Davet Ve Cihad Önderleri – Cihan Malay / 2016 Şubat / 39. Sayı
Bir Müslüman olarak, yeryüzünde Allah’ın huzurunda secde etmeyen tek fert kalmayıncaya kadar İslam’ın hakim kılınması yolunda kendimi görevli hissediyorum.” (Malcom X)
İslam; öyle bir dünya görüşüne sahiptir ki, onun dünyasında yeryüzünün her tarafından İslam’ın aydınlık ve mutluluğuna kavuşmuş insanlar vardır. İşte onlardan biri de el Hacc Malik el Şahbaz isimli, Malcom X’tir.
Amerika’da karanlık ve kötü bir hayattan, İslam’ın aydınlığı ve şehadete uzanan bir ömürdür onun hayatı. Adeta dipsiz kuyulardan, ona uzanan İslam ipine tutunup kurtulan isimdir.
HAYATI
1492 yılında Kristof Kolomb Amerika’yı keşfedince Avrupa’dan bu kıtaya göçler başladı. Bu kıtada Amerikan yerlileri olan Kızılderililer yaşamaktaydı. Avrupa kökenli beyazlar 1800’lerin sonuna kadar 70 milyon Kızılderili’yi katlederek, devasa bir soykırım sonucu Amerika’ya yerleşip egemenlik kurdular.
Dünyanın her yerinden insanlar beyazların diyarı bu yeni kıtaya göç ederken siyah derililer Afrika’dan zorla, köle olarak getirildiler. 16. yüzyılda başlayan köle ticareti, 19. yüzyıla kadar sürdü. Siyahlar, “özgürlükler ülkesi(?!)” Amerika’ya köle olarak getirildiler. Burada kendilerine hiç bir insani muamelede bulunulmayarak ikinci sınıf muamelesi gördüler.
Bu muamelenin sürdüğü bir zamanda Malcom X, dünyaya geldi.
Malcom X, 19 Mayıs 1925’te Amerika’nın Nebraska eyaletinin Omaha şehrinde doğdu. Asıl ve ilk adı, Malcolm Little’dır. Adını anne babası vermişse de soyadını siyahların köle olduğuna inanan yönetim tarafından Little(köle) olarak belirlenmiştir.
Annesi ve rahip olan babası, siyahların haklarını savunma mücadelesi içerisine girmiş iki kimseydi. Hatta babası, siyah halkların özgürlüğüne yönelik vaazlar veren bir kimseydi. Bunun yanında tam tersi bir durum da beyaz ırk arasında yayılıyordu. Siyah-beyaz ırkının hiç bir şekilde eşit olmayacağını, onlara özgürlük verilmeyerek geçmişte kendilerine uygulanan köle pozisyonunun devam etmesini isteyen Ku Klux Klan (KKK) örgütü vardı. Bu örgüt Malcom daha anne karnında ve Malcom’un babası evde yokken evlerine saldırmış ve tehditlerle Little ailesine Omaha’yı terk etmesini bildirmişti.
Malcom daha 4 yaşlardayken tekrar aynı örgüt tarafından evleri ateşe verilir ve aile Omaha’dan ayrılarak, Michigan eyaletinin Lansing şehrine taşınmak zorunda kalır. Malcolm, yıllar sonra yangın olayını şöyle anlatmıştır: “İtfaiye geldi, fakat yanan evimizi kurtarmak için hiç bir yardımda bulunmadı. Yangına bir damla su sıkmadı. Baba evimizi yakan ateş, hâlâ aynı şiddetle yüreğimi yakmaktadır.”
8 Eylül 1931 yılında babası beyaz ırkı savunanlar tarafından feci bir şekilde öldürülür ve aile ekonomik zorluklarla boğuşmaya başlar. Bu günlerde annesinin bir tencere dolusu hindiba ağacı yaprağı pişirdiğini duyan arkadaşları Malcom’u “pişmiş ot yiyorlar” diyerek kızdırırdı. Kısa bir süre sonra eşinin hayatını kaybetmesine aşırı üzülen annesi, akli melekesini yitirdi. Bu durum karşısında aile bireyleri 1934 yılında sosyal hizmet görevlileri tarafından koruyucu ailelere verildi. Annesi de 1939 yılında girdiği akıl hastanesinden 24 yıl sonra 1963 yılında çıkabildi.
