Vurgu ve Tonlama Yapmak İle Hazır Cevap Olmanın 9 Etkili Yöntemi

Etkili Konuşma Sanatı – Erkan Perver / 2024 Kasım / 144. Sayı

Vurgu ve Tonlama

Kullandığımız alfabede 29 harf vardır. Toplamda 29 harf, 39 sesle konuşuyoruz. Mesela üç farklı e harfi vardır. Kapalı e, orta e, açık e. Örneğin kel kelimesindeki e harfi ile gel kelimesindeki e harfinin ağzımızdan çıkışı aynı değildir. Tıpkı manalı kelimesindeki ilk a harfi ile ikinci a harfinin aynı olmaması gibi. İşte bu gibi farklardan dolayı 29 harfle ve 39 sesle konuşuyoruz. Konuşma diliyle, yazı dili arasında bir de vurgu ve tonlama farkı var. Hayatımızda her şeyin bir notası vardır. Konuşmamızdaki notalarda tonlamalardır. Vurgu ve tonlamanın önemini anlatması açısından güzel bir hikâye ile başlayalım. Merhum Necip Fazıl Kısakürek’in bulunduğu mecliste şiirini, bir başka kişi seslendiriyor. Sonra “Üstat nasıl, güzel okudum mu, olmuş mu?” diyor. Necip Fazıl diyor ki “O şiir benim miydi?”.

Vurgu Nasıl Gerçekleşiyor?

Bir kelimenin içerisindeki bir heceyi diğer hecelerden daha baskın, cümle içerisindeki bir kelimeyi, kelime öbeğini, kelime grubunu diğer kelimelerden daha baskın bir şekilde ifade edilmesine vurgu yapmak denir. Vurgu yapacağımız yerler, kelime, kelime grupları ve bir kelimedeki hecede dikkat çekmeye çalıştığımız önemli olan yerlerdir. Vurgu başlık olarak kelime vurgusu ve cümle vurgusu olarak ikiye ayrılır. 

Kelime Vurgusu

Kelime vurgusu, kelime içindeki bir heceyi diğer hecelerden ayırt edecek şekilde baskın söyleyerek öne çıkarmaktır. Türkçemiz sondan eklemeli bir dil olduğu için çoğunlukla vurguyu kelimelerin son hecesinde gerçekleştiriyoruz. Ama bu durum farklılık gösterebilir. Mesela şehir isimlerine baktığımızda büyük ölçüde ilk heceyi baskın söylüyoruz. Mesela İzmir, Ordu, Ankara derken ilk heceyi baskın söyleriz. Bazen ise ikiden fazla hecesi olan şehir isimlerinde orta heceyi daha baskın söyleriz. Antakya ve Antalya gibi. Pekiştirme sıfatlarında vurgu ilk hecededir. Bembeyaz, kıpkırmızı, dosdoğru, yemyeşil kelimelerinde olduğu gibi.

Olumsuzluk ekinden önce ki hece vurgulu söyleniyor. Yapma, bakma, susma, konuşma, anlatma gibi.  Aynı yazılan fakat vurgudan dolayı değişik anlam ifade eden kelimeler vardır. Mesela düşünce kelimesi, Ahmet düşünce düşünceye daldı gibi ya da ne diyebilir işte oraya basma, çünkü orada Hatice’nin basmadan entarisi var. İlk basma kelimesi eylem yönünden bir emir, diğeri bir kumaş şeklidir. Birörnek daha verelim, Bunu bir köşeye yazın, yazın tatile gideceğiz, gibi örnekleri çoğaltabiliriz. Gördüğünüz gibi kelimeler aynı kelimeler eşsesli kelimeler fakat anlamlarıyla beraber vurguları da değişiyor.

İkilemeler de ilk kelimeye ya da ilk kelimenin son hecesine vurgu yapıyoruz. Yavaş yavaş, uzun uzun, ağır ağır, vah vah.

Cümle Vurgusu

Cümle vurgusu cümle içerisindeki vurgulamak istediğimiz, öne çıkarmak istediğimiz kelimeyi diğer kelimelere ya da kelime gruplarına nazaran daha baskın söylemektir. Cümlede vurgu, fiil, isim, koşul ve soru cümlelerinde vurgu olmak üzere dörde ayrılır.

1. Fiil (Eylem) Cümlelerinde Vurgu

Yüklemi fiil soylu sözcük olan cümlelerde vurgu yükleme en yakın olan sözcük ya da sözcük öbeği üzerindedir. Örneğin:

Bu kazağı bana, doğum günümde annem almıştı. (Kim?)

