Gündem-Analiz – Muhammed Eyüp / 2025 Eylül / 154. Sayı
“Şüphesiz Allah, ağaç altında sana biat ederlerken o mü’minlerden razı olmuştur. Gönüllerinde olanı bilmiş, onlara huzur, güven duygusu vermiş ve onlara yakın bir fetih ve elde edecekleri birçok ganimetler nasip etmiştir. Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. Allah size, elde edeceğiniz birçok ganimetler vadetmiştir. Şimdilik bunu size hemen vermiş ve insanların ellerini sizden çekmiştir. (Allah böyle yapmıştır) ki, bunlar mü’minler için bir delil olsun, sizi de doğru bir yola iletsin. Henüz elde edemediğiniz, fakat Allah’ın kuşattığı başka (kazançlar) da vardır. Allah her şeye hakkıyla gücü yetendir. Kafirler sizinle savaşsalardı arkalarını dönüp kaçarlar, sonra da ne bir dost ne de bir yardımcı bulabilirlerdi. Allah’ın öteden beri cari olan kanunu budur. Allah’ın kanununda asla bir değişiklik bulamazsın.”(Fetih, 18-23)
Çağımızda Allah azze ve celle’nin düşmanı ve şeytanın iş birlikçileri olan küfür ordularına karşı süregelen cihadın en hikmetli noktalarından biri de Allah azze ve celle’nin kelamının ne kadar canlı olduğunu bizlere göstermesidir. Allah’ın ayetleri adeta bugün nüzul oluyor gibi canlıdır ve Müslümanların meselelerine doğrudan hitap etmektedir.
Bu minvalde Fetih Sûresi’ni okuyan ve Müslümanların günümüzdeki vakıasına dair bilgi sahibi olan bir Müslüman, bu ayetlerle günümüz arasında ibret verici bağlantılar olduğunu fark edecektir. Zira Allah’ın ayetleri -haşa- belirli bir zaman aralığında geçerli olan ve hükmü nihayete eren ayetler değildir. Bu ayetler sonsuza dek Müslümanlara yol gösterecektir.
Yukarıdaki ayetlerde de yer aldığı gibi, Allah azze ve celle insanlar üzerinde değişmeyen kanunlar var etmiştir. Bu kanunlara “Sünnetullah” da denmektedir. Allah azze ve celle Kur’an-ı Kerim’de Sünnetullahtan olan birçok hususu zikretmekte, Müslümanlara uyarılarda bulunmaktadır. Fetih Sûresi’ndeki bu ayetlerde de Allah’ın kanunlarından olan bir kanundan bahsedilmektedir:
“Kafirler sizinle savaşsalardı arkalarını dönüp kaçarlar, sonra da ne bir dost ne de bir yardımcı bulabilirlerdi. Allah’ın öteden beri cari olan kanunu budur. Allah’ın kanununda asla bir değişiklik bulamazsın.”
İşte Allah azze ve celle’nin bu kanununun içerisinde bulunduğumuz 21’inci yüzyılda da cari olduğu, Afganistan’da elde edilen büyük zaferle bir kez daha gözler önüne serilmiştir.
Başını ABD’nin çektiği küresel küfür orduları, Müslümanları kuşatıp yok edecekleri zannıyla 2001 yılında Afganistan’ı işgale başladıklarında, tüm dünya “Taliban’ın sonunun geldiğinden” bahsediyordu. Onlara göre Afganistan’daki İslami düzen yok edilecek ve tarih sayfalarına karışacaktı. Afganistan’da demokratik bir küfür devleti kurulacaktı. Bu devlet Amerikan düzeninin arka bahçesi olacaktı. Yer altı kaynakları sömürülecek, topraklarında uyuşturucu yetiştirilecek, çocukları Amerikan düzenine köle yapılacak, kadınlarının peçeleri çıkarılacak, erkekleri köle haline gelecekti. Bütün Afgan halkı Amerikan düzeni önünde diz çöküp küfre rıza gösterecekti. Kafirler bunları planlarken Allah azze ve celle’nin ise başka bir planı vardı.
“Hani kâfirler seni hapsetmek veya öldürmek ya da (Mekke’den) çıkarmak için tuzak kuruyorlardı. Onlar tuzak kuruyorlardı, Allah da tuzak kuruyordu. Allah tuzak kuranların en hayırlısıdır.” (Enfal, 30)
Öyle ki bu dönemde Müslümanlardan bir kısmı dahi ABD ve müttefikleriyle karşı karşıya gelmek istemiyor, onların gücünden çekiniyor, savaşın daha ileri bir zamanda yaşanmasını murat ediyordu.
“Hani Allah size iki taifeden birinin sizin olacağını vadediyordu. Siz de güçsüz olanın sizin olmasını istiyordunuz. Oysa Allah sözleriyle hakkı meydana çıkarmak ve kâfirlerin ardını kesmek istiyordu. Bu, mücrimler hoşlanmasa da Allah’ın hakkı ortaya çıkarması ve batılı ortadan kaldırması içindi.” (Enfal, 7-8)
Ancak Allah azze ve celle, tıpkı Bedir Gazvesi öncesinde olduğu gibi, yaşanacak bu savaşla hakkı ortaya koymayı, kafirlerin ardını kesmeyi ve batılı ortadan kaldırmayı dilemişti. Bu sebeple ABD ve diğer Haçlı müttefiklerini Müslümanların ayaklarına kadar getirdi. Öyle ki Haçlı kafirler hayal dahi edemeyecekleri kadar büyük bir hezimeti mücahidler eliyle yaşasınlar.
