PKK Müslüman Kürt Halkını Temsil Ediyor Mu

 Gündem – Nedim Bal / 2014 Kasım / 24. Sayı

PKK çizgisinin Müslüman Kürt halkını temsil edip etmediğini anlayabilmek için öncelikle bu hareketleri kuran ve hali hazırda devam ettiren önder kadronun İslam’a ve Müslümanlara bakış açısını bilmemiz, onların gerçek zihniyetini anlamamız gerekir.

PKK’nın Kuruluşu

PKK’nın Kürtçe açılımı; Partiya Karkerên Kurdistan’dır. Yani Kürdistan İşçi Partisi.

PKK 1974 yılında kuruldu. Lideri Abdullah Öcalandır. O tarihte; Başkan yardımcısı Cemil Bayık, Yürütme Kurulu Başkanı Şahin Dönmez, Askeri Sorumlusu Mehmet Karasungur, İstihbarat Sorumlusu Mazlum Doğan, Yürütme Kurulu Üyesi Mehmet Hayri Durmuş, Yürütme Kurulu diğer üyesi ise, Öcalan’ın eşi Kesire Yıldırım’dır. Çekirdek Kadro 16 kişiden oluşmuştur.

PKK’nın İdeolojisi

PKK’nın İdeolojik yapısının temelleri Marksizm, Leninizm ve Maoculuğa dayanır. (Abdullah Öcalan’ın, Kürdistan Halk Kahramanları kitabı s.78-87)

PKK’nın amacı; Türkiye’nin doğu ve güneydoğusu, Irak’ın kuzey’i, Suriye’nin kuzeydoğusu, İran’ın kuzeybatısındaki bölgelerde bağımsız Sosyalist/Ateist/Dinsiz bir Kürt Devleti kurmaktır…

PKK’nın liderlik kadrosu bu amaçlarına ulaşabilmek için Devlet’in güvenlik güçlerine, sivil insanlara ve kendi otoritesini kabul etmeyen tüm Kürt gruplarına karşı şiddet uygulanması görüşündedir.

PKK kurucu lideri Abdullah Öcalan’ın Düşünce dünyası

PKK Lideri’nin Yüce Allah hakkındaki düşüncesi;

“Yukarıda Tanrı olsaydı beni yine yanlış yola sevk edecekti. Kürtlerin Allah’ı onları yanlış yola sevk ediyor. Bunun için ben kendi kendimin tanrısıyım.” (Abdullah Öcalan’ın Sanat ve Edebiyatta Kültür Aydınlanması kitabı s.153)

“Lise döneminde büyük felsefik bunalımlar yaşadım. Tanrı ile savaştım. Bu savaştan başarı ile çıktıktan sonra yarı tanrı oldum.” (Abdullah Öcalan’ın Özgür Yaşamla Diyaloglar kitabı s.257)

“Her topluluk kendini güçlendirdiği oranda, kendi Allah’ını yeniden tasarlamalıdır. Tarihsel ve toplumsal gerçeklik budur. Günümüzün Allah’ı ise; bilimdir.” (Abdullah Öcalan’ın Sümer Rahip Devletinden Demokratik Uygarlığa kitabı)

PKK Liderinin İslam Dini hakkındaki görüşleri(!)

“İslamiyet gerici bir dindir. Başlangıçtan beri zincirinden boşalmış aç bir aslan gibi etrafına saldırmaktadır. İslam’ın çevreye saldırması Hun’ların Roma uygarlık merkezine saldırmasına benzemektedir. İslamiyet, Sümer mitolojisinin üçüncü aşamasıdır. Din afyondur. İmha, işkence, açlık ve hastalık gibi sorunların kaynağıdır. (Abdullah Öcalan’ın Sümer Rahip Devletinden Demokratik Uygarlığa kitabı s.39 / s.218)

“İslamiyet; Nasturi Rahipleri ve Yahudi kabilelerinin etkisi altında kalan Muhammed’in kişiliğinden ortaya çıkmış bir bedevi Arap çıkışıdır.” ( A. Öcalan’ın Sümer Rahip Devletinden Demokratik Uygarlığa kitabı s.72)

