Davet Yolunda İki Sınıf: Sebat Edenler Ve Yolda Dökülenler

Davet Okulu – Cihan Malay / 2022 Temmuz / 116. Sayı

2) Davet Yolunda Dökülenler ve Dökülme Sebepleri

Davet yolunu bir ömür sürdürebilmek ve bu yolda sebat etmenin zorluğu karşısında, davetçilerin bir kısmı daveti terk edebilmektedir. Bu kimseler davetin başında besledikleri samimi duygularını davetlerini sürdürdükleri sırada koruyamamış, davet yolunda karşılaşacakları zorlukları göğüsleyememişlerdir.

Davet yolunda dökülme sebeplerinin bir kısmı davetin zorluklarından kaynaklı, bir kısmı davet edilenlerle ilgili, bir kısmı da -büyük çoğunluğu- davetçinin şahsından kaynaklıdır.

a. Davetin Hakikatlerinden Dökülme Sebepleri

İslam davetini bir ömür görev bilerek daveti sürdürmek, kolay bir iş değildir. Bu yolda meşakkatler, zorluklar ve eziyetler vardır.

Davet yolu uzun ve zor olduğundan, dava adamının bu yolda ilerleyebilmesi için büyük çaba sarf etmesi, insanları Allah yoluna çağırmak için gayret sarf etmesi, bazen de birtakım sıkıntı ve zorlukları göz önüne alması gerekir.

Davetçi, daveti sırasında en yakınları olan ailesi ve akrabalarından gelen baskılara da maruz kalabilir. Davetçinin, daveti sırasında en yakınlarıyla imtihan olması durumu, davetin hakikatlerinden biridir. Davetçi en yakınları dışındakilerden de çeşitli eziyetlere, yalanlama ve eleştirilere maruz kalabilir. Geçmişte yaşayan davetçiler için bu geçerli olduğu gibi günümüz davetçileri için de geçerli bir durumdur.

Diğer bir sebep ise davetçiye diğer davetçilerden veya İslami cemiyetlerden gelen yıkıcı eleştiri ve iftiralardır. Böylelikle davetçiler birbiriyle uğraşır, davetten uzaklaşmaya başlarlar.

Müslümanın davet yolunda tökezlemesine yol açan etkenler arasında İslami bir isim taşımasına rağmen İslami hareketi yıkmayı ve yok etmeyi amaçlayan, eleştirmek ve şüphe uyandırmaktan başka işi gücü olmayan, zararlı hareket ve davranış sahiplerinin baskısı vardır. Her bölgede zaman zaman İslami bir ad taşıyan böylesi hareketler ortaya çıkar. Gençlerin zihinlerini bulandırır, çalışmalarını sabote eder, atmosferlerini zehirler. Bu davaya gönül veren davetçileri bu işten koparıp birbirleriyle uğraştırırlar.

b. Davet Edilenle İlgili Dökülme Sebepleri

Davet sırasında diğer insanlardan gelen yalanlama, davete uzun süre olumlu tepki vermeme, aşağılayıcı ifadeler de davetçiyi olumsuzluğa iterek daveti terk etmeye sebep teşkil edebilir. Böyle durumlarda kendinden önceki davetçilerin başına da böyle durumların geldiğini bilmelidir. “İlk defa böyle bir durum yaşanıyor” şeklinde tavır sergilemesi yanlış olacaktır.

Davetçinin, kendinden önce de davetçilere aynı şekilde davranıldığını ve bu durum gerçek manada daveti dert edinenlere tesirinin olmadığını bilmesi gereklidir.

Muhammed Kutub bu konuda şöyle demektedir: “Umutsuzluk nöbetlerine insanlar arasında en çok maruz kalanlar ve sebata en çok ihtiyacı olanlar, davetçilerdir… Devamlı moral takviyesine ve uzun zaman teşvik edilmeye muhtaçtırlar. 

Davetçilerin kalplerini yiyip bitiren zehir, insanların davetlerinden yüz çevirmeleri ve davetlerinin ihtiva ettiği hakka iman etmeyişleri, aksine çoğu kere davetlerinin ihtiva ettiği hak kadar ona karşı direnmeleri, davetlerinin salahı kadar da ona karşı gelmeleridir. İşte bu vakit davetçiler ümitsizliğe kapılırlar. Ve yollarda dökülüverirler.”

