Nebevi Aile – Halime Yılmaz / 2024 Ocak / 134. Sayı
Çocuk eğitimi ve terbiyesi, anne babalar, eğitimciler ve davetçiler için en başta gelen konulardan biridir. Bu konu hakkında okunan yığınla kitap ve makaleler bile bazen pratikte karşılığı olmayan, ütopik ve sadece yazıldığı ile kalan bilgi yığını halinde kalmaktadır. Öyle ki anne babalar, eğitimciler ve davetçiler bu konuda çıkmaza girebilmekte ve çareler aramaktadırlar. Çünkü evin, eğitim merkezlerinin ve davet sahasının içi, çözümsüz ve askıda bırakılmak zorunda kalmış sorunlarla dolu hale gelir. Halbuki çözüm, belki de çok basit birkaç dokunuş, kısa bir söz, küçük bir müdahaleden öte olmayabilir. Bunun için anne babaların, eğitimcilerin ve davetçilerin, soruna odaklanıp kendilerini kör eden bir gözlükten kurtulup yeni bir bakış açısı sağlayacak ve çözüm üretecek başka bir gözlük edinmeleri yeterli olacaktır. Bazen sadece bakılan yeri değiştirmek bile yeterli olabilir. Aslında bu yazımda da daha önce okuduğunuz, bildiğiniz çözümlerden çok farklı olmayan çözümlerden bahsedeceğim belki. Ama bir bakıma bakış açınızı değiştirme derdindeyim. İnşallah faydalı olur diye umuyorum.
Şimdi gelelim, çocuk eğitirken yapılan ve önemsenmediği zaman sorunları bir dağ yığını haline getiren bazı hatalar ve çözümleri:
1.Kıyaslama:
Kıyaslamayı bilmeyeniniz yoktur. Herkes biliyor madem, öyleyse kıyaslamadan hoşlananınız var mı? diye sorayım. Kimse başkasıyla karşılaştırılmaktan, en sevdiği kişilerin, başkasını kendisiyle kıyaslayan kişiler olmasından hoşlanmaz. Hangi yaşta olursa olsun, insanoğlu kıyastan hoşlanmıyorsa küçük âdemoğlu olan çocuklar nasıl hoşlansın? Kıyasın çocuğa, hissettirdiği ve bu sebeple yaşayacağı sorunların neler olduğunu bugüne kadar hiç düşündünüz mü? Düşünmediyseniz, bundan sonra düşünün. Zira özellikle bizim toplumumuzda kıyas, eğitimde çok başvurulan yöntemlerden biridir. Faydası görülmüş müdür? Hayır. Öyleyse neden anne babalar, eğitmenler ve davetçiler bu yöntemde ısrar ederler? Bunun elbet birçok sebebi olabilir. Ama birkaç tane söyleyelim. Mesela, kendisini eğitenlerden öyle görmüştür. Toplumda, kıyas yapıldığında, kendisine kıyas yapılan kişinin daha iyi bir duruma yükseleceği gibi abes ve karşılığı hiçbir zaman görülmemiş bir inanış vardır. Kıyas yapmak, yapan kişinin zayıf olduğuna delalet eder. Kıyasın eğitimde çalışmayan bir yöntem olduğu ortada olmasına rağmen ısrarla bu yöntemden vazgeçemiyoruz. Ama vazgeçmek zorundayız. Zira kıyas çocuğa, kendisini eksik hissettirir. Özgüvenini zayıflatır. Kendisine kıyas yapılan kişiye karşı kin ve nefret duymaya başlayabilir. Kendisini kıyaslayan bakıcısının gözüne girmek için meşru ya da gayrı meşru yollar arar. Belki de bu, onu hayatı boyunca başkalarını memnun etmek için yaşayan, zavallı bir birey haline getirecektir. Sonunda bu kişi, bir amel işleyip de bunu, insanların gözüne girmek niyetiyle yaptığında suçlu o olmaktadır. Allah için neden amel edemediğini, neden sadece insanlara odaklandığını kendisi bile bilmemektedir. Halbuki bizim Müslüman ve bilinçli kişiler olarak ana gayemiz nedir? Allah için yaşayan ve Allah için ölecek olan nesillere vesile olmaktır. Peki burada sorun kimde? Onu böyle yetiştiren bakıcısında mı? Yoksa sürekli kıyaslanarak büyüyen çocukta mı? Çok dikkat edilmesi gereken bir maddedir kıyas. Aman dikkat! Çocukların dünyasını da ahiretini de yakmayalım. Çocuk illa biriyle kıyaslanacaksa bu, kendisi olmalıdır. Bu ne demek derseniz; çocuk, daha önce yaptığı iyi şeyleri bıraktıysa, sonradan yapmamaya başladıysa bu, kendisine hatırlatılabilir. “Sen aslında busun. Daha önce başarmıştın. Yine yapabilirsin” denilebilir. Burada çocuk hem yapabileceğine daha çok inanır. Hem de eksiklik hissetmez. Zira kıyaslanan kişi, yine kendisidir.