Malcom, Michigan’da okul dışında boş zamanlarında çeşitli işlerde çalıştı. Bir ara demiryollarında işe başladı. Şikayet üzerine işten çıkarılınca, bir barda çalışmaya başladı. İşte haramlarla dolu bir hayatla tanışmaya burada başladı.
Malcolm, 1941 yılında 8. sınıfı bitirdikten sonra okulu bırakıp üvey ablasının yanına Boston’a taşındı. Burası adeta Malcom’un bütün haram işlerin içine girdiği bir dönemdir. Bu dönemde aşırı sigara, alkol ve uyuşturucu tüketimi, uyuşturucu satıcılığı, yasadışı kumar organizatörlüğü, dolandırıcılık, hırsızlık, silahlı soygun, zinanın da içinde olduğu çetelerin içine girdi. Bu çetede bir çok suç işledi. Malcolm, hayatının bu dönemi hakkında şöyle der: “En iyi müşterilerim papazlar, güvenlik mensupları, toplumsal yardım işlerinde çalışanlar ve başkalarının hayatlarını yönetmekte büyük rolleri olan önemli kişilerdi.”
“Detroitli Kızıloğlan” lakabıyla tanındığı bu dönemi daha çok Boston-New York arasında geçmişti. Malcolm, hayatının bu devresi hakkında şöyle demiştir: “Geriye baktığımda düşünüyorum da, gerçekten neredeyse aklımdan oluyormuşum. Birçok insanın sebze yemesi gibi uyuşturucu alıyordum. Bugün nasıl kravat takıyorsam, o gün silah takıyordum… Bence ölümü her yoldan davet etmiştim, en çılgın yollarla.”
HAPİS YILLARI
Bu çete ile işlediği suçlarda ön plana çıkan Malcom, çetenin lideri olmuştu. Bu çetede beyazlarla birlikte hareket ediyordu. Bu çetenin çökertilmesi ve hapse girmesine sebep olan olay şöyle gerçekleşti: “Çete kurulduğunda şöyle bir kural konuldu: “Asla çaldığın malı kendine alma ve mümkün olan en kısa sürede çalıntı malı sat.” Kuralı Malcolm X bozdu. Çaldıkları çok değerli ve güzel bir saati kendisine almıştı. Tamir gerektiren bu saati tamirciye vermiş, almak için geri döndüğünde polisleri karşısında bulmuştu.”
Mahkemeye çıkarılan Malcom X’in çete üyesi beyaz kadınlardan birine para cezası, diğer arkadaşına 7 ay hapis cezası verilirken Malcom’a 7 yıl hapis cezası verildi.
Çok kötü şartları bulunan Charlestown Hapishanesi’ne düştüğünde 21 yaşındaydı. Bu kötü durum karşısında görevlilere, rahiplere ve hatta Tanrıya en ağır biçimde küfürler etmektedir. Bundan dolayı kendisine “şeytan” lakabı takılmıştır. Psikolojisi bozulur. Uyuşturucu ve sinir krizleri geçirir. Üvey ablası Ella’dan dilendiği para ile gardiyanlar aracılığıyla uyuşturucu temin eder.
Bir yıl sonra biraz daha iyi bir yer olan Massachusetts Concord Hapishanesine, orada geçirdiği 14 aydan sonra ise Norfolk Mahkûmlar Sitesi’ne nakledildi. Burada bulunan geniş kütüphane Malcolm için ayrı bir öneme sahiptir. Malcom burada okuduğu kitaplar ve çevresine saygı duyan bir zenciden etkilenir.
Bu dönemde hapishane dışında bulunan kardeşi Philbert, kendisiyle birlikte tüm aile fertlerinin “siyahlara özgü olan bir İslam dini anlayışına” geçtiğine dair bir mektup yazdı. Ayrıca “kurtuluşa ermek için Allah’a ibadet etmesi gerektiği” yazıyordu.