Bu kazağı, annem, bana doğum günümde almıştı. (Ne zaman?)

Bu kazağı, doğum günümde annem, bana almıştı. (Kime?)

Annem, bana doğum günümde bu kazağı almıştı. (Neyi?)

2. İsim Cümlelerinde Vurgu

Yüklemi isim soylu sözcük olan cümlelerde vurgu, yüklemdedir. Örneğin:

Ormanda yürüyüş yapmak zevklidir.

İstanbul’u fetheden Fatih’tir.

3. Koşul (şart) Cümlelerinde Vurgu

Koşul cümlelerinde vurgu, koşul kipindedir. Örneğin:

Dersi dinlersen başarılı olursun.

İşin erken biterse yanıma uğra.

4. Soru Cümlelerinde Vurgu

Soru sözcükleri ile kurulan soru cümlelerinde vurgu, cümlede soru anlamını sağlayan sözcüktedir. Örneğin:

Bu kitabı nereden aldın?

Sen, dün Ali’yi nerede gördün?

Soru eki “mı, mi” ile oluşturulan soru cümlelerinde ise vurgu soru ekinin bağlı olduğu, soru ekinden önce gelen sözcükte ya da ögededir. Örneğin:

Dün, Yusuf mu sizi buraya çağırdı?

Dün, sizi Yusuf, buraya mı çağırdı?

Dün Yusuf, sizi buraya çağırdı mı?

Uzun cümlelerde iki ya da daha fazla bilgi içeren gruplar vardır. Bu durumda her grup içerisinde vurgulanması gereken kelimeler olabilir. Yine anlatılmak isteneni öne çıkararak vurgu yapmalısınız. Vurgu çeşitlerinden bazıları şunlardır:

Ahenk Vurgusu: Ağırlıklı olarak şiir okurken ya da duygusal bir anlatım gerçekleştirilirken yapılır.

Pekiştirme Vurgusu: Pekiştirme vurgusu, bir meseleyi daha baskın ortaya koymak, onun şiddetini arttırmak adına özel olarak uyguladığımız vurgu çeşididir. Örneğin: Çek git zevksiz adam şeklindeki ifadenin içerisinde de o vurguyu hissedebilirsiniz.

Tonlama

Değerli dostlar tonlama ve vurgu çoğu insanlar tarafından karıştırılmaktadır. Vurgu ve tonlama aynı şey değildir, ayrı şeylerdir. Fakat birbirinden ayrılmayan iki kardeş gibidir. Tonlama konuşma yaparken ya da okuma yaparken sesinizdeki değişimlerdir, yani bir nevi konuşmanın notasıdır. Müzikte nota neyse konuşmada tonlama odur. Müzikte nota olmasa melodi olmaz, sesler birbirinin aynı olur. Bir enstrümanı hep aynı notaya basarak çalmaya kalksak nasıl ki bir melodi çıkmayacaksa konuşmada da aynı tonla konuştuğumuzda hiçbir şey anlaşılmaz. Hatta notalar olmasa konuşurken bile birbirimizi doğru anlayamayız. İşte müzikte nota neyse konuşmada da tonlama odur. Hayatta her şeyin bir notası vardır, kapı gıcırtısının bile. Konuşmaya duyguyu veren tonlamadır. Konuşmalarımızda tonlama, o kelime ya da cümleyi söylerken duygumuzu ifade eder. Önem belirtmek istersek ya da üzgün olduğumuz duygusunu vermek istersek genelde kelimede son hece cümlede ise son kelimeler aşağı doğru ses tonumuz düşerek ifade ederiz yani kalın bir ses tonuyla konuşuruz sesimiz kalınlaşır. Sevinç, mutluluk, şaşırma ifadelerinde ise yukarı doğru bir ses tonu ile bitişi yaparız yani sesimiz incelir.

Tonlama Duyguların Sese Yansıtılmasıdır. Konuşmanın Notalarıdır.

Tonlamalarda yüz mimiklerimiz ve beden dilimiz olmasa vermek istediğimiz mesaj yarım kalır, anlaşılmaz ya da yanlış anlaşılır. Çünkü doğru tonlamayı yapamazsınız. Konuşmadaki tonlamada, “a” “e” “o” gibi sadece bir tek harfi kullanmak duygunuzun karşı tarafa doğru aktarılmasına yardımcı olur, tabiki bunun için doğru bir tonlama sesi kullanmanız gerekir.