“Kürtler İslamlaştıkça Kürtlüklerini unuttular. İslam dini kürtleri ezdi. Bizim Din ile ilişkimiz yok. Halkımız Tanrı’dan, (İslam) ideolojisinden kopmalıdır. Ben çok uğraştım sonunda Tanrı’dan koptum. Tanrıyı aştım. Böylece Abdullah Öcalan olabildim. İslam; kadınımıza hiçbir şey vermemiştir. Bunun yerine Sosyalist ahlâkı koyacağız. Allah’ın sevgili kullarının Cennet’e girmesi gibi kavramlar, işin fantezi, edebiyat kısmıdır. Tek Tanrılı din ideolojileri baştan sona siyaset ideolojileridir. Allah, Peygamber, melek gibi kavramlar o dönemin uydurulmuş siyasi literatürüdür.” (Abdullah Öcalan’ın Sümer Rahip Devletinden Demokratik Uygarlığa kitabı s. 204)

İnsanoğlunun Atası Hz. Adem (a.s) Hakkındaki Görüşleri

“Hz. Adem ve Havva hikayesi Sümer (Uygarlığı) kaynaklı bir söylentidir. İnsanoğlunun ilk atası Maymunlardır. İnsan; 20 Milyon yıl önce Doğu Afrika’nın iklim koşullarında oluşan ve iki ayağı üstünde yürüyen yaratıkların evrim geçirmiş biçimidir.” (Abdullah Öcalan’ın Sümer Rahip Devletinden Demokratik Uygarlığa kitabı s.17-22)

PKK Liderinin Peygamberler Hakkındaki Görüşleri

“Peygamberlik, Sümer, Mısır ve sonraları başka merkezlerin kabile ve din anlayışından doğmuş bir kavramdır.” “Peygamberlik; İbrahim tarafından geliştirilen ve yıpranan rahipliğin yerine getirilmiş bir kavramdır.”

Muhammed, Mekke-Şam-Kudüs arasında yolculuk yaparken Asuri-Nasturi Rahiplerinden çok şey öğrenmiştir. Muhammed, Haniflerden’de etkilenmiştir. Zerdüşt’ün fikirlerinden’de etkilenmesi muhtemeldir. Hristiyanlık, Yahudilik ve Zerdüst’lük Muhammed’in ideolojisini hazırlayan etkenlerdir. (Abdullah Öcalan’ın Sümer Rahip Devletinden Demokratik Uygarlığa kitabı s. 192 / s.156 / s.145)

PKK Liderinin Ahiret Hakkındaki Görüşleri

“Cennet; Sümer toplumunda alt sınıfın hayal ettiği, üst sınıfında yaşadığı yerdir. Cennet aslında Basra Körfezi ile Dicle ve Fırat kıyısındaki tapınaklardan ve Saraylardan başka bir şey değildir.” (Abdullah Öcalan’ın Sümer Rahip Devletinden Demokratik Uygarlığa kitabı s.73-74)

Yıllardır PKK zihniyetine mensup kişilerin; İslami camialara karşı hep dile getirdikleri bir söylem vardı; “Sizler (yani İslamcılar) mazlum Kürt halkına sahip çıkmıyor, onların haklarını savunmuyorsunuz! Varsa yoksa işiniz Filistin, Gazze, Bosna, Afganistan, Çeçenistan, Mısır v.s… Niçin Kürdistan halkını savunmuyorsunuz?

Bu samimiyetsiz ve saptırıcı sorulara verilecek cevaplar pek çoktur. Öncelikle;

Kemalist Zihniyet veya Derin Devlet Sadece Kürtlere Değil

Tüm Müslüman Halklara Zulmetmiştir.

Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan bu güne özellikle Kemalist zihniyet mensupları; İslam’a ve Müslümanlara karşı düşmanca tavır almıştır.

