Sahabenin Namazındaki Huşusu

Hikmetli Kıssalar – Orhan Sağlam / 2023 Mayıs / 126. Sayı

Rasûlullah Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem Zatü’r-Rika gazvesinden dönüyordu. Müşriklerden biri, “Muhammed’in arkadaşlarından birini öldürmedikçe onlardan vazgeçmeyeceğim” diye yemin edip İslam ordusunun arkasına düştü. Ordu konakladığında Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem:

Bu gece benim için kim nöbet tutar?

Muhacirlerden Ammar b. Yasir ve Ensardan Abbad b. Bişr radıyallahu anhuma kalktılar:

– Biz tutarız!

– Vadinin çıkış yerinde bekleyin.

Onlar vadinin çıkış yerine geldiklerinde Abbâd , Ammar’a:

– Gecenin başında mı, sonunda mı nöbet tutmak istiyorsun?

– Gecenin başında sen dur.

Bunun üzerine Ammar uzandı. Abbâd da namaza durdu. O sırada Müslümanları takip eden müşrik yol ağzına gelmişti. Namaza duran Abbad’ı görünce, nöbetçi olduğunu anlayıp ona bir ok attı. Abbâd sırtına saplanan oku çekip yere attı ve namaza devam etti. Adam bir ok daha attı. Abbâd o oku da çekip yere attı ve namaza devam etti. Adam bir ok daha attı. Abbâd üçüncü oku da çıkarıp yere attıktan sonra rükûya vardı ve secdeye gitti. Ondan sonra arkadaşına:

– Kalk, ben yaralandım, artık hareket edemiyorum.

Ammâr yerinden fırladı. Adam onu görünce kendisini fark ettiklerini anlayarak kaçtı.

Ammâr arkadaşının kanlar içindeki halini görünce:

– Subhanallah, ilk yarayı alınca, neden beni uyandırmadın?” dedi. Abbâd b. Bişr:

– Ben bir sûre (Kehf sûresini) okuyordum, onu yarıda kesmek istemedim. Fakat adam bana ikinci ve üçüncü oku da atınca rükû’a varıp seni uyandırdım. Allah’a yemin ederim ki, eğer bende Hz. Peygamber’in beklenmesini emrettiği bu yerin nöbetçisiz kalacağı düşüncesi olmasaydı, ben sûreyi tamamlamadan o beni öldürmüş olurdu” dedi.[1]

KISSADAN ÇIKARILACAK DERSLER

1. Bugazveye Zaturrikâ denmesinin sebeplerinden bir tanesi, sahabenin çölde yürümekten ayaklarının yarılması, yarılan ayaklarına bez parçaları sarmalarıdır.

2. Savaşın sebebi; Necid bölgesinden Medine’ye gelen bir tüccarın, Gatafânlılardan Enmâr, Muhârib ve Sa‘lebeoğullarının Medine’ye saldırmak için Nahl yakınında Sa‘d ve Şukra arasındaki Zâtürrika’nın çevresinde toplandığını bildirmesidir. Bu haber üzerine Resûl-i Ekrem düşmanın bulunduğu yere kadar gidip onlara bir baskın yapmaya karar verdi. (700 veya 800) kişiden oluşan bir kuvvetle 10 Muharrem 5 (11 Haziran 626) tarihinde Medine’den ayrıldı.

Hz. Peygamber etrafa gözcüler yollayarak çevrede olup bitenlerle ilgili haber alıyordu. Olay yerine yaklaştıklarında bir gece yarısı etrafı kontrol eden birlikler çevrede hiç kimseye rastlamadıklarını, fakat yeni ayak izleri gördüklerini Rasûl-i Ekrem’e bildirdiler. Nihayet Resûl-i Ekrem olay mahalline vardı; ancak taraflar arasında herhangi bir çarpışma gerçekleşmedi.

3. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in cesaretini birçok olayda gördüğümüz gibi, bu olayda da açık bir şekilde görmekteyiz. Şöyle ki düşmanın Medine’ye saldırmak için toplanmaya başladığını duyar duymaz hemen onların mekanlarına baskın yapıp onları dağlara püskürtmesi ve  düşmanın Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in karşısına çıkamayıp saklanmaları bunu apaçık bir şekilde ortaya koymaktadır.

4. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in düşmanın toplanmasını duyar duymaz harekete geçmesi bize önemli meseleleri ciddiye alıp, acele edip, ertelemeyip gerekeni yapmaktan geri kalmamamız gerektiğini göstermektedir.