2.Övmede ve Yermede Aşırıya Kaçmak:
Çocuğun ikisine de ihtiyacı vardır. Ama her şey dozunda güzeldir. Övme ile başlamak istiyorum. Geçmişte yaşayan anne babaların, eğitimcilerin ve davetçilerin çoğunun asla yapmadığı, yapıldığında çocuğun şımarıp yanlışa sapacağına taassup derecesinde inanıldığı övgü bugünlerde, bunun eksikliği ile büyümüş anne babalarda, eğitmenlerde ve davetçilerde oldukça revaçta. Öyle ki çocuklar, övülmekten sıkılıyor. Gerçekleri duymak istiyor. Şımarmaktan sıkılmış, yanlışlarını dozunda kendilerine gösterecek ebeveynlerin hasretini yaşıyorlar. Bu çok yanlış. Çocukları, güzel söz ve davranışlarından ötürü övelim. Ama dozunda. Aşırı dozda kişiye iyi hissettiren uyuşturucuya döndü övgülerimiz. Şimdi bu örneğe “faydalıdır” diyeniniz çıkar mı? Aynı bunun gibi aşırı övgüyle büyümek, gerçekdışıdır, çocuğa zararlıdır, tehlikelidir. Çocuğu, kibirli, ukala, kendini beğenmiş ve şımarık bir kişiliğe büründürebilir. Kendisini sürekli öven yardakçılarını devamlı etrafında tutan Firavun’ u düşünün. Neden bu kadar şımarmıştı. Çünkü sürekli kendisinin doğru yaptığını söyleyen, onu öven dalkavuklar vardı. Bir Musa çıkıp hakkı söylediğinde bunu kabullenmesi imkânsız hale gelmişti. Öyle ki ölene dek onunla mücadele etti. Neden? O güne dek duyduğu bütün iltifatların yalan olduğunu duymak, şımarmış bir despota çok ağır geldi. Benzetmeden hoşlanmayanlarınız olabilir. Ama teşbihte hata yoktur. Konuyu daha iyi kavrayalım istiyorum. Şımarık, kibirli, ukala kişiliklerin arkasında, kendilerini doğrularla yüzleştirmeyen, sürekli öven, yalancı yakınlar vardır. Bu da o insanı Allah korusun cehenneme kadar götürebilir.
Aşırı yergiye gelelim. Bu da çocuğu, pısırık, özgüvensiz, kendisine saygısı olmayan, psikolojik bazı hastalıkların kucağına düşen bir çocuk haline getirebilir. Ümmete faydası olsun diye büyüttüğün çocuğun, bir baltaya sap olamayan, pasif, mıymıy, güven vermeyen bir insan yığını haline gelebilir.
Ne yapalım peki? Övme ve yermede mutedil olalım. İtidalden zarar gelmez. Çocuk, övgüye değer bir iş yaptığında, onu değil yaptığı işi övmekten imtina etmeyelim. Bu hem onlara iyi gelecek hem o işe teşvik edecek hem de şahsiyetleri değil de işleri övüldüğü için şımarmalarının önüne geçecektir. Çocuklara arada bir “Sen iyi ki benim çocuğumsun. Seninle gurur duyuyorum. İyi ki dünyaya gelmişsin” gibi sözler söylemenin, onlara da size de ilişkinize de çok iyi geleceğini göreceksiniz. Ama tabi ki dozunda olması gerektiğini unutmayın. Bu gibi sözleri, zordur ama özellikle ilişkilerinizde sallantı olduğunda söylerseniz, birçok sorunun kendiliğinden düzeldiğini göreceksiniz. Çünkü bazen çocuklar, onlardan vazgeçtiğinizi, kendilerini yeterince sevmediğinizi düşündükleri için aksi davranabiliyorlar. Sevginizden emin olduklarında, her şey normale girecektir inşallah. Hata yaptıklarında kısa ve net cümlelerle “Bu yaptığın yanlıştı. Sana yakışmadı. Benim ve babanın (ya da annenin) de onaylamadığı bir davranıştı. Yapmanı istemiyorum. Çünkü Allah bunu, şu ayetinde ya da Peygamber şu hadisinde yasaklamıştır” gibi sözcüklerle, yaşına uygun olması şartıyla dile getirmek gerekir. Zira çocuklar, dünya dolusu hata yapma potansiyeli ile dünyaya gelirler. Siz onları düzeltmezseniz, nasıl doğru bir insan olabilirler? Ama yergi de dozunda olmalı, çocuk sürekli eleştiriye maruz kalmamalıdır. Sürekli eleştirilen bir çocuk, artık dinlememeye başlar. Hatta bazen bundan zevk bile alabilir. Çocuklarıyla hiç ilgilenmeyen anne babaların çocukları ise anne baba onları eleştiri yağmuruna tutsun diye bile hata yapabilir. Çünkü ebeveyni, onunla sadece eleştirdiği ve dövdüğü zaman ilgilenmektedir. Ne kadar acı!
