Kapak Dosya – Nedim Bal / 2023 Ocak / 122. Sayı
Yakın bir zamanda Milliyetçi Halk Partisinin gündeme taşıdığı ve itibarının iade edilmesine dair kanun teklifi verdiği “Giresunlu Topal Osman Ağa” ismi bize yeni kurulan cumhuriyet tarihinin yaşanan ilk siyasi cinayetini hatırlattı. Birinci Ankara meclisinde (27 Mart 1923) yaşanan bu siyasi cinayet, Türk politikasına damgasını vurmuş ve önemli bir dönüm noktası oluşturmuştur.
Bu siyasi cinayetin kurbanı Ali Şükrü Bey’dir. Tarih kitaplarımıza ‘Ali Şükrü Bey Cinayeti’ diye geçmiştir. Yeni kurulan mecliste Atatürk ve grubuna karşı yapmış olduğu sert muhalefeti ve eleştirileri ile tanınan bir mebustur. Öyle ki meclis konuşmalarında Lozan barış görüşmelerinde bulunan heyeti ‘vatana ihanet etmekle’ suçlamış ve derhal görevden alınmalarını talep etmiştir.
Mecliste birçok konuda Atatürk ve grubuna karşı en sert, en etkili muhalefeti yapan Ali Şükrü Bey cinayetini resmî kayıtlara göre ‘Topal Osman Ağa’ işlemiştir. Akabinde Atatürk’ün emri ve bizzat çizdiği hareket planı ile yakalanıp yaralı halde hastane yolunda iken ölmüş ve her nedeyse kafası kesilerek hemen gömülmüştür. Atatürk’ün milis (gönüllü) muhafız komutanı olan Topal Osman Ağa’nın yine Atatürk’ün kara kutusu denilen resmi muhafız taburu komutanı İsmail Hakkı Tekçe tarafından kafası kesilerek hemen gömülmesi hadisesi pek tabi arkasında birçok şüphelerin ortaya çıkmasına sebep olmuştur.
Bu olayın hemen akabinde 1 Nisan 1923 de meclis seçimlerinin yenilenmesi kararı alınmıştır. Bu siyasi hamle ile muhalif olan ikinci grubun etkisi kırılarak Atatürk’ün idealist politikalarına uyumlu yeni bir meclis kuruldu. Böylece inkılaplara giden yol, nihayet açılabildi.
Bu yazımızda cumhuriyet tarihinin karanlıkta kalan “Ali Şükrü Bey suikastını” ele alacağız. Bu suikastte adı geçen kritik isimler üzerinde duracağız.
Topal Osman Ağa
Topal Osman Ağa, ‘Ali Şükrü Bey’ cinayetiyle ilgili suçlanan kişidir. Topal Osman, yakın tarihin en esrarengiz şahsiyetlerinden birisidir. Onu tanımadan, cumhuriyetin nasıl kurulduğunu hakkıyla anlamak mümkün değildir.
Topal Osman Ağa, 1883 yılında Giresun’un Hacı Hüseyin mahallesinde doğdu. Babası Feridunzade Hacı Mehmet Efendi ve dedesi Hacı İsmail, Karadeniz limanları ile Rus limanları arasında ticaret yapıyordu. Topal Osman, düzenli bir eğitim görmedi, genç yaşta kayıkçılık (taşımacılık) yapmaya başladı.
Osman ağa, o dönemde askerlik bedeli ödendiği halde 1912’de Balkan Savaşı’na gönüllü olarak katıldı. Çorlu yöresindeki çatışmalarda diz kapağından yaralandı. Bundan dolayı “topal” lakabıyla anıldı. Bu dönemde Enver Paşaya bağlı çalışan istihbarat ve propaganda örgütü “Teşkilat-ı Mahsusa” ile yakınlığı başladı.
Giresun’a dönen Osman Ağa, Birinci Dünya Savaşı’na kadar ticaretle uğraştı. Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’na girmesiyle birlikte Doğu Karadeniz bölgesindeki Rumlar ve Ermeniler, Ruslarla iş birliğine başladılar. Bölgedeki Rumlar bir Pontus Devleti kurma hayali ile bazı çeteler oluşturdular. Ruslar için casusluk, Müslüman köylere saldırıp her türlü tecavüz ve katliam yapmaktan geri durmuyorlardı.
