Geceyi Zayi Eden Gündüzü Kaybeder

Serbest Köşe – Zeynelâbidin Örnek / 2012 Aralık / 1. Sayı

İnsanı en iyi tanıyan, onu yaratandır. Yaratıcımız, geceyi dinlenme zamanı, gündüzü ise çalışma vakti olarak göstermiştir. Elbette zorunlu değil ama ilke olarak böyledir. İnsanın yaratılışına ve fizyonomik yapısına en uygun olan düzende bu olmalıdır. Genel olarak gece dinlenme ve istirahat, gündüz ise çalışma ve iş zamanıdır. ‘Geceleyin uyumanız ve gündüzün onun lütfündan istemeniz de O’nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Şüphesiz bunda işiten bir toplum için ibretler vardır.’ (Rum, 23) ‘Geceyi (sizi örten) bir elbise yaptık.’ (Nebe, 10), ‘O, içinde dinlenesiniz diye geceyi sizin için (karanlık); gündüzü ise aydınlık kılandır. Şüphesiz bunda işiten bir toplum için ibretler vardır.’ (Yunus, 67), ‘Allah, rahmetinden ötürü geceyi içinde dinlenesiniz; gündüzü de, lütfundan isteyesiniz ve şükredesiniz diye sizin için yarattı.’ (Kasas, 73), ‘Onlar görmüyorlar mı ki biz geceyi içinde rahat etsinler diye, gündüzü de (her şeyi) gösterici (aydınlık) olarak yarattık. Şüphesiz bunda inanan bir toplum için elbette (Allah varlığını gösteren) deliller vardır.’ (Neml, 86))

