İsrail’in Katar Saldırısı Ne Anlama Geliyor?

Gündem Analiz – Muhammed Eyüp / 2025 Ekim / 155. Sayı

İsrail savaş uçakları 9 Eylül günü öğleden sonra, Körfez ülkesi Katar’ın başkenti Doha’da Filistin İslami Direniş Hareketi’nin (Hamas) lider kadrosunu hedef alan bir saldırı gerçekleştirdi. İsrail savaş uçaklarından atılan füzeler Doha’da Hamas’a ait bir merkezi hedef aldı. Saldırıyla birlikte Hamas’ın üst düzey isimleri şehid edilmek istendi.

Siyonist yetkililer saldırının ilk dakikalarında oldukça küstah ve kendinden emin açıklamalar yaptılar. Aralarında Halid Meşal ve Halil Hayye gibi isimlerin de bulunduğu Hamas liderlerini şehid ettiklerini iddia ettiler. Saldırıdan kibir ve gururla söz ederek kimsenin kendilerinden kurtulamayacağını söylediler.

Ancak oldukça kısa bir süre içerisinde Allah azze ve celle onları yalancı çıkararak bir kez daha zelil etti.

Siyonistlerin küstah iddialarından sadece saatler sonra Hamas’ın lider kadrosunun hayatta olduğu, İsrail’in suikast girişiminin başarısızlıkla sonuçlandığı ortaya çıktı. Zira yaşam ve ölüm yalnızca Allah azze ve celle’nin elindedir. Allah azze ve celle, Hamas liderlerinin bu hain suikast girişiminden sağ ve sağlıklı bir şekilde kurtulmasını diledi.

İsrail’in saldırısında Hamas Siyasi Bürosu içerisinde görevli beş kişi şehid oldu. Bunlardan biri de Hamas liderlerinden Halil Hayye’nin ilim talebesi ve davetçi olan oğlu Hammam el Hayye’ydi. Şüphesiz biz Allah’a aitiz ve dönüşümüz O’nadır. Allah azze ve celle’den kendisini kabul etmesini niyaz ediyoruz. Bu, Filistin’deki mübarek cihad hareketlerinin verdiği ilk kurban değildir ve son kurban da olmayacaktır. Ta ki tevhid sancağı Kudüs’e dikilinceye ve Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in miraca yükseldiği bu mübarek belde necis Yahudilerin işgalinden kurtuluncaya kadar…

Katar’daki bu saldırı, kamuoyuna yansıyan tüm iddialara rağmen, ABD’nin açık onayı ile gerçekleştirildi. Sızdırılan raporlar, İsrail’in saldırı öncesinde ABD’ye bilgi verdiğini, ABD’nin de bu saldırıya karşı koymadığını gözler önüne serdi.

Böylece saldırı göstermiş oldu ki İslam aleminde küresel küfür düzenine göbekten bağlı olan rejimler bile ABD ve İsrail’in saldırılarına karşı güvende değil. Katar, yıllar boyunca ABD ile yakın bir müttefik olmasına, ABD’ye bölgedeki en büyük askeri üssü vermesine, milyarlarca dolarını ABD’ye aktarmasına rağmen, ABD kendilerinden razı olmadı. Çıkarları gerektirdiğinde, kardeşleri olan Siyonistler istediğinde, Katar gibi bir müttefikini dahi bombalatmaktan çekinmedi.

Bu saldırıya dair en fazla konuşulması gereken hususlardan biri, Müslümanların beldelerini yönetenlerin, ne yaparlarsa yapsınlar ABD’yi ve diğer küfür güçlerini razı etmesinin mümkün olmadığıdır.

Halihazırda İslam beldelerini yöneten idarecilerin gücü, korunmayı, izzeti ve refahı ABD başta olmak üzere küfür güçleriyle ortaklıkta arıyor olduğu bilinen bir gerçektir. Bu idareciler ABD’yi razı etmeye çalışarak, ABD ile ortaklık yaparak, ABD liderliğindeki küresel küfür düzeninin istediği çizgide kalarak tahtlarında oturmaya devam etme arayışındadır.

Gerçekten de Katar’dan BAE’ye, Mısır’dan Suudi Arabistan’a, Fas’tan Endonezya’ya kadar tüm İslam aleminde idareciler, kafirlerle ittifak kurmayı, onların gölgesine sığınmayı bir iktidar vesilesi haline getirmiştir.

