Bal arısı ve bal mucizesi

Yeryüzü Ayetleri – Cihan Malay / 2023 Mayıs / 126. Sayı

“Ve Rabbin bal arısına şöyle ilham etti: “Dağlardan, ağaçlardan ve insanların hazırladığı kovanlardan kendine evler edin.
Sonra her türlü üründen ye; Rabbinin sana kolaylaştırdığı yollara gir!” Onların karınlarından, farklı renk ve çeşitlerde şerbet (kıvamında bir sıvı) çıkar ki onda insanlara şifa vardır. Elbette bunda da düşünen bir topluluk için açık delil bulunmaktadır.”

(Nahl, 68-69)

Yeryüzünde tüm mahlukatı belli bir düzen ile yaratan Rabbimiz, bu düzen içerisinde farklı canlılara farklı görevler yüklemiştir. Süt vermek ile görevli kılınmış inek, keçi vs. varlıklar olduğu gibi insanlara bal adıyla hazır gıda yapmakla görevli varlıklar da arılardır.

Allah Teâlâ, küçücük bir hayvan olan arıya ilham ederek ona bal yapmasını emretmiş ve arının ürettiği bu besin kaynağının şifa kaynağı olduğunu haber vermiş, insanlar asırlardan beri bu şifalı besin kaynağından faydalanmaktadır.

Ünlü zooloji bilgini Demirî “Hayatü’l-Hayevan” adlı eserinde bal arılarından şu şekilde bahseder: “Bal arısı, yaratılışı zarif, görünüşü tatlı, faydası çok fazla, şerefli ve temiz bir topluluktur. Rahatsız edilmedikçe insanı incitmezler.”

Bal arıları, gidip geldikleri onca yola rağmen yorulmadan kendilerine “ilham edilen” bal yapma görevini sürdürür ve kovanlardan uzaklaştıkları halde kovanlarını şaşırmadan tekrar aynı kovana gelirler.

Arının evi (kovan), en mahir mühendislerin aletlerle ve inceden inceye çalışmalarla daha güzelini yapamayacakları bir sanat harikasıdır.[1]

Arılara yumurtalar ve bitki özünü bala çevirmek ve yiyecek depolamak için ayrı petekten oluşan o mükemmel fabrikayı ve kovan içindeki düzeni sağlamalarını öğreten şey, Allah’ın vahyidir. Arılara bu farikayı düzen içinde yürütmeyi, bir kral (ana arı) ve çeşitli işlerle görevli binlerce işçiden oluşan bir topluluk kurmayı öğreten de Allah’ın vahyidir. Onlara vahiy yoluyla o denli açıklık getirilmiştir ki arılar bunu düşünmeye bile ihtiyaç duymazlar. Onlar bu düzeni yüzyıllardan beri toplu çabalarıyla tam bir uyum içinde sürdürmektedirler.[2]

Arı, yuvasını tertemiz yapar ve çalışmaya öyle başlar. Tertemiz çiçeklere konar. Kocaman bir sonuca çok küçük adımlarla bıkmadan, usanmadan ve sabırla ulaşır. Bir kg bal için bir arı 600 bin ila 800 bin sefer yapar. Bir milyon çiçeğe konar.

Arılar kusursuz bir iş bölümü ve bir ümmet bilinci içinde çalışır… Bir kovanda onlarca farklı iş yapılır ve her bir arı ne yapacağını bilir, kargaşa ve gürültü patırtı olmadan herkes kendi işini yapar.[3]

Yüce Allah’ın akıllara hayret verecek şekilde yol gösterdiği, önce çeşitli meralardan yararlanmayı, daha sonra bilgi ve hidayetle yaptıkları yuvalarına geri dönmeyi kolaylaştırdığı; karınlarından da bulunduğu arazi ve beslendikleri yerlerin farklılığına göre çeşitli renklerde, lezzetli ve insanlardaki pek çok hastalığa şifa olan balın çıktığı bu küçücük arının yaratılışında Yüce Allah’ın inayetinin kemaline, kullarına lütuf ve ihsanının eksiksizliğine açık bir delil vardır.[4]

Arılar arasında, bey durumunda olan tek bir arı bulunur. O arı diğerlerinden daha yapılı olur ve öbürlerine hükümran olur. Diğerleri ona hizmet ederler ve uçuşma esnasında onu sırtlarında taşırlar. Bu da şayan-ı dikkat şeylerdendir.

