Toplum Bağlarını Yıkan Bir Afet: Faiz

Müminlere Nidalar –  Muhammed Sadık Türkmen / 2020 Mart / 88. Sayı

Faiz, İslam’ın kendisine savaş açtığı en büyük cahiliye muameleleri arasındadır. Yüce kitabımızın pek çok ayetinde ele alınan faiz konusu dikkatlere arz edilerek tehlikesinin ne kadar büyük olduğu belirtilmiştir. Bu ayetleri sürekli okuyan kişi veya toplum, gözleri bağlı bir şekilde uçurumun kenarında dolaştığını ve düşmesinin an meselesi olduğunu hisseder.

Dinimiz nazarında asıl kazançlı olan ahirette tüm yaratılmışların önünde kazanmaktır. Bu yüzden Müslümanlar bazı dünyevi istek ve meyillerini bu dünyada elde etmekten vazgeçer, gözlerini ahirete dikerler. Diğer taraftan, dünyayı ulaşılacak yegâne hedef olarak koymak insanı büyük yanılgılara itebilir. Bu bakış açısı elde edilmesi daha kolay gibi görünen ve insanın gözle görebileceği mesafede olduğu için, dünya değerleri ile ilgili bir ölçüye de sahip olamaz. Allahu Teâlâ saymakla bitmeyecek olan nimetleri hakkında şöyle buyurmuştur: “De ki: Rabbimin rahmet hazinelerine eğer siz sahip olsaydınız, harcanır korkusuyla kıstıkça kısardınız. İnsan oğlu pek eli sıkıdır.” (İsra, 100)

Öncelikle İslam düşmanlarının başta faiz olmak üzere Allah azze ve celle’nin yasakladığı meseleleri Müslümanlar arasında yaymaya çalışmaları tesadüf eseri değildir. Çünkü tarihi incelediğimizde Müslümanların en kuvvetli olduğu noktanın itikat ve ahlak alanında olduğunu görürüz. Bu iki alan ayakta durdukça Müslümanlara bir zararın gelemeyeceği muhakkaktır. Dolayısıyla Müslümanlara uzun yıllara yayarak yudum yudum içirmeye çalıştıkları hoş kokulu(!) zehir aslında toplumu çökertmeye yöneliktir. Çünkü haramlar ile iştigal eden toplum tıpkı zelzele, sel ve sair afetlerle muhatap olan bina gibidir.

İslam’dan önce Medine’ye gelen Yahudilerin oradaki Arap kabileleri karşısında bir güçleri yoktu. Kendilerini güvenceye almak için ve işlerini daha rahat bir şekilde sürdürmek için Arap kabilelerine faiz karşılığında borç veriyorlar ve böylece hem onların güvenini kazanıyorlar hem de kat kat gelir elde ediyorlardı. Aynı zamanda elde ettikleri maddi güç ile Arapları birbirine düşürerek bu topraklarda kökleşmeye çalışıyorlardı.

Haçlı seferlerinin Avrupa’ya verdiği derslerin en önemlileri arasında kuşkusuz söylemleri yerli yerinde kullanmak gereğidir. Çünkü yapılan onca seferde kullanılan söylemler Müslümanları dinlerine daha fazla bağlamış ve bu durum haçlıların İslam beldelerine tutunmalarına olanak bırakmamıştı. 

Bundan ders çıkaran Avrupa; insan hakları, hürriyet, ifade özgürlüğü, eşitlik vb. gibi deyimlerin yanı sıra örf ve adetlerini de Müslümanlar arasına yerleştirmeye büyük gayret sarf etmiştir. Böylece hem hedeflerine daha rahat ulaşacak hem de çalışmadan daha fazla kazanacaktı…

Biz Müslümanların bu noktada çok dikkatli hareket etmesi gerekir. Yüce Allah’ın “Allah faizi tüketir, sadakaları ise artırır ve Allah hiçbir inkârcı günahkarı sevmez.” (Bakara, 276) ayet-i kerîmesi faizle iş yapanın akıbetinin ne olacağı konusunu bizlere açıkça göstermektedir. Faiz ile kaim olmaya çalışan toplumlar hem dünyada hem de ahirette hüsrana uğramaya mahkumdur.

