Tarihin Puslu Olayları – Nedim Bal / 2025 Nisan / 149. Sayı
Bugün Gazze’de Müslüman katliamı yapan İsrail’i şartsız koşulsuz destekleyen başta ABD, İngiltere ve Fransa ile bu vahşete karşı çıkan Türkiye’nin kuruluşunda ortak bir aklın rol oynadığı iddiası pek yabana atılacak iddia değildir.
1099 yılında Hristiyan haçlılar Fatımilerin elinde bulunan Kudüs’ü ele geçirdi. Sonrasında birçok Hristiyan hacı kutsal toprak olarak gördükleri Kudüs’ü ziyarete gitmeye başladı. Ama aylar süren bu yolculuklar tehlikeliydi. Bu uzun ve meşakkatli yolda Hristiyan hacılar paralarını ve mallarını çaldırabiliyorlardı. İşte bu dönemde Tapınak Şövalyeleri adında bir tarikat kuruldu. Bu tarikat, Kudüs’e hacca giden hacıların mallarını koruyordu. Buna karşın ciddi bir ücret alıyorlardı. Sistem şu şekilde kurulmuştu. Hacılar paralarını tapınak şövalyelerine teslim ediyor ve Tapınakçılar’da onlara geçici bir teminat mektubu veriyordu.
Tapınak şövalyeleri Hristiyanların lideri olan Papa tarafından da tanınarak meşru bir hale gelmişti. Hem papalık tarafından tanınmaları hem de yapmış oldukları ticari faaliyetler neticesinde kısa sürede nüfuzları ve servetleri artmıştı. Tapınak şövalyelerinin zamanla artan servet ve güçlerinden rahatsız olan Fransa Kralı 1306’da önce Yahudileri Fransa’dan kovdu. Sonraki yıllarda “Tapınakçıların” ülkedeki tüm faaliyetlerini yasakladı ve akabinde tutuklamalar başladı.
Kaçabilen “Tapınakçılar” İngiltere’ye sığındılar. Kesin olmamakla beraber bazı tarihi kanaatlere göre “Tapınakçılar” burada masonluğun temellerini atmışlardır. Ancak kesin olan şey ise “Tapınakçılar” ile Yahudilerin para ve faiz verme konularında gerçekten birbirlerine benzeşmeleriydi. Bugün dünyayı yönettiğini söylediğimiz Yahudiler, bin yıldan fazla süre içinde Avrupa’da gittikleri her yerde dışlanmış ve defalarca kovulmuşlardı. Örneğin; 1080, Yahudiler Fransa’dan kovuldu. 1113, Yahudiler Kievan Rus’tan (Vladimir Monomakh tarafından) kovuldu. 1147, Fransa’dan tekrar kovuldular. 1171, İtalya’dan kovuldular. 1188, İngiltere’den kovuldular. 1198, İngiltere’den yine kovuldular. 1290, İngiltere’den üçüncü kez kovuldular. 1298, İsviçre’den kovuldular. 1306, Fransa’dan yine kovuldular. 1360, Macaristan’dan kovuldular. 1391, İspanya’dan kovuldular. 1394, Fransa’dan yine kovuldular. 1407, Polonya’dan kovuldular. 1492, İspanya’dan yine kovuldular ve Yahudilerin ülkeye girmesi sonsuza dek yasaklandı. 1492, Sicilya’dan kovuldular. 1495, Litvanya ve Kiev’den kovuldular. 1496, Portekiz’den kovuldular. 1510, İngiltere’den yine kovuldular. 1516, Portekiz’den kovuldular. 1516, Sicilya’da Yahudilere sadece Yahudi mahallelerinde yaşamalarına izin veren bir yasa çıkarıldı. 1541, Avusturya’dan kovuldular. 1555, Portekiz’den üçüncü kez kovuldular. 1555, Roma’da Yahudilere sadece Yahudi mahallelerinde yaşamalarına izin veren bir yasa çıkarıldı. 1567, İtalya’dan yine kovuldular. 1570, Almanya’dan (Brandenburg) kovuldular. 1592, Fransa’dan yine kovuldular. 1616, İsviçre’den yine kovuldular. 1629, İspanya ve Portekiz’den (IV. Felipe dönemi) yine kovuldular. 1634, İsviçre’den yine kovuldular. 1660, Kiev’den kovuldular. 1701, İsviçre’den V. Felipe kararnamesi ile tamamen kovuldular. 1806, Napolyon’un emri ile Fransa’dan yine kovuldular. 1828, Kiev’den üçüncü kez kovuldular. Son olarak 1933 Almanya’dan kovuldular.[1]
Görüldüğü gibi Yahudiler habis bir kanser hücresi gibi yaşadıkları ülkelerin ekonomik ve siyasi hücrelerini ele geçirip o ülkeleri sömürmeye ve zayıflatmaya başladıklarında Avrupa devletleri ülkelerini korumak adına tek çare olarak Yahudileri içlerinden söküp atmakta bulmuşlardır.
