Kapak Dosya – Orhan Sağlam / 2025 Mart / 148. Sayı
Zaman ilginç bir güce sahip. Üzerinde cereyan ettiği her nesneyi yıpratıp dönüştürüyor. Dayanıklılığı ile meşhur olan çelik bile zaman karşısında yorgun düşebiliyor. Devasa kütleleri yıllarca üstünde taşıyan çelik günün birinde zamanın cereyanıyla gücünü yitirip kopuyor. Bu gücün tesiri sadece maddi varlıklar ile sınırlı olmayıp kelimeleri ve kavramları dahi dönüştürme ve yıpratma kudretine sahip. Dün güzelliğin sembolü olan kelimeler bugün çirkinliği ifade için kullanılabiliyor. Dün kötü ve zalim anlamına gelen kelimeler bugün yiğitliğin ve cesaretin ifadesi olabiliyor.
Şeriat kelimesi ve İslam Şeriatımızın son iki yüzyılı da zamanın döngüsü ve Müslümanların ihmalleri ile büyük kitleler nezdinde bu kaderi yaşamaktan kurtulamadı. Ammar Bin Yasir için özgürlüğün yegâne adresi olan şeriat, zamanın insanı için esaret ve bağımlılık olarak algılanabildi. Fakat uzun bir fetret devrinden sonra insanlığın yegâne rehberi olarak tekrar yollarımızı aydınlatmak üzere ışıl ışıl parlayacağı günler önümüzde duruyor.
İslam Şeriatının Tarihi Seyri ve Günümüzdeki Önemi
İslam şeriatı, ilahi kaynaklı bir hukuk ve yaşam düzeni olarak, insanlığa adalet, merhamet ve eşitlik temelinde bir hayat sunmayı hedefler. Kur’an’ı Kerim ve Hz. Muhammed’in sallallahu aleyhi ve sellem sünneti üzerine inşa edilen şeriat, yalnızca bir hukuk sistemi değil, aynı zamanda insanın Allah celle celaluhu ile, toplumla ve kendi nefsiyle olan ilişkisini düzenleyen kapsamlı bir yaşam rehberidir. Ancak tarihsel süreçte şeriatın uygulanışı ve algılanışı, çeşitli siyasi, sosyal ve kültürel faktörler nedeniyle değişime uğramış ve zaman zaman zayıflama dönemleri yaşanmıştır.
Tarihsel Seyir: Şeriatın Yükselişi ve Zayıflama Dönemleri
İslam şeriatı, Hz. Muhammed’in sallallahu aleyhi ve sellem vefatından sonraki ilk yüzyıllarda hızla yayılmış ve İslam coğrafyasında adaletli bir düzenin temelini oluşturmuştur. Emeviler ve Abbasiler döneminde şeriat, devlet yönetiminin merkezinde yer almış, fıkıh alimleri tarafından geliştirilen içtihatlarla toplumun ihtiyaçlarına cevap vermiştir. Ancak zamanla siyasi çekişmeler, mezhep ayrılıkları ve devletlerin sekülerleşme eğilimleri, şeriatın uygulanışını zayıflatmıştır.
Özellikle Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde ve sömürgecilik çağında, İslam coğrafyasındaki siyasi ve ekonomik çöküş, şeriatın toplumsal hayattaki etkisini azaltmıştır. Batılı hukuk sistemlerinin ithali ve modernleşme çabaları, şeriatın yerini alırken, Müslümanlar arasında şeriatın kıymetini bilmeme ve onu yanlış anlama gibi sorunlar ortaya çıkmıştır. Bu süreçte, şeriatın sadece cezai hükümlerle sınırlandırıldığı, adalet ve merhamet boyutunun göz ardı edildiği yanlış bir algı yaygınlaşmıştır.
Şeriatın İlahi Kaynağı ve İnsanlığın Kurtuluş Yolu
İslam şeriatının temeli, Kur’an-ı Kerim’deki ayetlere ve Hazreti Peygamber’in sallallahu aleyhi ve sellem sünnetine dayanır. Kur’an, şeriatı insanlığa bir rahmet ve hidayet rehberi olarak sunar. Örneğin, “Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim, size nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslam’ı seçtim” (Maide, 3) ayeti, İslam’ın ve şeriatın insanlığa en mükemmel yaşam düzenini sunduğunu vurgular. Ayrıca, “Aralarında Allah’ın indirdiğiyle hükmet ve onların hevalarına uyma” (Maide, 49) ayeti, şeriatın ilahi kaynaklı olduğunu ve insanların keyfi arzularına göre değiştirilemeyeceğini belirtir.
Şeriat, insanlığın tek kurtuluş yoludur, çünkü o, yalnızca maddi değil, manevi ihtiyaçları da karşılayan bir sistemdir. Adalet, eşitlik, merhamet ve özgürlük gibi evrensel değerleri temel alır. Örneğin, “Ey iman edenler! Adaleti ayakta tutun” (Nisa, 135) ayeti, şeriatın adalet temelinde inşa edildiğini gösterir. Aynı şekilde, şeriat, zekât ve infak gibi sosyal yardımlaşma mekanizmalarıyla toplumsal eşitsizlikleri gidermeyi hedefler.
Günümüzde Şeriat Algısı ve Diğer İdeolojilerin Yetersizliği
Günümüzde, modern dünyanın seküler ideolojileri ve diğer dinler, insanlığa bütüncül bir yaşam rehberi sunma konusunda yetersiz kalmaktadır. Kapitalizm, bireyciliği ve tüketim kültürünü ön plana çıkarırken, sosyalizm ise insanın manevi ihtiyaçlarını göz ardı etmiştir. Diğer dinler ise, zamanla tahrif edilmiş ve insanlığın güncel sorunlarına çözüm üretme konusunda yetersiz kalmıştır.
İslam şeriatı ise, ilahi kaynaklı olması nedeniyle, insanlığın her dönemdeki ihtiyaçlarına cevap verebilecek esneklik ve derinliğe sahiptir. Örneğin, Kur’an’da “Dinde zorlama yoktur” (Bakara, 256) ayeti, şeriatın özgürlük ve hoşgörü temelinde olduğunu gösterir. Ayrıca, şeriat, aile hukuku, ticaret hukuku ve ceza hukuku gibi alanlarda, insanlığın fıtratına uygun hükümler içerir.
Sonuç
İslam şeriatı, tarihsel süreçte yaşanan zayıflama dönemlerine rağmen, ilahi kaynaklı olması nedeniyle insanlığın tek kurtuluş yoludur. Kur’an’ın evrensel mesajı ve Hazreti Peygamber’in sallallahu aleyhi ve sellem örnek yaşamı, şeriatın güzelliklerini ortaya koymaktadır. Günümüzde, diğer dinler ve ideolojiler, insanlığın manevi ve maddi ihtiyaçlarını karşılamada yetersiz kalmaktadır. Bu nedenle, Müslümanların şeriatın kıymetini bilmeleri ve onu doğru bir şekilde anlayıp uygulamaları büyük önem taşımaktadır. Şeriat, yalnızca Müslümanlar için değil, tüm insanlık için adalet, huzur ve güzel bir yaşamın anahtarıdır.