İletişimde Dinlemenin Gücü “Bitti mi?”

Serbest Köşe – Cumali Aydın / 2023 Ocak / 122. Sayı

İslam’ın yeşermeye başladığı Mekke döneminde, şehrin ileri gelen müşrikleri bir araya gelmiş, Müslümanların çoğalması ve İslam’ın yayılması hakkında konuşmaktadırlar. Hamza radıyallahu anh Müslüman olmuş ve bu durum müşriklerin kalplerindeki korkularını arttırmıştır. Daha sonra içlerinden birisi Utbe b. Rebia adındaki müşriğe, Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem ile konuşmasını ve birtakım tekliflerde bulunmasını, böylece Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemin davasından dönebileceği söylemiştir. Bu teklifi kabul eden Utbe b. Rebia, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in yanına doğru yola koyulur. O sırada Mescidi Haram’da bulunan Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in yanına varır.

Daha sonra konuşmasına küçük bir girizgâhla başladıktan sonra kendisine birtakım tekliflerde bulunur. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’i yapacağı tekliflerle davasından döndürebileceğini düşünür. O konuşur, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem dinler ve hiçbir şekilde sözünü kesmez. Utbe bin Rebia’nın sözleri bitince Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem: “Ey Velid’in babası, bitti mi?” diye sorar. “Evet” cevabını alınca büyük bir vakarla Fussilet Suresi’nin 1. ayetinden 36. ayetine kadar okur. Bu tilaveti dinleyen ve bundan oldukça etkilenen Utbe’nin çehresi değişir ve çok hızlı bir biçimde orayı terk eder.

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in hayatında bizler için pek çok örneklikler mevcuttur. Hayatının her alanında ve anında, insanlar için emsaller ve ibretler vardır. İnsan hayatı çok yönlüdür ve içinde pek çok unsuru barındırır. Bu çok yönlü ve çeşitli yaşamda, etkili bir iletişim olmazsa olmazlardan kabul edilir. İnsanlar arasında etkileşimi sağlayan ve insanı insan yapan unsurlardan olan ünsiyet ancak iyi bir iletişim kurmakla mümkündür. İyi bir iletişimin vazgeçilmez unsuru elbette dinlemektir. İletişimin sağlığı ve üzerinde yoğunlaşılan konunun anlaşılmasında ya da sürdürülmesinde dinlemek, büyük bir paya sahiptir.

Peki, güçlü iletişimin en önemli unsurlarından biri olan dinlemek nasıl olmalıdır? Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem’in yaşamından bir demet sunmaya çalıştığım ilk paragraf, bize bu konuda büyük bir ışık tutmakta ve bizi aydınlatmaktadır.

Olaya baktığımızda Utbe anlatıyor, Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem dinliyor ancak sözünü hiç kesmiyor ve sadece ciddiyetle kendisini, ona yöneltiyor. İyi dinleyici olabilmenin ilk şartı sözü kesmemek ve karşımızda bulunan kişi, meramını ifade edinceye kadar onu dinlemektir.

Bu durum karşımızdaki kişiye anlaşılmak istendiği mesajını verir. Karşımızdaki kişinin kendini rahatça ifade edebilmesini, kişinin duygusal gerginliğinin azalmasını ve iletişimin kalitesinin artmasını sağlamaktadır. Anlaşılmaya çalışıldığını görmek, karşıdaki kişinin önemsendiğini ve onun varlığının, biz tarafından anlaşıldığı ve kabul edildiğini de gösterir. Kabul gördüğünü ve anlaşıldığı fark eden birey, duygusal duvarlarını kaldırır ve o da bizi, daha iyi anlamaya, dolayısıyla dinlemeye çalışacaktır. Anlaşıldığını ve kale alındığını fark eden birey, kendini gerektiği ve hissettiği gibi ifade edecektir. Pek çoğumuzun başına gelen bir durumdur ve şahit olmuşuzdur. İletişim esnasında karşıdaki kişi tarafından dikkate alınmadığımızda ve dinlenilmediğimizde, yeterince anlaşılmadığımızı düşünürüz. Bu durum bizde kaygı, öfke, hüzün ya da pek çoğunun bir arada olduğu duyguları hissettirmiştir. Bu yoğun hissiyat kendimizi ifade edebilme becerimizi zayıflatır, dolayısıyla iletişim zayıflar.