Allah azze ve celle şöyle buyurmaktadır:

“Müminleri bırakıp kafirleri dost edinenler onların yanında izzet mi arıyorlar? Bilsinler ki izzet yalnızca Allah’a aittir.” (Nisa, 139)

Bu idareciler, yeryüzünü ve gökyüzünü elinde tutanın, tüm varlık alemini kuşatanın, gücün ve iktidarın yegâne kaynağının Allah azze ve celle olduğunu unutmuş vaziyettedir. Öyle ki Allah azze ve celle’yi razı etmek için uğraşmayı bırakmış ve ABD gibi küfür güçlerini razı etmek için yarışır hale gelmişlerdir.

İsrail’in Doha’daki saldırısı sonrasında Katar’ın yaptıkları da bu cinsten olmuştur. Katarlı yöneticiler soluğu Washington’da almış, ABD’ye bağlılıklarını bildirmiş, dostluklarını vurgulamış ve yaşananlar konusunda kendilerine yardımcı olması için adeta ABD’ye yalvarmışlardır. Katar gibi diğer Arap rejimleri de aynı tavrı sergilemiş, adeta sahte bir ilah gibi bağlandıkları ABD’nin kendilerine yardımcı olması için dil dökmeye başlamışlardır.

Kıymetli kardeşlerim.

İşte mazlum, mahrum ve mustazaf İslam beldeleri bu sefih, bu zelil, bu zavallı kimseler tarafından yönetilmektedir. Öyle ki ABD ve İsrail kendilerini bombaladığında bile koşarak ABD’nin eteklerine kapanmaktadırlar. Öyle ki İslam’ın izzetinden ve şerefinden bunlarda eser yoktur. İslam düşmanlarına, “Müslümanların aciz ve çaresiz olduğu” gibi bir tablo çizmektedirler. Halbuki Müslümanlar, bu zelil ve zavallı idarecilerin acizliğinden uzaktır. Bu idareciler küresel küfür güçlerinin desteğiyle İslam beldelerini rehin almış vaziyettedir.

Akıl sahipleri, Katar’ın başkenti Doha’da İsrail’in gerçekleştirdiği bu saldırıdan ibret almalı, İslam’ın ve Müslümanların kurtuluşunu, daha kendilerini kurtarmaktan bile aciz olan bu idarecilerden beklememelidir. İdarecilerin kendileri köledir, hal böyleyken beldelerimizi nasıl özgürleştirsinler?

Saldırı sonrasında görülmesi gereken bir diğer husus, İsrail’in saldırganlık ve küstahlık konusunda hiçbir sınır tanımıyor olmasıdır. Bir gündüz vakti alenen Katar gibi bir ülkeyi vuran İsrail, hiçbir bölgeyi vurmaktan çekinmeyecektir. Zira küresel küfür düzeni, İsrail’i de yöneten Haçlı-Siyonist kadrolarca idare edilmektedir. İsrail ile küresel düzen arasında hiçbir fikir ayrılığı yoktur. Küresel düzen dünyaya egemen oldukça Siyonistler istedikleri gibi at koşturacaktır. Kaldı ki İsrail’in bu gibi saldırıları ilk değildir. İsrail 1980’lerden bugüne Tunus’tan Irak’a kadar oldukça geniş bir coğrafyayı hedef almaktadır. Siyonistlerin yarın Türkiye’yi hatta daha ötesini hedef almayacağının bir garantisi yoktur. Mekke ve Medine dahi, azgın Siyonistlerin saldırganlığından emin değildir. Yarın İsrail, “bir Hamas üyesinin umre yaptığını” iddia ederek Mescid-i Haram’ı ve Mescid-i Nebevi’yi dahi hedef alabilir. Suudi rejiminin son yıllarda Yahudileri Medine’ye soktuğu göz önüne alındığında bu uzak bir ihtimal değildir.

Müslümanlar, İsrail’in saldırganlığını durdurabilecek tek gücün bizzat kendilerini olduğunu fark etmeli ve yılmadan, yorulmadan harekete geçmelidir. İsrail ve onun hamisi olan küresel küfür düzeni, ancak ve ancak Müslümanların gerek hafif gerekse ağır olarak seferber olmasıyla yıkılabilir, vesselam.