Davette Kadının Yeri

Davet Okulu – Cihan Malay / 2022 Ağustos / 117. Sayı

Günümüz toplumunda bazı ameller gündeme geldiğinde sanki bu amellerin sadece erkeklere mahsus yapılması gereken ameller olarak algılanması hatasına düşülmektedir. İslam’a davette de bu hataya düşülmektedir.

İslam’a davet konusu gündem edildiğinde de her nedense davetin sadece erkeklerin yapacağı bir amel olduğu sözlere ve davranışlara şahit olmaktayız. Rabbimiz bu yanlış algımızı düzeltmemiz gerektiğini Kur’an’da şöyle belirtmektedir: “Mümin erkekler ve mümin kadınlar birbirlerinin velisidirler. İyiliği emreder, kötülükten alıkoyarlar. Namazı dosdoğru kılarlar, zekâtı verirler, Allah’a ve Rasûlü’ne itaat ederler. İşte Allah’ın kendilerine rahmet edeceği bunlardır. Şüphesiz, Allah, üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Tevbe, 71)

Ayet-i kerime açık bir şekilde İslam davetini özetleyen “iyiliği emretmek ve kötülükten alıkoymak” sorumluluğunu hem erkek hem de kadın için geçerli olduğunu bildirmektedir. Böyle kimselerin Allah’ın rahmet ettiği kimselerden olduğu da belirtilmektedir. Allah’ın rahmet ettiği sınıftan olmak, iyiliği emreden ve kötülükten sakındıran mümin erkeklere mahsus olmayıp mümin kadınları da içerisine alan bir durumdur. Değerli hanım kardeşim! Bu rahmete nail olmak istemez misin? Hem kim istemez ki böyle bir şeyi. Allah’ın rahmetine ulaştıracak olan Allah’ın dinine davetin senin de boynunun borcu olduğunu asla unutma.

Kur’an; iman, ibadet, ahlâk, helâl ve haram gibi dinî her konuda kadın ve erkeği birlikte muhatap almıştır. Kur’an’daki “ey insanlar”, “ey müminler” gibi genel hitaplara kadınlar da dâhildir… 

İbadet, iyilik ve erdem sahibi olmak, bunlar sayesinde kulluk imtihanını kazanmak, yüksek manevî dereceler ve ödüller elde etmek ve kâmil insan olmak açısından kadınlar ile erkekler arasında fark yoktur. Kadınlar da erkekler de iyi insan, iyi Müslüman olma fırsat eşitliğine sahiptirler.

Müslüman bir hanım, hayra anahtar, şerre kilittir. Bu nedenle etrafındaki insanlara emr-i bi’l-maruf ve nehy-i ani’l-münker yapmaktan geri durmaz. Onları her daim hayra, iyiliğe ve Allah’ın razı olacağı işleri işlemeye sevk eder. 

“Bir iyiliğe öncülük eden kimseye o iyiliği yapanın ecri gibi sevap vardır.”; “İnsanları doğru yola çağıran kimseye, kendisine uyanların sevabı gibi sevap verilir. Ona uyanların sevaplarından da hiçbir şey eksilmez. Başkalarını sapıklığa çağıran kimseye de kendisine uyanların günahı gibi günah verilir. Ona uyanların günahlarından da hiçbir şey eksilmez.” 

Biz bu ve buna benzer her hadis veya ayeti erkeklere okur, onlara öğütler ve amel etmeleri için teşvikte bulunuruz. Halbuki bu ayet ve hadisleri hayatlarına yazmış, iliklerine kadar bu işi benimsemiş Müslüman kadınları gözlerimiz görmez, kalplerimiz bu anlamdaki faziletlerini takdir etmez olmuştur. Çünkü bize göre davet erkeğin işidir. Eğer Müslüman kadın davet organizasyonun içinde ise bunu kocasına, babasına, abisine borçludur; haliyle ortaya çıkan teşekkür ve fazilette onlara aitmiş gibi görünür. Hatta bazı yerler Müslüman kadının davet çalışmasını bir oyalanma ve fitne unsuru dahi görmektedir Allah muhafaza…

Sokağımızda ve mahallemizde ağızlarından çıkan her hayırlı söze muhtaç kız çocuğu ve kadınlar için hidayet meşalesi olma adına zayıf bedenlerini yoran, yorgun zihinlerine yeni yükler alan kadınlarımızın öz verili çalışmalarını görmezden gelmek, “ne yapıyorsunuz” ki demek, “başarabileceğiniz meçhul” demek herhalde takdir edersiniz ki hikmetsizliğin ve insafsızlığın bir ürünüdür. Çünkü bugün hali hazırda bir erkek kadar bu davayı önemsemiş ve bir o kadar bu yolda kendilerini feda etmişlerdir. Buna şahit olmak çokta zor değil. 

Dün kendini en iyi manken vasfında görmek isteyen nice kız çocuklarının bugün tesettüre bürünme, saliha bir kadın olma, ilim öğrenme, İslam davetinde bulunma, kendini dünyaya değil Allah’a adamış bir erkek ile evlenme şuuruna ermelerine sen veya ben değil de Müslüman davetçi kadınlar vesile olmuştur.