Dikkat edilmesi gereken bir diğer nokta da faiz muamelesi yapanların Allah ve Rasûlü tarafından düşman ilan edilmesidir. Bu galibinin ve mağlubunun belli olduğu halde yapılan bir savaştır. Buna rağmen yanlışta yapılan inat ve ısrar çok şaşırtıcıdır.

Faiz, ferdin bünyesini bozan en önde gelen sebeplerdendir. Kazanç olarak bu yolu seçen insan, kendi nefsinin arzularına ulaşmayı her şeyden önde görür. Öylesine bencilleşir ki diğer insanların mal varlıkları onun gözünde tıpkı vahşi bir hayvanın gözüne takılan av hayvanı gibi olur. Artık bu insandan bir hayır beklemek mümkün olmaz.

Faiz toplum arasında düşmanlık ve öfke meydana getirir. Toplum tabakaları arasındaki bağları koparır, insanlarda şefkat ve merhamet duygularını yok eder. Faizin hüküm sürdüğü toplumda iki sınıf insan belirginleşir: Bu sınıflardan birincisi faiz vesilesiyle kendisiyle aynı toplumda yaşayan insanların etini yiyen ve kanını emen müreffeh azınlık, ikincisi ise geleceğe tedirgin bakan, geçim konusunda çaresiz kalan sömürülen çoğunluk.

Alimlerin Ayet ile İlgili Görüşleri:

İmam Taberi şöyle dedi: Övgüsü yüce olan Allah şunu kastetmiştir: “Ey Allah’a ve Rasûlü’ne iman edenler! Cahiliyye döneminde yedikten sonra Allah sizi İslam’a yönlendirdikten sonra faiz yemeyin. Onların cahiliyye döneminde yedikleri faiz şöyleydi: Onlardan birinin başka bir adam üzerinde belirli zamanda vermesi üzerine alacağı olurdu. Zaman gelince alacaklı borçludan parayı isterdi. Borçlu: “Zamanı geciktir sana biraz daha fazlasını vereyim” derdi. İki taraf bunda muvafık olup anlaşırdı. İşte kat kat faiz bu idi. Allah onlar İslam’a girdikten sonra bunu yasakladı.”[1]

İmam Kurtubi bu ayet hakkında alimlerin görüşlerini aktardıktan sonra şöyle dedi: “Değişik günahlar arasından faizin ele alınması Allahu Teâlâ’nın “Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve gerçekten iman etmiş iseniz faizden kalanı bırakın. Eğer bunu yapmazsanız Allah ve Rasûlü tarafından size bir savaş açıldığını bilin…” şeklinde savaş ilanında bulunmasından dolayıdır. Savaş ise sonuç itibariyle ölüm doğurur. Sanki Allah şöyle demek istedi: “Eğer faizden vazgeçmezseniz hezimete uğrar ve öldürülürsünüz. Onlara faizi bırakmalarını emretti. Çünkü o zaman faiz onların arasında yaygındı.” [2]

Seyyid Kutup hem faizin toplumlar üzerindeki etkisine değinmiş hem de faiz ile ilgili ele aldığımız ayeti delil getirerek faiz konusunu sulandırmak isteyenlere şöyle cevap vermiştir: “Faiz ve faiz nizamıyla ilgili açıklamayı Fizilal’in üçüncü cildinde tafsilatlı olarak vermiştik. Burada tekrarlamayacağız. Fakat kat-kat kelimesi üzerinde duracağız. Çünkü günümüzdeki birtakım insanlar bu hükmün gerisine saklanıp ‘Haram olan kat kat faizdir. Ama yüzde üç, dört, beş, yedi, dokuz, kat kat değildir. O yüzden de haram sahasına girmez.’ demektedirler. Söze başlamadan önce şunu katiyetle söylememiz gerekir ki kat kat tabiri hükmün taalluk ettiği şart değil, bir vakıa şeklidir. Bakara suresindeki nass, kesin olarak kayıtsız şartsız faizi haram kılmaktadır: “…faizden arta kalanı bırakın.” nasıl olursa olsun.

Bu prensibi koyduktan sonra artık şunu diyebiliriz. Buradaki kat kat tabiri sadece Arap yarımadasındaki vaki faiz işlerinin tarihi bir vasfı olmadığı gibi nassın kastettiği hüküm de değildir. Yüzde oranı ne olursa olsun, melun faiz nizamının işletildiği her yerin vasfıdır.