Arılar, yerlerinden hoşlanmadıkları zaman, topluca başka bir yere çekip giderler, insanlar, onları ‘eski yuvalarına döndürmek istediklerinde, tanbur ve benzeri çeşitli sesli musiki aletleri çalarlar. İşte sesler ve musikiler sayesinde, insanlar onları yuvalarına döndürebilirler. Bu da enteresan bir durumdur.[5]

Bal arısı eksiksiz cihazlarla donatılmış, 1.5 cm civarında bir vücut yapısına sahiptir. Bu vücudun içerisinde tıpkı diğer yaratıklarda olduğu gibi; çok iyi gören gözlerden koku almaya yarayan duyarlı vasıtalara kadar mükemmel biçimde bütün uzuvlar bulunmaktadır.

Arının vücudu öylesine kusursuzdur ki; gözleri çok uzaklarda bulunan cisimleri altmış defa büyütülmüş olarak görür. 1 km ötedeki bir çiçeğin kokusunu alır ve kendi duyu vasıtalarına gelen diğer kokulara karıştırmadan mükemmel bir şekilde ayırarak düzene koyar. Nokta büyüklüğünde olan sinir düğümleri sayesinde hangi çiçeğin daha çok bal özü verdiğini ve hangi çiçek tozlarının toplanmaya hazır vaziyette beklediğini hatasız olarak ayırt eder.

Kanatları yaklaşık saniyede 500 defa hareket eder. Ve çiçeğe yaklaşır yaklaşmaz, ondaki balözünü çok usta bir cerrahın vücudun bir parçasını koparıp alması gibi kısa bir sürede alıverir.

Vücudundan plakalar halinde çıkan balmumları, gecenin karanlığında hiç eksik yanı bulunmayan altıgen biçiminde örülür. Ve onları dolduran bal özlerini insanların önüne koyar.[6]            Bir kimse, arıdaki ince bilgileri, acayip fiilleri hakkı ile incelerse, kesin olarak anlar ki, arıya bunları ilham eden ve yaptıran bir Kadir-i Hâkim vardır![7]

Arılar sadece bal üretmekle vazifelendirilmiş hayvanlar da değiller. Aynı zamanda çiçeklerin polen üretiminde de yardımcı olurlar. Çiçek özlerini almak için çiçeğe konduklarında, çiçek polenleri tüylü vücutlarına yapışır. Çiçekten çiçeğe kondukça bir çiçekten aldığı poleni diğerine iletmiş olur. Bu sayede çiçeklerin tozlaşmasına ve çoğalmasına ve meyve oluşumuna yardımcı olurlar.

Bir hadis-i şerifte Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem mümini bal arasına benzeterek şöyle buyurmuştur: “Mümin, bal arısına benzer. Temiz olanı yer, temiz olan şeyler ortaya koyar, temiz yerlere konar ve konduğu yeri ne kırar ne de bozar.”[8]

İbnu’l-Esir, “en-Nihaye” isimli eserinde bu hadisi şöyle izah eder: “Bal arısıyla mümin arasındaki benzerlik yönü arının maharet ve zekâsı, zararsızlığı, küçüklüğü ve yararlı oluşu, kanaatkarlığı, geceleyin çalışması, pis şeylerden uzak durması ve temiz şeyleri yemesi, başkalarının kazancını yememesi, ince ve zarif oluşu ve lidere itaatidir.”

Birini tanımlarken ‘arı gibi çalışkan’ dendiğini duyarız. Bu açıklama arıların hayatını özetler: Onlar son derece verimlidirler. Geniş bir arı kovanı 60.000 arıya ev sahipliği yapar ve bu arılar toplamda 55.000 mil mesafe kat edebilir ve yeteri nektar toplayıp birkaç kilo bal için iki milyon çiçek ziyaret edebilirler.[9]

Bal Peteğindeki Kusursuz Düzen

Bal, çiçeklerde bulunan şekerli birleşiklerin bal arısı tarafından toplanıp midesinde değişikliğe uğratıldıktan sonra petek gözlerine yerleştirilmesiyle meydana gelen bir maddedir.[10]

