Gazze’de Siyonistler Ateşkesi İhlal Etti

Gündem Analiz – Muhammed Eyüp / 2025 Nisan / 149. Sayı

“Şüphesiz Allah katında, yeryüzünde yürüyen canlıların en şerlisi kafirlerdir. Artık onlar iman etmezler. Onlar, kendileriyle antlaşma yaptığın, sonra da her defasında antlaşmalarını hiç çekinmeden bozan kimselerdir. Eğer onları savaşta yakalarsan, bunlara vereceğin ceza ile arkalarındakileri de dağıt ki ibret alsınlar.” (Enfal, 55-57)

Allah azze ve celle’nin ayetlerinin adeta yeni nüzul oluyor gibi canlı olduğu, iman edenler için bu ayetlerin adeta yeniden canlı örneklerle tefsir edildiği bir çağdan geçiyoruz.

İşte bunun bir örneği olarak azgın Yahudiler ve sapkın Haçlı müttefikleri, 18 Mart gecesi Gazze Şeridi’ndeki ateşkesi tamamen bozarak, mazlum Müslümanlara karşı yeni bir katliama giriştiler. Yalnızca bir gecede 500’e yakın Müslüman katledildi. Bunların çoğu kadınlar, çocuklar ve yaşlı kimselerdi. Bir gece 500 mazlumun şehid edilmesi şüphesiz iman sahiplerine çok ağır gelecek bir durumdur. La havle ve la kuvvete illa billahil aliyyil azim!

Siyonist işgal şebekesi, ocak ayında varılan ateşkesi birçok defalar ihlal etmiş ve Müslümanlara yönelik haince saldırılarını sürdürmüştü. Ocak ayı ortasındaki ateşkesten mart ayı ortasına kadar 100’den fazla Filistinli Müslüman ateşkese rağmen şehid edilmişti. Ancak 18 Mart’taki saldırılar, ateşkesin artık tamamen yırtılıp atıldığı ve Müslümanlara edilen hainliğin belirgin bir hal aldığı bir dönüm noktası oldu. 18 Mart’tan bu satırların yazıldığı sürece kadar yaklaşık 1000 Müslüman şehid edilmiş bulunuyor.

Bunun yanı sıra İsrail, henüz ateşkesin üzerinden birkaç hafta geçmiş olmasına rağmen, ateşkesin şartlarını ihlal etmeye başlamıştı. Ateşkes anlaşmasında belirlendiği üzere Gazze’ye insani yardımların ve barınakların girmesi gerekiyordu ancak İsrail buna engel oldu. Yardımlar içeriye alınmadı, Gazze’deki ehlimiz açlığa, susuzluğa, soğuğa ve ilaçsızlığa mahkûm edildi.

Sadece bu dönemde şiddetli soğuklar nedeniyle Gazze Şeridi’nde birçok bebek soğuktan donarak can verdi.

Kıymetli okur kardeşlerim!

Allah azze ve celle’nin Kur’an-ı Kerim’de Yahudilerin ihanetine, gazaba uğramış olmasına, saldırganlığına ve sapkınlığına dair verdiği örnekler, haşa ve kella, beyhude değildir. Bilakis Allah azze ve celle bizlere bu hain, bu katil, bu gafil ve zalim güruhu tanıtmak, bizleri onların hilelerine karşı uyanık ve tetikte kılmak için onları iyice anlatmıştır. Bizim hem onlara karşı dikkatli olmamızı hem de onlar gibi hain olmaktan kaçınmamızı istemiştir. Yahudiler hem Allah azze ve celle’ye hem de iman edenlere karşı büyük bir ihanet içerisindedirler. Bugün Siyonistlerin açıktan ve gizlice yaptıkları bu ihanetin yalnızca bir cüzüdür.

Subhanallah, bir düşünün! Kendilerini Firavun’dan kurtaran ve çölde onlara sofra indiren Allah azze ve celle’nin nimetlerine ihanet eden, ondan bu büyük nimetler yerine “sebze, kabak, sarımsak, mercimek, soğan” isteyen bir kavim… Böyle bir ihanet içerisine girebilen bir kavim, Müslümanlarla yaptıkları anlaşmaya mı ihanet etmeyecekti? Hayır. Aksine ihanet onların genetiğine işlenmiş vaziyettedir.

Asıl şaşılacak olan şey Yahudilerin sözlerine ihanet etmeleri değil, biz Müslümanların bu ihanet karşısındaki gaflet ve suskunluğudur. Bizlerin bu hain kavme karşı sürekli tetikte ve bitmek bilmeyen bir cihad halinde bulunmamız gerekmez miydi?

Allah azze ve celle şöyle buyuruyor:

“Yeminlerini bozan, peygamberi yurdundan çıkarmaya kalkışan ve üstelik size tecavüzü ilk defa kendileri başlatan bir kavimle savaşmaz mısınız? Yoksa onlardan korkuyor musunuz? Oysa Allah, eğer siz gerçek mü’minler iseniz, kendisinden korkmanıza daha layıktır.” (Tevbe, 13)

Allah azze ve celle’nin müşrikler hususundaki bu ayet-i kerimesi, bugün Yahudilerle aramızdaki savaş hususunda da oldukça canlı ve bire bir isabetlidir. Maalesef içimizden bazıları, düşmanlarımızdan adeta Allah’tan korkar gibi, hatta daha fazla korkmaktadır. Düşmanla savaştan kaçınmakta, bahaneler uydurmaktadır. Allah yolunda cihada çağıran kardeşlerini kınamaktadır.

Oysa ki Filistin ve Gazze de dahil olmak üzere yeryüzünde zulmün ortadan kaldırılması ve Allah azze ve celle’nin hükümlerinin ikame edilmesi ancak ve ancak cihad ile mümkündür. Konferanslar, toplantılar, kınamalar, okumalar bizleri küfrün tasallutundan kurtaramaz. Kudüs’ü, Mekke’yi, Medine’yi işgalin karanlığından aydınlığa çıkaramaz.

Siyonist işgal şebekesi, Gazze’deki soykırıma kaldığı yerden devam ederken, bu hakikati bir kez daha hatırlamamız ve hatırlatmamız gerekir. Her bir Müslüman gerek fert gerekse grup olarak cihadın maddi, fiziki, ilmi, siyasi, taktik ve stratejik tüm gereklerine hazır olmalıdır. Her bir Müslüman hayatını azgın Yahudi topluluğunun, onları destekleyen ABD, İngiltere ve diğer küresel güçlerin bertaraf edilmesine adamalıdır. Ancak bunun ardından yeryüzünde Allah azze ve celle’nin hükümleri ve aydınlık şeriatı hâkim kılınabilecektir, vesselam.