İslam Coğrafyaları – Metin Eken / 2015 Eylül / 34. Sayı
Her bir sayıda bir İslam coğrafyasını genel hatlarıyla ele aldığımız yazı dizimizin bu bölümünde Somali’ye konuk olacağız. Sömürgecilik tarihi 1800’lü yılların başlarına kadar uzanan ve günümüze kadar siyasi istikrarsızlık, iç çatışmalar, kıtlık ve salgın hastalıklarla anılan mazlum bir coğrafyanın feryadına kulak vereceğiz. Evet, bugün açlık, kıtlık ve istikrarsızlıkla anılan ancak bugünkü resmin tam da tersine huzur, barış, refah ve hatta bolluğun olduğu parlak bir İslami geçmişe sahip olan Somali’ye uzanacağız. 1980’li yıllara kadar dahi kendine yeten ve hatta ürün ihraç eden bir ülke iken uluslararası güçler tarafından ülkedeki siyasi istikrarı sağlamak! adına içinden çıkılmaz bir kaosa sürüklenen Somali’ye…
Coğrafi ve Stratejik Konum
Somali; Eritre, Cibuti ve Etiyopya ile birlikte günümüzde “Afrika Boynuzu” olarak adlandırılan ülkeler seti içerisinde yer alır. Afrika Boynuzu olarak adlandırılan bu bölge Afrika’nın doğu kısmında yer almakta ve Arap yarım adasını çevrelemektedir.
Halkının yoksulluğuna ve askeri yönden bir tehdit oluşturmamasına rağmen çağdaş emperyalizmin Somali’ye bu kadar önem vermesinin başta gelen sebebi ise, Afrika Boynuzu olarak adlandırılan bölgenin stratejik önemidir. Afrika Boynuzu’nun denizlere açılan kısmını Somali toprakları oluşturmaktadır. Somali bir yandan Aden Körfezi’ni ve bu körfezin Kızıldeniz’e açılan kapısı durumundaki Mendeb Boğazı’nı diğer yandan da Hint Okyanusu’nun Afrika’ya doğru uzanan şeridinin baş tarafını kontrol etmektedir. Asya ile Afrika’nın en güneydeki buluşma noktasında yer almakta ve Yemen’le birlikte Aden Körfezi’ni kontrol altında tutmaktadır. Afrika kıtasının Asya kıtasıyla deniz bağlantısında kullanılan gemi yolu, Afrika Burnu’nun önünden geçer. Kızıldeniz’e, Arap yarımadasına, Hint yarımadasına ve Uzakdoğu’ya doğru uzanan deniz yollarının tümü Afrika Burnu’nun önünde kesişir.(1) Somali’nin sahip olduğu bu stratejik önem, ülkenin günümüzdeki siyasal durumunu anlamak açısından büyük önem arz etmektedir. Bununla birlikte ülke zengin yer altı kaynaklarını da bünyesinde barındırmaktadır. Yaklaşık 10 Milyon nüfusa sahip olan Somali’nin başkenti Mogadişu’dur. Halkın tamamına yakını Sünni Müslümanlardan oluşmaktadır. Ülkede resmi dil Somalice ve Arapça’dır. En önemli şehirleri ise Hergeisa, Kismayo, Berbera ve Marka’dır. Ülke ekonomisinde göçebe hayvancılık ve tarım önemli bir yer tutmaktadır.
İlginç Bir Anektod: Somali anıldığında akla her ne kadar açlık ve kıtlık haberleri gelse de, Somali ismi bir gıda maddesinden türetilmiştir. “Somal” kelimesi halkın yüzyıllardır ürettiği inek ve keçi sütüne verilen addır. Bu halkın en meşhur içeceğidir.(2) Geçmişi hayvancılık ve hayvansal besinler açısından gayet zengin olan ve bolluk içerisinde yaşayan Somali halkı günümüzde ise ne yazık ki uygar! devletlerin süt tozu yardımlarına muhtaç hale gelmiştir.