İşte bu dönemde Topal Osman Ağa etrafına 100 kadar gönüllü toplayarak bir çete1 kurdu. Buna ilaveten Trabzon hapishanesini basarak ağır cezalık 150 mahkûmu hapisten çıkarıp bu çeteye kattı. Zamanla sayıları yüzlerce kişiyi bulan bu çete, Doğu Karadeniz’de Ermeni ve Rumların Müslümanlara yapmış olduğu işkence ve tecavüzleri durdurmuş hatta Ermeni ve Rumların bölgeyi terk etmeleri için ciddi misillemelerde bulunmuştur.2
Ayrıca Osman Ağa etrafına topladığı 700-800 gönüllüyle “Teşkilat-ı Mahsusa” alayına katılarak Batum bölgesinde Ruslara karşı da savaştı.
Osman Ağa’nın faaliyetleri mülkî makamlarda rahatsızlık oluşturdu. Trabzon Valisi Cemal Azmi ve Giresun Kaymakamı Ahmet Kemal Beyler, 3. orduya başvurarak Osman Ağa’nın hükümet işlerine müdahale ettiğini ve 37. Tümence himaye olunduğunu iddia ederek, Giresun’dan uzaklaştırılmasını istediler. Bu şikâyetler üzerine Osman Ağa ifadesi alınmak üzere Sivas Divan-ı Harbine çağrıldı. 25 Ağustos 1916’da Sivas Divan-ı Harbi’nde muhakeme edilen Osman Ağa bir süre gözaltında kaldı.
Giresun’a dönüşünde tekrar çetesinin başına geçerek bölgede Rumların, Müslümanalar aleyhine bir harekete girişmelerine engel olmaya çalıştı.
Rusya’da iç karışıklıklar sonucu Ekim Devrimi diye bilinen Bolşevik devrimi gerçekleşince Rus birlikleri Doğu Karadeniz’den kendiliğinden geri çekilerek Rusya’ya döndü. Osman Ağa, Batum’a atanan vali ve kumandanı kendi motoruyla Batum’a götürdü. Bir müddet Batum’da kalan Osman Ağa, Kafkasya’dan Giresun’a silah ve teçhizat sevkiyatıyla meşgul oldu.
Mütareke’den sonra Giresun’a dönünce hastalığı sebebiyle görevinden istifa eden belediye başkanı Dizdarzâde Eşref Bey’in yerine belediye başkanlığını devraldı. Aynı zamanda (CHP’nin nüvesini teşkil eden) Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin başına da geçti. Bu sırada bölgedeki Rumlar mütareke ortamından istifade ederek faaliyetlerini arttırdılar. Doğu Karadeniz’de karışıklıklar çıkararak İtilaf Devletleri’nin de müdahalesiyle Pontus Rum Devleti’ni kurmak istiyorlardı.
Osman Ağa, Trabzon’da bir kongre toplayıp silahlanmaya başladı. İzmir’in Yunanlılarca işgali üzerine 17 Mayıs 1919’da Giresun’da büyük bir miting düzenledi, ayrıca Pontus Devleti kurma faaliyetlerine karşı silahlı mücadeleye girişti.
Rum çetelerinin Müslüman köylerine düzenledikleri baskınlara aynı şekilde misillemeler yaptı. Rusların bağımsızlık vaadine kanarak onlarla iş birliği yapan ve bölgedeki Müslüman köyleri basarak eziyet eden Rum ve Ermenilerin bölgeyi terk edip gitmeleri için yoğun gerilla taktikleri düzenledi.
Bölgedeki Ermeni ve Rumların şikâyetleri üzerine 1919’da Divan-ı Harb’de Ermeni ve Rumlara yönelik tehcir (göçe zorlama) suçlusu olarak mahkeme edilmek üzere İstanbul’a getirilmesi istenince, Karahisar’da dağa çıktı.
Giresunlular artan Pontus tehlikesine karşı Karahisar’a adam yollayıp Topal Osman’dan yardım talebinde bulundu.
