 79; Radâ 65