Elbette mücahidlerin bu zaferi, Allah azze ve celle’ye olan sarsılmaz iman ve teslimiyetleri sayesinde mümkün olabildi. Mü’minlerin Emiri Molla Muhammed Ömer Mücahid, Amerikan işgalinin başlangıcında, destanlaşan şu sözleri söylemişti:
“Ben iki vaadi nazar-ı itibara alıyorum. Biri Allah’ın vaadi, diğeri ise Bush’un vaadi. Allah’ın vaadi, onun arzının geniş olduğudur. Allah yolunda bir sefere çıkarsanız, yeryüzünde herhangi bir yerde ikamet edebilirsiniz ve korunursunuz. Bush’un vaadi ise, yeryüzünde saklanabileceğiniz, onun sizi bulamayacağı herhangi bir yer olmadığıdır. Bu iki vaatten hangisinin gerçekleşeceğini göreceğiz.
Allahu Teâlâ, müminlere ve Müslümanlara yardım eder. Allah, kafirlerden asla razı olmayacağını söylüyor. Dünyevi anlamda Amerika çok güçlü. Fakat bundan iki hatta üç kat daha güçlü olsa bile, bizi yenebilecek kadar güçlü olamaz. Allah bizimle olursa kimsenin bize zarar veremeyeceğinden eminiz.
Lütfen bunu not edin. Allahu Teâlâ’ya dayanmaktan daha fazla yapabileceğimiz bir şey yok. Eğer bir insan gerçekten Allah’a dayanırsa, Allah’ın ona yardım edeceği, ona rahmet edeceği ve onun başarıya ulaşacağı kesindir.
Afganistan’daki durum daha büyük bir gayeye ilişkin, bu da Amerika’nın yok edilmesi.
Plan devam ediyor ve inşallah uygulanacak. Ancak bu, insanların irade ve idrakinin çok ötesinde olan büyük bir vazife. Eğer Allah’ın yardımı bizimle olursa, çok kısa bir zaman dilimi içerisinde gerçekleşecek. Bu öngörüyü aklınızda tutun.”
Nihayetinde, 20 yıl devam eden büyük cihadın ve fedakarlıkların ardından, Allah azze ve celle Afganistan’daki ensar ve muhacir mücahidlere zafer verdi. 15 Ağustos 2021 günü küfür orduları Afganistan’da ağır bir hezimete uğradı. 20 yıl boyunca ağır maddi ve insani kayıplar yaşadıktan sonra, hiçbir şey elde edememiş şekilde Afganistan’dan çekilmek zorunda kaldılar.
“Allah, o kafirleri hiçbir başarıya erememiş bir halde, öfkeleriyle geri çevirdi. Allah savaşta mü’minlere yetti. Allah güçlüdür, mutlak galiptir.” (Ahzab, 25)
Molla Muhammed Ömer’in 2001 yılındaki açıklamaları ise bir bir gerçekleşti. O Allah azze ve celle’ye dayanıp güvendiği için Allah da onu sözünde sadık çıkardı. ABD, yıllarca kendisini öldürmek için arayışa devam etse ve bu iş için bir servet harcasa da Molla Ömer’i bulamadı. Tıpkı “Allah yolunda bir sefere çıkarsanız, yeryüzünde herhangi bir yerde ikamet edebilirsiniz ve korunursunuz. Bush’un vaadi ise, yeryüzünde saklanabileceğiniz, onun sizi bulamayacağı herhangi bir yer olmadığıdır. Bu iki vaatten hangisinin gerçekleşeceğini göreceğiz.” şeklinde ifade ettiği gibi… Molla Ömer, hastalık sebebiyle vefat edeceği 2013 yılına kadar Afganistan içerisinde kalmayı ve bu mübarek cihadı yönetmeyi sürdürdü.
“Saçı-başı dağınık, toz toprak içinde ve kapılardan geri çevrilen nice insan vardır ki Allah adına yemin etse Allah onun yeminini yerine getirir.”[1]
Bu zafer imanın, takvanın, sebatın, adanmışlığın, fedakarlığın, direncin zaferiydi. Bu zafer, umutsuzluk içerisinde bocalayıp duran Müslümanlara, cihadın tek yol olduğunu bir kez daha gösteren zaferdi. Bu zafer Müslümanların kalplerini ferahlatan, kafirlerin kalplerine korku salan, gücü ve izzeti kafirlerin yanında arayan zavallıların uykularını kaçıran bir zaferdi.
Allah azze ve celle, İslam tarihinin en müstesna zaferlerinden biri olan bu zafere şahit olma bahtiyarlığını bizlere nasip etti. Bunun için Allah’a ne kadar şükredersek şükredelim az gelecektir.
Bu zafer, asrın en büyük tağutu ve en büyük küfür gücü olan ABD’yi dizleri üzerine çökertmiş, zelil düşürmüş ve mağlup bir şekilde çekilmeye zorlamıştır. ABD, hezimetini gizlemek için “medya” adı verilen sihirbazını devreye sokarak bu hezimeti gizlemeye çalışmıştır. Bugün yerli ve yabancı birçok sihirbazın, Amerikan hezimetini ve kendilerinin bu işgalde oynadıkları rolü örtbas etmeye çalıştıklarına şahit oluyoruz. Ancak mücahidler Afganistan’da kanlarıyla dünyayı o denli aydınlattılar ki, bu zaferin nurunu karartmaya hiçbir sihirbazın gücü yetmez.
Dünya Müslümanlarının bu zaferden alması gereken en büyük ibret, imana ve cihada sıkı sıkıya sarılmak, gücü ve izzeti kafirlerin yanında aramamaktır. İşte, İslam beldeleri üzerinde bir korku imparatorluğu kurmaya çalışan Amerika yavaş yavaş tarihin çöplüğündeki yerini almaktadır. İslam ise her zaman olduğu kadar canlı ve muzafferdir.
Kafirler hoşlanmasalar da…
[1]. Sahih-i Müslim










