Mutlu Evliliğin Sırları-8

Nebevi Aile – Halime Yılmaz / 2025 Mayıs / 150. Sayı

11. Ailen ve Kendin İçin Nazar, Haset ve Büyü Gibi Art Niyetli Yaklaşımlara Karşı Korun!

Hamd, şeytan, nefis, büyü ve nazara karşı tek sığınak olan Allah’a aittir. Salat ve selam Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’e, onun ailesi ve ashabına olsun. Allah’ ın selamı, rahmeti, bereketi ve hidayeti siz değerli okuyucularımın üzerine olsun.

Günümüzde aileyi huzursuz eden, geçerli bir sebep yokken aile içi tartışmalara sebep olabilen, eşleri birbirinden soğutabilen hatta boşanmalara sebep olabilen bir konuyla geldim. Mutlu evlilik tablolarını çekemeyenlerin haset dolu bakışları, daha da ileri gidilerek en büyük günahlardan olan sihir-büyü gibi yollarla güzel giden evlilikleri bozma çabaları ve nazar konuları ve bunların mutlu evliliğe tesirlerini anlatacağım. Ayrıca “bunlara karşı kişi ve ailesi nasıl korunmalıdır, güzel dinimiz İslam’ın bu konudaki tavsiyeleri nedir?” sorularının cevaplarını bulmaya çalışacağım.

Önce nazardan başlayalım. Nazar, bazılarınca çok büyütülen, aileyi sarsan her problemin sebebi kendisine bağlanan; bazılarınca da “Benim neyim var ki nazar değecek?” sözleriyle yabana atılan ya da varlığı bazılarınca tamamen inkâr edilen üç zıt kutup insanın farklı bakış açılarına sahip olduğu, bu konuda vasatı yakalayan insan sayısının az olduğu bir konudur. Aslında Kuran ve sünnet, bize nazarın varlığından bahseder ve özellikle hadisler bu konuda tedbir almamızı emreder. Çünkü nazar, tedbir alınmazsa aile hayatını etkiler; bazen de esir alarak karı-kocanın elini kolunu bağlayabilir. Çözülebilecek sorunlar bile düğüm olmuş yumağa döner. İşler zorlaşabilir. Bu yüzden nazara karşı aileler tedbirli olmalı ve nazarı değen kişi, ailede beğendiği bir şey olduğunda “Maşallah” demelidir. Nazara gelen aile de eve giriş-çıkış dualarını okumalı, her gün en azından Nas-Felak sûrelerini okumalıdırlar. Aslında Bakara ve Âl-i İmran sûreleri her gün okunsa daha güzeldir. Ama uzunluğundan dolayı zor geldiğinde Nas-Felak sûreleri ihmal edilmemelidir. Sadece bu tedbirler yetmez elbette. Ayrıca nazara maruz kalmamak için gereken tedbirleri almalıdır. Mesela günümüzde aile fotoğrafları çarşaf çarşaf sürekli insanların gözüne sosyal medyada sunulmaktadır. Bu mahremiyet ve nazar açısından sakıncalı davranış, en çok aileye zarar verir. Siz “nazar değecek neyimiz var ki?” diyebilirsiniz. Ama sizde olup da başkasında olmayan, sizin küçük gördüğünüz bir nimet, buna sahip olmayan başkaları için büyük olabilir. Bu aile resimlerini gören niceleri aile saadetinizi bozacak nazarı değdirip anlam veremediğiniz ve sebepsiz sandığınız aile içi huzursuzluklara sebep olabilir. Aslında sebepsiz değildir. Sebep, sizin nazar ve mahremiyet kavramlarını umursamadan peşine takıldığınız öncüsü belirsiz akımlara kapılmanızdan ibarettir. Ailenize ve kendinize bu kötülüğü reva görmeyin. O dipsiz akımların, sizi nereye götürecek belirsizdir. Özellikle konumuz açısından bu noktada sosyal medya paylaşımlarınıza dikkat etmenizi ve asla “mutlu aile pozlarınızı” kimseyle paylaşmamanızı tavsiye ederim. Kimin ailenize nazar değdireceğini bilemezsiniz. En iyisi baştan tedbirli olun derim.

