Prova Yapmak Ve Zaman Yönetimi

Etkili Konuşma Sanatı – Erkan Perver / 2024 Nisan / 137. Sayı

Önceki bölümümüzde planlı bir konuşmanın, usta bir konuşmacının sahip olması gereken mühim bir kavram olduğunu ve bunları nasıl yapacağımızı anlattık. Şimdi ise konuşmamızın provasını yapmanın bize sağladığı faydalardan bahsettikten sonra yeni konumuz olan zaman yönetimine geçeceğiz.

Prova yapmak

Bir sunum ya da konuşma yapmadan önce çokça prova yapın ve içeriğinizi öyle benimseyin ki sunumu en yakın arkadaşınızla konuşurcasına rahat bir şekilde yapar hale gelin, bu çok işe yarar. Çünkü gerçek ikna, ancak ve ancak karşınızdaki ile duygusal bir ahenk yakaladığınızda ve güvenlerini kazandığınız noktada gerçekleşir. Eğer sesiniz jest ve mimikleriniz, beden diliniz sözlerinizle uyumsuzluk gösterirse konuşmanızdan dinleyiciler etkilenmeyecektir. Yaptığınız provalar hem konuşmanızın daha etkili olmasını sağlayacak hem de süresini kısaltacaktır. Çünkü hazırladığınız konuşmayı daha az, fakat daha etkili cümleler ile yapabileceğinizi bu provalar vesilesi ile fark edeceksiniz. Yaptığınız provalar konuşmanızı derinleştirir ve samimiyet katar. Sözcüklerinizin jest ve mimiklerinizle, beden dilinizle uyumlu hale gelmesini sağlar ve konuşmanızın dinleyicilerinizle daha samimi bir bağ kurmasına yardım eder. Provalarınızda kendinizi kaydedin, kamera önünde prova yapın ve tekrar izleyin. Tek yapmanız gereken kendinizi kaydederken görmemeniz. Çünkü konuşurken de kendinizi göremeyeceksiniz. Kaydetme işlemini telefondan yapacaksanız arka kamerayı kullanın. Sonra bu kayıtları izleyin, beden dilinize, jest ve mimiklerinize bakın, ses tonunuza, vurgu ve tonlamalarınıza dikkat edin. Bu şekilde çalışmak çok ama çok önemlidir. Kendi kaydınızı açıp izlediğinizde yakaladığınız şeylere şaşırabilirsiniz. “Eee, mmm, şey” gibi asalak kelime olarak seslendirdiğiniz boşluklara çokça yer veriyor olabilirsiniz. Bunları tespit etmek el kol hareketlerinizi incelemek jest ve mimiklerinizi görmek, konuşmanızı ikinci defa kayıt altına alırken yapmayacağınız hatalar olacaktır.

Konuşma hızınıza dikkat edin

Konuşmanızın hızlı mı, yavaş mı olduğuna bakın. Kimisi çok hızlı konuşur. Kelimeleri ağzında yuvarlar ve ne söylediğini anlamak mümkün olmaz. Konuşmanızın çok hızlı olması durumunda dinleyen art arda gelen kelimeleri ve bütünün anlamını takip etmeye çalışmaktan yorgun düşer. Dinlediklerinin bir kısmını anladığı halde o kısım konunun bütününü kavramasına yetmediği için, dinlemekten vazgeçer. Çok hızlı konuştuğunuzda tonlama ve vurgulama yapmanız da zorlaşır. Söylediklerinizin sık sık tekrarlanması isteniyorsa hızlı konuşuyor olabilirsiniz. Bunun tam tersi de olabilir. Sözcükleri zorla söylüyormuş gibi ağır ağır konuşursanız, konuşmak için isteksizmiş ya da üşeniyormuş izlenimi uyandırırsınız. Konuşma hızınız çok düşükse dinleyici sıkılır, gelecek kelimeyi beklemekten yorulur. Anlatılanlara ilgisini kaybeder. Her iki tür konuşmanın sonuçları aynıdır. Karşıdaki kişinin dikkatini yorar, sabrının sınırlarını zorlar, iletişimi zora sokar. Dikkati dağıtmayan, dinleyeni yormayan akıcı bir konuşmada, dakikada 80 ila 120 sözcük kullanılır. Bir dakikada 80’in altında sözcük kullanıyorsanız yavaş, 120’in üstünde sözcük konuşuyorsanız hızlı konuşuyorsunuz demektir. İdeal hızın sohbet etme hızı olduğunu unutmayın. Konuşma metninin bütününü kağıtlara yazın ve parçalar halinde onu yere serin. Bu etkili bir yöntemdir. Küçük parçalar halinde konular arasındaki bağlantıyı beyninize işlemiş olursunuz ve bu konuşmanın iyi hazırlanılmış bir konuşma olmasını ve dinleyiciye geçmesini sağlar.

Topluluk önünde konuşmak bir sanattır. Yürekten konuşun. Bir konuşma veya sunum yaparken amacınız bir sunum yapmak değil, dinleyiciye ilham vermek, onları etkilemek, onları şaşırtmak olmalı; onlara büyük hayaller kurdurmalı, büyük hedeflere yönlendirip buna teşvik etmelisiniz.