Davetçi, daveti sürdürme yolunda insanların olumlu tepki vermemeleri ya da çok az kişinin daveti sahiplenmesi karşısında ümitsizlikten de sakınmalıdır. Çünkü bu ümitsizlik duygusu, zamanla davetçinin daveti bırakmasına neden olur.

İnsanları İslam’a davet edenin köklü imanının karşısına çıkan hiçbir zorluk, felaket, darlık ve sıkıntı onu sarsamaz. Kendi durumu ne kadar zayıf, beraberindekiler ne kadar az da olsa, İslam’ın karşısındakilerin durumu ne kadar kuvvetli, sayıları da ne kadar çok olursa olsun durum değişmez. Hatta yeryüzünde tek başına kalsa dahi bu durum, imanın gereklerini yerine getirmekten asla vazgeçmez. 

Davetçi, mesajını güzellikle sunmasının karşılığında reddedilme ve kabul görmeme halinde üzülmemeli, karamsarlığa düşmemeli ve davetinin kabulünün ancak Allah’ın dilemesiyle mümkün olduğunu bilmelidir.

“Kuşkusuz sen istediğini hidayete erdiremezsin. Ama Allah dilediğini hidayete erdirir ve hidayete erecek olanları en iyi O bilir.” (Kasas, 56)

Yaptığı davet ile Mekke müşriklerinin ve inkârcıların yalanlamaları karşısında üzülen Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i Rabbimiz tarafından şöyle teselli edilmiştir: “Onların söylediklerinin hakikaten seni üzmekte olduğunu biliyoruz. Aslında onlar, seni yalanlamıyorlar fakat o zalimler açıkça Allah’ın ayetlerini inkâr ediyorlar. Andolsun ki senden önceki peygamberler de yalanlanmıştı. Fakat onlar, yalancılıkla itham edilmelerine ve eziyete uğramalarına rağmen sabrettiler; sonunda yardımımız onlara yetişti. Allah’ın sözlerini değiştirebilecek hiç kimse yoktur. Muhakkak ki peygamberlerin haberlerinden bazıları sana da geldi.” (Enâm, 33-34) 

Bu teselli, İslam’a davet eden her davetçiyi genel olarak içerisine alan bir ayet-i kerimedir. Davetçi böylelikle Rabbinin kendisiyle birlikte olduğunu hatırdan çıkarmadan, daveti sürdürmeye devam etmelidir.

İbrahim aleyhisselam tebliğ etmeye çalıştığı davetten kavminin yüz çevirdiğinden emin olunca, iman tohumunu ayak bastığı her yere saçarak alabildiğine genişliğine sahip yeryüzünde hicrete koyuldu. Sabrı ve aldırış etmeksizin görevini yerine getirmesi sayesinde, peygamberlerin atası ve takva sahiplerinin önderi olmayı, güven duyulan muvahhidlere örnek olmayı hak etmişti.

c. Davetçinin Şahsından Kaynaklı Dökülme Sebepleri

Davetçinin kendisinden kaynaklanan hususlardan biri, davetin zorluklarla süslenmiş bir yol olduğuna kesin bir inançla bağlılığın zayıf olmasıdır. 

Davetçinin şahsından kaynaklanan sebepler arasında en öne çıkan hususlardan diğer biri, davetçinin daveti sırasında dünyevî bir takım nefsi zaaflara tutulmasıdır.

Davetçi dünyaya meylettikçe, davetine olan bağlılığı ve samimiyeti azalır. Bunun neticesinde de daveti ya hiç ürün vermez veya meyvesi çürük çıkar. Bilinmelidir ki dünyanın sefasında zahmet, lezzetlerinde elem ve eziyet vardır. Dünyevi zevkler zehirli bir bal gibidir. Bundan dolayı da davetçinin sürekli kalbini murakabe ve müşahede altında tutması gerekir. 

Davetçinin şahsından kaynaklı bir husus da daveti bazı zamanlarda öncelik olmaktan çıkarıp, ikincil bir husus haline getirmesidir. Bu durumda davete gerekli zaman ayırılmaz ve davete gerekli ehemniyeti gösterilmediği anlaşılır.