Tarihsel Süreç İçerisinde Somali
Somali, İslam henüz daha Medine’ye dahi ulaşmamışken Müslümanların Habeşistan’a hicretiyle birlikte İslam’la tanışmıştır. Somali, ilk hicret toprağıdır. Bilindiği üzere mü’minler Mekke’de müşriklerin şiddetli zulümlerine maruz kaldıklarında Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem sahabilerine âdil bir hükümdarın hâkim olduğu Habeşistan ülkesine hicret etmelerini tavsiye etmişti. Rivayete göre bu ülkeye hicret edenler de bugün Kuzey Somali’nin Cibuti sınırı yakınında Aden Körfezi’nin Kızıldeniz’e açıldığı Mendeb boğazının karşısında yer alan Zeyla şehrine çıkmışlardı. Somali’nin önemli bir liman şehri olan bu şehir günümüz haritalarında Saylac veya Seylac adıyla geçmektedir. Somali ve dolayısıyla Zeyla şehri o zaman Habeşistan Krallığı’nın hâkimiyeti altındaydı.(3) Somali halkı işte böyle bir tarihsel geçmişin mübarek mirasının sahipleridir. Bugün de İslam’a bağlılıkları ile dikkat çeken halk, geçmişini sahiplenmekte ve her şeye rağmen İslam’a sarılmaktadır.
Bölge, Müslüman tüccarlar vasıtasıyla hicretten itibaren önemli ölçüde bayındır kılınmış ve hatta bugün ülkenin başkenti olan Mogadişu, Müslüman tüccarlar tarafından kurulmuştur. İlerleyen dönemlerde Müslümanlar bölgedeki Habeşlilerle mücadele içerisine girmiş ve bu dönemde Adel Sultanlığı ön plana çıkmıştır. 1540’lı yıllara gelindiğinde ise, Osmanlı devleti Portekiz işgaline karşı Somalili Müslümanlarla işbirliği yapmış ve 1559 yılında bölge Osmanlı topraklarına katılmıştır.(4) 1900’lü yıllara gelindiğinde ise, Avrupalı sömürgeci ülkelerin bölge üzerindeki etkinlikleri git gide artmaya başlamıştır. Nitekim ilerleyen zamanlarda bölge İngiliz ve İtalyanların kontrolü altına girmiştir. Ancak tüm misyonerlik faaliyetlerine rağmen halkın İslam ile kurduğu güçlü bağ zarar görmemiş, aksine güçlenerek devam etmiştir. 1960’lı yıllar ise Somali’nin İngiliz ve İtalya kontrolü altındaki parçalarının birleşmesiyle bağımsız bir devlet olma sürecine girdiği dönemdir. Ancak bu dönemde kontrolü ele geçiren Siad Barre, sosyalizmi benimsemiş ve sosyalist uygulamalarla döneme damgasını vurmuştur. Bu dönemde Müslüman halk ciddi zorluklar yaşamış, Müslüman alimler baskılanmış ve hatta topluca katledilmiştir.
1991 yılına gelindiğinde ise olağanüstü hal ilan eden Somali hükümeti, başkent Mogadişu ve ülkenin kuzeybatı bölgesinde kontrolü yitirmiştir. Aynı yılın Ocak ayında, Barre, diktatör Mohamed Farrah Aidid liderliğinde kabile temelli milis kuvvetlerince devrilmiştir. Barre hükümetinin düşmesinden sonra ülkede yaşanan yönetim boşluğu Somali’yi anarşik bir ortama sürüklemiş ve ülke Somaliland ve Pundtland olarak iki özerk yönetim altında yönetilmeye başlanmıştır.(5) Bu durum Afrika’da son yirmi yıldır hem Afrika hem uluslararası toplum için Somali Sorunu adı verilen bir durumun ortaya çıkmasına sebebiyet vermiştir.(6) Bu sebeple ülke 1991 yılından itibaren istikrarsızlıklarla boğuşmaktadır.
