Kapak Dosya – Hakan Sarıküçük / 2022 Temmuz / 116. Sayı
Muhacir ve ensarın yaşamış olduğu kardeşlik hakikatte tarihin sayfaları arasında kalmış olsa da İslam toplumunun yaşadığı tüm zaman ve mekânlarda varlığını sürdürmeye devam edecektir. Günümüzde hâlâ ilk olarak örnek gösterilen kardeşlik örnekleri, muhacir ve ensar arasındaki kardeşlik şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Bu öyle bir kardeşlik olmuştur ki Allahu Teâlâ yüce kitabı olan Kur’an-ı Kerim’de onlardan bahsetmiş, onlardan razı olduğunu bildirmiş ve onlara mükâfat olarak cennetleri vadetmiştir.
“(İslam dinine girme hususunda) öne geçen ilk Muhacirler ve Ensar ile onlara güzellikle tabi olanlar var ya, işte Allah onlardan razı olmuştur, onlar da Allah’tan razı olmuşlardır. Allah onlara, içinde ebedi kalacakları, zemininden ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır. İşte bu büyük kurtuluştur.” (Tevbe, 100)
Kur’an ve sünnette muhacir ve ensar bize örnek bir nesil olarak gösterilmiştir. Onların arasındaki kardeşlik gibi bir kardeşlik belki de örnek olarak eşine çok az rastlanır bir kardeşliktir. Onların arasında geçen kardeşlik kıssalarını okuduğumuzda bizlere uzak ve çok zor hatta bir hayli garip gibi gelse de hakikatte asıl garipliğin bizde olduğunu, İslam kardeşliğini anlayamadığımızı, onları gerçek manada tanıyamadığımızı ve belki de onlar gibi olma gayreti içinde olmadığımızı göreceğiz.
Her ne zaman hakiki ölçümüz Allah’ın rızası olur da kardeşlerimizle bir araya gelmemiz ve birbirimizden ayrılmamız Allah rızası için olursa, işte o zaman gerçek manada kardeşliği idrak etmiş olacak ve Rahman olan Allah’ın gölgesinden başka hiçbir gölgenin bulunmadığı bir günde Rabbimizin gölgesinde gölgelenmeyi hak eden kulları arasına dâhil olabileceğiz.
Öyleyse yapmamız gerek ilk şey; kardeşlerimizi Allah rızası için sevmek, kendimizi kardeşimize tercih etmemek, ona verdiğimiz değeri kendimizden sonra değil de bilakis kendimizle eşdeğer ve daha da üst seviyede görmektir.
“Daha önceden Medine’yi yurt edinmiş ve gönüllerine imanı yerleştirmiş olan kimseler, kendilerine göç edip gelenleri severler ve onlara verilenlerden dolayı içlerinde bir rahatsızlık hissetmezler. Kendileri zaruret içinde bulunsalar bile onları kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerdir.” (Haşır, 9)
Peygamber efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem de şöyle buyurmaktadır: “Canım kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki sizler iman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız. Yaptığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz bir şey söyleyeyim mi? Aranızda selamı yayınız.”
Kardeşimizi sevmek ve onu en az kendimiz kadar değerli görmek imanımıza işaret ederken onu kendimizden daha fazla tercih etmek “îsar” adını verdiğimiz yüce bir amel olarak karşımıza çıkmaktadır ki bu da çok az kişinin başarabileceği bir iştir.
“Onlar, kendi canları çekmesine rağmen yemeği yoksula, yetime ve esire yedirirler. “Biz sizi Allah rızası için doyuruyoruz; sizden ne bir karşılık ne de bir teşekkür bekliyoruz. Biz, çetin ve belalı bir günde Rabbimizden (O’nun azabına uğramaktan) korkarız” (derler). İşte bu yüzden Allah onları o günün fenalığından esirger; (yüzlerine) parlaklık, (gönüllerine) sevinç verir.” (İnsan, 8-11)
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem de şöyle buyurmaktadır: “Sizden biriniz kendisi için sevip arzu ettiği şeyi (din) kardeşi için de sevip arzu etmedikçe (gerçek anlamda) iman etmiş olmaz.”
Muhacir ve ensar arasındaki kardeşliği anlayabilmek için şu kıssayı anlatmak uygun olacaktır. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem muhacir olarak Medine’ye gelen Abdurrahman b. Avf radıyallahu anh ile ensardan Sa’d b. er-Rebî’ radıyallahu anh’ı birbiri ile kardeş yapmıştı. Sa’d, Abdurrahman b. Avf’a kardeşliğinin bir gereği olarak: “Ey Kardeşim, ben Medine’nin en zenginlerinden biriyim. Malımın yarısını sana veriyorum. Ayrıca iki de hanımım vardır. Bunlardan birini beğen; ben de onu boşayayım” demişti. Bunun üzerine Abdurrahman bin Avf ise: “Allah malını da, hanımlarını da sana mübarek kılsın!” dedi ve sonra oradakilerden pazar yerini kendisine göstermelerini istedi. Onlar da pazar yerini tarif ettiler. Abdurrahmanbin Avf oraya giderek alışveriş yapmaya başladı.
