Fıkhi Açıdan Talak İle İlgili Bilinmesi Gereken Meseleler

Kapak Dosya – Hakan Sarıküçük / 2025 Ekim / 155. Sayı

Sözlükte “serbest kalmak/serbest bırakmak, bağından kurtulmak/bağını çözmek” anlamlarına gelen talâk kelimesi, fıkhi bir terim olarak belli lafızlar söylemek suretiyle nikâh akdinin sona erdirilmesini ifade eder. Türkçe karşılığı olarak ise boşama ve boşanma kelimeleri ile ifade edilir. İslâm hukukunda sınırlı anlamıyla talâk evlilik bağının koca ve belli durumlarda kadın tarafından tek taraflı irade beyanıyla sona erdirilmesini ifade eder.

Neslin devamı, ırz ve namusun korunması ve haram bir yol olan zinadan korunabilmenin tek yolu olan evlilik, gerek Kur’an-ı Kerim de gerekse de Peygamber efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in hadislerinde teşvik edilmiş, sağlıklı bir ailenin nikah temeline dayanan evlilik müessesesi ile devam edebileceği ifade edilmiştir.

“İçinizden evli olmayanları, köle ve câriyelerinizden de evliliğe müsait olanları evlendirin. Eğer onlar fakir iseler, Allah onları lütfuyla zengin eder. Çünkü Allah’ın lütfu keremi çok geniştir; O her şeyi hakkıyla bilir.” (Nur, 32)

İslâm dini, evliliğin devam etmesinin hiçbir imkânı kalmadığı zaman, bir çözüm şekli olarak talakı meşru saymıştır. Ancak bu övülen ve istenen bir yol olarak görülmemiştir. Bilakis Peygamber efendimiz aleyhisselam “Allah’a en sevimsiz gelen helal, boşanmadır.”[1] buyurarak boşanmanın ancak zorunlu durumlarda başvurulabilecek bir yöntem olduğunu belirtmiştir.

Günümüzde en çok istismar edilen konuların başında gelen talak meselesi maalesef tarafların her ikisi tarafından da suistimal edilen bir duruma dönüştürülmüştür. Günümüzde ekonomik özgürlüğünü elde ettiği kanaatine sahip olan kadın, eşini hayat arkadaşı olarak görme düşüncesinden uzaklaşarak onu gözünde büyük bir külfet ve sıkıntı olarak görmekte, diğer taraftan erkek de devamlı olarak aynı kadınla birlikte olmayı ve onun geçimini üstlenmeyi kendisi için büyük bir yük olarak kabul etmekte, böylece taraflar Allah rızası düşüncesinden uzaklaşarak evliliğin ecir ve sevabından kendilerini mahrum bırakmaktadırlar.

Oysa İslam dini kadın ve erkeği birbirini tamamlayan iki parça olarak görmektedir. “Onlar sizin için (günahlardan koruyan) bir elbise, siz de onlar için bir elbise (gibi)siniz.” (Bakara, 187) ayeti ile Hz. Peygamber aleyhisselam’ın “Kadınlar, erkeklerle birlikte bir bütünü tamamlayan diğer yarıdır”[2] şeklindeki hadis-i şerifi, aile olmanın kadın ve erkeğin her ikisini de kemale ulaştırdığını ifade eden önemli açıklamalardır.

Bütün bunlara rağmen böyle güzel bir nimetten kendini mahrum bırakmak isteyen taraflara İslam Dini, gelişi güzel davranmalarına müsaade etmemiş, tıpkı evlenirken olduğu gibi boşanırken de dikkat etmeleri gereken esasları en ince noktasına kadar detaylı bir şekilde bildirmiş ve boşanmanın da İslam Dini’ne uygun bir şekilde gerçekleştirilmesini emretmiştir. 

Bizler bu özet yazımızda talak ile ilgili esasların bir kısmına değineceğiz.

Öncelikle İslam dini, durum boşanma aşamasına gelmeden önce erkeklere eşleriyle iyi geçinmelerini ve onların kusurlu taraflarını değil, olumlu yönlerini görmeye çalışmalarını öğütlemektedir.