8 Mayıs 1919’da, içinde Yunan Kızılhaç Heyeti’nin bulunduğu bir geminin limana gelmesinden cesaret alan Rumların 11 Mayıs’ta Taşkışla denilen Rum okuluna beyaz renkli Yunan Kızılhaç bayrağı çekmeleri ve taşkınlığa başlamaları, ardından da 5 Haziran’da mavi-beyaz renkte 20 metre uzunluğunda bir Pontus bayrağı asmaları üzerine Topal Osman Karahisar’dan Giresun’a geldi ve bayrağı indirip asan kişileri de öldürdü. Topal Osman’ın bu bölgede olması Rumların faaliyetlerine büyük darbe vurdu.
Anadolu’ya Ermeni ve Rumlara yönelik tehcir hareketlerini yerinde araştırmak için müfettiş olarak gönderilen Mustafa Kemal Paşa 29 Mayıs 1919 tarihinde Samsun Havza’ da Topal Osman ile gizlice görüştü. Bu görüşmeden sonra Topal Osman, Mustafa Kemal paşanın emrine girdi.3
Bu arada Topal Osman çok enteresan bir hamle yaparak kendisi hakkında suç duyurusunda bulunan ve divan-ı harpte yargılanmasına sebep olan Sivas, Tokat ve Karahisar metropolitlerini4 tehdit ederek, kendisinden şikâyetleri olmadıklarına dair İstanbul’a mektuplar yazdırdı. Mustafa kemal Paşa da Topal Osman ağanın affı için İstanbul hükümetiyle yazışmalar yapar ve nihayetinde Osmanlı hükümeti Topal Osman’ı affeder. Böylece gücü daha da artar.5
23 Temmuz 1919’da toplanan Erzurum Kongresi’ne Giresun’u temsilen katılan Ali Naci (Duyduk) ile İbrahim Hamdi (Elgen) beylerin kongrede Mustafa Kemal Paşa’ya muhalif tutumlarını duyan Topal Osman bu iki delegeyi kongreden sonra Giresun’dan uzaklaştırdı. Bu arada Topal Osman, Millî Mücadele’nin propagandasını yapmak için 17 Şubat 1920’de ‘Gedik kaya’ adlı haftalık bir gazete çıkarmaya başladı. Başyazarı da kendisi oldu. ‘Gedikkaya’ gazetesi yirmi altı sayı devam etti.
Eylül 1920’de Mustafa Kemal Paşa’nın arzusu üzerine ‘Giresun Gönüllü Maiyet Müfrezesi’ni kurdu. Bu tabur milli mücadelede yer aldığı gibi asıl önemli olan husus, Atatürk’ün şahsi koruması için seçilen kişilerin Topal Osman Ağa’nın bu taburunun içinden olmasıdır. Daha sonra Topal Osman ile Atatürk Ankara’da buluştuklarında 100 kişilik bir koruma ekibini daha Mustafa Kemal’in emrine vermiştir. Bu ekip aynı zamanda milli mücadelede muharebelere ve bazı özel görevlere de katılmışlardır. İşte Atatürk’ün ilk milis (resmî olmayan/gönüllü) muhafız birliği budur. Daha sonra resmî olarak kurulacak muhafız alayının çekirdeğini de bu birlik olmuştur.6
Osman Ağa, Askerlik Şubesi Başkanı Hüseyin Avni Alparslan ve Jandarma Kumandanı Hamdi Beylerin de desteği ile başta Giresun olmak üzere Tirebolu, Rize ve Ordu’dan toplanan gençlerle 42. ve 47. Giresun Gönüllü Taburunu kurdu. Osman Ağa’ya Milis (sivil) Binbaşısı rütbesi verildi.
Sakarya Savaşı öncesi Samsun’da toplanan Giresun Alayları yeniden düzenlenerek 14 Temmuz 1921 günü Batı Cephesi’ne hareket ettiler. Ankara’ya gelip TBMM’nin önünde resmigeçit yaptılar. 10 Ağustos’ta mebuslar/vekiller heyeti kendilerine hoş geldin ziyaretinde bulundu. Sakarya Savaşı’nda Yusuf İzzet Paşa grubunda 47. Alay Kumandanı olan Osman Ağa 25 Ağustos’taki Mangal Tepe taarruzuna katılıp, 15 Eylül’e kadar bütün savaşlarda bulundu. Bu savaşta gösterdiği yararlılıktan dolayı Osman Ağa’ya yarbaylık rütbesi ve kırmızı şeritli İstiklal Madalyası verildi.
