Unutma Ve Hatırlamanın Abc’si Her Şey Mi Batı’nın Eseri!

Kapak Dosya – Ahmet İnal / 2021 Nisan / 101. Sayı

Son dönemde içine düştüğümüz büyük yanılgıların birisi de yaşadığımız çağın ilerici, modern ve medeni oluşudur. Bu kanı, bugün neredeyse birçok insan tarafından sorgulanmaksızın kabul edilen bir değere dönüşmüş ve üzerinde çok fazla düşünülmemiştir. Oysaki tarihin sayfalarına baktığımızda bizi bekleyen tablo düşündüklerimizle neredeyse hiç uyuşmamaktadır. Bu uyuşmazlığın sebebi insanların okumadan kesin yargılara varma cehaleti olsa da durum sadece bundan ibaret değildir. Esasında bu algının oluşmasını temin eden asıl güç, tarih sahnesine etkin bir şekilde çıkan ve kendi sözde medeniyetini insanlığa zorla dikte etmek isteyen Avrupalılardır.

Batı dünyası insanlar üzerinde tahakküm kurmak için önce geçmişi olabildiğince kötü göstermiş sonra da kendi kültür ve medeniyetini en ilerici olarak lanse ederek zihinleri bu yönde şekillendirmeyi başarmıştır. Bugün insana dair söz söyleyen psikoloji, sosyoloji, biyoloji, pedagoji vs. hangi ilim dalına bakılırsa bakılsın Batı’nın imzasını görmemek mümkün değildir. Tam aksine İslam dünyasına ait bir iz bulmak da mümkün değildir. Bu ne onların çok ileride olmasından ne de bizim çok geride kalmamızdan kaynaklıdır. Belirttiğimiz gibi bu durum sadece kendi hegemonyalarını dayatmalarından ötürüdür. Değilse, İslam dünyası bin yılı aşkın tarihinde bu alanlarda hiç mi kelam etmemiş bir birikim ortaya koymamıştır! Bu, aklın da tarihin de kabul edemeyeceği koca bir yalandır!

Bugün insan beynini ve hafızasını çeşitli açılardan inceleyen, unutma ve hatırlama üzerine koca bir sistem inşa eden nöroloji ve psikoloji gibi hayati ilim dallarında İslami bakiyeden kırıntı dahi yoktur. Tüm araştırmalar, tezler ve deneyler tek bir merkezden çıkmış ve İslami birikime en ufak bir hayat hakkı bile tanınmamıştır. İlim geleneğini kâğıt kalemden çok insan hafızasına emanet eden, beynin düşünme, ezberleme ve analiz yapma gibi kabiliyetlerini en üstün şekilde kullanan İslami ilim ve metodolojiye yapılan bu haksızlık kesinlikle kabul edilemez. 

Bugünün bilim dünyası sözde gerçeklere ulaşmak için hayvanlar üzerinde deneyler yapmakta ancak Müslümanların yetiştirdiği nadide alimlerin hıfzetme dehasına kayıtsız kalmaktadır. Onların sistemlerinde Kur’an-ı Kerimi harfi harfine ezberleyen, binlerce hadisi ravisiyle metniyle nerdeyse kusursuz bir şekilde belleğinde koruyan İmam Buharilerin İmam Müslimlerin bir deney faresi kadar bile kıymeti harbiyesi yoktur. Onlar, en ufak duyguların dahi beyne etkisini tekrar tekrar incelerken imanın ve ibadetin, beyin ve hafızayla olan ilişkisine karşı kör sağırı oynamaktadırlar. Bilinmelidir ki; insan beynini madden ve manen araştıran bu alan İslami ilke ve tecrübelerden yararlanmadığı sürece daima eksik kalacaktır.

Hafıza Nedir, Nelerden Etkilenir?

Hafıza diğer adıyla bellek; insanın çeşitli yollardan öğrendiği bilgiyi işleyip beynin yapısına uygun bir biçimde saklayabilme, gerektiğinde geri çağırıp kullanabilme yeteneğidir. Hafızada depolanan bilgilerin geri çağrılmasında yaşanan güçlükler de unutkanlık olarak tanımlanabilir. 

Hafıza beynin kendisi değil onun bir işlevidir. Beyin, “nöron” denilen hücrelerden oluşmakta ve hafızaya altyapı hizmeti sunmaktadır. Hafıza-beyin ilişkisini bir flaş bellek ve içindeki bilgiler gibi düşünebiliriz. Flaş bellek elektronik yapısıyla bilgilere fiziksel bir olanak sağlaması ile beyne, içindeki bilgiler de depolanma yönüyle hafızaya benzemektedir. Ancak burada hafızanın sadece basit bir depolama işlemi olmayıp daha işlevsel bir niteliğe sahip olduğunu hatırlatmak gerekir.

