Selefi Salihinin Tekfirde İhtiyatı

Kapak Dosya – Ebubekir Eren / 2016 Ekim / 47. Sayı

Hamd bizleri ahseni takvim (en güzel biçimde) yaratan ve bizlere hidayet kaynağı olarak Kur’an’ı ve Rasûllerin sonuncusu Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’i gönderen Allah’a hamd olsun. Salat ve selam efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’e, onun pak ailesine ve kıyamete kadar kendisine tabii olan bahtiyar mü’minlerin üzerine olsun.

Tekfirde ihtiyatlı olmak

Ebu Hureyre’den rivayet edildiğine göre Nebi sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu; “Her kim itaati bırakıp İslam cemaatinden ayrılırsa ve bu hal üzere ölürse cahiliye üzere ölmüştür. Her kim körü körüne açılmış bayrak altında asabiyet duygusuyla kızar, kavmiyetçiliğe çağırır ve bunun için savaşır müdafaa ederde bu hal üzere öldürülürse cahiliyye ölümü üzere öldürülmüş olur. Her kim ümmetime karşı çıkarsa, iyi ve kötüyü, mü ‘mini ve ahitli kimseyi ahdine vefa göstermeksizin boynunu vuracak olursa, o benden değildir, ben ondan değilim.1

Haricilerin ortaya çıkmasıyla ve onların yolunun takip edilmesiyle, tekfir hastalığı İslam âlemine yayılmaya başladı. Bu kimselerin yapmış oldukları tekfir eylemi, İslam’ın sakındırdığı, haram kıldığı ve asla kabul etmediği bir husustur. Nebi sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu; “Kim bir kişiye ey kâfir veya Allah’ın düşmanı diyerek çağırsa ve seslenilen kişi dediği gibi değilse söylemi olduğu sözleri kendisine döner.”2 Başka bir hadiste Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki; “Kişi kardeşini ey kâfir diyerek çağırdığı vakit onu öldürmek gibidir. Mümine lanet okumak onu öldürmek gibidir.”3

İmam Şevkani tekfirin tehlikesinden sakındırarak derki: “Elimizde güneş gibi açık bir kanıtımız olmadıkça Müslüman bir kişi hakkında İslam dairesinden çıkıp küfre girdiği hükmünü verme cüretinde bulunmak Allah’a ve ahiret gününe inanan kimseye yaraşmaz.”

İmam Tahavi bu konuda derki: “Kıble ehlinden olan hiç kimseyi, işlemiş olduğu günahı helal saymadıkça tekfir edemeyiz.”               

Seleften bazı âlimler şunu belirtmişler:    “Allah ve Rasûlünün tekfir ettikleri dışında hiç kimseyi biz tekfir edemeyiz. Müslümanlar hakkında diline hâkim olmaksızın amansızca herkese küfür damgasını vuran bir kimseyi gördüğünüzde onun ensesine bu kişi iflah olmaz şeklinde yazın.”

Açık ve kesin deliller gösteriyor ki Müslümanı tekfir etmede cüretkâr olmamak gerekir. Çünkü Müslüman kardeşini tekfir eden kişi iki büyük suç işlemiş olur. Birincisi kardeşinin kanını, malını ve ırzını helal saymış olur. Oysaki Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ”Her Müslümanın diğer Müslümana canı, malı ve ırzı haramdır”4 şeklinde belirtmiştir. İkincisi; Müslüman kardeşini tekfir eden kişi, Allah adına kardeşi hakkında peşinen şu hükmü vermiş olur: “Allah bu kimseyi asla bağışlamayacak ve ona merhamet etmeyecek ve onu cennete koymayacak. Onu cehenneme atacak ve ebediyen orada bırakacaktır.” Allah adına böyle peşinen hüküm vermek, Allah’a karşı yapılacak en büyük taşkınlıktır.