Arılar tarafından inşa edilen “bal petekleri” hakkında ise günümüzde şu tespitler yapılmıştır: “Arılar kusursuz bir altıgen için gerekli olan 120 derecelik açıyı tamı tamamına tutturarak petek hücrelerini inşa ederler. Arılar, en az balmumu ile en fazla petek inşa ederler. 1 kg balmumu yapmak için yaklaşık 10 kg bal tüketirler. Ayrıca hücreler yere tam paralel olarak inşa edilmez. Şayet öyle olsaydı, içeri konulan bal dışarıya akardı. Petek hücreleri arılar tarafından, yer ile 13’ er derece yükseltilerek örülür, böylece yere tam paralel olmaları engellenir.”[11]

Arılar, tabiatları gereği, altıgen şeklindeki o evlerini (peteklerini), birbirinden farklı olmayacak şekilde, birbirine eşit ve denk olarak yaparlar. Hiçbir insanın, mistar (tesviye, düzeltme aleti) ve pergel gibi edevâtı bulunmaksızın, bu peteklerin benzerini yapması mümkün değildir.

Mühendislikte, bu peteklerin, altıgen dışında bir şekilde şekillenmeleri halinde, ister istemez o evler arasında birtakım kullanılamayacak boşlukların kalacağı; fakat altıgenli olarak yapılmaları halinde, aralarında boşa gitmiş yerlerin kalmayacağı sabittir. Şu hâlde bu zayıf ve ufacık hayvanları, böylesine gizli ve ince hikmetlere vakıf etmek, elbette dikkate değer şeylerdendir.[12]

Bir insan kalemi eline alıp devamlı altıgen yapsa yaptığı şekillerdeki altıgenlerin açıları farklı olur. Fakat arının peteğindeki milyonlarca altıgenlerin hiçbirinin açıları farklılık arz etmiyor hepsi de aynı.[13]

Arı gerçekten öyle hayret verici bir titizlikle çalışır ki, düşünebilen akıl bile, bu çalışma karşısında aciz kalır. İnsan aklı, arının yaptığı petekler, kozalar, kendi aralarındaki iş bölümü, saf balı yapma yöntemi konusunda açıklama yapmaktan aciz durumdadır.[14]


[1]. Kadı Beydavi, Muhtasar Beydavi Tefsiri, Selsebil Yayınları, 2. Baskı, İstanbul 2011, c.2, s.587.

[2]. Mevdudi, Tefhimu’l-Kur’an, İnsan Yayınları, Şubat 2005, c.3, s.38.

[3]. Faruk Beşer, Mü’minin Misali, Yeni Şafak Gazetesi, 22 Ocak 2016.

[4]. Abdurrahman b. Nasır es-Sa’di, Tefsiru’s-Sa’di, Guraba Yayınları, 2.Baskı, İstanbul 2014, c.3, s.35.

[5]. Fahreddin er-Râzî, Tefsir-i Kebir Mefatihu’l-Gayb, Huzur Yayınevi, İstanbul 2002, c.14, s.275-280.

[6]. İbn Kesir, Hadislerle Kur’an-ı Kerim Tefsiri, c.9, s.4521-4522.

[7]. Ayıntabi Mehmed Efendi, Tibyan Tefsiri, Sağlam Kitabevi, İstanbul 1980, C.3, S.22.

[8]. Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 199; Hâkim, Müstedrek, I, 147.

[9]. https://suffagah.com/bal-arilarinin-bize-ogrettigi-7-harika-ders Erişim Tarihi:13.04.2023.

[10]. M. Yaşar Kandemir, “Bal”, TDV İslam Ansiklopedisi, c.4, s.552-553.

[11]. Recai Vural, “Bal”, Ordu’da Gıda Güvenliği Dergisi, 2(5), 3-17; Recai Vural “Arıların Bazı İlginç Özellikleri”, Ordu’da Gıda Güvenliği Dergisi, 2(5), 4-5.

[12]. Fahreddin er-Râzî, Tefsir-i Kebir Mefatihu’l-Gayb, Huzur Yayınevi, İstanbul 2002, c.14, s.275-280.

[13]. Mahmut Toptaş, Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 4/365.

[14]. Seyyid Kutub, c.6, s.548.