‘O, geceyi size bir örtü, uykuyu istirahat zamanıve gündüzü de hareket ve çalışma vakti yapandır.’ (Furkan, 47) Herhangi bir zorunluluk yok iken günümüzde bazılarımızın bunun tersi bir uygulamayı alışkanlık haline getirmesi, Kur’an-ı Kerim’in ortaya koyduğu bu nizam ile pek bağdaşmıyor. Gecelerini ilimle, ibadetle değerlendirebilenler için söylenecek bir şey yok ise de bu önemli zaman dilimini yararsız programlar seyretmek gibi malayani ile zayi edenlerimizin bu alışkanlıklarının, Kur’an’ın ortaya koyduğu nizamla pek bağdaşmadığı söylenebilir. Gece ve gündüzün düzenli bir şekilde birbirini izlemesi, Cenab-ı Hakk’ın büyük nimetlerindendir. ‘Şüphesiz gece ve gündüzün ardı ardına değişmesinde, Allah’ın göklerde ve yeryüzünde yarattığı şeylerde, Allah’a karşı gelmekten sakınan bir toplum için pek çok deliller vardır.’ (Yunus, 6) İnsanın fıtratına uygun bir şekilde yaratılan bu sistem sayesinde insan geceleyin dinlenmekte, gündüz ise çalışmaktadır. Gece, büyük bir nimettir, tıpkı gündüz gibi… Dünya yaratıldığından beri birbirini düzenli bir şekilde izleyen gece ve gündüzün ne kadar büyük birer nimet olduğunu Yüce Allah bize şu çarpıcı sorular ile anlatır: ‘De ki: “Ne dersiniz? Allah, üzerinize geceyi kıyamete kadar sürekli kılsaydı, Allah’tan başka hangi ilah size bir aydınlık getirir? Hâlâ duymayacak mısınız?” ‘De ki: “Ne dersiniz? Allah, üzerinize gündüzü kıyamete kadar sürekli kılsaydı, Allah’tan başka hangi ilah size içinde dinleneceğiniz bir gece getirebilir? Hâlâ görmeyecek misiniz?” (Kasas, 71-72) Seher vaktinin feyiz ve bereketini kaçırmamak için gündelik İslami hayatta şafağı uyanık olarak karşılamanın ayrı bir yeri vardır. ‘Kişinin üzerine şafak sökmemesi, önemli bir ilkedir. Buna göre pek çok duyarlı mümin, şafak sökmeden kalkar. Seher vaktinin bereketini kaçırmak istemez. Rasulullah (s.a.s.)’ın yatsı namazından önce uyumayı, yatsıdan sonra ise konuşmalara dalmayı hoş karşılamadığını ifade eden hadisler oldukça çoktur. Aslında bu tip hadisler bir yönden yatsı namazından sonra yatıp dinlenip gece ve sabah namazını kaçırmamaya yönelik bir tedbiri anlatmaktadır. Günümüzde bazı televizyon programları âdeta geceyi zayi etmeye yönelik… İnsanlara geceyi kaybettiriyor. Geceyi kaybeden de sonuçta gündüzü verimli kılamıyor. Belki de evlerimizin ıslahı gecelerimizin ıslahı ile mümkün olacaktır. Rasulullah (s.a.s.): “Geceleyin kalkıp namaz kılan, karısını da kaldıran, kalkmazsa yüzüne hafif su serperek uyandıran kimseye Allah merhamet etsin. Aynı şekilde geceleyin kalkıp namaz kılan, kocasını da uyandıran, uyanmazsa yüzüne hafif su serperek uykusunu kaçıran kadına da Allah merhamet etsin.”(1) buyurmaktadır. Gündüzlerimizi kurtarabilmek için önce gecelerimizi kurtarmak gerekir. Gecelerimizi istiladan kurtarabilir, onları özgürleştirebilirsek gündüzlerimizi de özgürleştirebiliriz. Bir hadis-i şerifte şöyle buyrulmuştur: “Biriniz uyuduğu zaman şeytan onun ense köküne üç düğüm atar. Her bir düğümü attığı yere, ‘Gecen uzun olsun, yat, uyu!’ diye eliyle vurur. Şayet o kimse uyanarak Allah’ı anarsa, düğümlerden biri çözülür. Abdest alırsa, bir düğüm daha çözülür. Bir de namaz kılarsa, şeytanın attığı bütün düğümler çözülür ve böylece neşeli ve huzurlu bir şekilde sabahlar. Allah’ı anmaz, abdest alıp namaz kılmazsa uyuşuk ve tembel bir halde sabahlar.”(2) Bu hadis-i şeriften şeytanın, müminleri gece namazına ve sabah namazına kaldırmamak için çaba sarf ettiğini anlıyoruz. Hadiste geçen ‘şeytan üç düğüm atar’ ifadesini ister mecazi/değişmeceli bir ifade olarak alalım ister hakikat, mümin için demek ki önemli olan, bu düğümleri çözmüş olarak güne başlamaktır. Düğümleri çözmeden gündüze girenler, gündüzü yeterince verimli kılamaz. Ama düğümleri çözerek gündüze girenler, gündüzü kazanırlar. Bu bakımdan, gündüzümüzü kıskacında geçirmemek için şeytanın ense kökümüze attığı düğümleri çözerek gündüze girmek çok önemlidir. Şeytanın attığı düğümlerin çözülmesi özgürleşmektir. İnsanı şeytanın tutsağı haline getirebilecek zincirlerin kırılmasıdır. Düğümlerin çözülememesi ise şeytanın bizi tutsak eden bağları ile yaşamaya çalışmaktır. Gecenin kurtarılması işte bu düğümlerin çözülmesine bağlıdır. Geceyi kurtarmak ise gündüzü kazandıracaktır. İşyerini sabah erken açan veya işine erken başlayan kişi, günün bereketini elde eder. Bereketi kaçırmamak önemlidir. Erken kalkabilmek için de erken yatmak gerekir. Gece namazı, takva sahiplerinin ibadet hayatının önemli göstergelerinden biri kabul edilir. Bilenler, bunun zevkine varabilenlerin, bu zevki hiç kaçırmak istemediklerini anlatırlar. Rahman’ın has kullarının bazı özelliklerinin anlatıldığı Furkan suresi 63–67 ayetlerinde onların geceleyin ibadet ederoluşları ile kıyam ve secde ediyor olmalarının söylenmesi çok dikkat çekicidir. Hz. Âişe validemiz Rasulullah (s.a.s.)’ın gece ibadetini şöyle anlatır: Rasul-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem geceleyin kalkıp ayakları şişinceye kadar namaz kılardı. Bunun üzerine ona: ‘Ya Rasulallah! Senin geçmiş ve gelecek bütün hataların bağışlandığı halde niye böyle kendini yoruyorsun?’ dedim. Bana: ‘Allah’a şükreden bir kul olmayayım mı?’ diye cevap verdi.(3)  “Onlar yataklarından geceleri kalkarak, korku ve ümit içinde Rablerine yalvaranlardır ve kendilerine geçinmeleri için verdiğimiz rızıktan başkalarına harcayanlardır.” (Secde, 16) “O müminler geceleri pek az uyurlardı.” (Zariyat, 17) Ayet-i kerimeler böyle söylerken gecelerimizi malayani kabilinden TV programları veya işlerle zayi etmemiz çok üzücüdür. Seher vaktine uyanık girmeyi önemli bir manevi üstünlük sayarak bu hususta büyük duyarlılık gösteren bir toplumdan bu bereketli zaman dilimini önemsemeyen bir topluma; sabah erken işe başlamayı, günün bereketi ve kazancı açısından manevi bir dinamik olarak gören bir anlayıştan bunun önemini fark edemeyen bir anlayışa doğrumu gidiyoruz?

Şeytanın attığı düğümlerin çözülmesi özgürleşmektir. İnsanı şeytanın tutsağı haline getirebilecek zincirlerin kırılmasıdır. Düğümlerin çözülememesi ise şeytanın bizi tutsak eden bağları ile yaşamaya çalışmaktır. Gecenin kurtarılması işte bu düğümlerin çözülmesine bağlıdır. Geceyi kurtarmak ise gündüzü kazandıracaktır.

—————————–

Ebû Dâvûd, Tatavvu 18, Vitir, 13; Ayrıca bk. Ne-sâî, Kıyâmü’l–leyl 5; İbni Mâce, İkâmet, 175

Bak. Buhari,Teheccüd 12, Müslim, Müsafirin, 207

Buhârî, Tefsîrû sûre (48), 2; Müslim, Münâfikîn, 81