HİDAYET YOLUNDA 20.YY’DA BİR SELMAN EL FARİSİ
Selman el Farisi(r.anh)’ın hayatını okuyanlar onun küfrün en koyu karanlığından İslam’ın aydınlığına kavuşabilmek için ne büyük gayret gösterdiğine şahit olur.
İşte Malcom X… O da 20.yy’da bir Selman…
Onun hakikat arayışını şu örnek bizlere göstermektedir: “Hafta sonu hapishaneye gelen bir ilahiyatçı İncil dersi veriyordu. Bu derslere katılmaya karar verdi Malcolm. Bir gün papaza: “Pavlusun rengi neydi? Siyahtı elbet; çünkü o bir İbrani’ydi ve esas İbranilerse siyahtı… Öyle değil mi?” İlahiyatçı “Evet” dedi. Malcolm tekrar sordu: “Ya İsa’nın rengi… O da İbrani’ydi değil mi?” Adam, nereye dayanarak diretebilirdi ki? Ona, “Evet İsa esmerdi” dedi. Malcolm “Peki kiliselerde çizilen resimlerde İsa hep beyaz çizilmiş, öyleyse bu resimler gerçeği yansıtıyor mu sizce?” deyince, İlahiyatçı “Bak bu konuda bir şey söyleyemeyeceğim” deyip çekip gitmişti.”
Malcolm, 1949 yılında mektup yoluyla tanıştığı İslam Milleti (Nation Of Islam) cemaatinin lideri Elijah Muhammed’in öğretisini kabul ederek Müslüman oldu ve 1952 yılında tahliye olana kadar, vaktini yoğun bir okuma programı içinde verimli bir biçimde geçirdi.
7 Ağustos 1952’te hapisten çıktı ve Elijah Muhammed’in hareketinde yerini aldı. İslam Milleti cemaati şu fikirler üzerine kuruluydu: “Siyahlar üstün ırk, beyazlar şeytandır. Tanrı Amerika’ya indi ve Elijah Muhammed’e siyah adam suretinde göründü, o Allah’ın elçisidir. ” Bu hareket gerçek manada bir İslam inancına sahip olmamakla birlikte onları sömürgeci beyaz efendilerin “afyonlu” dini olan Hristiyanlıktan ve dinsizlikten alıkoymaktadır. Bunun yanında siyah insanlarda ahlak oluşmasına katkıda bulunmuştur.
Eljah Muhammed, Malcom’un gençlere çok önem vermesini istedi. Malcolm da cemaatin üye sayısını arttırmak için zenci mahallelerine gider ve böylece bir çok kişiyi cemaate kazandırır.
Malcolm bu arada soyadı değişikliği için başvuruda bulunmuş ve başvurusu kabul edilmişti. Eljah Muhammed, cemaat üyelerine “X” soyadını kullanmalarını öğütlemişti. Buradaki X Afrika’dayken ailelerin sahip oldukları soyadlarını simgeliyordu.
Malcolm X, Amerika’nın dört bir yanında örgütlenme çalışmaları yapmak için gece gündüz gayret göstermiştir. Boston ve New York’taki teşkilatlanmada baş rol oldu. O artık radyo, televizyon, sokak ve üniversitelerde davasını anlatmak gayesiyle konuşmaktadır.
Harekete Malcolm X’in etkisi ile katılan ve ilerleyen yıllarda kritik roller oynayacak Louis Farrakhan, gözlemlerini şu sözlerle ifade etmektedir: “Hiç kimse Malcolm ile başa çıkamazdı. Çok parlak bir zekası vardı. Disiplinliydi. Onu hiç sigara içerken görmedim. Hiç beddua ettiğini duymadım. Bir kadına kaş göz yaptığına hiç tanık olmadım. Öğünler arasında hiç yemek yemezdi. Günde tek bir öğün yerdi. Sabah namazını kılmak için her gün 5’te kalkardı. Randevularına asla geç kalmazdı. Saat gibi dakikti.”