Biyolojik olarak bu olayı ele alacak olursak, beyinde konuşma üzerinde etkili olan alanlardan birisi broca adlı, beynimizin ön kısmında bulunan bölgedir. Bu alan herhangi bir yaralanma, travma veya felç durumunda zarar gördüğü taktirde, çenemiz, dilimiz, dudağımız, ses tellerimiz ve dişlerimizde herhangi bir problem olmasa dahi konuşamayız. Bu sebeple iletişim kurmamız için varlığı elzem olan bir beyin bölgesidir. Bu bölgede, gergin anlarda ve yoğun kaygılı hissettiğimiz durumlarda kan miktarında azalma olmaktadır. Böylece kendimizi ifade edebilmek çok daha zor bir hale gelmektedir. Bu durum, pek çoğumuzun başına gelmiştir. ‘’Çok kaygılandım, korktum adeta lal kesildim, dilim tutuldu bir anda’’ gibi cümleleri hepimiz işitmişizdir. İşte bu gibi durumlar, yoğun kaygı halinin beyin üzerinde oluşturduğu ve iletişimi zora sokan, aynı zamanda ifadeyi güçleştiren durumun biyolojik yönüdür.

Peki, iletişimin önünde adeta bir set gibi duran olumsuz duyguları azaltmanın yolları nelerdir? Elbette pek çok yolu vardır ancak bu yollardan birisi de kişiye dinlenildiğini, anlaşılmaya çalışıldığını ve önemsendiğini hissettirmektir. Kısacası güven vermektir. Çünkü güven vermek kişide kaygıyı ve korkuyu giderir. Böylece iletişimin kuvvetlenmesinde önemli bir adım atılmış olur.

Siyerden alıntı yaptığımız olayı ele aldığımızda göze çarpan diğer bir husus, Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem’in karşıdaki kişiyi dinlerken sergilediği tavırdır. Sözü kesmeden dinliyor ve vakarla cevap veriyor. Bu vakarlı dinleyiş, içerisinde pek çok örtük ve sözel olmayan mesajlar barındırmaktadır. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem’in kendisine ve davasına olan güveni ile davasına olan inancını göstermektedir. Kendine ve düşüncelerine inanan bir kimse karşıdaki kimseye de güven verir ancak bazı durumlarda, tıpkı Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem’in yaşamında olduğu gibi korku da verebilir. Güven, kelimelere anlam katar ve güçlendirir. Belki de müşriklerin: ‘’bu bir sihirdir’’ dedikleri şey de tam olarak budur.

Göze çarpan diğer nokta ise Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem’in daha önceden bu konu hakkında kendisiyle pek çok defa görüşüldüğü halde ve duruşunu gösterdiği bir konuda tekrar tekrar görüşülmeye çalışılmasıdır. Bir eline Ay’ı diğer eline Güneş’i verseler bu davadan dönmeyeceği kesindi. Ancak müşrikler ısrar etmeye devam ettiler. Fazla ısrar ve benzer konuların sıkça dile getirilmesi, insanın tahammül sınırlarını zorlayabilir. Sabrı tükenen ve tahammül sınırları zorlanan bir kimse, karşıdaki kimseyi dinlemeyebilir hatta dinlemek dahi istemeyebilir. Lakin Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem buna rağmen sekinetini koruyor, karşısındaki kimseyi dinlemeye devam ediyor. Bu da Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem’in gönlünün genişliğini ve sabırdaki azmini bütün insanlara gösteriyor. İşte bu değerler Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem’in dinleyiciliğini güçlü kılıyor. Dolayısıyla iyi dinleyici olabilmenin diğer bir yolunun, sabırlı olmada kararlı olmaktan ve gönül dünyasının geniş olmasından geçtiğini göstermektedir.