Üslup

En çok sıkıntısını yaşadığımız konudur. Çoğu zaman iletişim kazalarını biz üslubu tutturamadığımız için yapıyoruz. Hâlbuki insan, yaşadığı dünya içerisinde hep farklı rollere bürünüyor. Evde anneyiz, babayız, evladız, belki öğretmeniz ya da bir başka yerde bir başka kimliğe sahibiz, işte tüm bu rollerimize ilişkin, içerisinde bulunduğumuz ortama ilişkin üslubu doğru oturtma mevzunu başaramadığımız vakitlerde maalesef ciddi iletişim kazaları yaşayabiliyoruz. Herkesle ve her ortamda aynı üslupla konuşamayız. Mesela, evlatlarımızla farklı, babamızla farklı bir üslupla konuşuruz. Bir kişiyi aceleyle çağırmak istiyorsak üslubumuz da o aceleyi hissettirebilmeliyiz, beden dilimiz dahil tüm enstrümanları kullanarak bunu yapmalıyız. İletişim kazaları yaşamamak ve anlatmak istediğiniz şeyin ruhuna uygun bir söyleyişle söylemek istiyorsak doğru üslubu tutturmamız lazım.  Doğru bir üslup için nerede ve hangi ortamda konuştuğumuzda önemlidir. Bir düğün davetinde bir konuşma yaptığımız zamanki üslubumuz ile bir mitingdeki ya da bir ilmi meclisteki konuşma üslubumuz aynı olmaz. Konuşma yaptığımız ortam ve dinleyici kitlesi üslubumuza etki ettiği gibi konuşmamızın süresine de etki eder bunu da unutmayalım.                    

Hazır Cevap Olmanın 9 Etkili Yöntemi

Hazır cevap olmak hepimizin istediği ama üzerinde çok da durmadığımız bir konu. Kimileri ani bir durum karşısında ne söyleyeceğini bilemez. Bir şeyler geveleyip durumu kurtarmaya çalışır, başaramaz ve kendinden nefret eder. Kimileriyse haksız olsa bile su yüzüne çıkmayı bir şekilde başarır. Örneğin sınıfta sunduğunuz ödev büyük övgü aldığında kıskançlık duygusuna kapılan bir arkadaşınız pat diye sizi sabote edecek bir laf göndermesi yapar. Başarının sarhoşluğunu yaşarken bu beklenmedik saldırı karşısında bir anda tutulur. Ne diyeceğinizi bilemezsiniz ya ağzınızdan saçma sapan laflar çıkar ya da gereksiz yere saldırganlaşırsınız. Neticede aslında vermek istediğiniz tepkiyi veremeden her şey olup biter.  Aynı şey arkadaş veya iş ortamında da başınıza gelebilir. Bunun gibi nice zamanlarda resmen nutkunuz tutulur. Aradan biraz zaman geçtikten sonra olayı tekrar zihninizde canlandırdığınız da söylenebilecek aslında yüzlerce cevap bulursunuz ve hayıflanarak neden o anda aklıma gelmedi ki? Keşke o anda düşünüp söyleseydim. Neden bu zekice laflar hep sonradan aklıma geliyor dersiniz.

 Necip Fazıl birgün Nazım Hikmetle otobüs yolculuğu yapar, aylardan ramazandır. Nazım Hikmet dışarda kemik kemiren bir köpeği göstererek Necip Fazıl’a der ki: “Üstad bak köpek oruç tutmuyor.” Necip Fazıl, Nazım Hikmet’in gözlerinin içine bakarak derki: “Doğrudur üstad, köpekler oruç tutmaz.”

