Somali’den Veziristan’a İslam’ın Ensarlarına Bir Vefa Borcu

İktibas – Mahmut Cemil İnce / 2025 Nisan / 149. Sayı

“Mü’minler düşman birliklerini görünce: ‘İşte bu Allah ve Rasulü’nün bize vadettiği şeydir. Allah ve Rasulü doğru söylemiştir.’ dediler. Bu da ancak onların imanlarını ve teslimiyetlerini artırdı.”

(Ahzab Suresi, 22)

Küresel küfür düzeni onlarca senedir İslam’a ve Müslümanlara karşı savaş halinde olsa da bu savaşın belirgin bir hal alması 2001 yılında Amerikan devletinin “teröre karşı savaşı” ilan etmesiyle birlikte oldu. Bu dönemde ABD Başkanı George Bush, oldukça açık bir şekilde dünyayı iki kutba ayırdı: İman cephesi ve küfür cephesi.

Bush’un sözleri şöyleydi:

“Teröristleri mali kaynaktan yoksun bırakacağız, onları birbirlerine düşüreceğiz, sığınacakları ya da dinlenecekleri bir yer kalmayana kadar onları oradan oraya süreceğiz. Ve terörizme yardım eden ya da güvenli sığınak sağlayan ülkelerin peşine düşeceğiz. Artık her bölgedeki her ulusun vermesi gereken bir karar var. Ya bizimle olursunuz ya da teröristlerle. Bugünden itibaren, terörizmi barındırmaya ya da desteklemeye devam eden her ülke ABD tarafından düşman bir rejim olarak kabul edilecektir.”

Küresel küfür düzeninin başı olan ABD işte “terör” kisvesi altına gizlediği İslam’a karşı savaşını bu şekilde başlattı. Bugün Gazze’den Somali’ye halen bu savaşı müşahede ediyoruz.

Bugün kaleme aldığım bu satırlar, söz konusu savaşın detaylarına ilişkin olmayacak. Zira artık birçoğumuz bu savaş hususunda yeterli malumata sahibiz. Bundan ziyade bugün bu satırları yazma maksadım, bu savaşın gölgede kalan bir kesimine olan vefa borcumuzu bir nebze olsun ödeyebilmek. Çağımızda İslam’ın ensarları olan şerefli Müslüman topluluklara…

***

Müslümanlar çağımızda daima mustazaf bir halk olageldi. Müslümanlar hep ezilen, kaynaklardan mahrum bırakılan, elinde dünyevi neredeyse hiçbir imkan bulunmayan kimselerdi. Bilhassa küfür düzeninin saldırılarına uğrayan beldelerde durum böyleydi.

İşte elinde hiçbir şey bulunmayan, belki geceleri aç uyuyan ve ertesi gün karnını doyurup doyurmayacağını dahi bilmeyen bu insanlar, çağımızda İslam’ın ensarları oldular. Ellerinde hiçbir güç ve imkan bulunmamasına rağmen, her türlü dünyevi imkanı, silahı ve ekipmanı kuşanmış bulunan küfür ordularına karşı dimdik durdular ve mücahidleri himaye ettiler. Mücahidlere sırt çevirmeyi bir an olsun düşünmediler. Ellerindeki kıt imkanları mücahidlerle paylaştılar, bir kuru ekmeklerini dahi onlarla bölüştüler. Mallarını, evlatlarını, evlerini, barklarını bu yolda feda etmekten çekinmediler.