Şüphesiz inkâr edenler Zikri (Kur’an’ı) duydukları zaman neredeyse seni gözleriyle devirecekler. (Senin için,) “Hiç şüphe yok o bir delidir” diyorlar.”[1]

İbn Kesir Tefsir’ inde bu ayetle ilgili şöyle der:

“… Bu ayet-i kerimede nazar değmesinin ve etkilemesinin Yüce Allah’ ın emriyle hak olduğuna delil vardır…”[2]

Bu ayet, nazarın hak olduğunu kabul etmeyenlere karşı güzel bir delildir.

İbn Abbas radıyallahu anh’dan rivayete göre Nebi şöyle buyurdu:

Göz haktır. Eğer herhangi bir şey kaderi geri bırakacak olsaydı göz bırakacaktı…”[3]

Bu hadis, nazarın, göz değmesinin insanın hayatını alt üst edebilecek kadar etkili olduğundan bahsediyor. Dolayısıyla nazarın aile içi huzura etkilerini varın siz düşünün. Nazara karşı okunabilecek dualar Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’ in ağzından şu şekildedir. Bu dualar sık sık okunmalı ki aile ve kişiler şeytan ve nazarın olumsuz tesirinden muhafaza olsunlar.

İbn Abbâs’ın rivayet ettiğine göre, Peygamber Efendimiz nazara (göz değmesine) karşı şöyle dua etmiştir:

Hz. Peygamber Hasan ile Hüseyin için dua ederek şu sözlerle Allah’a sığınırdı:“Eûzü bikelimâti’llâhi’t-tâmmeti min külli şeytânin ve hâmmetin ve min külli aynin lâmmetin.” (Her tür şeytandan, haşereden, kem nazardan Allah’ın tam kelimelerine —sonsuz iradesine ve hükmüne— sığınırım.) Sonra da “Atanız İbrâhim de bu duayı oğulları İsmail ile İshak için yapardı.” derdi. [4]

Rasûlullah’ın nazar değmesine karşıMuavvizeteyn (Felak ve Nas) sûrelerini okuduğu; ashabına da bunları okumalarını tavsiye ettiği rivayet edilmektedir.[5]

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz şöyle demiştir:“Kim hoşuna giden bir şey görür de ‘Maşallah lâ kuvvete illâ billâh’ (Allah’ın dilediği olur. Ondan başka kuvvet ve kudret sahibi yoktur) derse, ona hiçbir şey zarar vermez.”[6] 

Hz. Aişe’nin naklettiğine göre, Rasûllah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

“(Nazar’dan) Allah’a sığının. Çünkü göz değmesi (nazar) gerçektir.” [7]

Nazar değmesi haktır dedik. Ama nazara karşı korunmak için tek yolun Allah’ a, O’ nun ayetleri ve Rasûlünün sahih sünnetinde varit olan dualar olduğunu söylemeden geçmek istemedim. Zira bu konuda oldukça hurafe ve batıl inanç bulunmakta ve insanlar nazara karşı korunacağım diye günaha girmektedirler. Nazar boncuğu ve benzeri materyallerle nazara karşı korunmaya çalışmak kişiyi, şirke kadar götürebilir. Nazar boncuğu takmanın İslam’ da ki anlamı, Allah yerine aciz bir taştan medet ummaktır. Bu, akıl işi değildir. Hem de dinen caiz değildir. Kişi, nazara karşı boncuk veya taş gibi şeylerden medet umdukça kendisine yardım edilmez; bilakis o taktığı şeye havale edilir. Aman buraya dikkat!

Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

“Kim bir şey takarsa, bütün işleri o taktığı şeye teslim edilir.” [8]

Peygamberimiz’ in haram saydığı bazı şeyler arasında nazarlık takınmak da vardır.[9]

Şimdi biraz da hasetten bahsedelim. Ateşin odunu yediği gibi kendisinin iyilikleri öylece yiyip bitirdiği[10], Müslümana yakışmayan kötü bir huyun aileye etkisini ve buna karşı nasıl korunulacağını anlatmaya çalışalım. “Haset ettiği zaman hasetçinin şerrinden[11] neden Allah’a sığınıyoruz? Çünkü haset eden, haset ettiği an hem göz değmesi hem de fiziki zararlar verebilir. Bu huy, öyle kötü bir huydur ki yuvaları yıkabilir. Şeytanı bile Allah’ a isyana sürükleyen ve Kabil’e de Habil’ i öldürten özelliklerinden biri de haset değil miydi? Demek ki insanı cennetten uzaklaştıracak ve cehenneme yaklaştıracak kadar tehlikeli bu huydan vazgeçilmelidir. Ama bu huya sahip kişiler bundan kolay kolay vazgeçmezler. Öyleyse hasede maruz kalan kendini iyi korumalıdır. Peki nasıl?