Hafıza, beynin fizyolojik yapısını kullandığı için kapasitesi de ona bağlıdır. Burada hafıza gelişimi için beyindeki hücrelerin yani nöronların fiziki yapısı, şekli, sayısı gibi durumlar önem kazanmaktadır. Bu bakımdan hafıza gelişimi sadece bir yetenek ve eğitim işi değil aynı zamanda tıbbi yönü bulunan önemli bir meseledir. Tıbbi olan kısmını şimdilik bir yana bırakıp kendi çabalarımızla geliştirebileceğimiz noktalara bakacak olursak şunları bilmemiz faydalı olacaktır:

Hafızanın oluşumundaki ilk ve en önemli aşama “dikkat”tir. Beynimiz dışarıdan gelen her türlü uyarıcıya açıkken bunları kodlama hususunda seçici davranır ve dikkatin yoğunlaştığı yerleri hafızaya daha güçlü bir şekilde kaydeder. Buna algıda seçicilik de diyebiliriz. Algımızı bir şeye ne kadar yoğunlaştırırsak kalıcı hafızamıza kaydetmemiz ve tekrar hatırlamamız da o kadar kolay olacaktır.

Hafızanın oluşumunda önemli olan bir diğer faktör “duygular”dır. Duygularımız beynin mayası, hatırlamanın anahtarıdır. Onlar ne kadar güçlüyse öğrenme ve hatırlama da o kadar pekişecektir. Mesela bir alzheimer hastası birçok şeyi unutsa da yoğun duygu yaşadığı bir anı, olayı asla unutmamaktadır. Aslında sağlıklı insanlar da böyledir. Dün akşam ne yediğini hatırlamayan bir kişinin yıllar öncesinde yaşadığı bir olayı tekrar yaşıyormuş gibi hatırlaması bu olayın güçlü duygular sayesinde zihne daha çok tutunmasından kaynaklanmaktadır. Eskiden Fransız köylüleri, erkek çocuklar 18 yaşına geldiklerinde, sahip oldukları arazinin sınırını belirleyen 4 noktaya götürüp onları her noktada bir temiz döverlermiş ki çocuklar ömür boyu bu noktaları hatırlasınlar, ailenin varlığına sahip çıksınlar… Bu sebeple, hatırlamayı kolaylaştırmak için bilgileri duygularla güçlendirmek faydalı olacaktır. 

Hafıza oluşumu ve gelişimi için önemli olan faktörlerden birisi de “mekân”dır. Hafızamız bir mekânı kaydederken orada bulunan nesneleri, insanları, yaşanan anıları da farklı düzeylerde kaydeder. Eskiden yaşadığımız bir mahalleye girdiğimizde anılarımızın canlanması, dostlarımızı hatırlamamız ve duygularımızın depreşmesi hep mekân faktöründen kaynaklanmaktadır. O mekâna tekrar girmiş olmamız bize beynimizin farklı bölümlerinde depolanan kişileri, olayları da geri çağırarak hatırlamamızı sağlamıştır. 

Belleğimizi canlı tutmak ve unutmayı olabildiğince azaltmak için ona etki eden bu faktörleri önemsemek ve gerekli önlemleri almak zorundayız. Daha iyi anlaşılması için meseleyi somut bir şekilde şöyle izah edelim.

Örneğin; bir arkadaşımızın arabasına bindiğimizde bizde daha öncesinde geçmişi olan bir ezginin radyoda çaldığını varsayalım. Öncelikle radyodan çıkan sesin kulağımıza ulaşması ile birlikte beynimiz bu sinyali algılayacak ve “işitsel kütüphane” denilen bölümde taramaya başlayacaktır. Dinlediğimiz ezgi daha öncesinde bizde köklü bir duygu yoğunluğuna ulaşmışsa yüzeye çıkması çok daha kolay olacak ve hatta beyin hücreleri olan nöronlar aracılığıyla başka ögelerle de ilişki kuracaktır. Muhtemeldir ki o ezgiyi dinlerken üzerimizdeki kıyafet, bulunduğumuz ortam, yanımızda olan kişiler, yaşadığımız yoğun hisler vs. hepsi depolandığı bölümlerden geri çağrılacak yani hatırlanacaktır. Ayrıca biz bu arkadaşımızın arabasına başka bir zaman bindiğimizde radyoda dinlediğimiz bu ezginin anısı mekân faktöründen dolayı tekrar canlanacak ve hafızamıza bu arabaya dair yeni bir bilgi daha eklenmiş olacaktır. Bu örneği görsel veya dokunsal alanlar için de uyarlamak mümkündür. 

Hafızayı Güçlendirmek İçin Teknikler

1- Tekrar

Hafızayı güçlü kılmak için birçok teknik kullanılıyor olsa da en etkili olanı “tekrar”dır. Bir bilginin üstünden defalarca geçmek onu kalıcı hale getirmenin en güzel yoludur. Bilgi tekrar edildiği ve hatırlanmaya çalışıldığında nöronlar birbirlerine sinyal gönderecek ve işin sıklığına göre aralarında belirgin hatlar oluşturacaklardır. Her tekrar ve hatırlamada bu hat daha da kökleşecek ve geri çağrılması o kadar kolay olacaktır. Bu durumu köylerdeki toprak yolların oluşumuna benzetebiliriz. Başlangıçta ortalıkta hiçbir şey olmamasına rağmen birçok kişinin aynı noktadan sıklıkla geçmesi orayı yol haline getirmiştir. Burası insanların kullanımına göre özelliğini koruyacak ya da varlığına son verecektir. Aynı şekilde zihnimizdeki bilgiler de geri çağrılma sıklığına göre nöronlar arasındaki bağları güçlendirecek ya da yok edecektir. 

