Gündem Analiz – Muhammed Eyüp / 2024 Ekim / 143. Sayı
“Kendilerine savaş açılan (mü’min)lere, zulme uğradıklarından dolayı (artık savaş için) izin verildi. Şüphesiz ki Allah onlara yardım etmeye elbette kadirdir.” (Hac, 39)
“Haram aylar çıkınca o müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün, onları yakalayın, hapsedin ve her gözetleme yerinde oturun.” (Tevbe, 5)
Allah azze ve celle Filistin coğrafyasında kendi rızası için cihad etmekte olan mücahidleri iki büyük nimetle rızıklandırmıştır. Bunlardan birincisi, Allah’ın çevresini mübarek kıldığı Mescid-i Aksa’nın civarında bulunmak ve burada İslam’ın mukaddesatını korumak için cihad etme nimetidir. İkincisi ise geçmişten günümüze İslam ümmetinin en büyük düşmanları olan Siyonist Yahudi kafirlere karşı cihad ve ribat hattında bulunma nimetidir.
İşte Allah’ın kendilerini böyle büyük nimetlerle rızıklandırdığı mücahidler, bundan tam bir sene önce, 7 Ekim 2023 günü, İslam’ın yakın tarihinin altın sayfalarından birini kanlarıyla yazdılar. Küresel küfür düzeniyle birlikte İslam topraklarını işgal eden Yahudilere unutamayacakları bir darbe vurdular. Onları işgal ettikleri, güvenli zannettikleri, türlü teknolojiyle donattıkları kendi kalelerinde vurdular. Öldürdüler. Yaraladılar. Esir aldılar. Müslümanlara reva gördükleri zilleti onlara akıllarından çıkmayacak şekilde tattırdılar.
O sırada Rabbin meleklere şunu vahyediyordu: “Şüphesiz ben sizinle beraberim, iman edenlere sebat verin. Ben kafirlerin yüreklerine korku salacağım, artık boyunlarının üzerine vurun, onların bütün parmaklarına vurun.” (Enfal, 12)
“Allah, Ehl-i Kitap’tan onlara (müşriklere) yardım edip arka çıkanları da kalelerinden indirdi ve kalplerine korku düşürüverdi. Siz onlardan bir kısmını öldürüyor, bir kısmını da esir alıyordunuz.” (Ahzab, 26)
7 Ekim günü başlatılan mübarek Aksa Tufanı Operasyonu, Müslümanlara Yahudilerin güç ve kuvvetinin abartılmış bir vehim olduğunu, Amerikan desteğinin olanca büyüklüğüne rağmen işgalci zalimlerin varlığının pamuk ipliğine bağlı olduğunu ispatlamıştır. Allah azze ve celle yolunda cihada sımsıkı sarıldıkları zaman küfrün tüm gücünün silinip gideceğine dair ilahî hakikatin yaşayan bir tefsirini yapmıştır.
“İman edenler Allah yolunda savaşırlar. Kafirler ise tağut yolunda savaşırlar. O halde, siz şeytanın dostlarına karşı savaşın. Şüphesiz şeytanın hilesi zayıftır.” (Nisa, 76)
Bu mübarek operasyon aynı zamanda Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in müjdesinin nasıl gerçekleşeceğine dair gözle görülür bir izah yapmış, Müslümanların kalplerindeki umudu yeşertmiştir. İnsanların Allah azze ve celle yolunda cihaddan yüz çevirdiği, İslam’ın varlık savaşı hususunda bigâne kaldığı ve dünyaya dalmayı tercih ettiği bir dönemde, İslam’ın ve cihadın sancağına beklenen rüzgârı yeniden doldurmuştur.
Ebu Hureyre radıyallahu anh’tan rivayetle Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
“Müslümanlar Yahudilerle savaşmadıkça kıyamet kopmayacaktır. Bu savaşta Müslümanlar Yahudileri öldürecektir. Hatta bir Yahudi taşın veya ağacın arkasına saklanır. Bunun üzerine o taş veya o ağaç, ‘Ey Müslüman, ey Allah’ın kulu! İşte arkamda bir Yahudi var. Gel de onu öldür!’ diyecektir. Garkad hariç. Zira o, Yahudilerin ağaçlarındandır.” [1]
Kudüs’te ağaçların, taşların dile geleceği vakit Allah’ın izniyle uzak değildir. Zafer Allah’tandır ve fetih yakındır.
Bölgedeki Son Durum
Halihazırda Siyonist işgal devletine karşı cihad temel olarak Gazze Şeridi cephesinde ve daha düşük yoğunluklu olmakla birlikte Batı Şeria’da devam etmektedir. İsrail’in yoğun bir muhasarası altında olan mücahidler hiçbir gevşeklik göstermeden cihadı sürdürmekte, işgal güçlerini cehenneme göndermeye devam etmektedir. Allah’ın izniyle Gazze’nin Siyonizm için bir bataklığa döneceği günler uzak değildir.