“Onlarla iyi geçinin. Eğer onlardan hoşlanmazsanız, Allah’ın hakkınızda çok hayırlı kılacağı bir şeyden de hoşlanmamış olabilirsiniz.” (Nisa, 9)

Aile içinde herhangi bir sebeple anlaşmazlığın ortaya çıkması halinde ise evliliğin devamını sağlamaya yönelik bazı tedbirlere başvurulması ve bütün tedbirlere rağmen geçimsizliğin devam etmesi halinde ise erkek ve kadının ailelerinden seçilecek hakemlerin eşlerin arasını bulmaya gayret etmesi ve eşler arasındaki uyuşmazlıkların ilk çözüm yolunun boşanma olmaması gerektiğini de bildirmiştir.

“Eğer karı-kocanın aralarının açılmasından korkarsanız, erkeğin ailesinden bir hakem ve kadının ailesinden bir hakem gönderin. Eğer (bu hakemler gerçekten) barıştırmak isterlerse, Allah aralarını bulur; şüphesiz Allah her şeyi bilen, her şeyden haberdar olandır.” (Nisa, 35)

“Eğer bir kadın kocasının geçimsizliğinden yahut kendisinden yüz çevirmesinden endişe ederse, aralarında bir sulh yapmalarında onlara günah yoktur. Sulh (daima) hayırlıdır. Zaten nefisler kıskançlığa hazırdır. Eğer iyi geçinir ve Allah’tan korkarsanız şüphesiz Allah yaptıklarınızdan haberdardır.” (Nisa, 128)

Kur’an-ı Kerim’de talak (boşama) ile ilgili genel bazı hükümler gelmiştir.

“Boşama iki keredir. Her ikisinden sonra ya iyilikle evlilik içinde tutmak veya güzellikle serbest bırakmak gerekir.” (Bakara, 229)

“Ey peygamber! Kadınları boşayacağınız zaman iddetlerini gözeterek boşayın ve bekleme sürelerini iyice hesap edin.” (Talak, 1)[3] 

– Hanefilere göre talâkın temel unsuru (rükûn) kullanılan sîgadır. Sîgada asıl olan sözdür, ancak bazı durumlarda yazı ve işaret de söz yerine geçebilir. Tek başına talâk niyeti talâk sayılmaz.

– Boşama sarih veya kinayeli sözlerle gerçekleşir.

– Sarih talâk, boşama iradesi kendisinden açıkça anlaşılan ve örfen bu anlamda kullanılan sözlerle olur.

– Kinayeli sözler ise hem talâka hem başka anlamlara gelebileceğinden bu sözlerin talâk iradesine delâlet etmesi ve niyet gerekli görülür.

– Talâk, evliliği sürdürebilmek için yeni akde ihtiyaç bulunup bulunmaması açısından “ric’i” ve “bâin” olarak iki kısma ayrılır.

– Kocaya boşadığı eşine, iddet süresi sonuna kadar, yeni bir evlilik akdine ve yeni bir mehir verilmesine gerek olmaksızın tek yanlı iradeyle dönüş hakkı veren boşamaya “ric’i boşama” denir.

– Bain boşama ise evliliğe derhal son verir ve eşler artık yeni bir nikâh akdi yapmadıkça aile hayatına dönemezler.

– Ric’i boşamada dönüş ancak birinci veya ikinci boşamadan sonra henüz iddet bitmeden önce mümkündür. Çünkü iddet sonunda ric’i boşama, kesin ayrılığa (bain talak) dönüşür.

– Kadın açık boşama ifade eden sözlerle boşanmış olmalı, şiddet ve mübalağa ifade eden sözler kullanılmamış olmalıdır. Mesela: “Sen boşsun, boş ol, seni boşadım…” gibi sözlerle bir ric’i boşama meydana gelir.

– Koca, eşini bir ric’i talakla boşamışsa, geriye iki boşama, eğer ikinci kez ric’i talakla boşamışsa tek boşama hakkı kalır.

– Ric’i talakla boşanan kadın razı olsun veya olmasın kocanın iddet süresi içinde yeni bir nikâh akdine ve yeni bir mehir belirlenmesine gerek olmaksızın eşine dönme hakkı bulunur. Koca eşine iddet sonuna kadar dönmemişse boşama “Bain talak”a dönüşür. Bundan sonra yeni bir evlilik akdi olmadıkça ve yeni bir mehir belirlenmedikçe eşlerin bir araya gelmesi mümkün olmaz.