5. Medine’ye saldırmak için birçok ayrı gurubun toplanması bize, eğer hedefte hak varsa her ne kadar birbirlerinden ayrı da olsa batılın, kâfirlerin bir araya gelebildiğini ve bu adetlerinin hali hazırda halkı Müslüman olan ülkelerde de birbirine düşman kesilen gurupların da Müslümanlara karşı birleşebildiğini göstermektedir. Bunları en iyi şekilde idrak edip küffara karşı Müslümanların da birlik ve beraberliğini Rabbim nasip etsin inşallah.

6. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz tedbir alınması gereken bütün meselelerde tedbir almıştır. Dönüş yolunda olup, orduyu en iyi bir noktada konaklatmasına rağmen, yine de ordunun gözetiminin sağlanacağı noktaya nöbetçileri yerleştirmesi Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in tedbire ne kadar önem verdiğine işaret etmektedir. Bu olay bize tedbirin önemini gösterip tedbirin elden bırakılmaması gerektiğini öğretmektedir.

7. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz şu işi kim yapmak ister dediğinde hiç vakit geçirmeden hemen sahabeden birilerinin ben veya biz ey Allah’ın Rasûlü dedikleri gibi burada da bu gece kim nöbet tutmak ister dediğinde hemen aynı şekilde sahabe ben veya biz şekliyle cevap vermişlerdir. Bu da bize ecir için amelde yarış içerisinde olmamız gerektiğini, emire, komutana ve sorumluya karşı nasıl itaat etmemiz gerektiğini göstermektedir.

8. Kendisi zarar görmüş olan birisi yemin ederek “Müslümanların ordusundan bir kişiye zarar vermeden dönmeyeceğim” diyerek Müslüman ordusunun peşine düşmüştür. En nihayetinde her ne kadar düşmandan uzaklaşsak da bu ve benzeri ihtimalleri genel komutanın gözden kaçırmaması gerektiğini bize öğretmektedir. Yine bu bize düşman tarafından, davası batıl olan bir kişinin bu şekilde hedefine adapte olmasının, hak üzerinde olan Müslümanların yaptığı hiçbir şeyin boşa gitmeyip karşılığını kat kat alacağını, hedeflerine daha derin daha ciddi bir şekilde sarılması gerektiğini göstermektedir. Örneğin hali hazırda dünyada halkı Müslüman olan birçok yerde her türlü zalimliği vb. birçok sıkıntıyı yaşatan kâfirlere karşı ne yapabilirim derdiyle dertlenmesi gibi.

9. Nöbet esnasında farz bir ibadetin kaçırılması söz konusu değilse, en hayırlı ibadet bize emredilen ve içerisinde bulunmuş olduğumuz ibadet ve sorumluluğumuzdur. Abbad b. Bişr’in nöbet esnasında namaza durması belli ki ortamın güvenli olduğunu düşünüp düşmanın saldıracağına ihtimal vermemesindendir. Yine de bu olay Müslümanlara örnek teşkil etmesi açısından önem arz etmektedir.

10. Abbad b. Bişr’in namaz esnasında kendisine üçüncü okun isabet edip, her bir oku da sırtından çıkarıp kıraatine devam etmesi en son dayanamayıp yere oturup rükû ve secdesini yaparak namazını bitirmesi ve Ammar’a “Kalk artık takatim kalmadı, Allah’a yemin olsun ki Peygamberin nöbet emri olmasaydı kıraatimi ölünceye kadar devam edip kesmezdim” demesi, bize sahabenin namaza, Rabbimize ne denli aşık olduğunu, ne denli muhabbet beslediklerini göstermektedir. Namaza bu denli sevdalı olmaları onların diğer bütün işlerinin de yoluna girmesini sağlamıştır. Çünkü bizim dinimizden öğrendiğimiz namazın dinin direği olduğudur. Dolayısıyla direk ne kadar sağlam olursa bina da o denli sağlam olur. Bugün şunu iddia edebiliriz ki Müslümanlar olarak eğer bazı başarısızlıklarımız söz konusu ise bunun ilk sebebi namazlarımızın düzenli ve istikrarlı olmamasıdır. Çözüm olarak söyleyebileceğimiz ise namazlarımızın gözden geçirilmesi gerektiğidir. Çünkü en zor zamanda bile Allah azze ve celle bize namazla Allah’tan yardım dileyin buyurması da buna apaçık bir delildir. Son olarak yazımızı şu duayla bitirelim; Rabbimiz, bize Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in kıldığı namazları örnek alan ashabının kıldığı namazlar gibi namaz kılmayı nasip et, âmin.


[1]. Ebu Davud; Beyhaki