Muhteşem Gökyüzü

Yeryüzü Ayetleri – Cihan Malay / 2023 Ekim / 131. Sayı

İnsan şu uçsuz bucaksız yeryüzüne baktığında, onu yaratan bir yaratıcısı olduğunu ve bu yaratıcının da her şeyin düzen içerisinde birbiriyle uyumlu olmasını sağladığını görebilmektedir. Kur’ân-ı Kerim’in birçok ayet-i kerimede bu durumu dile getirirken çokça bahsettiği delil ise gökyüzüdür.

Gökyüzü, kabaca kişinin açık alanda yukarı baktığında gördüğü, tüm gök cisimlerini çevrelediği gözlemlenen boşluk olarak nitelendirilebilir.

Gökyüzüyle alakalı bir başka kavram da uzaydır. Madde ve enerjiden meydana gelen, dünya ve diğer bütün gök cisimlerinin de içinde yer aldığı sonsuz olarak kabul edilen boşluğa uzay denir. Uzayda gök cisimleri henüz bilimin tam olarak açıklayamadığı düzenli ve uyumlu sistemler oluştururlar. Uzayda sayısı ve özellikleri tam olarak bilinmeyen milyarlarca gök cismi bulunmaktadır. Bu gök sistemlerine galaksi denir. Uzayda yaklaşık 100 milyar galaksi olduğu tahmin edilmektedir. Güneş sisteminin de içinde olduğu Samanyolu galaksisi yaklaşık 200 milyar yıldızdan oluşur.

Güneş çevresinde dolanan ve bir yörüngeye sahip olan, kendi kütle çekimi kuvveti nedeniyle küresel yapı oluşturabilecek kütleye sahip bulunan gezegenler vardır. Güneş sisteminde sekiz gezegen bulunmaktadır. Bunlar Güneş’e olan uzaklık sırasına göre Merkür, Venüs, Dünya, Mars, Jüpiter, Satürn, Uranüs ve Neptün’dür.[1]

Kâinat o kadar büyüktür ki onu rakamla ifade etmemiz bir bakıma mümkün değildir. Işık saniyede 300.000 km hızla yol almaktadır. Buna rağmen henüz ışığı dünyamıza ulaşmayan yıldızlar vardır.[2]

Gökyüzü, sahip olduğu muhtelif unsurlarla insanları her daim kendine çekmeyi başarmıştır. Devasa büyüklükteki evrene kıyasla küçücük sayılabilecek bir gezegende yaşayan insanoğlunun gökyüzüne baktığında gördüğü manzara karşısında hayranlık duymaması da neredeyse çok zor görünmektedir.[3]

“Kuşkusuz, göklerin ve yerin o muhteşem yaratılışında… aklını kullanan bir toplum için, Allah’ın varlığını, birliğini, sonsuz ilmini, kudretini, adâletini, merhametini… gözler önüne seren nice ibretler, mucizeler ve ayetler vardır.” (Bakara, 164)[4]

Bu ayette kullanılan, duyu organlarını ve duyguları uyarma yöntemi, gözü ve kalbi, şu kâinatın acayipliklerine, şaşırtıcı niteliklerine açmaya elverişlidir. O acayiplikler ki, onlarla uzun süre bir arada oluşumuzun getirdiği ülfet ve kanıksama duygusu, taşıdıkları orijinallikleri, olağanüstülükleri, kalbe ve duyu organlarına dönük mesajlarını fark etmez olmamıza yol açmakta, onları normal şeyler saymamıza sebep olmaktadır. Oysa okuduğumuz ayet, bu evreni, bizleri onu ilk kez görüyormuşuz gibi açık bir göz, keskin duyu organları ve diri bir kalp ile gözlemeye çağırıyor…

Şu gökler ile yer… Şu korkunç mesafeler, iri gezegenler, büyüleyici ufuklar ve meçhul alemler. Uzay denen şu baş döndürücü boşluk içinde bu gezegenlerin hareketleri ve dönüşleri sırasında beliren şu duyarlı uyum… İnsana şöyle bir göz kırpıp sonra kaybolarak bilinmezliğin koynuna giren şu bin bir sırlar… Şu gökler, şu yer… Hatta insan bunların uzaklıkları, hacimleri ve bin bir gizli sırları hakkında hiçbir şey bilmese bile ne müthiş! Yüce Allah bu sırların bazılarını, ancak insanların idraki gelişince ve bilimsel araştırmalar yeterli düzeye varınca kullarına açmaktadır.[5]

Kur’an-ıKerim’de “O, göklerin ve yerin eşsiz-örneksiz yaratıcısıdır…” (Bakara, 117; En’am, 101); “Gökleri görebileceğiniz bir direk olmaksızın yükselten… güneşi ve ayı emrine boyun eğdiren Allah’tır…” (Ra’d, 2) buyurulması, yaratmada hiçbir şeye ihtiyaç duymayan yüce Allah’ın kudretini, gökleri ve yeri yaratması üzerinden göstermektedir.

Yarattığını en güzel şekilde yaratan el-Cemil ve yarattığına en güzel şekli veren el-Musavvir olan Rabbimiz, bizleri çıplak gözle görebildiğimiz yarattıklarının en ihtişamlısı olan gökyüzü üzerinde tefekküre davet etmektedir:

“Göğün nasıl yükseltildiğine… bakmazlar mı?” (Ğâşiye, 18)

“Yedi (kat) göğü birbiriyle tam bir uygunluk içinde yaratan O’dur. Rahmân’ın yaratışında hiçbir uyumsuzluk göremezsin. Gözünü çevir de bir bak, bir bozukluk görebiliyor musun?