3. Çocuğun Her Dediğini Yapmak ya da İhtiyaçlarını Karşılamada Çok Gevşek Davranmak:
İkisi de aşırılıklara meyyal bir çocuk yetiştirme sebebidir. Ama Allah, aşırıları sevmez. Aşırılık, helak sebebi değil midir? Öyleyse çocuğunun aşırılığa meyilli bir birey olmasını istemeyenler, bu yaptıklarından vazgeçmelidirler. Çocuğun her dediğini yapmak, kişiliğinin gelişimine engel olur. Onu şımartır. Çocuğun kendisini, dünyanın merkezinde görmesine sebep olur. Buna alışan bir çocuk, istediği yapılmadığında sinir ve ağlama krizleri ile etrafına zarar verebilir. Öfkesini ve hırslarını kontrol edemeyen, çevresi tarafından sevilmeyen, en önemlisi Allah’ın razı olmadığı bir kul haline gelebilir. Anne babalar, çocuğun her dediğini yaptıklarında ona iyilik yaptıklarını asla düşünmesinler. Çünkü bir çocuğa yapılabilecek en büyük kötülüklerden biri, kendisini hayatın merkezinde görmesine sebep olan ebeveyn veya bakıcının yaptıklarıdır. Siz el bebek gül bebek büyütseniz de bir gün gelecek, büyüyecek, hayatın zorluklarıyla karşılaşacak. O zaman sudan çıkmış balığa dönecek. Ne yapacağını şaşıracak ve belki de asla hoşlanmayacağınız hatalar yapacak. Yine sizin başınız ağrıyacak. Şimdi siz, çocuğun her dediğini yaparak ona iyilik mi ettiniz?
Diğer yandan çocuğun maddi manevi ihtiyaçlarını yok sayacak kadar ihmal etmek de yanlıştır. Bir ebeveynin en önemli görevi, çocuklarının maddi manevi ihtiyaçlarını vasat bir yolla gidermektir. Madden ve manen gücü yettiği halde çocuğunu dışarıya muhtaç hale getiren ebeveynler, Allah katında bundan hesaba çekileceklerini bilmelidirler. Çünkü özellikle asli ihtiyaçları giderilmeyen çocuklar, bunlara mutlaka ulaşmanın yollarını bulacaklardır. Bu, dahili ya da harici kaynaklardan olmuş çocuk için fark etmez. Mutlaka bu ihtiyaçlarını görmenin yollarını bulacaktır; bugün veya yarın. Biz bunun, dahili kaynaklardan olması taraftarıyız. Harici kaynaklar, çocuğun bakımını yapanlar dışındaki herkes ve her şeydir. Bu kaynakların içinden iyilerle karşılaşma ihtimali ne kadardır? Aman dikkat! Çocuğunuzun harici kaynaklara ihtiyaç duymasına sebep olmayın. Yine onu, harici kaynaklara itecek olan her dediğini yapma huyunuzdan da vazgeçin.
4.Sevgi, Şefkat ve Merhamette İfrat ve Tefrit:
Bu üç kavram da eğitimde olmazsa olmaz, her çocuğun ihtiyacı olan kavramlardır. Ama yeterli düzeyde ve dozunda olmalıdır. Eksik de olmamalıdır. Bu konudaki ifrat ve tefrit, çocuğu aile dışındaki dünyada bu duygularını tatmin etme yollarına itebilir. Bunun, hiç de iyi olmayan sonuçlara yol açacağını hepiniz takdir edersiniz.
5. Her Çocuğun Kendine Özel Olduğunu Unutarak Genel Kuralları Çocuğa Dayatmak:
Her çocuk özeldir. Her yöntem, senin çocuğunda faydalı olmayabilir, ya da çalışmayabilir. Bir güzelliğin çocuğunda yerleşmesini istiyorsan, denediğin ve fayda görmediğin yöntemleri uygulamada ısrarcı olmamalısın. Einstein’e nispet edilen bir söz var: “Delilik, aynı şeyi tekrar tekrar yapıp farklı sonuçlar beklemektir”
Tabi ki bu yöntemlerin, İslam’ın çizdiği sınırların dışına çıkmamasına özen göstermek, en önemli ölçümüzdür. Bu konuda isabetli olana kadar sebatkar olmak için çocuğu iyi gözlemlemek gerekir. Gözlem, takip ve farklı deneyimlerden istifade etmek, bu konudaki fehmi artırır.
6. Her Yaşın Kendisine Özel Özelliklerinin Olduğunu Unutmak:
Çocuk, olduğu yerde duran, değişmeyen bir varlık değildir. Her geçen gün büyür, gelişir, değişir. Hem yaşının verdiği bir değişim hem çevrenin etkisi hem kültürel ve sosyal gelişimi hem psikolojik gelişimi hem zekâsı hem cinsel gelişimi hem olgunluğu hem de deneyimleri; onun bakış açısını ve davranış biçimini şekillendirir. Tüm bu şartlar değerlendirilerek çocuğa karşı bir bakış açısı geliştirilmeli ve buna göre hareket edilmeye çalışılmalıdır.
Hamd, Alemlerin Rabbi Allah’a mahsustur.