Faiz nizamı demek mal döngüsünün faiz esası üzerine oturması demektir. Yani faiz tek başına basit bir iş değildir. Bir yandan tekrar eden bir işlem olduğu gibi diğer yandan da başka bileşenlerle ilintili bir işlemdir. Faiz; şüphesiz zaman, tekrarın sürekliliği ve başka etkenlerin birleşmesiyle kat kat artar.

Tabiatı itibarıyla faiz nizamı bu vasfını her zaman korur. O yüzden de bu hüküm sadece Arap yarımadasında uygulanan faiz şekline mahsus değil, her zamanki cari olan faiz ameliyesine mahsustur.

Üçüncü ciltte de dediğimiz gibi faiz nizamı, psikolojik ve ahlaki hayatı bozduğu gibi iktisadi ve siyasi hayatı da bozmaktadır. O yüzden de tesiri milletin hayatıyla ilgili olup her sahaya girmektedir.

İslam; Müslüman bir ümmet inşa ederken onun siyasi ve iktisadi hayatının sağlam olmasını dilediği gibi, psikolojik ve ahlaki hayatının temiz olmasını da ister. Bunun ve onun İslam ümmetinin dalmış olduğu savaşın neticeleri üzerindeki tesiri göz önündedir. 

Harp meydanını anlatırken söz konusunu faiz yemeyi yasaklamaya getirerek Hak Teala, bu basiretli, şümullü sistemin mefhumunu belirtmektedir.”

Faiz ile Alakalı Bazı Değerlendirmeler:

1) Faizin her türlüsü haram kılınmıştır. Özellikle günümüzde bazı isim değişiklikleri yapılarak sanki bazı faiz muamelelerinin serbest bırakıldığı veya zaruret halinde bir defaya mahsus olarak kullanılabileceği ima edilmeye çalışılmaktadır. Bu konuda Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem veda hutbesinde son noktayı koymuştur.

2) Toplumu faiz illetiyle muamele etmeye zorlayanlar Kur’an’ın nazil olduğu dönemde söylenen “Alışveriş de ancak faiz gibidir” sözünü günümüzde de yüksek ses ile dillendirmektedirler. Bunu söylerken kendilerinin oluşturduğu bu ticaret çarkında faiz olmaz ise piyasaların zarar göreceğini iddia ederler. Oysa faizli sistemde sadece elit kesim yükselirken kahir çoğunluk ancak sömürülür. Bunlara verilecek en güzel cevap yüce Rabbimizin şu buyruğudur: “Hâlbuki Allah alışverişi helal faizi haram kılmıştır.” (Bakara, 275)

3) Günümüzde faizli muamelelerin adeta ticaretin aslı imiş gibi görülmesi Allah’a ve ahirete iman eden Müslümanların daha uyanık olmasını gerektirmektedir. Bazen istenmese de faiz ödemek durumunda bırakılan insanlar bunu zamanla normal bir durummuş gibi algılayabilirler. İşte bu durumdan sakınmak gerekmektedir. Diğer günahlardan nasıl kaçınılıyor ise unutma ve geciktirme yoluyla düşülen faizden de aynı şekilde kaçınılmalı ve bu konuda sakıncalı davranılmalıdır. “Allah’a itaatsizlikten sakının ki kurtuluşa eresiniz.”

4) Faiz hem dünyada hem de ahirette hüsran getirir. Rabbimizin faiz yiyenler için yaptığı tehditler iki alemi de kuşatmaktadır. Faizin dünyadaki akıbeti bitmek ve tükenmektir. Faiz ile muamele eden toplumlar çökmeye mahkumdur: Yüce Allah şöyle buyurur: “Allah faizi tüketir sadakaları ise artırır.” (Bakara, 276) Ahirette ise en çirkin manzaralardan biri onu beklemektedir. Bu mahşer ehlinin dahi dikkatini çekecek bir durumdur: “Faiz yiyenler ancak şeytanın çarparak sersemlettiği kimse gibi kalkarlar.” (Bakara, 275)


[1]. Taberi Tefsiri, aynı ayetin tefsirinden

[2]Kurtubi Tefsiri