Ebu Hureyre dedi ki: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu işittim: ”İsrail oğullarından birbirine zıt iki kişi vardı. Bunlardan biri günah işlerdi, diğeri ibadete yönelmişti. Abid kişi günah işleyeni her gördüğünde günahtan vazgeçmesi için onu uyarırdı. Günün birinde bu kişiyi tekrar aynı hal üzere bulunca aynı şekilde onu yaptığından sakındırdı. Bunun üzerine günah işleyen kişi: ‘Beni rabbimle baş başa bırak, sen üzerime gözetici olarak mı gönderildin dedi?’ Abid kişi Allah’a yemin olsun ki Allah sana mağfiret etmez ya da seni cennete koymaz dedi. Derken ikisinin ruhu kabzedildi âlemlerin Rabi Allah’ın huzuruna götürüldüler. Âlemlerin Rabbi Allah, abid kişiye, ‘Sen, Benim hakkımda bir bilgiye sahip miydin ve Benim hükmüme kadir miydin dedi?’  Günahkâr kimseye ‘Rahmetimle cennete gir’dedi. Diğerine (abide) ise ‘Onu götürün, cehenneme atın’ denildi.” (hadisi rivayet eden) Ebu Hureyre dedi ki: Nefsim elinde bulunana yemin olsun ki bu kişi bir kelime söyleyerek dünyasını ve ahiretini helak etti.5

Mutlak tekfir ile muayyen tekfir arasında ki fark

Mutlak tekfir, belli bir şahsı belirtmeksizin genel bir sıfat, fiil veya bir fırkanın geneli için küfür hükmünü vermektir. Örnek olarak, kuran mahlûktur sözünü söylemek küfürdür. Aynı şekilde hadisi şerifte olduğu gibi “Müslümana sövmek fasıklık, Müslüman ile savaşmak küfürdür.” Burada küfür hükmü şahıslara değil; söze ve fiile bağlanmıştır. Cehmiyye ve Kaderiye itikadına sahip fırkalar ehlisünnet ve-l cemaat tarafından tekfir edilmesi bu manadadır yoksa her ferdi tekfir etmemişler.

Muayyen tekfir ise,  küfre götüren bir işi yapan yahut bir sözü söyleyen hakkında hüküm vermektir. Mutlak tekfirde olduğu gibi burada da gerekli düzeyde araştırma yapmak ve kesin delile dayanmak gerekir. Bu nedenle failin işlediği veya söylediği söz yahut sözün kişi hakkında sabit olmasına ve tekfirin engellerinin bulunup bulunmadığına bakmak gerekir.

İbn-i Teymiye (rahimehullah) şöyle der: “Söylenen söz, mutlak olarak sahibinin tekfir edildiği türden olabilir ve genelde bunu ifade etmek için, “Kim şöyle derse kâfir olur” ifadesi kullanılır. Ancak bu sözü söyleyen kişi, gerekli olan hüccet ikamesi yapılmadan önce tekfir edilmez. Allah-u Teâlâ’nın “Haksızlıkla yetimlerin mallarını yiyenler şüphesiz karınlarına ancak ateş tıkınmış olurlar; zaten onlar alevlenmiş ateşe gireceklerdir” 6 ayetinde olduğu gibi va’id ile ilgili olan nassların durumu bu şekildedir. Bu ve buna benzer nasslar hak olan va’idi bildirir. Ancak gerekli olan şartların oluşmaması ve engellerin de kalkmaması sebebi ile mutlak olan bu va’id muayyen bir şahsa indirgenemez. Çünkü işlediğinin haram olduğu kendisine açıklanmamış veya bu yaptığından tevbe etmiş veya işlediği bu haramın affedilmesine sebep olacak derecede iyilikleri fazla olmuş ya da kendisine şefaat edilmiş olabilir.  7
Görüldüğü gibi nassları gereği gibi incelediğimizde tekfirde oldukça ihtiyatlı olmamız gerektiği anlaşılmaktadır. Tekfir illetinden kurtulmanın tek yolu nassları selefi salihin alimlerinin anlayıp yorumladıkları gibi anlamakla mümkündür. Rabbimiz bizlere böyle bir anlayış lütfetsin. Âmin. Vessselam

———————————-

1. Müslim 1848,  4786. 

2. Müslim, 61.

3. Teber ani, Mu’cemu-l kebir, 193.

4. Müslim, 2564.

5. Ebu davud 1901.Hayatu –suada, 133

6. 4 Nisa/10.

7. Mecmuu-l feteva.