1. Öncelikle hasetçilerin yanında Allah’ ın, ailesiyle ilgili kendisine verdiği nimetleri anlatmamalıdır. Zira bu, hasetçinin hasedini daha çok tetikler.

2. Hasetçi bir kişiyle aynı ortamda olmak zorunda kaldığında kendi ve ailesini mutlaka okumalı ve verebileceği zararlardan Allah’ a sığınmalıdır.

3. Hasetçiyle ilgili sağda solda konuşmamalıdır. Zira böylesine büyük bir günahı yüklenen birinin gıybetini yaparak günahını almak, akıllıca değildir.

4. Hasedinden emin olduğu insanlarla beraber olmalı, hasetçilere temkinli yaklaşmalıdır.

Yoksa onlar, Allah’ın lütuf ve kereminden bağışladığı nimetlerden dolayı insanları mı kıskanıyorlar? Evet, biz İbrâhim’in soyuna kitabı ve hikmeti verdik; onlara büyük bir mülk ve hâkimiyet bahşettik.[12]

Haset, haset edilene değil Allah’ ın lütfuna yapılır. Haset eden kişiler, Allah’ ın kendisine uygun gördüğü nimetleri hakir gören kişilerdir. Bir iyiliği sadece kendi için istemek de iman zayıflığındandır.

Enes b. Mâlik’in bildirdiğine göre, Resulullah şöyle buyurmuştur:

“Muhammed’in canı elinde olan Allah’a yemin ederim ki bir kişi iyilik namına kendisi için istediğini, Müslüman kardeşi için de istemedikçe iman etmiş olmaz.”[13] 

Ebû Hüreyre’nin naklettiğine göre, Resulullah şöyle buyurmuştur:

“Bir kulun kalbinde iman ile haset bir arada bulunmaz.”[14] 

Son olarak en büyük günahlardan olan sihir ve büyü konusuna değinip bitirelim. İnsanların yuvalarını darmadağın eden, karı-kocayı geçerli bir sebep yokken birbirine düşman eden, boşanmalara sebep olabilen büyük bir günahtır büyü.

Onlar, Süleyman’ın saltanatı aleyhinde şeytanların uydurduğu yalanlara uydular. Oysa Süleyman hiçbir zaman kâfir olmadı. Lâkin şeytanlar kâfir oldular. Çünkü onlar, insanlara büyü yapmayı ve Bâbil’de Hârut ile Mârut isimli iki meleğe indirilen bilgileri öğretiyorlardı. Halbuki o iki melek: “Biz ancak imtihan için gönderildik, sakın öğrettiğimiz bilgileri büyü yapmada kullanıp da kâfir olma!” demeden hiç kimseye bir şey öğretmezlerdi. Onlar ise bu iki melekten, karı ile kocanın arasını ayıracak şeyler öğreniyorlardı. Onlar, Allah’ın izni olmadıkça o büyü ile hiç kimseye zarar veremezler. Fakat onlar kendilerine fayda değil zarar verecek şeyi belliyorlardı. Elbette onlar, büyüyü satın alan kimselerin ahirette hiçbir nasibi olmadığını da çok iyi biliyorlardı. Karşılığında kendilerini sattıkları şey, ne kötüdür! Keşke bunu bilselerdi!”[15]

Ebû Hureyre radıyallahu anh’ den rivayet edildiğine göre, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“İnsanı helâke sürükleyen yedi şeyden sakınınız.” Sahâbîler:

– Ya Rasûlallah! Bu yedi şey nedir? diye sordular. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Allah’a şirk koşmak, sihir ve büyü yapmak, – haklı olarak öldürülen müstesna- Allah’ın öldürülmesini haram kıldığı bir insanı öldürmek, fâiz yemek, yetim malı yemek, düşmana hücum sırasında harpten kaçmak, evli olup hiçbir şeyden haberi olmayan namusuna düşkün Müslüman kadınlara zina isnat etmek.”[16] 

Sihir öğrenip yapmak alimlerin çoğunluğuna göre küfürdür. Bir insan ne niyetle olursa olsun bu büyük günahtan uzak durmalıdır. Bilhassa da karı-kocayı birbirinden ayırmak için yapılan sihrin günahı, bir insanın kaldıramayacağı kadar büyüktür. Yukarıdaki hadiste varit olduğu üzere sihir, insanı helake sürükleyen günahlardandır. Yani sihir, kişinin kendi eliyle kendi hayatını mahvetmesidir.