– Ric’i talakta evlilik bağı iddet sonuna kadar devam eder. Bunun sonucunda kadın iddeti bitinceye kadar kocasına haram olmaz. Kocası onunla karı-koca ilişkisi kurabilir. Ancak bu takdirde eşine dönmüş sayılır.

– Ric’i talakta iddet süresi içinde eşlerden birisi ölürse diğeri ona mirasçı olur.

– Boşama durumunda mehrin peşin ödeneceği (muaccel) kararlaştırılmışsa ric’i boşama ile mehir peşine dönüşmez. Ric’i boşama durumunda mehir ancak iddet süresinin bitiminde peşin ödemeye (muaccel) dönüşür.

– Boşama sırasında evliliği sona erdiren ve yeni bir nikâh akdi olmadıkça evliliğin devam etmesine imkân vermeyen boşamaya “bain boşama” denir. Bain talak ikiye ayrılır:

Yeni bir nikâh ve mehir ile boşadığı eşine dönmeye imkân veren talak ki, buna beynunet-i suğra (küçük ayrılık) denir.

Kocanın eşini üçüncü kez boşamasıdır ki buna da beynunet-i kübra (büyük ayrılık) denir.

Bu talaktan sonra kadın başka bir erkekle nikâhlanıp karı koca hayatı yaşamadıkça (cinsel ilişki) daha sonra da yeni kocası tarafından boşanmadıkça ve o kocasından olan iddeti bitmedikçe ilk kocasına helal olmaz. Bundan sonra ilk eşi ile yeni bir nikâh akdi ve mehir ile evlenebilir. Böylece ilk kocanın tekrardan üç talak hakkı olur.

– Kocanın cinsel birleşmeden önce veya sahih halvetten (eşlerin yalnız olarak baş başa kalması) sonra eşini boşaması bain talaktır. Çünkü bunda iddet gerekmez ve böyle bir boşama dönüş kabul etmez. Ancak sahih halvetten sonra iddet gerektiği halde yine de boşama bain olur. Çünkü burada iddetin gerekli olması nesebin sabit olmasında ihtiyatlı davranma sebebiyledir.

– Kadının bir bedel karşılığında (hul’ veya muhalea’) boşanması bain talaktır. Hanefilere göre ilâ ve lian sonucunda da bain boşama meydana gelir.

– Kesin ayrılık, şiddet ve mübalağa ifade eden veya kinayeli anlam taşıyan sözcüklerle yapılan boşama da bain talak niteliğindedir. “Sen bain bir talakla boşsun, şiddetli bir talakla boşsun, bundan sonra sana dönmem mümkün olmayan bir talakla boşsun, sen talakın en şiddetlisi ile boşsun, sen dağ gibi bir talakla boşsun, sen en çirkin bir talakla boşsun” gibi sözlerle bain talak meydana gelir.

– Ancak “Sen bana haramsın” “sen haramsın” gibi sözler ise, toplum örfünde açık anlamlı boşama sözcüğü olarak kullanılan yerlerde ric’i talak meydana gelir. Çünkü bu ifadelerde şiddet anlamı yoktur.

– Hem boşamaya hem de başka bir anlama gelen kinayeli sözcüklerle boşamaya delalet eden niyet bulunursa bain talak meydana gelir. Mesela: “Çık git, annenin evine git ve geri dönme, artık serbestsin, ailenin yanına dön” gibi ifadeler bu niteliktedir.

– Normal boşama sözcüklerine bazı ilaveler yaparak veya anlam güçlendirerek yapılan boşama, temelde ric’i olan bir boşamayı bain talaka dönüştürmek demektir. Hanefilere göre temelde ric’i olan bir boşama mübalağa veya kinayeli anlam taşıyan sözcüklerle olursa ric’i olan boşama bain talaka dönüşür.

– Ric’i boşamada koca iddet süresi sonuna kadar eşine dönmezse, ric’i boşama kendiliğinden bain talaka dönüşür.