Davetçi davasını günlük işlerine göre ayırmaz, aksine yapacağı bütün işlerini davasına göre ayırır ve ayarlar. Eğer yapacağı herhangi bir iş davasına engel oluyorsa, burada yapacağı şey davasını bırakmak veya başka zamana ertelemek değil aksine işini ona göre ayarlamak olmalıdır. Yani davetçi davayı kendine uydurmayacak aksine kendisi davaya uyacaktır. Bu durumda onun dava taşıyıcısı olduğundan söz dahi edilmez. O sadece davada büyük bir engel teşkil eden konumuna düşer. Ki bu hem kendisi için tehlikelidir hem de davası için.

İnsanları İslam’a davet etme hususunda çok ciddi olunmalıdır. Çünkü bu herhangi bir iş değil, ciddiyeti gerektiren ciddi bir iştir. Ve bu iş bütün sevdiklerimizden önce gelmelidir. Ne evlatlarımız, ne eşlerimiz veya yakınlarımız bu iş kadar sevimli, önemli veya değerli değildir.

Davetçinin şahsından kaynaklı bir diğer husus da rızık konusunda yaşadığı endişeleridir. Davete ayırdığı zaman neticesinde rızkından geri kalacağını düşünmesi, birçok davetçide karşılaşılan durumdur.

Günün Müslümanları Allah’tan olduklarını her ne kadar dilleri ile söyleseler de insanları İslam’a davet etmeye çağrıldıkları vakit rızık endişesi, ölüm ve başlarına bir belanın gelebileceği korkusu ile bu davetten uzak dururlar. Bu düşünce ve fiilde onların bu akidevi konuları anlamadıklarını göstermektedir. Bu yüzden Müslümanlara öncelikle bu üç konu hâkim olması zorunludur.

Davetçinin daveti ile kendisine liderlik, makam vs. verilmesini beklemesi ve bu isteğinin yerine gelmediğini görünce de daveti terk ettiği durumlarla da karşılaşılmaktadır. Kişinin kendini ön plana çıkararak, insanların İslam davetine değil de kendisine yönelmesi için gayrette bulunması, birçok davetçinin ayağının kaymasına ve davet yolunda dökülmesine sebep olmuştur ve olmaya da devam etmektedir.

Bu durumun bazı göstergeleri şunlardır: “Yanlış olduğunu bildiği halde görüşünde ısrar etmek, diğer davetçilere karşı ve davetlerine karşı önyargılı olmak, davetten çok kendisini ön plana çıkarmak, yaptıklarını çokça zikrederek yapılana değil de yapana dikkat kesilmesini sağlamak.”

Bu durumdaki bir kimsenin önce kendisine çeki düzen vererek ihlasa sarılması gerekir. Bu kimseye, daha önce bu yanlışa düşen kimselerin ibretlik durumlarından da bahsedilmelidir. Etrafındakilerin de böyle durumdaki bir kimseyi, içine düştüğü hataya daha da fazla düşürmeden bu hatasını güzellikle düzeltmesi ve hatasından dönmesine yardımcı olması gerekir. Böyle bir kimsenin kendisinde olmayan veya kendisinde az olduğu halde çok varmış gibi sıfatlarla övülmesi, düştüğü yanlışta yalnız kalmasınaneden olur.

Davetçilerin davet yolunda dökülme sebeplerinden biri de davet sırasında orta bir tavır sergilememesi, gücünün üstünde bir gayret gösterme yolunda dökülmesidir. 

Bunlar, uzun bir çölü bir saatte kat etmeyi isteyen ve amacına varmadan yolun başlangıcında tükenen kişi gibidirler.

Dine davette peygamberî yöntemin aşamalarını, bu aşamalar esnasında karşılaşılacak zorlukları, davet yolunda gösterilmesi gereken sabır, tahammül ve tevekkülün önemini öğrenmemiş veya öğretilmemiş(!), gerekli ameli ve ahlaki terbiyeden geçmemiş veya geçirilmemiş(!) pek çok davetçi kardeşimiz daha önce belirlenen hedeflerin hemen gerçekleşmesini ve bir an önce sonuç alınmasını beklerler.