İyi dinleyen iyi algılar, iyi algılayan iyi düşünür, iyi düşünen doğru cevap verir. Doğru cevap veren etkili ve doğru iletişimi gerçekleştirir. Utbe b. Rebia’nın, Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem’in cevabını aldıktan sonra adeta büyülenmişçesine orayı terk etmesi buna bir örnektir. Hayatın pek çok alanında onu bize rehber kılan Allah azze ve celle’ye hamd olsun.

Etkili dinleme, dinlemenin gücünü dolayısıyla iletişimin kalitesini arttırır. Peki, etkili dinlemede dikkat edilmesi gereken diğer kaideler nelerdir?

1- Akıl okumamak. Yani kişi daha kendi düşüncelerini ve duygularını ifade etmeden, onun düşüncelerine dair bir tahmin yürütüp, bu düşünceyi gerçekmiş gibi kabul edip hareket etmektir. Bu durum karşı tarafın anlattığını anlamsız kılar. Çünkü anlattıklarını bildiğimizi varsayarız ve dinlemeye gereksinim duymayabiliriz. Unutmayalım ki zannın çoğu yanlıştır.

2-Ön hazırlık yapmamak: Karşımızda bulunan kişi konuşmaya başladığında odaklanması gerekilen husus, karşıdaki kişinin ifadesi olmalıdır. Karşımızdaki kişi konuşurken, vereceğimiz cevabı düşünmek ve dikkati kendi zihnimize yöneltmek dinlemenin önünde büyük bir engeldir. Aksi takdirde karşıdaki bireyin anlattıklarını anlamayacağız ve durum daha da karmaşıklaşacak belki de içinden çıkılamaz hale gelebilecektir.

3- Etiketlememek: Dinlemenin önüne adeta bir sur gibi çıkan diğer hususta, muhatabı etiketlemektir. Muhatabı etiketlemek, sözün kaynağını itibarsızlaştırmaktır. Sözün kendisi kadar kaynağı da önemlidir. Kaynak önemini yitirirse söz de büyük bir ihtimalle anlamını kaybedecektir. Karşımızdaki kişiyi etiketlediğimiz anda o kişinin ifade ettiği düşüncelerin bir anlamı kalmayacak, söyledikleri doğru olsa bile dinleme gereksinimi hissetmememize sebep olacaktır. Mekkeli müşriklerin iman sözünü duydukları halde iman etmemelerinde bunun etkisini görebiliriz. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem’i kâhinlikle, büyücülükle ve evvelin masallarını anlatmakla suçladılar. Kimileri kendi kavminden olmadığı için itibar etmedi. Bu durumu diğer nebilerin yaşamında da görmekteyiz. Önce etiketleyip itibarsızlaştırmaya çalıştılar, ardından dinlemediler ve büyük bir hüsrana doğru sürüklendiler.

4- Empati yapmak: Empati; kişinin, kendisini bir başkasının yerine koyup, onun duygu ve düşüncelerini anlamasıdır. Bir düşünür empati hakkında “kendi gözümü çıkarıp karşıdaki insanın göz yuvalarına koymak ve dünyaya onun bulunduğu taraftan bakmaktır” demiş. Yani onu anlamak, düşüncelerini fark etmek ve duygularını hissedebilmektir. Anlaşılamamak, iletişimde belki de en büyük problemdir. Bu problemin aşılmasında empati yapmak önemli bir mihenk taşıdır. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem’in: “Bilselerdi yapmazlardı’’ sözü, onların içinde bulundukları durumu çok iyi bir biçimde tahlil etmesinden ve onları anlayabilmesinden ileri gelmektedir.