– Bain talak ile derhal nikâh bağı ortadan kalkar, fakat yeniden evlenebilmenin helal olması devam eder. Buna göre bain sayılan bir boşama ile eşler birbirlerine haram olur. Artık cinsel yönden birbirlerinden faydalanmaları ya da baş başa kalmaları caiz olmaz. Bu durumda boşanan eşler iddet içinde veya daha sonra yeni bir nikâh akdi ile evlenebilirler.

– Koca eşini zifaftan sonra bir bain talakla boşamışsa bu kadın ile ileride yeniden evlenmesi durumunda yalnız iki boşama hakkına, eğer daha önce iki defa boşamışsa tek boşama hakkına sahip olur.

– Bain talakla boşanmış kadın iddetinin sonuna kadar kocasının evinin bir bölümünde kalabilir ve kocasının nafaka ödeme yükümlülüğü de devam eder.

– Ölüm veya boşama zamanına ertelenmiş olan mehir, derhal peşine dönüşür ve hemen ödenmesi gerekir.

– İddet süresi içinde boşanan karı veya kocadan birisi ölürse diğeri ona mirasçı olamaz. Ancak bu boşama ölüm hastası olan koca tarafından yapılır ve sırf eşini mirastan mahrum bırakmak için yapıldığı tespit edilecek olursa, kadın iddet süresi içindeyken kocası ölürse kadın ona mirasçı olur.

– Kocanın ric’i talakla boşadığı eşini iddet süresi içinde yeniden boşaması, prensip olarak bain boşama niteliğinde sayılır.[4]

– Kur’an-ı Kerim’de, “Boşanan kadınlar iddetlerinin sonuna varınca, onları güzelce tutun yahut onlardan güzelce ayrılın. İçinizden iki âdil kimseyi şahit tutun. Şahitliği Allah için dosdoğru yapın. İşte bununla Allah’a ve ahiret gününe inanan kimselere öğüt verilmektedir. Kim Allah’a karşı gelmekten sakınırsa, Allah ona bir çıkış yolu açar.” (Talak, 2) buyurulmaktadır. Bu ayetteki şahit tutma emrinin boşamaya mı yoksa ric’î talakla boşadıktan sonra dönmeye mi yönelik olduğu konusunda farklı görüşler vardır. Hanefîlere göre her ikisinde de şahit bulundurmak menduptur. İmam Şâfiî’ye göre ise boşamaya şahit tutmak mendup, dönmeye şahit tutmak ise vaciptir.[5] Dolayısıyla boşama esnasında şahit tutma, boşama işleminin geçerlilik şartı değildir. Bununla birlikte fakîhler bu buyruğun, hakların zayi olmaması ve ihtilafların önlenmesi gibi amaçlar taşıdığı noktasında birleşmektedirler.

– Boşama, yetkili kişi veya kurumun kesin kararı ve bu kararın yoruma yer bırakmayacak şekilde açık sözlerle ifade edilmesiyle olur.

– Türkçede geniş zaman için kullanılan “Boşarım” sözü bu nitelikte olmayıp boşama tehdidi anlamına gelir. Dolayısıyla bu sözle boşama meydana gelmez.

– Boşama, kişinin eşine söylediği “Boşsun”, “Boş ol”, “Boşadım” veya “Karım boştur” gibi boşama iradesini ortaya koyan “şimdiki veya geçmiş zamanlı” ifadelerle ya da mahkemenin kararıyla gerçekleşir.[6]

– Bazı yörelerde yemin, bazı yörelerde “talâk” yani “karım boş olsun” anlamında kullanılan “şart olsun” sözüyle boşama kastedilmişse bir talâk meydana gelmiş olur. Şayet bu sözle yemin kastedilmişse, bundan dolayı herhangi bir boşama meydana gelmez. Şartın bağlandığı eylem meydana gelince yemin bozulmuş olacağından dolayı yemin keffâreti ödenmesi gerekir.[7]

– Boşama kişinin kesin kararına ve bu kararın yoruma açık olmayacak şekilde ifadesiyle gerçekleşir. “Boşanalım, ayrılalım, ben ayrılmak istiyorum.” gibi sözler temenniden ibarettir. Kadının bu tür temennilerine erkek “peki” diyerek olumlu mukabelede bulunsa bu sözlerle boşama meydana gelmez.