Onun gösterdiği gayret ile İslam Milleti cemaati üyelerinin sayısı kısa sürede 50.000 ila 75.000 kişiye ulaştı. Bu dönemdeki başarısı hakkında şu sözleri söyler: “İlahi bir insan olduğumu iddia etmiyorum. Ben eğitim görmüş biri de değilim. Hiçbir konuda uzman da değilim. Ama ben samimiyim. Samimiyetim, itibarımdır.”
Malcolm X bu arada Müslüman bir hemşire olan ve bu teşkilat için çalışan Betty X adında birisiyle, Eljah Muhammed’ten onay aldıktan sonra evlendi.
İslam Milleti içinde Eljah Muhammed’in vekili olarak konuştukça, diğer imamlar onu kıskanmaya başladılar. Onunla arasını bozmak isteyenlere karşı 1963 yılında bir konuşmasında Eljah Muhammed: “İşte benim en sadık, en yılmaz vekilim. Ölünceye dek ayrılmayacaktır izimden” diyordu.
1958’de bir FBI ajanı Malcolm’u ve İslam Milleti içindeki yerini açık yüreklilikle şöyle anlatıyor: “Mükemmel bir konuşmacıdır. Etkileyici ve ikna edicidir. Yorulmak nedir bilmeyen uzman bir örgütçüdür. Malcolm’un ‘mavi gözlü şeytanlara’ büyük bir nefreti vardır ama bu nefretini asla şiddet olarak açığa vurmayacak kadar zeki ve kültürlüdür. Korkusuzdur ve şahsına zarar vermeye yönelik tehditlere ve sözlere pabuç bırakmaz. Bütün cevaplar parmağının ucundadır ve onunla uğraşırken dikkatli olunmalıdır. Ne içki ne de sigara içer. Yüksek ahlaklı bir karakteri vardır.”
İslam Milleti cemaati ülkede yaygınlaşmaya başlayınca, FBI ajanlarını hareket içine yerleştirmeye başladı. Bunu farketmiş ve hareket lideri Elijah’a bildirmişti. Diğer yandan Elijah’ın gayri meşru ilişki içinde olduğunu oğlu haber verip bu ilişkilerden hamile kalan kadınlar çocuklarını doğurduğunda, Malcom, Elijah’ın insanları kandıran bir düzenbaz olduğunu anladı.
Elijah, siyahların desteklediği başkan Kennedy hakkındaki sözlerinden dolayı 90 gün boyunca Malcom’un herhangi bir yerde konuşmasını yasaklandı. Bunun ardından yaşananlar ile birlikte hareketten ayrıldı.
Hareketten ayrıldığında yapmak isteğini şöyle ifade ediyordu: “Allah’ın sadık bir kulu olarak nice zamandır buna(hacca) niyetlenip duruyordum zaten. Ama altından kalkamayacağım bir meblağı gerektiriyordu bu iş.”
Milyon dolarlık cemaatte hiç bir zaman mala göz dikmemiş ve maddi sıkıntı içindeydi. Üvey ablasından aldığı para ile hacca gider.
“Hz. İbrahim, Hz. Muhammed ve kutsal kitapta adı geçen tüm peygamberlerin diyarı olan kadim kutsal beldede bütün renklere ve bütün ırklara mensup insanlar arasında görülen sarsılmaz, gerçek kardeşlik ruhunun bir eşine daha rastlamadım. Geçtiğimiz hafta, her renkten insanın bana gösterdiği cana yakınlık karşısında büyülenmiştim, dilim tutulmuştu sanki…
Dünyanın her yerinden gelen, yüz binlerce hacı vardı. Her renkten insan vardı; mavi gözlü sarışınlardan tutun da Afrikalı kara derililere değin. Ama hepimizde birlik ve kardeşlik anlayışına bağlı kalarak, aynı ibadeti yapmakla bütünleşiyorduk. Oysa Amerika’da gördüklerimize bakıp beyazlarla ötekiler arasında hiçbir zaman, kardeşlik diye bir şeyin var olmayacağına inanırdık.
