Kapak Dosya – Ümit Şit / 2025 Ekim / 155. Sayı
Her zaman söylediğimiz gibi insan, sosyal bir varlıktır. Köşeye çekilmesi, insanlardan uzak bir hayat sürmesi, dış etkenlerden gelen tehlikelere karşı tek başına mücadele etmesi çok zordur. Genellikle böyle bir hayat sürenlerin öncesi derin bir travmaya sahip olduğunu ya da sonrası psikolojik bir rahatsızlığa sahip olduğunu gözlemekteyiz.
Dünya hayatı, cennete ulaşmamız adına bir basamak, bir sıçrayış tahtası, doruğa ulaşma adına uzun ve engebeli bir tırmanış, final çizgisini geçmek için koşulan bir maraton olduğunu her bilinçli Müslüman kabul etmektedir. Bu zorlu koşullar ile donatılmış imtihan sahasında birlik ve beraberlik içinde olarak mücadele etmek imtihanımızın ağırlığını hafifletir. İşte bu birlik ve beraberliğin kısa adı ailedir.
Aile olmak iblisin ve ordularının tehdit alanına girmektir. Hele bir de bilinçli Müslüman bir aile isen direkt hedeftesin. İblis ordularını senin ve ailenin üzerine hücum ettirir. Öyle ki eşinle neden aranız bozulduğunu soran birine söyleyeceğin cevap önce seni utandırır. Bir çocuğun bile bir çocuk ile arasını bozmayacağı şeyler senin eşin ile aranı bozan ateşin fitili olabilmektedir.
Peki bu neden ileri gelmektedir? Çünkü sen Allah’a kul olmak için bir hayat süren bir ailenin ferdisin. Çünkü sen çocuklarını Allah’ın hudutlarını korumalarını telkin eden bir babasın. Çünkü sen eşinin az da olsa helal lokma getirmesini tembihleyen bir annesin. Çünkü siz ümmetin göz aydınlığı olması için lider adayları yetiştireceğinizi iddia ettiniz. Ümmetin yaralarını saran, ümmetin dertleri ile dertlenen bugünün çocuklarını, yarının önderleri olacak fertlerini üreten bir fabrikayı kurdunuz. Şeytanlar bu fabrikayı işler bir vaziyette neden bıraksın ki? Hayır. Bu şeytanın ve şeytanlaşmış insanların görevini yapmasına engel olacağından ya bu nitelikli insan fabrikasını kapatacak ya da işlevselliğini yitirmesine sebep olmak için çalışacaktır Bunun için şeytanın en büyük işi sen evlendikten sonra 1 yıl içinde boşanman için sürekli üzerine üşüşmesi gerekmektedir. Bunun en büyük belirtileri; düş kırıklığı yaşadığını, daha hazır olmadığını düşünmen ve sürekli ara ara gelen öfke nöbetleri…
Güzel kardeşim, boşanmak kolay ve helaldir. Ancak Allah’ın en sevmediği helal ve herkesin yapacağı alelade bir kolaylıktır. Sen herkes misin? Sen helalde olsa Allah’ın hoşnut olmayacağı bir şeyi yapmak ister misin? Peki ne olacak böyle mutsuzluk içinde mi hayatını sürdüreceksin? Mutluluk bu dünyada sadece bir andan ibaret değil midir? Mesela geçmiş bir aile fotoğrafına baktığında ömür boyu bir mutluluk mu yoksa anlık bir mutluluğun olduğu bir kareye mi bakıyorsun? Hepimiz anlık mutluklar yaşıyoruz. Sürekli mutluluk diyarı olan cennet için. Amaç zor koşullar altında olsan bile huzurlu ve güven duygusu içinde olmandır. Dünya bir imtihan sahası olduğu için eşin ve çocukların ile de imtihan olabilirsin. Eşinin olumsuz gördüğün bir yönünü Allah Teâlâ belki senin için hayr olduğunu buyurmaktadır. Dört dörtlük eş dünyada yoktur. Asla da olmayacaktır. Çünkü sen de dört dörtlük değilsin.
Boşanma sonrası kişilerde boşluğa düşme durumu oldukça yaygın görülmektedir. Pireden yorgan yaktıktan sonra verilen ani bir karar sonrası genelde hep pişmanlık yaşanmaktadır. Ancak şeytan yine boş bırakmamak için sana gurur vesvesesi verir. Gururundan dolayı tekrar bir araya gelemezsin.