– Eda ehliyetine sahip, ergen, aklı başında olan kişilerin tasarrufları geçerli olduğundan ne dediğini bilecek derecedeki öfke halinde yapılan boşamalar geçerlidir. Ancak şuurunu kaybedip ne dediğini ve ne yaptığını bilemeyecek derecede cinnet ve sinir krizi geçiren yani kontrolünü kaybeden kimsenin boşaması geçerli değildir.[8] Ne dediği ve ne yaptığını bilmemenin ölçüsü, öfke hâli geçtikten sonra kişinin o hâldeki tasarruflarını hatırlamamasıdır. Nitekim Hz. Peygamber aleyhisselam aşırı derecede öfke ve baskı altında yapılan boşamaların geçerli olmayacağını bildirmiştir.[9]

– Boşama, bu yetkiye sahip olan kişinin boşama için kullanılan sözlerden birisini kullanmasıyla gerçekleşir. Boşamanın meydana gelmesi için, içteki niyetin söz olarak dışarıya vurulması lazımdır. Hz. Peygamber aleyhisselam’dan nakledilen bir hadiste, “Allah, söze ve tasarrufa dökmedikçe ümmetimi içinden geçirdiklerinden dolayı sorumlu tutmayacaktır.”[10] buyrulmuştur. Buna göre sadece içten geçirilerek veya söylemeksizin sadece talaka niyet etmekle boşama meydana gelmez.

– İslam’a göre evli çiftler arasında üç bağ vardır. Buna göre koca, eşini en fazla iki defa boşamışsa onunla evliliğini sürdürebilir. Üçüncü kez boşamakla aralarındaki evlilik bağı tamamıyla ortadan kalkmış olur. İçlerinde Hanefî ve Şâfiîlerin de bulunduğu fukahanın çoğunluğuna göre aynı anda verilen “üç boşama”, “üç talâk” olarak geçerli olup, bu takdirde koca, eşini tamamen boşamış olur.[11] Ashap ve tâbiûndan bu boşamayı üç sayanlar olduğu gibi tek sayanlar da vardır. Böyle bir boşamanın tek talâk olacağı görüşünü savunanlar, İbn Abbas’ın rivayet ettiği “Hz. Peygamber aleyhisselam devrinde, Hz. Ebubekir radıyallahu anh’in devrinde ve Hz. Ömer radıyallahu anh’in hilâfetinin ilk iki senesinde üç talâk bir talâk sayılırdı” haberini[12]  ve yine İbni Abbas radıyallahu anh’in rivayet ettiği, “Rükâne, karısını bir mecliste üç talâk ile boşamıştı ve bunun için çok üzülüyordu. Hz. Peygamber aleyhisselam ona, “Onu nasıl boşadın?” diye sordu. Rükâne “üç talâk ile boşadım” dedi. Rasûlullah aleyhisselam ona, “Tek mecliste mi?” dedi. O da “evet” cevabını verdi. Bunun üzerine Rasûlullah aleyhisselam “O bir talâktır. İstersen ona dönebilirsin.” buyurdu anlamındaki hadisini delil getirmişlerdir.[13]

– Dinimizde evlilik müessesesi ciddi ve önemli bir müessesedir. Haklı bir gerekçe olmadan boşanma uygun görülmediği gibi boşamada kullanılan sözler şaka ile de olsa ağza alınmamalıdır. Çünkü boşamayı şaka konusu yapmak, evliliğin ciddiyetini kavrayamamak ve dinî hükümlerle alay etmek manasına gelir. Şaka ile de olsa boşama sözlerinin kullanılmasıyla boşama meydana gelir. Nitekim Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Üç şeyin ciddisi de ciddi, şakası da ciddidir: Nikâh, talak ve ric’at (Boşanan kadına iddet süresi içinde dönmek).”[14]

– Kişi, tehdit için karısını boşayacağını söylese, bu sözüyle boşama meydana gelmez. Bunu söylemekle geleceğe dönük vaatte bulunmuş olmaktadır. Ancak tehdit niyetiyle “boşadım”, “boş ol” gibi sözler kullansa niyeti ne olursa olsun boşama gerçekleşmiş olur. Çünkü bu kelimeler, sarih olarak talakı ifade etmektedir. Sarih lafızlarla gerçekleştirilen boşamada niyete itibar edilmez.[15]