Amerika’nın İslam’ı tanıması gerekir. Çünkü Amerika’yı başındaki ırk belasından temelli olarak kurtarabilecek tek şey İslam dinidir. Müslüman ülkelere yaptığım geziler sırasında, Amerikan toplumunda “beyaz” olarak damgalanabilecek kişilerle tanıştım. Konuştum, hatta onlarla aynı masada yemek yedim; ama İslam dini sayesinde bu insanların kafasında “beyaz” damgasını yiyecek hiçbir düşünce barınmamaktadır. Çeşitli renklere mensup olan insanlar arasındaki samimiyetin ve gerçek kardeşliğin böylesine hiç tanık olmamıştım; birbirlerinin renklerine aldırdıkları bile yok.
Benden duyduğunuz bu sözler karşısında, kim bilir, şaşırıp kalacaksınız. Ama hac sırasında gördüklerim, karşı karşıya geldiklerim, eskiden beri sahip olduğum düşünce kalıplarının birçoklarının yeni baştan düzene sokmamı ve eskiden beri sürdürdüğüm birçok yanlışlıkları bir yana itmemi gerekli kılmıştır. Benim için pek zor olmadı. Bunlar katı inançların bulunmasına karşın, her zaman gerçekleri araştıran ve yeni bilgilerin, yeni deneylerin göz önüne serdiği hayat ilkelerini kabullenen birisi olmuşumdur hep. Gerçek peşinden koşturan akıldan, yapacağı her atılımda belli bir esnekliği hiç elden bırakmaması beklenir; işte ben, bu esnekliğe kapılarımı sonuna değin açık tutan bir insanım.
İslam dünyasına geldim geleli on bir gün oluyor; o gün bu gündür de, gözleri maviler mavisi ve saçları sarılar sarısı ve tenleri beyazlar beyazı olan Müslüman kardeşlerle aynı yaratıcıya inandığımız için aynı tabaklardan yemekteyiz, aynı bardaktan içmekteyiz, aynı yataklarda (ya da aynı halılarda) uyumaktayız. Ve gene, “beyaz” Müslümanların sözlerinde, davranışlarında, tutumlarında; Nijerya’dan, Sudan’dan, Gana’dan gelen Afrikalı siyah Müslümanların gösterdikleri samimiyetin aynısını bulmaktayım.
Hepimiz de gerçekten “kardeş” gibiyiz, çünkü bu insanların aynı ilaha yönelen inançları; kafalarındaki tüm “beyaz” imajları, davranışlarındaki tüm “beyaz” imajları, ruhlarındaki tüm “beyaz” imajları silip atmıştır…
Hayatımda asla böylesine bir itibar görmedim ben. Hayatımda bundan daha alçakgönüllü, bundan daha sıkılgan hissetmedim kendimi asla. Kimin inanası gelir, bir Amerikan zencisi için bunca izzet-u ikramda bulunulduğuna?…
Hamd, Âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur.
Saygılarımla, El-Hajj Malik El-Shabazz (Malcolm X), Mekke 1964”
Malcom X, hac dönüşü kendisine “El Hajj(Hac) Malik El Şahbaz” ismini künyeledi. Haccın kendi üzerindeki etkisini ifade eden şu sözleri söyledi: “12 günlük hac ibadeti, ufkumu geçen 39 yılımdan çok daha fazla genişletti. Sen Allah’la beraber olunca, O, daima varlığının işaretlerini sana hissettirir.”
Amerika`ya döndüğünde şunları söylüyordu: “Ben ırkçıydım ve İslâmiyet’i ancak o şekilde benimsemiştim. Fakat Hz. Muhammed ve Hz. İbrahim`in yaşadıkları kutsal ülkeleri ziyaret ettikten sonra şimdi gerçek bir Müslüman oldum. Artık eski ırkçı değilim.”
İslami çalışmalarda bulunmak için “Birleşik Müslüman Camii” adlı hareketi oluşturdu. Burada ilk olarak Ehl-i sünnet inancını yerleştirmek için çalışmaya başlar. Bir yandan cemaatine namaz kılmayı öğretirken bir yandan da onların Kur’an ve sünnetle bağlantılarını kurmaya çalışır.
