Zatu’n-Nitakeyn

Kapak Dosya – Derya Fıçıcı / 2019 Şubat / 75. Sayı

Allah’ın dinine hizmet ve fedakârlık deyince Hz. Esma radıyallahu anha geldi aklıma. Zorlukları aşanlar için kullandığımız bir tabir vardır; “Dağları aşmış.” İşte Hz. Esma radıyallahu anha dağları aşan kadındı. O dağlarda Allah’ın Rasulü Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem olunca aşılmaz mıydı? Birde Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in arkadaşı, sırdaşı Sıddık olan Ebubekir radıyallahu anh varsa o dağlar aşılmaya değmez miydi? Biz olsak biz de yapardık diyorum, neleri feda etmezdik ki, belimizdeki kuşağın ne önemi olurdu, söz konusu Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ve O’na ulaşmak, O’na varmaksa yolun sonu, her şey feda edilirdi elbet. Tam da böyle düşünürken Hz. Esma radıyallahu anha olabilir miydim düşüncesinden uyanıyor ve Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in Sevr Mağarası’nda değil de Cennette beni beklediğini biliyorum.

Rabbimin vaadi var hepimize. Sırat-ı Müstakim üzere yürürsek, Allah’ın dinine yardım edersek, Allah da bize yardım edecek. Bugün Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e gitmek için aşmamız gereken dağımız, yürümemiz gereken yolumuz bu. Yanımıza alacağımız azığımız ise Kur’an ve sünnet. Feda etmemiz gerekenler ise dünyalıklar.

İşte şimdi biz de olsak yapardık demekte zorlanıyorum. Yapabiliyor muyum Ya Rabb?! diyorum, gerçekten bunu istiyor muyum? Neleri feda etmezdik ki demekten geri duruyorum. Feda edemediklerim neler acaba? Hz. Esma radıyallahu anha’nın kuşağından daha önemsiz neleri feda edemedim ya Rabb? Ya da daha değerli neleri feda ettim, edebildim? Hz. Esma radıyallahu anha’nın Sevr dağına tırmanırken harcadığı nefesin ne kadarını harcadım acaba? Ne kadar ter döktüm bu yolda? Ne kadar endişe yaşadım İslam davası için? Ebu Cehil beni takip ediyor mu diye arkama baka baka yürüdüm mü hiç? Tokat yedim mi Allah ve Rasulü için? Böyle birbirini kovalayan sorular…

Ey Esma! Sen yolunu yürüdün, dağını aştın, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e ulaştın. Feda edeceğin kuşağın vardı, onu da feda ettin. Yiyeceğin bir tokat, korku ve endişeyle yürüyeceğin bir yol vardı. Yürüdün ve müjdeni aldın. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, Hz. Esma radıyallahu anha’ya: “Ey Esma! Sana cennette iki kuşak verilecek.” buyurdu. 

Şimdi sıra bizde. Ümmetin diğer Esma’larında!

Bu kadar mıydı Hz. Esma radıyallahu anha’nın Allah yolundaki fedakarlıkları, sıkıntıları, dertleri? Değil elbet.  Daha şehit annesi olacaktı, evlat acısına sabredecekti. Sabır ki ne sabır! Üstelik ümmetin en sıkıntılı günlerine de şahit olmuştu. Dört halife dönemi bitmişti. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in vefatını gördükten sonra O’nun Sıddık’ı olan ve Hz. Esma’nın da babası olan Hz. Ebubekir radıyallahu anh’in acısını yaşadı. Derken Müminlerin Emiri Hz. Ömer radıyallahu anh’in şehit edilmesi, ardından Hz. Osman radıyallahu anh’ın şehadeti ve Hz. Ali radıyallahu anha ‘nin şehadeti…

Rasûlullah sallallahu ve sellem’igözdelerinin tek tek gidişini görmek, ardında kalmak, sabretmek kolay olur muydu hiç? Derken daha sıkıntılı günler ard arda geldi. Hz. Esma Radıyallahu anha’nın oğlu Abdullah b. Zübeyr radıyallahu anh, Yezid’e biat etmemiş, dokuz yıl Mekke’nin yönetiminde kalmıştı. Dokuz yılın sonunda Haccac b. Yusuf, Abdullah b. Zübeyr radıyallahu anh’i Mekke yönetiminden alıp Emevi Hanedanlığına bağlamak için Kabe’yi kuşatma altına alıp mancınıklarla yıkmaya kalktı. Günler süren bu kuşatmanın ardından Abdullah b. Zübeyr radıyallahu anh’i şehit etmişti. Abdullah b. Zübeyr radıyallahu anh, şehadetinden önce annesine gelip: “Tüm askerlerim beni terkettiler. Ne yapayım?” diye sorduğunda: “Oğlum, sana ancak şehadet yakışır.” demişti. Bunu söylediğinde yüz yaşında, gözleri görmeyen bir anne idi. 

Düşmanları, Abdullah b. Zübeyr radıyallahu anh için: “Analar Abdullah gibi bir aslan doğurmamıştır.” diyordu.

Haccac, Abdullah b. Zübeyr radıyallahu anha’in, başını gövdesinden ayırmış, başını Mısır’a göndermişti. Mısır halkına, ‘Eğer bana başkaldırırsanız sonunuz böyle olur’ demek istemişti. Abdullah radıyallahu anh’ın başsız bedenini de bir direğin üzerine çakıp teşhir etmiş, insanlar: “O bir sahabî, indir O’nu oradan.” deseler de dinlememişti. Haccac: “Eğer anası gelip benden rica ederse o zaman indiririm.” demişti. Esma validemiz radıyallahu anha“Ben evlatlarımın sağlıklarında onların ayaklarına gitmedim, şimdi Allah yolunda öldürülmüşken mi onların ayaklarına gideceğim.” demişti. 

Ve bir gün oğlunun başsız bedeninin yanında durup: “Bu hatip minberden ne zaman inecek, yetmedi mi?” demişti. Başsız bir bedenin hatiplik yaptığını, o günün Mekke’sinde yaşayanlara çok şey söylediğini ifade ediyordu. Bunu duyunca Haccac, kendi elleriyle Abdullah radıyallahu anh’ın başsız bedenini oradan indirmişti. Hz. Esma radıyallahu anhaoğlunu kendi elleriyle defnetmişti. Aradan iki üç gün geçmeden kendisi de Rabbine kavuşmuştu.

Hz. Esma radıyallahu anha, mümine bir hanımın Allah yolunda nasıl fedakârlık edileceğini en güzel şekilde gösteren, Sevr dağına tırmanan ayak izlerinden takip ederek Abdullah gibi arslanlar yetiştirip, şehitlerin annesi olabilme zirvesine ulaştıran yolun adıdır. Onun adı hem Esma hem de Zatu’n-Nitakeyn (iki kuşaklı)’dir.

Selam ve dua ile