Yahudilerin Avrupa ülkelerinde barındırılmak istenmeyişinin iki sebebi vardı. Birincisi Hristiyanlar, Yahudileri peygamberleri İsa’nın katili olmakla suçluyorlardı. Dolayısıyla Hristiyan aleminde Yahudilere karşı zaten hep bir hoşnutsuzluk vardı. Fakat bundan daha önemli sebep ise Yahudilerin Yahudi olmayan toplulukları maddi olarak sömürmeleri ve bu sayede onlara siyasi olarak nüfuz etmeleriydi.
Yahudiler bu maddi güce genelde yüksek oranlarda faizlerle borç vererek ulaşmışlardı. Aslına bakılırsa faiz, Hristiyanlıkta da yasaklanmış çirkin bir işti. Aynı şekilde Yahudilerinde kendileri gibi Yahudilere borç verirken faiz almaları kesinlikle yasaktı. Fakat kendi dışındaki tüm topluluklardan faiz almaları serbestti. O yüzden kendileri dışındaki milletlere yüksek oranlarda faizle borç vererek hem geçimlerini sağlıyor hem de borç verdikleri milletleri tahakkümleri altına alıyorlardı.
1500’lü yılların başında İngiltere’de hem Yahudilerin hem de dünyanın genel gidişatına etki edecek büyük bir hadise yaşandı. İngiltere Kralı olan 8. Henry istediği kadınla evlenmek için eşini boşamasını izin vermeyen papalığı protesto ederek bağımsız bir Anglikan kilisesini kurdu. Anglikan Kilisesi, Katoliklik ile Protestanlık arasında ortada bir mezhep gibi duruyordu. Yani İngiltere Kralı istediği kadınla evlenebilmek için ülkenin mezhebini değiştirmişti. İngiltere’yi papalıktan kopartan süreçte kralın bakanı Thus Cromwell ciddi bir rol oynadı. Cromwell İngiliz masonlarının üstadıydı. Cromwell ailesi 100 yıl sonraki İngiliz iç savaşında da başroldeydi ve savaş kralı destekleyen monarşi yanlılarıyla kralın gücünü sınırlandırmak isteyen parlamento taraftarları arasındaydı. Krala karşı olan grubun neredeyse tamamı püritendi. Püritenler, Angelik kilisesinin Katolik mezhebinin etkisinden tamamen kurtulmasını isteyen Protestan mezhebinden bir gruptu. Krallığın karşısındaki bu grubun lideri Thus Cromwell’in torunu olan Oliver Cromwell de büyük babası gibi masondu ve iç savaşı kazanınca Kralı idam etti. Böylece İngiltere’de ilk kez geçici bir Cumhuriyet kurdu.
Mason ve cumhuriyetçi Püriten Oliver Cromwell sürgünde olan Yahudilerin İngiltere’ye dönmelerine müsaade etti. Yahudiler sadece masonların döneminde rahat edeceklerdi.
İngiliz Angelik kilisesinin Katolik mezhebinin etkisinden tamamen kurtulmasını isteyen Protestan püritenlerden bir grup Oliver Cromwell’den kısa süre önce inançlarını özgürce yaşayabilmek için İngiltere’den göç etmeye karar vermişti.
Püritenler, 1620 yılında Mayflower adındaki gemiyle Amerika kıtasına yerleşti ve burada İngiltere’nin kolonisi[2] olsalar da özgür bir yaşam kurabildiler.
Püritenler, kendilerini Tevrat’ta kutsal toprakların vaat edildiği Yahudilere benzetmişlerdi. Bu yüzden bazıları Amerika’ya yeni Kudüs adını bile vermişti. Mayflower gemisiyle Amerika’ya gelen püritenler ABD’nin ilk kurucuları olacaktı. Hatta Mayflower gemisi ile gelen yolcuların arasında iki ABD Başkanı çıkaran Bush ailesinin ve Milyarder Rockefeller ailesinin büyük dedeleri de vardı.
Bugün İsrail’i destekleyen ve Siyonist Hristiyanlar olarak bilinen evanjeliklerin ilk örnekleri de bu dönemde ortaya çıkmaya başlamıştı. Koloni döneminde bakanlık yapan pürten din adamı John Cutton, Yahudilerin kutsal topraklara dönmesinden bahsediyordu. Hatta Cuton, damadı Krizy Mater da bir din adamıydı ve Harvard üniversitesinin başkanlığını yapmıştı. Mater’in yazdığı ilk kitabın adı ‘İsrail’in Kurtuluşunun Gizemi’ydi.