Kısa bir zaman içerisinde epeyce para kazandı. Bir gün Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in huzuruna çıktığında Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ona: “Ey Abdurrahman! Senden yayılan bu koku da nedir?” diye sordu. Gerçekten de ondan za’feran kokusu geliyordu. Abdurrahman da: “Ey Allah’ın Rasûlü, evlendim” dedi. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem: “Peki ona mehir olarak ne verdin?” dedi, o da bir hurma çekirdeği kadar altın verdiğini söyledi. Bunun üzerine Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem: “Bir koyunla da olsa düğün yemeği ver!” buyurdu. Daha sonra Abdurrahman, o zamanı anlatırken şöyle derdi: “Hâlâ aklımdadır. Hangi taşı kaldırsam altında gümüş ya da altın bulacağımı zannediyordum.”
Abdullah İbn Abbas’ın, Kendisine Misafir Olan Ebû Eyyub el-Ensarî’ye Hizmet Etmesi
– Ebu Eyyûb el-Ensarî, Hz. Ali’nin Basra’ya vali tayin ettiği İbni Abbasradıyallahu anhuma’nın yanına vardı. İbni Abbas onu çok güzel karşıladı ve: “Ey Ebâ Eyyub! Sen evini Hz. Peygamber’e terk etmiştin. Aynı şekilde ben de evimi sana vermek istiyorum” dedi. Sonra ailesini evden çıkararak orasını tamamen Ebu Eyyub el-Ensârî’ye bıraktı. İbni Abbasdaha sonra da Medine’ye gitmek üzere ayrılacağı sırada ona ihtiyacının ne olduğunu sordu. Ebu Eyyûb da: “Dört bin dirhem borcum ve işlerimde çalıştırmak üzere sekiz köleye ihtiyacım var” dedi. İbni Abbasise onun bu isteklerini beşe katlayarak kendisine yirmibin dirhem ve kırk tane de köle verdi.
Hâris, İkrime ve Ayyaş’ın Yermük Savaşında Çektikleri Susuzluk
Kardeşliğin ne demek olduğunu en güzel şekilde öğrenmiş olan Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in ashabı ölüm sekerâtı esnasında dahi kardeşlerini kendi nefislerine tercih etmişlerdi. Son nefeslerini verecekleri anda dahi büyük bir fedakârlık ve kardeşlik örneği sergiliyorlardı.
Yermük savaşında, Hâris b. Hişam, İkrime b. Ebî Cehil ve Ayyaş b. Ebî Rabia ağır yaralar alarak yere düştüler. Hâris b. Hişam içmek için su istedi. Askerlerden biri ona su götürdü. İkrime’nin kendisine baktığını görünce: “Bu suyu İkrime’ye götür” dedi. İkrime suyu alırken, Ayyaş’ın kendine baktığını gördü, suyu içmeyerek: “Bunu götür Ayyaş’a ver” dedi. Fakat su Ayyaş’a yetişmeden Ayyaş şehid oldu. Bunun üzerine suyu götüren kişi İkrime’ye geri koştu. Fakat İkrime de şehid olmulştu. Hemen Hâris’in yanına koştu. Hâris de şehid olmuştu.
Ellerinde Çocuklarına Yetecek Kadar Yiyecek Bulunan Ailenin Sırf Misafirlerine İkram İçin Yiyormuş Gibi Davranıp Gece Aç Yatmaları
Ebu Hureyre radıyallahu anh’dan rivâyete göre: “Bir gün Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in huzuruna bir adam geldi. Açlıktan takatinin kesildiğini söyledi. Rasûlullah Efendimiz, hanımlarına bu adama bir şeyler vermeleri için haber gönderdi. Hanımları, evlerinde sudan başka bir şey bulunmadığını söyleyince Rasûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem: “Bu gece bu adamı kim misafir edecek?” buyurdu. Bunun üzerine ensar’dan biri: (Bu şahsın Ebu Talha el-Ensârî olduğu rivayet edilmektedir) “Ya Rasûlallah, ben misafir ederim” dedi ve misafiri evine götürdü.