Büyük Taarruz’un sonuna kadar Yunanlılarla yapılan muharebelerde alayının başında bulunan Osman Ağa, 21 Aralık 1922’de Giresun’a döndü. Şehirde büyük bir törenle karşılandı.
Bu noktadan sonra Osman Ağa hakkında tarihi rivayetler ikiye ayrılıyor. Bir kesimin iddiasına göre; Osman ağa, Atatürk’ün has adamı olması hasebiyle bundan da güç olarak şehirde ali kıran baş kesen gibi davranıyor. Kafasına göre işler yapıyor. Mülki amirleri dinlemiyor. Milleti haraca bağlıyor ve her türlü tefecilik ve zorbalık yapıyor. Bu sebeple hem halkın içinden hem de dönemin mülki amirlerinden Ankara’ya şikâyet telgrafları yağıyor.7
Bunun üzerine M. Kemal, Giresun reji müdürü Nakiyüddin Efendi’den gizlice bir rapor istiyor. Nakiyüddin Efendi’nin 15/I/1922 tarihli raporu şöyledir: “Osman Ağa cahil bir adam olup göz açıp kapayıncaya kadar kısa bir zamanda gasp vesilesiyle zengin oldu. Memleketi terk eden Rumların Müslüman halktan alacaklarını kendisi tahsil etti. Garp cephesinde güya vatan hizmetiyle uğraşırken bile memleketi hâlâ pençesinde tutmak için her vasıtaya müracaat etti. Merhametsiz işlerden vazgeçmedi. Rumlardan gasp ettiği arazileri kendisi, ailesi ve adamları arasına pay etti.”
Bu rapor üzerine Atatürk şikâyette bulunan mülki amirlere; “Osman Ağa hakkındaki şikâyetlerden bittabi pek müteessir oldum. Bu hareketleri tasvip etmediğimi hatırlatmak isterim. Ancak şikâyetnamenizde ‘kendi kendimizi müdafaa ederiz’ tarzındaki ifadeyi yersiz görmekteyim” diye cevap verdi.8
Diğer taraftan Topal Osman’ı kaybetmek istemeyen Atatürk, Osman Ağa’ya biraz da siyasi bir dil kullanarak “Müfrezenizden bazılarının uygunsuz hallere müracaat ettiğinden şikâyet olunuyor. Buna katiyen ihtimal vermiyorum” şeklinde bir ile telgraf çekti.9
Diğer kesimin iddiasına göre ise; Topal Osman Ağa hakkında şikâyette bulunanlar geçmişte ona garezi olan Rumlar, Ermeniler ve menfaatçilerdir. Ayrıca şehirde büyük bir sevgiye ve saygıya mazhar olması sebebiyle halktan gördüğü iltifat dönemin mülki amirlerinden çok daha fazladır. Haliyle bu durum bir müddet sonra şehrin mülki amirlerinde ve bürokrasisinde rahatsızlık ve kıskançlık oluşturmuştur. İşte topal Osman’ı Mustafa Kemal Paşa’ya şikâyet edenler de bunlardır.
İki kesimin de iddialarının daha geniş araştırılması gerekir. Lakin abartıldığı kadar olmasa bile Topal Osman Ağa ve adamları hâkim oldukları bölgelerde kendilerinden hesap soracak bir merci tanımadıklarından birtakım rahatsız edici uygunsuz ve haksız işlere karıştıkları kuvvetle muhtemeldir.
Bu hadiselerden kısa bir süre sonra Osman Ağa, Mustafa Kemal Paşa’nın emri üzerine tekrar Ankara’ya çağrıldı.
Böylece 1923 yılının başında 3. defa Ankara’ya geldi ve Atatürk tarafından taltif edilerek fahri (gönüllü) muhafız alayı kumandanı yapıldı. Yani Atatürk’ün yakın korumalığı görevi kendisine verildi. Ayrancı’daki Papazın Bağı ona tahsis edildi. Atatürk’ün en güvendiği insanlardandı. Atatürk’ün güvenlik işlerinden sorumlu olduğu için Mecliste kendine ait özel yeri vardı. Meclisteki konuşmaları ve hadiseleri buradan takip ediyordu.