Savaş sahasında mücahidler karşısında aldıkları darbelere paralel olarak Siyonist işgalciler, ABD başta olmak üzere Haçlı müttefiklerinin de desteğiyle Gazze Şeridi’nde katliam üzerine katliam yapmaktadır. Bölgede neredeyse taş üzerinde taş kalmamış, 50 binden fazla Müslüman sivil şehid edilmiş, 10 binden fazlası kaybolmuştur. Sakat kalanların, ağır yaralananların, açlık ve hastalık sebebiyle ölümün eşiğine gelenlerin haddi hesabı yoktur. Gazze’ye ihtiyaçları karşılayacak düzeyde bir yardım da sokulamamaktadır.
Siyonist işgal şebekesi, mücahidleri mağlup etmeyi başaramadığı için, savaşı Müslüman halkı yok ederek kazanmaya çalışmaktadır. Halihazırda Gazze’nin ve Aksa Tufanı Operasyonu’nun karşı karşıya olduğu problemlerden en büyüğü budur. Dünya Müslümanları, Gazze halkının direnişinin kırılmaması, bölgenin İsrail’in baskılarına boyun eğmemesi için azami gayret göstermelidir.
Mücahidler, Allah azze ve celle’nin izni ve yardımıyla, uzun süre daha İsrail’e karşı cihadı ve yıpratma savaşını sürdürecek kapasiteye sahiptir. Şayet Gazze halkı desteklenirse ve ayakta tutulursa İsrail bölgede amaçlarına ulaşamayacak, mücahidlere karşı zafer kazanamayacaktır.
Maalesef, Filistin’deki mücahidlerin fedakarlıklarına ve başarılı direnişlerine karşın, dünyanın geri kalanındaki Müslümanlar, olanca imkanlarına rağmen üzerlerine düşen sorumluluğu tam anlamıyla yerine getirememektedir. Bilhassa Türkiye gibi imkanların bol olduğu ve Müslümanlar üzerindeki baskının Arap alemine kıyasla daha az olduğu coğrafyalarda cihad azmi ve kararlılığı siyasi hesaplara ve ideolojik safsatalara mahkûm edilmektedir. Oysaki şu anda Müslümanların en fazla ihtiyacı olan şey cihad azmi ve kararlılığıdır. Gazze’deki Yahudi zulmünü ortadan kaldırabilecek tek şey cihaddır. İsrail’e ve İsrail’in katliam yapmasına olanak sağlayan ABD’ye karşı cihad edilmesi, Gazze’yi ve diğer İslam beldelerini kurtarabilmek için tek seçenektir.
“Onları Kuşatın!”
Gazze, Müslümanların bugün yaşadığı krizlerin bir bölümüdür. Gazze’deki mücahidler her ne kadar destansı bir direniş ortaya koymuş olsalar da maalesef yalnızca onların çabalarıyla Siyonist işgalcilere ve küresel küfür düzenine karşı zaferin kazanılması mümkün değildir. Zaferin kazanılması, işgal devletinin yok edilmesi, küresel küfür sisteminin parçalanması ve nübüvvet menheci üzerine hilafet devletinin yeniden kurulması, Müslümanların toplu çabalarını gerektirmektedir. Gazze içerisinde olduğu gibi Gazze dışında da Siyonistlere, Haçlılara, Amerikalılara ve yardakçılarına karşı cihadın omuzlanmasını gerektirmektedir.
Zafer ancak, Siyonistlerin Gazze’yi kuşattığı gibi bizler de Siyonistleri kuşattığımız gün gelecektir.
Onları kuşatalım! Onların sermayelerini artıran markaları boykot etmeye devam edelim. Onları destekleyen Amerikan emperyalizmine karşı nefretimizi artıralım.
Siyonist işgal devletinin en büyük zayıflığı şüphesiz tamamıyla İslam topraklarıyla çevrilmiş olmasıdır. Bu zayıflığı gidermek için gerek Siyonistler gerekse küresel küfür düzeni Müslüman beldeleri parçalamaya gayret göstermektedir. Bizlere düşen, İsrail’in bu zayıflığını fırsata çevirmektir. İsrail’in Gazze’ye uyguladığından daha ağır bir ablukayı İsrail’e karşı uygulamaktır.
12 aydır gördüğümüz görüntüler karşısında bir mazeretimiz yoktur. Bizler şayet bu yolda üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirmez ve Gazze’deki ehlimize yardım etmekten geri kalırsak, gördüklerimiz ahirette aleyhimizde büyük bir delil olacaktır.
[1]. Sahih-i Müslim