Kimsenin size yeterince iyi olmadığınızı söylemesine izin vermeyin

İyi olmadığınız konuların üzerine gidin ve kendinizi o konularda geliştirin, bunu başarmanın yollarını arayın. Etkili konuşma, hitabet, diksiyon ve beden dili konusunda da olumsuzlukları tekrar ve tekrar hatırlayıp gündeme getirmektense düşüncelerinizi yeniden şekillendirin. İyi olduğunuz konularda kendinizi şımartmadan takdir edip iyi olmadığınız taraflarınızı da tespit edip geliştirin. Kendinize şans verin. Olumsuz düşüncelerin yerine cesaret, güç ve azmi koyun. Unutmayın, fikirler günümüzün en değerli para birimidir. Fikirleriniz, hayatınızın yönünü, içinde bulunduğunuz topluluğu ve dünyayı değiştirebilir. Yaşamlarımızda büyük değişimlere yol açan icatların arkasında genellikle bir ilham, dahice bir fikir ve çoğu zaman da harika bir hikâye vardır. Milyonlarca insanın yaşamını değiştiren fikirler mucitlerin aklına geldiğinde bu fikirleri eğer insanlıkla paylaşmamış olsalardı kendi kafalarında bir fikir olmaktan ileriye gidemeyecekti. Ya da İslam aleminde günümüze kadar gelen binlerce alim, fikir adamı ve akademisyenin azim ve kararlılıkları, İslam’ı yaymak, öğrenmek ve öğretmek için çalışmaları olmasaydı, hocalarından aldıkları ilimlerini kendi azim ve fikirleriyle birleştirip bunları İslam ümmetinin istifadesine sunmamış olsalardı bu kadar ilmi çalışma ve kitaplar olur muydu? İslam bu kadar geniş bir coğrafyaya yayılır mıydı? Ya da Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem efendimizden sonra ashabı, İslam’ı yeryüzüne hâkim kılmak için çalışmasalar, onlar ve onlardan sonra gelenler yeni gelişen dünyevi meseleler hakkında fikirlerini söylemeseler, içtihatta bulunmasalardı halimiz nice olurdu? Kendinizi geliştirin, fikirlerinizi, duygu ve düşüncelerinizi paylaşın. Unutmayın ümmetin size ihtiyacı var.

ZAMAN YÖNETİMİ

Usta bir konuşmacı zamanı iyi yönetir. Fikirlerin iletilmesi için uzun uzadıya konuşmanın yararı yoktur. Bu yalnızca dinleyiciyi yorar. Araştırmacılar kavramsal birikmişliğin, fazla bilginin, fikirlerin başarıyla iletilmesini önlediğini keşfetmiştir.

İletişim çalışmaları alanında 30 yıldan fazla süren araştırmalar bize gösteriyor ki konuşmanın süresi uzadıkça üst üste yığılan ağırlıklar gibi zihinsel yükü ağırlaştırır. Hatırlamamız gereken şeyler biriktikçe daha fazla stres ve kaygı duyar dinleyici ve çok geçmeden hepsini bırakır. Sunum ne kadar uzunsa dinleyicinin o kadar fazla zihnini organize etmesi, anlaması ve hatırlaması gerekir ve bu beynimizi yorar. Bilgiyi işlemek, enerji gerektirir ve unutmayın ki bu enerji limitlidir? Diyelim bir yere davetlisiniz ve konuşma yapmanız isteniyor. Genellikle bu konuşmalar 18 ya da 20 dakika aralığında olması istenir. Bu zor bir iştir. Kimileri söyleyecek çok şeyim var, söyleyeceklerimi kısa bir sürede aktarmam mümkün değil diye savunabilir. Bu algıyı değiştirmeniz gerek. Unutmayın hazırladığınız sunuma çok güvenmek sizi yanıltır. Size göre çok önemli olan, bunu söylemezsem olmaz gibi bir türlü çıkaramadığınız ayrıntılar karşı tarafa sıkıcı gelebilir.

Kelimeler inanılmaz bir güce sahiptir. Tarih boyunca, insanlar en büyük hatipler tarafından derinden etkilenmiştir. Günümüzde, tarihe geçmiş unutulmayan konuşmalara baktığımızda 17 ya da en fazla 20 dakikadır. Zaman içerisinde yankısını kaybetmemiş, en güçlü konuşma yeryüzüne gelmiş en büyük insan olan sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed   sallallahu aleyhi ve sellem’in Veda Hutbesidir ve ders niteliğindedir. Veda hutbesini sakin, anlaşılır, en yavaş şekilde bile okuduğumuzda maksimum 7 dakika sürdüğünü görürüz. Veda hutbesi uzunluğu konusunda bizlere rehberlik eder. Konuşmanızı sadelik ve basitlik üzerine kurun.

Albert Einstein, “bir konuyu basit bir şekilde anlatamıyorsanız onu iyi anlamamışsınızdır” demiştir. Konuşmanızı sadeleştirin, bu konuşmanıza disiplin getirir ve netlik katar. Çok uzun bir konudan bahsetmeniz isteniyorsa ve süreyi uzatmanız gerektiğine kesin olarak da inanıyorsanız 20 dakikada bir, dinleyicilerin yükünü azaltmak için aralara yumuşak geçişler koymanız olur. 60 dakikalık bir sunum çok fazladır. Dinleyicilerin keyfini kaçırma ihtimali yüksektir. Siz bu durumdan hikayelerle, kıssalarla mümkünse video ve görsellerle bu yükü azaltmanın yollarını bulabilirsiniz.

Selam ve dua ile..