1923 yılına gelindiğinde Büyük Millet Meclisi vatanın tüm idaresine tamamen hâkim olmuştu. Bu mecliste birbirinden farklı düşünen mebuslar (vekiller) vardı. Mebuslar zaferin kazanılmasından sonra yapılan ve yapılacak işler hususunda farklı düşünüyorlardı. Adı konulmasa da meclis “hilafetçiler ve cumhuriyetçiler” diye ikiye bölünmüştü. Aslında bu bölünmenin nedenlerinden en önemlisi ‘Kurulacak Cumhuriyetin nasıl olacağı?’ sorusunda düğümleniyordu. Birinci grubun öncülüğünü Mustafa Kemal Atatürk üstlenmişti. Muhalif grupta ise cinayete kurban giden Trabzon Mebusu Ali Şükrü Bey, Erzurum Mebusu Hüseyin Avni Ulaş ve Necati bey, Samsun Mebusu Emin Bey, Sivas Mebusu Vasıf Bey gibi kurtuluş savaşının önemli simaları vardı. 10
Trabzon vekili Ali Şükrü Bey, 27 Mart 1923 Salı akşamı, Merkez Kıraathanesi’nde oturmakta iken, TBMM milis muhafız taburu komutanı Osman Ağa’nın adamlarından ‘Mustafa Kaptan’ gelerek kendisini çağırdı. Ali Şükrü Bey’in iki üç gün ortalıkta görünmemesi üzerine İkinci Grup üyeleri, onun bulunması için hükümete baskı yapmaya başladılar.
Yapılan soruşturma neticesinde Ali Şükrü Bey’in Osman Ağa’nın evinde boğulduğu belirlendi. Bunun üzerine Osman ağanın adamı Mustafa Kaptan tutuklandı. Ali Şükrü Bey’in cesedi Topal Osman’ın evinin 500 metre ilerisinde Gökdere mevkiinde tesadüfen bulundu. Meclis cinayet faillerinin derhal tutuklanmasını isteyince hükûmet, zanlı durumundaki Atatürk’ün milis Muhafız Taburu Komutanı Osman Ağa’nın yakalanmasını kararlaştırdı. Mustafa Kemal Paşa, yeni muhafız tabur Komutanlığına atanan İsmail Hakkı Bey’e Osman Ağa’nın ölü ya da diri yakalanması emrini verdi. Hatta harekâtla ilgili bir kroki dahi çizdi.11 Muhafız Taburu, Osman Ağa’nın bulunduğu köşkü kuşattı. 1 Nisan 1923’ü 2 Nisan’a bağlayan gece sabaha kadar süren çatışmada topal Osman yaralı olarak ele geçirildi. Hastaneye götürülürken yolda öldü(!) fakat her ne hikmetse başı kesilerek alelacele gömüldü.
Fakat Sinop Mebusu Hakkı Hamdi Bey ve arkadaşlarının önerisi ile Topal Osman Ağa’nın cesedi ibret-i âlem olsun diye gömüldüğü mezardan çıkartılıp meclis kapısında asılarak teşhir edilmesine mecliste oy birliği ile karar verildi.12
Topal Osman Ağa’nın başsız cesedi mezardan çıkarıldı ve ibret-i âlem olsun diye ayağından asılarak halka teşhir edildi.
1. Resmî ordu birliklerinden olmayan silahlı küçük birlik
2. Cemal Şener, Topal Osman Olayı, I
3. Hüsamettin Ertürk / İki Devrin Perde Arkası
4. Ortodoksların patrikten sonra gelen ve bir bölgenin din işlerinde en yetkili makamda bulunan kişiler
5. Cemal Şener, Topal Osman Olayı, I
6. Erol Mütercimler, Giresunlu Topal Osman, halktv.com.tr
7. Cemal Şener, Topal Osman Olayı, II
8. A.e
9. A.e
10. Atatürk Ansiklopedisi, Muhalif İkinci Grup
11. Kılıç Ali, 1995:92
12. TBMM, GCZ, 28/308