Bu hareketin amacını hem kendi ülkesinde hem de dünyaya duyurmak amacıyla Orta Doğu ve Afrika ülkelerinden bazılarına gitti. Gittiği yerlerde radyo ve gazetelerde halkının Amerika’da maruz kaldığı şartları anlattı, destek istedi, bağlantılar kurdu.
10 Mayıs 1964’te Niyerya’dan yazdığı satırlarda, nasıl karşılandığını anlatıyor: “Gittiğim her yerde biraz daha kalmam için ısrar ettiler. Bu yüzden her ülkede, planladığımdan fazla kalmak zorunda kaldım. Müslüman dünyada, Amerikalı bir Müslüman olduğumu öğrenince, hemen seviyorlardı beni…”
ŞEHADETİ
Cahiliyenin en koyu karanlığından çıkıp İslam’ın aydınlığına kavuşan el Hajj Malik el Şahbaz, kendi dışında cahiliyenin karanlığında kalan insanlara da uzanan bir el olmak için yoğun gayret sarfetti. Amerika’da İslam anlayışının doğru bir şekilde yerleşmesi, İslam gibi gösterilmeye çalışılan tüm din dışı uygulamalara karşı çıktı.
Bu uyanışı hazmedemeyenler tarafından 14 Şubat gecesi çocuğu ve eşinin bulunduğu sırada evine ateş bombası atıldı. Dondurucu soğukta, eşi ve çocuklarını alıp, yanmakta olan evden son anda çıkmayı başarmışlardı.
Bu olaydan bir hafta sonra, 21 Şubat 1965 günü bir konuşma yapmak üzere Manhattan’da 400 kişinin karşısına çıktığı kürsüde, selam verdikten sonra salonda bir karışıklık çıkar. Kürsüde bulunan Malcolm, duruma hakim olmaya çalışarak; ”Durun! Durun! Telaşlanmayın, sakin olun kardeşlerim“ der. Tam o esnada en ön sırada oturanlardan üç kişi aynı anda ayağa kalkarak, nişan alıp Malcolm X’e hep bir elden ateş etmeye başlarlar.
Sakalının arasından kanlar sızar ve yere düşer. Tetikçiler yere düşmüş vücudunu iyice kurşunladıktan sonra kaçarlar. Dört çocuğunun üzerine kapanan eşi ve dinleyicilerden bazıları hemen sahneye koşarlar ancak 16 kurşun ile Malcom 39 yaşında şehid olmuştur.
Amerika’da yaşayan Arabistanlı birisi tarafından İslami şartlarda toprağa verildi.
Onun söylediği şu sözü onu öldürerek unutturmaya çalışanlara karşı her zaman için bir çağrıdır: “Zulüm, kısmak istediği sesi nara yapar! Ve bazı ölüler, yaşayanlardan çok daha yüksek sesle konuşur.”
Suikastten 5 gün sonra Elijah Muhammed “Malcolm kendi düşünceleri yüzünden bu akıbete uğramış bir riyakârdı.” dedi.
Cahiliyenin şaşmaz bekçileri, insanların İslam aydınlığına kavuşmasını hazmedemeyenler ya da Kur’an’ın ifadesiyle “Ağızlarıyla Allah’ın nurunu söndürmek isteyenler” (Saff, 8) bu davanın erlerini bitiremeyeceğini anlamamıştır. Aynı ayetin devamında Yüce Allah bizlere şu müjdeyi veriyor: “Hâlbuki kâfirler istemeseler de Allah nurunu tamamlayacaktır.”
————————-
Kaynakça:
1. Malcom X; Alex Haley, İnsan Yayınları
2. Malcolm X – Arayışlarla Dolu Bir Hayat; Manning Marable, İthaki Yayınları
3. Malcolm X, Recep Şentürk, İlke Yayınları
4. Şehadetinin 48.Yılında Malcolm X Malik El-Shabaz (19 Mayıs 1925 – 21 Şubat 1965), Dr Sami Gören (Makale)”