Günümüzde boşanma cinayetlerinin oldukça çok olmasının sebebi boşandıktan sonra duyulan pişmanlıkların çokluğudur. Her yerde anılar gözlerinde belirir. Çocuklarının doğumu, yürümesi, konuşması, o mutlu anlar zihinde bir film gibi oynar durur. Geçmişte yaşamaya başlar ve yeni bir sayfa açamazsın. Her açacağını iddia ettiğin beyaz sayfa, geçmiş anıların sıçrattığı lekeler ile tekrar tekrar kapanır.
Boşanma eylemi özgüvenini boşa çıkardığı gibi, sorumluluk bilincini de köreltir. Her bahsettiğin sorumluluk kelimesi dudaklarından çıksa da asla samimi olmayacaktır. Sen Allah’a söz verdiğin zamanları hatırlayacaksın yine. Bu yolda asla pes etmeyeceğini söylediğin zamanları, yol arkadaşınla cennete kadar beraber dediğin o zamanlar, hani çocuklarından birine neden Halid ismini diğerine ise Sümeyra koyduğunu hatırlayacaksın. Hatırlayacaksın ama ne o Halid istediğin Halid olarak yetişecek ne de o istediğin Sümeyra gibi olacak. Çünkü sen ve siz aile şemsiyesini bir fırtınada değil bir meltemin esişinde kırıp attınız. Kendinize göre sebepleriniz vardı. Öyledir de. Doğrudur. Ancak boşandıktan sonra çocuklarının göz bebeklerinin içine yakından hiç baktın mı? Bakmadıysan bak. Bakamıyorsan hatırla. Çünkü o göz bebeklerde umudun kayboluşunu göreceksin. Mutlu aile zamanlarını özlem ile anarken gizli gizli köşelerde ağlayacak olan o küçük bir çift göze yakından bak kardeşim.
Hiçbir çocuk anne ve babasının boşanmasını istemez. Sende küçüktün bir zamanlar hatırla! Anne ve babanın boşandığını düşünmen bile dünyanın yıkılması anlamına gelmiyor muydu? Bu duruma şahit olan bir çocuk ilerde sağlıklı bir aile ortamı kurabilir mi? Ya bende babam gibi annem gibi olursam endişesini sürekli taşıyamayacak mı yüreğimde? Sonuçta ona sorulmadı ki.
Her çocuk anne ve babasını yanında ister. İkisini birden öpüp öyle yatağa gitmek, huzurlu bir şekilde kafasını yastığa koymak ister. Yoksa yüzünü yastığa bastırıp için için ağlamak değil. En önemlisi ise çocuklarınıza örnek bir aile gösterin dendiğinde o ailenin kendi ailesi olmadığına üzülmesi. Bu durum evlilikten soğumasına sebep olurken, şeytanın bir mevziimizi daha yok ettiğine şahit olacağız.
Boşanan her bir aile, küçük bir İslam toprağının bir kısmını şeytana eliyle teslim etmiştir. Çünkü ailecek o evde İslam yaşanıyordu sokaklarda yaşanmasa da. O ev korunaklı idi. Parçalanan aileden etrafa saçılanların nereye savurulacağını düşünmeden önce. Bir Müslüman, Müslüman bir özüdür. Bir Müslüman aile ise Müslüman bir toplumun tohumudur. Rabbimiz, “Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun.” (Tahrim, 6) buyurmaktadır. Ailenin içinde olmazsan nasıl koruyacaksın. Uzaktan nasıl koruyabilirsin ki.
Çocuklarımız meyve verecek olan bir fidan gibidir elimizde. O fidanı, kocası tarafından mesut edilmiş bir annenin şefkati dikecek aile toprağına. Kök salması için eşi tarafından mutlu edilmiş bir babanın sevgisi sulayacak her gün. Şefkat ve sevgi ile büyüyen fidan ağaca dönüşürken zararlı otları temizleyen, kötü dallarını budayan ve dış etkilerden koruyan anne babanın en büyük sevinci o fidanın ağaç olup meyve vermesidir. En kaliteli meyveler, en kaliteli aileden çıkar. İlk adımı cennet olan Yasir ailesi gibi. O zaman diyeceğimiz son söz, Rasulullahın sözüdür. Sabredin ey bu zamanın Yasir ailesi!