Sonra gözünü tekrar tekrar çevir de bak; (kusur arayan) göz aradığını bulamadan bitkin olarak sana dönecektir.” (Mülk, 3-4)

Katade rahimehullah Mülk Sûresi’nin yukarıda verilen iki ayetini açıklarken şöyle demiştir: “Yüce Allah’ın yarattıklarında bir düzensizlik, bir uyumsuzluk bulamazsın. Dönüp dönüp baksan da gözlerin bu yönde herhangi bir kusur bulamadan yorgun, bitkin ve acz içinde geri sana dönecektir.”[6]

Yeryüzünde hiç kimse için kapalı olmayan ve inkarı da mümkün olunmayan, Kur’an’ın ifadesiyle “korunmuş bir tavan” (Enbiya, 32) yaptığı gökyüzü üzerimizde durmaktadır.

Bütün ihtişamıyla yerinde durduğu ve bize ihtişamını sergilediği halde biz her gün gördüğümüz şu muazzam gökyüzü üzerinde hiç tefekkür etmeden şu ayetlerin muhatapları olarak geçip gitmekteyiz: “Göklerde ve yerde nice deliller vardır ki onlar bu delillerden yüz çevirerek geçip giderler.” (Yusuf, 105); “…Onlar ise, gökyüzünün işaretlerine sırt çevirmektedirler.” (Enbiya, 32) Bu ayet-i kerimeler, üzerinde tefekkür edildiği taktirde şu muhteşem gökyüzünün insana neler anlatacağını haber veriyor.

Şu zayıf, sınırlı imkanlara ve algılamaya sahip olan şu insanoğlu bir gökyüzüne bakarak ondaki kusursuzluğu görse ve üzerinde tefekkür etse, inkarı mümkün olmayan bir hakikat olarak görecektir ki bunu bir yüce güç en güzel şekilde yaratmıştır. “Gökleri ve yeri yaratan Allah hakkında bir şüphe mi var?…” (İbrahim, 10)

Akılsız bir varlık olan ve dışarıdan bir düzenleyici kontrol mekanizmasına ihtiyaç duyan gökyüzünü, yaratmakla kendi haline terk etmemiş ve her daim kontrol etmektedir. Buna da Allah’tan başka hiçbir kimsenin gücünün yetmeyeceği de malumdur.

Gerçek şu ki Allah, koyduğu düzenden sapmamaları için gökleri ve yeri tutmaktadır. Şayet sapacak olsalar artık O’ndan başka hiç kimse onları tutamaz. Şüphesiz O halîmdir, çok bağışlayıcıdır.” (Fâtır, 41)

Onlar, göklerin ve yerin nasıl muhteşem bir hükümranlık altında idare edildiğini görmüyorlar mı? Allah’ın yarattığı bunlarca varlığa hiç ibret nazarıyla bakmıyorlar mı?…” (A’raf, 185)[7]

Gökyüzünün Rengi Neden Mavi Görülür?

Güneş ışığı beyazdır fakat içinde birçok farklı rengi barındırır. 

Gökyüzünün mavi görünmesi, Güneş’ten gelen farklı renklerdeki (dalga boylarındaki) ışığın farklı oranlarda saçılmasının sonucudur. Güneş gökyüzünde yükseldiği zamanlarda Güneş’ten gelen kısa dalga boylu mavi ışık daha uzun dalga boylu renklere göre çok daha fazla saçılarak her yöne dağılır ve bu durum gökyüzünün mavi görünmesine sebep olur.

Güneş’in doğuşu ve batışı gibi ufka çok yakın olduğu zamanlardaysa farklı bir durum ortaya çıkar. Güneş ufka yakın olduğunda, güneş ışınları atmosferde çok daha fazla yol kat ederler. Bu yol boyunca kısa dalga boyuna sahip mavi ışık çok fazla soğurulma ve saçılmaya uğrar ve sonuç olarak uzun dalga boyuna sahip kırmızı diğer renklere göre gözümüze daha fazla miktarda ulaşır.[8]


[1]. Adem Yerinde- Rıdvan Durak, Kur’ân Dili ile Bilim Dilinin Kesişme Noktasında Gökyüzüne Dair Âyetlerin Yorumu, Universal Journal of Theology, 7/2 (2022), s.140.

[2]. Furkan Şahin, Yeryüzünün ve Göklerin Yaratılmasıyla İlgili Âyetlerin Modern İlmî Veriler Işığında Yorumlanması, Ankara Üniversitesi SBE, s.83. Ankara-2006.

[3]. Ertuğrul Döner, Allah, Gökyüzü ve Somut İlişkisi: Mâide Sûresi 112-115. Âyetleri Örneklemi, Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 30. Yıl Özel Sayısı (Eylül 2022), s.205.

[4]. Mahmut Kısa meali.

[5]. Seyyid Kutub, Fizilali’l-Kur’an, Dünya Yayıncılık, c.1, s.233.

[6]. Suyûtî, Durru’l-Mensur, Ocak Yayıncılık, c.14, s.554.

[7]. Ömer Çelik meali.

[8]. Prof. Dr. Berahitdin Albayrak-Engin Bahar, Gökyüzü Neden Mavidir?, https://bilimgenc.tubitak.gov.tr/makale/gokyuzu-neden-mavidir Erişim Tarihi:14.09.2023.