Bu ilk kolonilerden 150 yıl sonra Amerika’da “Özgürlüğün Çocukları” adlı bir örgüt kuruldu. Bu örgüt, İngiltere’den Amerika’daki kolonilere gelen yüksek vergili çayları protesto edip çayları denize dökünce Amerikalılar ve İngiltere arasında Amerikan Bağımsızlık Savaşı başlamış oldu.
Çay protestosunu yapan örgütün birçoğu gibi bağımsızlık Savaşı’nın liderleri de masonlardan oluşuyordu ABD’nin kurucu babaları bilinen George Washington, Benjamin Franklin, Andrew Jackson ve James Monroe gibi isimler birer masondu.
Amerikan Bağımsızlık Savaşı’nın masraflarının büyük bölümünü bir Yahudi olan Haym Solomon cebinden karşılamıştı. Haym Solomon’da Philadelphia (Filedelfiya) Mason locasının üstadıydı.
1775-1783 yılları arasında Amerika’daki 13 koloni ile İngiltere arasında geçekleşen bağımsızlık savaşı sonucunda İngiltere mağlubiyeti kabul etmişti.
Bu olaydan kısa bir süre sonra bu kez Fransız ihtilaliyle Fransa kralı devrilip Cumhuriyet ilan edildi ve Katolik kilisesinin gücü zayıflatıldı. Devrimin önde gelen isimlerinden Marcus Talafet’de bir masondu ve Amerikan Bağımsızlık savaşına dahi katılmıştı. Krallığı ve dini ortadan kaldırmaya çalışan bütün hareketlerin arkasında hemen hemen benzer masonik yapılar mevcuttu.
Daha sonra Napolyon yönetimi ele geçirip Fransa’da İmparatorluğunu ilan etti ve Avrupa’yı ele geçirmeye çalıştı. Napolyon’un kaybettiği Waterlow Savaşı’nda Yahudi Rothschild ailesi İngiliz ordusunun finansmanıyla ciddi bir servete kavuşmuştu.
1800’lerde Rothschild gibi Yahudi aileler zenginleştikçe devletler Yahudilere daha fazla bağımlı hale geldiler. Bu durum Avrupa ülkelerinde Yahudilere karşı nefret ve düşmanlığın git gide artmasına sebep oldu.
Artık Yahudilerin kendilerine ait bir yurt bulmaktan başka şansı kalmamıştı. Rothschild ailesi 1845’te evlerinde yaptıkları toplantıda Yahudilerin Filistin’e göç etmesini sağlamaya karar verdiler. Diğer yandan bir evanjelik olan Lord Sachs Born’un etkisiyle İngiltere Başbakanı Lord Palmerston; “Yahudilerin kutsal topraklara dönüşünün Hz. İsa’nın yeryüzüne ikinci gelişini hızlandıracağını” ifade ediyordu. Bu iki İngiliz lordu da aynı zamanda masondu.
O dönemde kendileri için devlet kurulmaya çalışılan tek millet Yahudiler değildi. Her dönemin kendine göre bir ruhu ve baskın bir fikri gidişatı vardı. 1800’lü yıllardan sonra artık baskın fikir “ulus devletler” anlayışıydı. Yani etnik, siyasal ve idari bütünlüğün parçalanmadan muhafaza edilip tüm bunların milli unsurların elinde olması. Kısaca ulus devlet anlayışı milli kimlik/milliyetçilik ideolojisi üzerine bina edilen devlet modeliydi.
Tabi bu anlayışın doğuşu ve gelişiminde yine baş rolü Yahudiler oynuyordu. Çünkü batı düşünce dünyasına yön verenlerin birçoğu ya Yahudi ya da masonlardan oluşuyordu. Örneğin; Sigmund Freud, Ludwig Wittgenstein, Karl Popper, Otto Wagner, Gustav Mahler, Egon Schiele, Gustav Klimt, Karl Kraus, Hugo von Hofmannsthal, Stefan Zweig, Robert Musil, Theodor Herzl, Alfred Adler, Jean-Jacques Rousseau ve benzerleri gibi. Saydığımız tüm bu isimler o günün dünyasına yöne veren filozoflardı ve çoğunluğu Yahudi asıllıydı.
-Devam edecek-
[1]. 16 Nisan 2024 Risale Haber/Turan Kışlakçı
[2]. Koloni; bir ülke de başka bir ülkeye ait olan küçük yabancı topluluk