Dün kendisine İslam’dan bahsedildiğinde korkan, bu yüce dini çağdışılıkla itham eden, nefret edilmesi gereken birileri varsa o da yobaz Müslüman ailelerdir diye kandırılan nice kız kardeşimin bugün İslam denildiğinde canlar feda olsun diyecek bir şuura ulaşmasına vesile olan yine Müslüman Davetçi Kadınlardır…

Ümmetin acilen davette erkeklerle bir yarış içerisinde olan değil bu yolda onlara destek olan ve Allah’ın kadına çizdiği sınırları aşmayan dava kadınlarına ihtiyacı vardır. Bu eksikliğin ümmet içerisinde bıraktığı boşluk sebebiyle oluşan ve başka hiçbir şeyle doldurulmayan bu gedik, bir an önce kapanmalıdır…

Davet sorumluluğunun sadece erkeklerin üzerinde olduğunu düşünmek, topal bir insanı sağlam bir insanla bir tutmak gibidir. Bu, yolda yürürken erkeği yavaşlatır. Bazı şeyler eksik kalır. Bazen de yoluna devam etmesine engel olabilir. Bu sorumluluk sadece bu ümmetin erkeklerinin değildir. Kadınlar da bu sahada üzerlerine düşenleri hakkıyla yapmakla en az erkekler kadar mükelleftir…

Kadınlar geleceğin davetçilerini yetiştirme, onlara bu yolun önemi ve zorluklarını anlatma, bu yolda onlara sabır ve sebat telkin etme göreviyle görevlidirler.

İslam davetinin ilk dönemlerinden itibaren erkekler gibi kadınlar da zorluklara ve sıkıntılara beraberce göğüs germişlerdir… Kadınlar da diğer müminler gibi tam bir adanmışlık ruhu içerisinde İslam’a bağlanmışlardı. Bu uğurda mal ve canlarını vermeye hazır idiler… Sahabe kadınları, dünya karşılığında ahireti tercih eden, böylece sonsuz güzelliklere talip olan kimselerdi. Nitekim İslam’ın ilk şehidinin Ammar b. Yasir’in annesi Sümeyye olması manidar değil mi?… Baskı ve işkencenin artması üzerine Habeşistan’a yapılan hicrette müminler arasında kadınlar da vardı. Yine Medine’ye hicrete karar verilince inanan kadınlar evlerini, barklarını ve çok sevdikleri yakınlarını Mekke’de bırakıp oraya göçmüşlerdir. 

Kadının İslam davetine dahil olması yolunda evli ise kocası, değilse davetin kadın yönünün olduğuna hakkıyla inanmış kimselerin desteğine ihtiyacı vardır.

Evli erkeklere bu konuda şu hatırlatmalarda bulunmak isterim: “Evli bir erkeğin sorumlulukları, sadece ailenin geçimini sağlamakla sınırlı değildir. Aile fertlerine doğru yolu göstermek, kendisini ıslah etme yönündeki gayretini hanımı için de sürdürmek, eğitim ve terbiyelerine yardımcı olmak, onlara iyiliği emretmek, ahlâkî yönden sapmalarına engel olmak vs. erkeğin önemli vazifelerindendir.”

Şu sözler de hanımlar için, “Ey Müslüman bacım! Sen ne mübarek bir hanımsın ki İslam davasını omuzlarında taşıyan bir eşle evlenmişsin. Önce bunun için Rabbine bol bol hamd et. Çünkü senin eşin dünyadaki evini inşa etmiş, o yuvanın içinde seni koruyup kollarken asıl yurdumuz olan ahiretteki evinizi de yaptığı İslami davet ve tebliğ çalışmalarıyla en güzel şekilde inşa ediyor. 

Eşinin bu yolda gayretini artıracak konuşmalar yap, ona dua et… Eğer eşine bu yolu kolaylaştırır, onun çalışmalarına yardımcı olursan, zorluklarına sabredersen aynı mükâfatı sen de alırsın unutma. 

Senin davet sahasındaki ilk görevin eşine destek olmak, onun Allah yolunda yaptığı amellere engel olmamak, sabretmek…”

Hasan el-Bennâ’nın “Ümmetin yarısını kadınlar oluşturur. Diğer yarısını da kadınlar eğitir.” sözü, kadınların dini meselelerde eğitiminin önemi konusunda bizlere yol göstermektedir.

Şair şöyle demiştir: 

“Kadınlar cahil yetiştirilirse, 

Gençler cehalet ve tembellik sütüyle beslenmişlerdir.”

Müslüman kadın, sahip olduğu dini şuur ile Rabbine, kendine, anne-babasına, eşine, çocuklarına, akrabalarına, komşularına, kardeşlerine, arkadaşlarına ve bütün topluma karşı görevlerini bilir.

“Vücutta bir et parçası vardır, o iyi olursa tüm vücut iyi olur, o kötü olursa tüm vücut kötü olur. Dikkat edin! O kalptir.”