Ebu Talha; evde hanımına yiyecek bir şey bulunup bulunmadığını sordu. Hanımı da yalnız çocukların yiyeceği kadar bir şey bulunduğunu söyledi. O da: “Öyleyse onları bir şeyle avut, sofraya gelmek isterlerse uyut. Misafirimiz eve gelince lambayı söndür, ona kendimizi de yiyormuş gibi gösterelim” dedi. Sofraya oturdular. Misafir karnını doyurdu. Kendileri karanlıkta yiyormuş gibi davrandılar, kaşıklarını sofraya boş uzatıp, geriye boş çevirdiler ve aç yattılar…
Sabah olunca Ebu Talha; Peygamber efendimizin yanına gitti. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ona: “Bu gece misafirinize karşı yaptığınız davranıştan Allah razı oldu.” buyurdu. Bunun üzerine şu ayeti kerime nazil oldu: “Ve kendileri ihtiyaç içinde olsalar bile, onları kendi nefislerine tercih ederler” (Haşr, 9).
Âyet-i kerimenin nüzulüne sebep olan hadisenin zikredilen vakıa olduğu çoğunlukla kabul edilmiş olmakla beraber, İbni Merdûye bir başka hadise daha kaydeder: “İbni Ömerradıyallahu anhuma’nın anlattığına göre, bir adama bir koyun başı hediye edilir. Adam bu koyun başını, ‘Falanca kardeşim buna benden daha muhtaçtır’ diyerek bir başkasına hediye eder. O kişi de aynı düşünce ile onu bir başkasına hediye eder. Böylece kelle tam yedi kez el değiştirdikten sonra birinci adama geri gelir. Bunun üzerine bu ayeti kerime nazil olur.
Hz. Ömer’in On Sekiz Hikmet İçeren Bir Nasihatta Bulunması
Ömerradıyallahu anhbir keresinde Müslümanların birbirleriyle olan ilişkilerinde dikkat etmeleri gereken şu on sekiz şeyden bahsetmiştir ki her biri bir hikmettir. Bu nasihatler kardeşlerimizle olan ilişkilerimizde önem vermemiz gereken çok değerli nasihatlerdendir:
Bir kötülük yapmak suretiyle senin hakkında Allah’a isyan eden bir kişiyi, bir iyilik yapmak suretiyle kendisi hakkında Allah’a itaat etmekten daha büyük bir şekilde cezalandıramazsın.
Kesin bir bilgiye sahip olmadığın sürece Müslüman bir kardeşinin herhangi bir hareketini en güzeline hamlet.
Bir Müslüman kardeşinden duyduğun bir sözü elinden geldiğince hayra yor.
Kendisini töhmet altında bırakacak işler yapan kimse, kendisi hakkında sûi zanda bulunup kötü şeyler düşünenleri kınamasın.
Sırrını sakladığı sürece kişinin iradesi kendi elindedir.
Doğru sözlü ve yaşayışlı arkadaşlarından ayrılma.
Her zaman için onların gölgesinde yaşa; çünkü onlar senin için bollukta süs, darlıkta ise azıktırlar.
Sonunda ölüm olduğunu bilsen de doğruluktan ayrılma.
Seni ilgilendirmeyen şeylere karışma.
Olmayacak işler peşinde koşma, çünkü böyle bir şey yararsız, boş bir uğraş olur.
İhtiyacını yerine getirmek istemeyen kimseden hiçbir şey isteme.
Yalan yere yemin etmeyi küçümseme ki Allahu Teâlâ seni bundan dolayı helak etmesin.
Sakın facirlerle (kötülerle) arkadaşlık yapma ki sonra kötülüklerini öğrenirsin.
Düşmanlarından uzak durduğun gibi Allah’tan korkmayan dostlarından da sakın; çünkü O’ndan korkmayan kimse asla güvenilir birisi değildir.
Kabirlerin yanından geçerken kork.
Tâat gösterirken kendini hiç mesabesine indir.
Günah işlerken akıbetini düşün.
Bir iş yaparken, içlerinden Allah’tan korkanlarla istişare et; çünkü Allahu Teâlâ “Allah’tan, kulları içinde ancak âlimler korkar” (Fâtır, 28) buyurmaktadır.”
Buraya kadar kısmen de olsa anlatmış olduğumuz selefimizin kardeşliğe verdiği değer ve yaşantılarının bize örnek olmasını Yüce Rabbimizden diler, gerçek kardeşlik ruhunu özümsemiş, özü ve sözü bir olan Müslümanlardan olabilmeyi bizlere kolaylaştırmasını yüce Rabbimizden dileriz.
اَلَّلهُمَّ لَا سَهْلَ إِلَّا مَا جَعَلْتَهُ سَهْلًا وَ أَنْتَ تَجْعَلُ الْحَزْنَ إِذَا شِئْتَ سَهْلًا
Allah’ım! Senin kolaylaştırdığından başka kolay olan bir şey yoktur. Zoru ancak sen istersen kolaylaştırırsın.