2- Hafıza Sarayı

Kullanılan yöntemlerden biri de “hafıza sarayı” inşa etmek. Bu tekniğe göre; tekrar hatırlanmak istenen bilgiler çok iyi bilinen bir mekânın içindeki nesnelere dönüştürülür ve özenle teker teker dizilir. Böylece beyin soyut olan verileri somut hale getirip bir resme dönüştürerek geri çağrılmayı kolaylaştırır.

Örneğin Kur’an-ı Kerim surelerini sırasıyla ezberlemek isteyen bir kişi bunları buzdolabı içindeki yiyecekler ya da kitaplığındaki kitaplar olarak hayal edip özenle dizerek hafızasına kaydedebilir. Ancak belirtmek gerekir ki bu tekniğin olumlu sonuç vermesi kişide köklü bir alışkanlığa dönüşünceye kadar gecikecektir.

3-Nimonik Tekniği

Ezberlenmesi zor kavramları, ezberimizdeki (veya ezberleyebileceğimiz) kolay kavramlarla destekleme yöntemine nimonik denir. Bu teknikte bilgiler farklı şekillerde kelime ve cümleye dönüştürülebilir ya da nesneler olarak hayal edilebilirler.

Örneğin; dört büyük meleği ezberlemek isteyen bir çocuğa meleklerin baş harflerini kullanarak “CAMİ” (Cebrail- Azrail- Mikail- İsrafil) kelimesini oluşturabilir melekleri de caminin 4 köşesindeki varlıklar olarak düşünmesini sağlayabiliriz. Ya da gezegenleri güneşe olan yakınlığına göre sıralamamız istendiğinde “Meraklı Veli Dünya`dan Mars`a Jeton Satmaya Uçtu, Neden?” cümlesinden yardım alabilir ve hatırlamayı daha da kolaylaştırabiliriz.

(Meraklı = Merkür// Veli = Venüs //Dünya`dan = Dünya// Mars`a = Mars// Jeton = Jüpiter// Satmaya = Satürn// Uçtu = Uranüs// Neden? = Neptün)

4- Gruplandırma

Bilgiyi kalıcı hale getirmenin bir başka yolu da “gruplandırma” yöntemidir. Gruplandırılan veriler hafızaya daha düzenli bir yapıda kaydedileceği için hatırlama da kolay olacaktır. Bu yöntem kalıcılığı ve hatırlamayı kolaylaştırdığı gibi ilk başta öğrenmeyi de pratikleştirecektir. 

Örneğin; onlarca sahabi efendimizin hayatını öğrenmek istediğimizde bu tekniği kullanarak onları “alim- şehit- tüccar- ensar- muhacir- bedir ashabı- ilk dönem- son dönem” gibi gruplara ayırabilir ve öğrenmeyi kolaylaştırabiliriz.

Tavsiyeler

1- Yeni şeyler öğrenmeye devam edin. Her yeni bilgi ve beceri birer bellek egzersizidir. Efendimizin şu sözünü ilke edinin: “İki günü eşit olan ziyandadır.”

2- Zihinsel faaliyetlerinizi sınırlamayın. Özellikle televizyon seyretmek gibi pasif faaliyetleri azaltın. 

3- İyi ve kaliteli uykuya önem verin. Kaliteli uyku dikkati dikkat de öğrenmeyi kolaylaştıracaktır. Unutmayın, en ideal uyku Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in hayatında mevcuttur.

4- Gerekli gereksiz birçok şeyi ezberlemeye çalışmayın. Her şeyde olduğu gibi bilgide de israf, hafızaya zarar verecektir. 

5- Helal yemekten asla taviz vermeyin. Babasının helal kazancından başkasını yemeyen büyük âlim İmam Nevevi’yi hep hatırlayın.

6- Harama bakmaktan kaçının. Osmanlı medreselerinde yeni başlayanlara ilk öğretilen kaidenin hikmeti üzerinde düşünün: “Göz ayağa bakacak yürürken!”

7- Vakte bağlı “muvakkat ibadetleri” ihmal etmeyin. Unutmayın, ibadetlerin zamanını takip etmek hayatı tanzim ettiği gibi hafızayı da düzene sokacaktır.

8- Öğrendiklerinizi ihlaslı duygularla süsleyin. Bilin ki kalbin idraki beynin idrakinden çok daha üstündür.

9- Zikir ile Allah azze ve celle’yi, istiğfar ile de günahı hatırlayın ki zihin, unutmaması gereken şeyleri bilsin!

10- Yaşayarak öğrenmeye çalışın. Tatbik edilmeyen bilginin kıyamette fazilet değil külfet olduğunu hatırınızdan çıkarmayın!