1991 yılını takip eden yıllarda ise, Birleşmiş Milletler (BM) ülkede çeşitli operasyonlar düzenlemiştir. 1993 yılında “Kara Şahin Düştü” filmine de konu olan ABD helikopterlerinin düşürülmesi sonrasında, 1994 yılında Amerika bölgeden çekilmeye başlamıştır ancak bölgedeki ABD etkisi devam etmiştir. Bu durum bölge Müslümanları tarafından nefretle karşılanmıştır. 2000 yılında ABD öncülüğünde Federal bir hükümet kurulsa da ulusal çapta geçerlilik sahibi bir devlet yapılanması oluşturulamamıştır. Bu yapılanma özellikle de, Somali’nin çok büyük bir bölümünde etkinlik sahibi olan İslami Mahkemeler Birliği tarafından muhalefetle karşılanmıştır. Birlik bölgede kurulması planlanan laik devlete karşı bölge halkının hassasiyetleriyle bağdaşan Kur’an ve sünnete dayalı bir şeri düzeni savunmuştur. Bir halk yapılanması olan İslami Mahkemeler birliği ilerleyen dönemlerde bölgede hâkimiyeti ele geçirmiştir. Ancak bu durum İslami referansları ön plana çıkan bu yapının batı tarafından bir tehdit olarak görülmesiyle sonuçlanmıştır. Bu doğrultuda 2006 yılında ABD hava kuvvetlerinin de desteğiyle bölgedeki İslami yapılanmaya yönelik saldırılar başlamış ve ülke yeniden iç karışıklıklarla boğuşmak durumunda kalmıştır. 2011 yılında ülkede baş gösteren ciddi kuraklık ve kıtlık tehdidi de bölgedeki sorunları derinleştirmiştir.
Çok net bir şekilde görülmüştür ki bölgeye yapılan uluslararası müdahaleler düzen ve istikrarın sağlanmasından ziyade karmaşa ve kaosa hizmet etmiş, bölgede İslam’ın hâkimiyetine yönelik sinyaller anında baskı ve şiddetle cevap bulmuştur.
Somali’de İslam ve Müslüman Halk
Daha öncede belirtildiği üzere İslam, Somali topraklarına çok erken dönemlerde; Müslümanların Habeşistan’a hicretiyle ulaşmıştır. İslam’ın evrensel mesajıyla hayat bulan bölge halkı dini değerlerine sıkı sıkıya sarılmış ve güçlü bir Müslüman toplumu meydana getirmiştir. Ancak ülkenin stratejik konumu ve bölgesel şartlar uluslararası sömürge faaliyetlerinin diğer Afrika ülkelerine benzer bir biçimde Somali’ye de yoğunlaşmasına sebebiyet vermiştir. Halkın İslami değerlerle kurduğu sıkı ilişki ve bu doğrultudaki eğitim faaliyetleri ise halkı ayakta tutan unsur olmuştur. Öyle ki, Somali’de her bir ailede en az bir Kur’an hafızının olması çok önemsenmekte, İslam dinini kavrayan ilim sahipleri büyük bir saygı ve sevgi ile karşılanmaktadır. Kur’an eğitimi çok ufak yaşlarda başlayıp uzunca bir süre devam etmekte ve öğrenciler erken yaşlarda hafız olabilmektedir. Bu doğrultuda halkın neredeyse yarısının hafız olduğu, diğer yarısının da yarım hafız olduğu söylenmektedir. Somali’yi biraz yakından inceleyen her insaf sahibi, halkın güzel ahlakı ve erdemlerine hayran kalmaktadır. Ancak tüm bunlara rağmen halkın büyük bir bölümü terörist ve korsan gibi yakıştırmalarla karalanmakta, zulme uğramakta ve mağdur edilmektedir. Bu durum karanlık bir algı operasyonunun bir parçasıdır ve büyük ölçüde gerçekleri yansıtmamaktadır.
————————-
1. Müslüm Yurtman, “Gözlerden Uzak Bir İslam Beldesi: Somali”, Ribat Dergisi, Şubat 2007.
2. Şahin Torun, “Kara Şahin Değil Somali Düştü”, Dünya Bülteni, http://www.dunyabizim.com/ilgilihaber/7859/kara-sahin-degil-somali-dustu.html.Erişim Tarihi: 05.11.2011.
3. Yurtman, a.g.m.
4. Ahmet Kavas, “Somali”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul, 2013
5. Orsam, “Somali’de Bitmeyen Siyasi Kriz”, Ortadoğu Siyasi Araştırmalar Merkezi Raporu, Rapor No:163, Ankara, Temmuz 2013.
6. Mehmet Özkan, “Doğu Afrika Jeopolitiği ve Türkiye’nin Somali Politikası” SETA Raporu, İstanbul, 2014.