Belki süslü cümleler edemiyorlardı. Cilt cilt kitapları yoktu. Düzgün bir eğitim dahi almamışlardı. Yüzlerine, hallerine baksanız bunları sıradan, alelade insanlardan ayırt edemezdiniz. Ancak basit yaşayışlı bu kimseler, en alim olanların dahi İslam’ın saflarını bırakıp sarayların gölgelerine kaçtığı bir çağda, küresel küfrün ordularının karşısında dimdik durdular ve gevşeklik göstermediler. Küfre karşı cihad eden mücahid gençleri hiç serzenişte bulunmadan bağırlarına bastılar. Evlatlarını onlara yardımcı olmaları için yetiştirdiler. Evlerini mücahidlere açtılar. Topraklarını bir Medine kıldılar. Mücahidlerin bulunması sebebiyle topraklarının bir hedef haline gelmesine aldırmadılar. Bir gece baskınında evlerine Amerikan askerlerinin girip çocuklarını katletmesi onları ensarlıktan alıkoymadı. Binbir emekle yetiştirdikleri hayvan sürülerini mücahidlere hibe etmek onlara ağır gelmedi. Tüm bunların karşılığında kimsenin adlarını anmaması, dünyanın onları alelade, hiçbir şeyden anlamaz, basit kimseler gibi görmesi kendilerini bu yoldan alıkoymadı.

Vallahi böyle şerefli kimselerle aynı çağda yaşıyor olmak her bir Müslüman için bahtiyarlık vesilesidir. Mücahidlere kucak açan bu kimseler en az evlerini terk ederek Allah yolunda cihada çıkanlar kadar şeref sahibidirler.

***

İşte bu şerefli kimselere İslam aleminin birçok farklı köşesinde rastlamak mümkündür. Çeçenistan’dan Veziristan’a, Somali’den Gazze’ye kadar bu insanlar bugün hala küfre kök söktürüyor olmamızın en büyük vesilelerinden biridir.

Veziristan halkı, tüm dünya onlara sırt çevirdiği bir dönemde mücahidlere kucak açtı. Onları barındırdı. ABD ve Pakistan’ın her gün devam eden saldırıları, topraklarını yok etmesi kendilerini yıldırmadı. Yüz binlercesi kendi öz topraklarından sürgün edilse de mücahidlere sırt çevirmediler. Bu destekleri sebebiyle bu şerefli ensarlar, şerefli birer muhacir olarak beldelerini terk etmek zorunda kaldılar. Ancak ABD’nin tehdit ve saldırıları onları geri çevirmedi.

Somali halkı, tüm dünya kendilerini tehdit etmesine ve topraklarını işgal etmesine rağmen, evlatlarını ve mallarını mücahidlerle paylaşmaktan geri kalmadı. Halen her ay, her sene birçok kabile yetiştirdiği binlerce deveyi, yüzlerce gencini ve yedikleri lokmaları dahi mücahidlerle paylaşıyor. Böyle bir fedakarlığı kuraklığın kasıp kavurduğu bir ülkede, ABD ve Batı’nın tehditlerine rağmen yapıyor.

Gazze halkı çağımızın en büyük soykırımlarından birine maruz kalmasına rağmen mücahid evlatlarına halen sahip çıkıyor. Onlara sırt çevirmeyi aklından bile geçirmiyor. Bilakis maddi ve manevi tüm imkanlarıyla mücahidlere destek oluyor.

Ey İslam’ın şerefli ensarları! Şüphesiz Allah azze ve celle sizlerin fedakarlıklarınızı ahirette sizlere eksiksiz ödeyecektir.

Sizler tüm dünya mücahidlere karşı birleşmiş durumdayken, küfrün gözlerinin içine baka baka küfre meydan okudunuz. İman ettiniz, imanınızda hiçbir şüphe duymadınız ve bu imanın gereğini hakkıyla yerine getirdiniz. İnsanların korku ve kaygı sebebiyle İslam’dan ve her tür İslam alametinden kaçmaya çalıştığı bir çağda, İslam’ın ensarları oldunuz.

Bizlere sizinle aynı çağı paylaşma şerefini nasip eden Allah azze ve celle’ye hamdolsun. Ne mutlu sizlere.

—————————-

* Bu yazı Mepa News’in haber sitesinden alınmıştır. Buradaki değerlendirmede yer alan ifadeler yazarın kendi görüşleridir.