Peygamber bir hadisinde, o günkü uygulamalardan biri olan düğüm yapıp sonra ona üflemek sûretiyle sihir yapanların şirk koşmuş olduklarını beyan etmektedir.[17]

Sihrin günahını bildiği halde bu günaha girmeyi göze alacak kadar Rabbine asi olmuş birinden ailenizi iyi korumanız gerekir. Çünkü bu günahı göze alan kişi, her türlü kötülüğü yapma eğilimindedir. Ama şunu da unutmamak gerekir ki Allah’ ın gücü karşısında büyücülerin yaptıkları kocaman bir hiçtir. Bu konuda da tek yapılacak iş, Allah’a sığınmak, günlük zikirleri ihmal etmemek, Kuran’ dan uzak bir gün bile geçirmemek ve ibadetleri aksatmadan sürekli dua etmektir. Bunun başka çaresi yoktur. Birinizin aklına “Yapılan büyüyü bulmak gerekmez mi?” sorusu gelebilir. Cevap: Büyünün, evinize veya yakın bir yere yapıldığınızı görüp sünnete uygun yok ederseniz ne ala! Ama özellikle büyü, uzak bir mekâna koyulduysa bunu nereden bulacaksınız? Bulamadıkça içiniz sıkılacak, ne yapacağınızı şaşıracak ve sürekli zihniniz onunla meşgul olacaktır. Nice böyle insanların bu takıntılı düşünce deryalarına dalıp Allah’ tan uzaklaştığı ve ailesini de dağıttığı vakidir. Müslüman bu konuda akıllı olmalı, “Kim, neden, ne zaman yaptı ve nereye koydu?” sorularının şeytanın birer tuzağı olduğunu bilerek bu sorunun tek çaresinin Allah’ı zikirden vazgeçmemek olduğunu unutmamalıdır. Ayrıca bu bir imtihandır. Belki de Rabbin seni bu imtihanla yaşatacaktır ve belki de seni böyle yalvarırken daha çok seviyordur. Öyleyse “Kim yaptı, niye yaptı?” sorularıyla oyalanmadan Allah’a sığınarak aileni ve kendini kötü niyetli insanlardan korumaya çalış. Her kötülüğe de engel olacakmışsın kontolcülüğünü de bırak.

Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem İbni Abbas’a “Delikanlı, sana bir şeyler öğreteyim.” dedi ve şöyle buyurdu: “Sen Allah’ın emir ve yasaklarına riayet et ki, O’nun yardım ve inayetini daima yanında bulasın. Bir şey isteyeceğin zaman Allah’tan iste. Bir yardım dileyeceğin zaman Allah’tan yardım dile ve şunu da bil ki, bir konuda yardım etmek maksadıyla bütün millet bir araya gelse, Allah’ın senin için takdir etmiş olduğundan öte bir yardımda bulunamazlar. Sana zarar vermek maksadıyla hepsi bir araya gelseler, yine Allah’ın senin hakkında takdir ettiğinden öte bir zarar veremezler. Kalemler kaldırılmış, sahifeler kurumuştur.[18]


[1]. Kalem, 51

[2]. İbn Kesir Tefsiri, Kalem sûresi 51. Ayet tefsirinin tamamına bakınız. Daha doyurucu bilgiler elde edersiniz

[3]. Sahih-i Müslim, 2188; Taberânî, 10905; Beyhakî, 4/ 351

[4]. Buhârî, Enbiya, 10

[5]. Tirmizi, Tıb, 16; İbn Mâce, Tıb, 32

[6]. Beyhakî, Şuabü’l-îmân, VI, 213

[7]. İbn Mâce, Tıb, 32

[8]. Tirmizi, Tıb: 24

[9]. Nesâî, Zinet, 17

[10]. Sahih-i Buhari, 9/245

[11]. Felak, 5

[12]. Nisa, 54

[13]. Nesâî, İman ve şerâiuh, 19

[14]. Nesâî, Cihad, 8

[15]. Bakara, 102

[16]. Buhârî, Vasâya 23, Tıb 48, Hudud 44; Müslim, İman 145. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Vasâya 10; Nesâî, Vasâya 12

[17]. Nesâî, Muharebe, 19,4084

[18]. Tirmizi, Kıyâme: 59; Müsned, 1: 293