– Boşamanın meydana gelmesini “şayet, ise, zaman” gibi şart edatlarından birini kullanarak bir işin olup olmamasına bağlamak mümkündür. Buna ta’liku’t-talâk denir. Bu işlem kocanın kendi fiiline olabileceği gibi eşinin veya bir başka şahsın fiiline ya da bir olayın vukuuna da olabilir. Mesela; bir kişinin, hanımına “falanın evine gidersen boşsun” veya “falan ile konuşursan boşsun” demesi gibi. Boşama bu şekildeki bir şarta bağlanmışsa fıkıh âlimlerinin çoğunluğuna göre şartın yerine gelmesiyle bir talak gerçekleşmiş olur.[16] Bazı âlimlere göre ise erkeğin niyeti boşama olmayıp, kadının o işi yapmasını önlemeye yönelik ise bu durumda boşanma meydana gelmez. Erkeğin yemin kefareti vermesi gerekir.[17]

Burada kısmen değindiğimiz hususlar haricinde daha tafsilatlı bilgiler fıkıh kitaplarında sadra şifa olacak kadar mevcuttur.

Bizler hayatımızda bizi ilgilendiren her meseleyi en az bizi alakadar edecek kadarıyla öğrenmek zorundayız. “Ben yaptım oldu” şeklindeki umursamaz sözler ya da yaptıktan sonra yaptığına fetvalar aramak Müslüman kimliğiyle bağdaşmayan durumlardır. Rabbimiz bizleri dinine sımsıkı sarılan, hayatının her aşamasını dinine uygun olarak yaşayan mümin ve muvahhid kullarından eylesin.

Rabbimiz bizleri: “O’nun (Allah’ın) ayetlerinden (vahdet ve rahmet alâmetlerinden) birisi de kendileriyle huzura kavuşmanız (ve kaynaşmanız) için, size kendi cinsinizden eşler yaratması ve aranıza muhabbet ve merhamet koymasıdır. Şüphesiz bunlar düşünen bir topluluk için (ne büyük hikmet ve) ibretler barındırmaktadır.” (Rum, 21) ayetini gerçek manada anlayan, huzura kavuşmanın, muhabbet ehli ve merhametli olmanın evlilik bağı ile mümkün olabileceğini idrak eden kullarından eylesin.

Selam ve Dua ile…


[1]. Ebû Dâvûd, Talâk, 3

[2]. Ebu Davud, Taharet, 94

[3]. Ayrıca bkz. Bakara,228-232, 236-237, 241; Talâk,1-2)

[4]. İslam Ansiklopedisi (DİA) Talak Maddesi, Hamdi Döndüren, Delilleriyle Aile İlmihali, Erkam Yayınları, İstanbul, ty.

[5]. Cassâs, Ahkâmü’l-Kur‘ân, V, 35-351; Râzî, Mefâtihu’l-ğayb, XXX, 34

[6]. Mergınânî, el-Hidâye, III, 165 vd.; İbn Kudâme, el-Muğnî,, X, 355)

[7]. İbn Teymiyye, el-Fetâva’l-Kübrâ, III, 223; Bilmen, Kâmus, II, 244

[8]. İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, IV, 452-453

[9]. Ebû Dâvûd, Talak, 8; İbn Mâce, Talak, 16

[10]. Buhârî, Itk, 6; Eymân, 15

[11]. Şâfiî, el-Ümm, VI, 473; Sahnûn, el-Müdevvene,II, 3; Kudûrî, el-Muhtasar, III, 37-38; İbn Rüşd, Bidâye, II, 61

[12]. Müslim, Talak, 15; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, V, 61

[13]. Bkz. Ebû Dâvûd, Talâk 10; Tirmizî, Talâk2; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, IV, 215

[14]. Ebû Davud, Talak, 9; Tirmizî, Talak, 9

[15]. Kâsânî, Bedâî, III, 101)

[16]. Merğinânî, el-Hidâye, III, 228; Şirbînî, Muğni’l-muhtâc, III, 411;İbn Kudâme, el-Muğnî,X, 452, 462)

[17]. İbnTeymiyye, Mecmû‘u’l-fetâvâ, XXXIII, 127, 128 DİB Din İşleri Yüksek Kurulu’nun internet sitesi ile DİB Fetvalar kitabından yararlanılmıştır.