Keşke ben de biraz hazır cevap olsam söyleyeceklerim sonradan değil de o anda aklıma gelse diyorsanız merak etmeyin. Hazır cevaplılık geliştirebileceğiniz bir beceridir. Yeter ki isteyin. Tabii hazır cevap olmak her lafa bir cevap vermek anlamına gelmiyor. Burada ölçü yerinde zamanında ve kararında konuşmaktır. Hazır cevap olmak, doğuştan gelen bir yetenek değil, belirli pratikler ve düşünme biçiminizi değiştirerek kazanabileceğiniz özelliklerden biridir. Hazır cevap olmak gerektiğinde akılla ve hızlıca cevap vermektir. Aile ortamımız, kültürel farklar, yetiştiğimiz ortam bizim konuşma biçimimizi de etkiliyor. Ayrıca konuşurken yaptığımız en büyük hatalardan birisi de şu, acaba ben şimdi konuşursam, karşı taraf beni yanlış anlar mı? Kırılır mı? Ne düşünür, arkadaşlığımız mı bozulur? Düşünceleri çoğu zaman söyleyeceklerimiz dilimizin ucuna kadar gelir söyleyemeyiz. Bu düşünceler belirli bir zaman sonra alışkanlık haline gelir ve içimize dönük bir yapıya sahip olmaya başlarız. Bu durumda hazır cevap olmak neredeyse imkânsız hale gelir. Biz iletişim kurarken bütün bunları düşünüyoruz ya işte zihnimizde bu kadar çok soru dolaşırken istesek de zaten özendiğimiz o hazır cevap insanlar gibi olamayız. Öncelikle yapmamız gereken iletişim kurmaktan, düşüncelerimizi söylemekten korkmayacağız. Tabii patavatsızlık da yapmayacağız. Peki nasıl hazır cevap olunur?

1) Öncelikle beynimizi eğitip günlük rutinin dışına çıkmamız gerekiyor. Günlük rutin işlerde beynimizi çalıştırmaya. Pek ihtiyaç duymayız. Sabah işe ya da okula giderken kullandığımız yol, odamızın veya büromuzun düzeni, alışkanlıklarımız beynimizi zamanla köreltir. Öncelikle günlük rutinlerden çıkmaya çalışın.

2) Hayal kurun, uzmanlar beynimizi daha fazla çalıştırmak için hayal kurmayı öneriyor. Hayal kurarak beyni çalıştırmaya sevk edebilirsiniz. En büyük mucitler en çok hayal kuranlardır sözünü unutmayalım. Bilgi ve belleğin oluşması, gelişmesi ve olgunlaşması için hayal kurmayı ihmal etmeyelim.

3) Heceden kelime bulma oyunu oynayın. Bir kelime söyleyin ve o kelimenin son hecesiyle yeni kelimeler üretin. Hem eğlenceli hem de hızlı düşünmenizi sağlayan etkili bir egzersiz.

4) Kelime oyunları oynayın. Seçtiğiniz karttaki kelimeyi yasaklı kelimeleri kullanmadan arkadaşlarınıza anlatın. Ya da sessiz sinema oynayın. Bu oyunda, yeteneğinizi ve kapasitenizi arttırır. Beyninizi hızlı çalıştırır.

5) Konular arasında geçiş yapın. Diksiyon konusunda bir anınızı anlatıyorsunuz diyelim, o konunun bitiminde hemen hızlı bir şekilde o konuyu bağlayan yeni bir konu başlatın. Örneğin diksiyon demişken bakın aklıma ne geldi deyip yeni bir konuya geçiş yapabilirsiniz.

6) Bol bol ayet, hadis, deyim ve atasözü öğrenin. Öğrenmekle kalmayın. Günlük hayatınızda yeri ve zamanı geldiğinde ezberlediğiniz ayet, hadis, atasözleri ve deyimleri kullanın.

7) Genel kültürünüzü geliştirin ve kelime haznesini genişletin. Çünkü bu size hazır cevap olma konusunda büyük bir avantaj sağlayacaktır. Ne kadar çok kelime bilirseniz cümle kurmanız da o kadar kolaylaşır. Bunun için bol bol kitap okuyun, yeni öğrendiğiniz kelimeleri günlük hayatınızda kullanmaya çalışın.

8) Karakterleri gözünüzde canlandırın. Bir roman okurken içinde geçen karakterleri ve olayları gözünüzde canlandırmak güzel bir egzersiz olur.

9) Konuşmaktan çekinmeyin, girdiğiniz ortamlarda siz de sohbetlere katılın. Fikirlerinizi söylemekten kaçınmayın, acaba kırılır mı, yanlış mı anlar ya da benim söylediğim karşı tarafın düşüncesiyle paralel değilse. Ya dışlanırsam gibi düşünceleri bir kenara bırakıp aklınızdan geçenleri açık açık dile getirin. Tabi uygun bir üslup ile.

Tekrar söyleyelim, hazır cevap olmak her lafa bir cevap vermek anlamına gelmiyor. Yerinde, zamanında ve kararında konuşmak önemlidir. Bu ayki yazımızında sonuna geldik inşallah faydalı olabilmişizdir. Allah’a emanet olunuz.