5-Soru sormak: Karşı tarafa anlattığı konu ile alakalı soru sormak oldukça önemlidir. Ancak soru alay etmek, küçümsemek ve açık aramak için değil öğrenmek için sorulmalıdır. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem’e herhangi bir konu getirildiğinde konunun muhataplarına soru sorup, kişileri iyice dinleyip cevap vermesi buna bir örnek olarak verilebilir.

6- Geri bildirimde bulunmak: Anlatılan konudan ne anladığımızı kendi sözcüklerimiz ile karşı tarafa aktarmaktır. “Anlattıklarından şunu anladım”, “bunu mu demek istemiştin’’ gibi sorularla geribildirim yapılarak iletişim daha etkin hale getirilebilir.

7-Paylaşabilmek: Dinlemek paylaşmaktır. Bu paydan istifade edebilmek için gönlümüzde o kişiye yer açmamız gerekir. Gönül dünyasındaki bu yerin adı paylaşım dünyasıdır. Bencil kimse bu paylaşımdan nasibini alamaz. Gönül dünyasına sadece beni, bencilliği yığan, kendini merkeze alan ve dünyanın kendi etrafında döndüğüne inanan bir kimse, gönül dünyasında diğer bireye nasıl bir yer ayırabilir, onu dinleyebilir ve anlayabilir? Çünkü kendi dünyası; çıkarlarıyla, inançları ve doğruları ile doludur. Zihin ve gönül dünyası bunlarla meşguldür. Olayları bu biçimde değerlendiren bir kimse için karşıdaki insanın düşüncelerinin, doğrularının ve duygularının ne gibi önemi olabilir.

8-İhtiyaç hissetmek: İhtiyaçların, davranışların şekillenmesindeki etkisi şüphesiz tartışılmazdır. İhtiyaç, akabinde davranışı doğurur. Bir kimse, anlamayı bir ihtiyaç olarak görmediği takdirde anlamaya çalışma davranışı gerçekleşmez ve karşıdaki kişiyi dinlemeye gereksinim duymaz. Dinlese bile “mış” gibi yapmış olur. Çünkü dinlemek, yalnızca sesin kulaklardan içeri akması demek değildir. Dinlemenin gerçekleşebilmesi için zihnin uygun bir zemine ihtiyacı vardır.

Şimdiye kadar saydıklarımız, iletişimde dinleyen tarafın ne yapması gerektiği ile alakalıydı. Üzerinde durulması gereken bir diğer durumda anlatıcının, karşı tarafı dinlemeye hazır hale getirmesi gerektiğidir. Yani meramını ifade etmek isteyen kimse, dinleyicinin duyularını harekete geçirip kendine yöneltecek bazı davranışlarda bulunması gerekir. Dinleyicinin dikkatini üzerine çekip onu dinleyebilecek hale getirebilmenin yollarından bazılar şunlardır; ses tonunu doğru ayarlamak, içinde bulunduğu duruma uygun ses tonunu seçebilmek ve durumun ambiyansı ile ses tonunun uyum içerisinde olmasını sağlamak, dinleyicinin dinlemek için uygun olduğu zamanları kollamak, söylenecek sözü özenle seçmek, nezaketi korumak, içinde bulunulan duruma uygun konu seçmek, sürekli aynı şeyi anlatmamak, anlatılan konunun kısa ve öz olması gibi pek çok etken dinleyicinin dikkat ve algısını etkileyebilmektedir.

Hülasa, iletişimde anlaşılmak ve anlaşıldığını hissetmek çok önemlidir. Bu elzem durumun gerçekleşebilmesi etkin bir dinleme ile mümkündür. Her işte olduğu gibi dinlemede de dikkat edilmesi gereken durumlar mevcuttur. Bu hususları dilim döndüğünce ifade etmeye çalıştım. Son olarak şuraya küçük bir not bırakmak isterim: İyi dinleyen iyi algılar, iyi algılayan iyi düşünür, iyi düşünen doğru cevap verir. Doğru cevap veren etkili ve doğru iletişimi gerçekleştirir.

Selam ve dua ile…