Kadın, bu ümmetin kalbidir. Kalp zayıfladı mı tüm vücut nasıl çöker, nasıl zayıflar, bir süre sonra dayanamaz ve nasıl ölürse; ümmetin kalbi olan kadınları ne zaman Allah’tan ve onun zikrinden, muhabbetinden uzaklaştı, kaçtı ve görmezden geldi işte o zaman ümmet bu hale geldi…

İslam’a davette bulunulması gerektiğine inanmış bir kadına düşen ilk sorumluluk, İslam’ı öğrenmede gayret sarf etmesidir. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem “İlim öğrenmek kadın-erkek her Müslümana farzdır.”buyurarak, kadın-erkek herkesin bu konudaki görevini hatırlatmıştır. Bu hususta güçleri ve zamanları nispetinde kitap okumaları yapmalı, okuduğu kitapları davet ettiği kimselerle paylaşmalı, birebir davette bulunarak davet ettiği kimselerle yakın ilişkide bulunmalı, onların dert ve sıkıntılarına, mutluluk ve üzüntülerine ortak olmalıdır. Ayrıca davet ettiği kimseleri sohbet ve seminer gibi toplu organizasyonlara davet ederek kendi gibi İslam’ı dert edinmiş kimselerle buluşturmaya özen göstermelidir.

Müslüman kadın davetçinin öğrenimden sonraki ikinci sorumluluğu, öğrendiklerini yaşaması yanında önce en yakınlarından anne-baba, akraba ve komşularından başlamak üzere davet çemberini genişletmeli, sokağına ve mahallesine İslam davetini taşımalıdır. Yaşadığı şehre ve ülkesinin her yanına İslam davetini duyurmanın derdini kuşanmalıdır. Zamanla yayılan bu daveti bulunduğu ülkenin sınırlarını da aşan büyük bir ufukla sürdürmelidir.

Çocuklarını İslam üzere yetiştirmelisin. Ancak şeytan seni aldatmasın. “Ben eşim ve çocuklarımla ilgileniyorum. Ancak onlara yetiyorum” deyip akraba ve komşularına gücün yettiğince davet yapmayı ihmal etme… Yakın akraba ve komşularının hanımlarına da gücün yettiği kadar İslam’ı anlat. İslami ilimlerde kadınların bilmesi gereken ilimlerle alakalı ders grupları oluştur. Kendini bu ilimlerde geliştir. Ziyaretleri ihmal etme…”

Müslüman nesillerin içinde bulunduğu halden ki bu konuda şeytan ve onun uşaklarının en çok uğraştığı kimseler olan kadınları ve genç kızları İslam’ın güzellikleriyle buluşturabilmek için Müslüman kadın davetçinin dertli olması gerekir. Bu durum asla göz ardı edilmemesi gereken bir hakikattir.

Değerli davetçi hanım kardeşim!

İslam’a davette hiç değişmeyen bir hakikat olan zorlukların kendisine uğrayacağını, davet yolunun sıkıntılarla kuşanmış bir yol olduğunu hiçbir zaman aklından çıkarmamalısın. Davet gibi güzel bir yolun sonucunu hemen göremesen de davetten asla vazgeçmemelisin. Hem sırf sonuç görmek için davet yapılamamalıdır. Daveti yapmak görevin, bu yolda olman görevin, bu yolda ölmen görevindir. Sonucu görüp görmemek senin davetin açısından hiçbir eksiklik değildir.

Dinde öncülük, önderlik yapmak, doğru yolu göstermek, davet yapmak, iyiliği emretmek kötülükten sakındırmak yalnızca gerçek müminlerin yapacağı bir görevdir. Bu mübarek görevi yapmamızın önüne çıkan engeller aynı zamanda müminlik derecemizin önündeki engellerdir.

Değerli davetçi hanım kardeşim! 

Rabbim güzel iş yapanlara müjde veriyor ki davet bu dünya hayatında mümin erkek ve kadının yapacağı en güzel işlerden biridir: “Erkek olsun kadın olsun, kim inanmış bir insan olarak dünya ve âhirete yararlı işler yaparsa kesinlikle ona güzel bir hayat yaşatacağız ve böylelerinin ecirlerini de muhakkak surette yapmış olduklarının daha güzeliyle vereceğiz.” (Nahl, 97)

Bir de şunu unutma değerli hanım davetçi kardeşim! Allah senin davetini ve davetinde gösterdiğin gayretini görmekte. Eğer olur da davet ettiğin kimseler senin davetini kabul etmez, senden yüz çevirirlerse, sen de bu durumda üzüntüye kapılma. Rabbin senin çabanın karşılığını muhakkak verecektir. Bak Rabbin ne müjde vermekte: “Rableri onların dualarına şöyle karşılık verir: “Şüphesiz ben, erkek olsun kadın olsun -ki birbirinizden meydana gelmişsinizdir- sizden bir şey yapanın emeğini asla boşa çıkarmam…” (Al-i İmran, 195)