Çıkardıkları devrim yasaları ve istiklal mahkemeleri kararlarıyla yüz’lerce İslam önderini ve İslami değerlere sahip çıkan onbinlerce Müslüman Türk, Kürt, Arap, Çerkez, Laz demeden katletmiş, hapsetmiş, eğitim-öğretim haklarını ellerinden almış, camileri-medreseleri kapatmış, tesettürü yasaklamış, Kur’an’lar yakılmış, Elif-Ba öğretilmesi dahi yasaklanmıştır.

Kemalist rejim ve bu günkü uzantıları sadece bir ırka değil, kendini İslam’a nispet eden ve İslam’i yaşam tarzını benimseyen tüm halklara karşı zulmetmiştir.

Allah’a çok şükür ki bu toprakların inançlı Müslümanları; fosseptik çukurlarından bir çukur olan Irkçılık/Faşistlik pisliğine bulaşmamış, kendi Irkının bilmem neresinin derdine düşmemiştir. Bu ülkenin kuzeyinden güneyine, doğusundan batısına tüm inançlı ve samimi Müslümanları, Kemalist rejime karşı ayaklanmış, İslami değerlere yapılan çirkin saldırılara karşı direnmeye çalışmışlardır. İskilipli Atıf Hoca, Şeyh Said ve Said Nursi o dönemin Kemalizm ile mücadelede sembol isimleridir.

Kemalist rejim ya da Derin Devlet; devrim yasaları,  zulüm, katliamlar, ahlaksızlığın yaygınlaştırılması ile batıdaki Müslümanların direnişini zayıflatmış, zamanla Müslüman halkı İslami değerlerden ve yaşam tarzından uzaklaştırmayı (asimilasyonu) kısmen de olsa başarmışlardır.

Fakat buna karşı; doğu da çoğunluğu Kürt olan İslam önderleri ve onlara tabi olan Müslüman Kürt halkı bu batılılaştırma, ateistleştirme, ahlâksızlaştırma hareketlerine karşı direnip  bu noktada Kemalist rejime karşı en büyük tepkileri ortaya koymuştur.

Çok şükür ki, Kemalist rejim ya da Derin Devlet; doğudaki Kürt halkı üzerinde planladığı batılılaştırma, dinsizleştirme, ahlâksızlaştırma hedeflerini tam olarak gerçekleştirememiştir.

Kemalist rejimin doğudaki Müslüman Kürt halkına zulmetmesinin en büyük sebebi; Müslüman Kürtlerin İslam inancına ve İslam’i yaşam tarzına sahip çıkmalarıdır.

Sonuç olarak Müslüman Kürt halkının iliklerine kadar işlemiş olan İslam dini, hem Kemalist rejim için hem de Emperyalist ve Siyonistler için büyük bir baş belası idi!

İşte tam bu noktada, ateist, Marksist, Sosyalist PKK projesi Kemalizmin, Emperyalizmin ve Siyonizmin ortak projesidir. Burada amaç; Müslüman Kürt halkını İslam’dan ve İslami değerlerden uzaklaştırmaktır.

Emperyalist ve Siyonistlerin istekleri doğrultusunda Derin Devletin eliyle Müslüman Kürt halkına karşı bilinçli ve maksatlı olarak alçakça zulümler yapılmış, sonra da zulmedilen bu mazlum halkın karşısına kurtarıcı olarak Sosyalist, Dinsiz, Ateist ve İslam düşmanı olan sahte kahramanlar(!) çıkartılmıştır. Zulüm denizine düşen zavallı mazlum Müslüman Kürt halkı bu zulümden kurtulmak için yılana sarılmak zorunda bırakılmıştır. Bu sahte kahramanların hepsinin ipi; İsrail, Amerika ve İngiltere’nin elindedir.

İslami Camia Bu Zulümlere Karşı Çıkmıştır.

Bugüne kadar Müslüman Kürt halkına yapılan zulümleri dile getiren onlarca Müslüman yazar ve İslami cemaat mensupları Derin Devlet tarafından mahkemelere çıkartılmış, bu zulmü dile getiren kitapları toplatılmış ve hapis cezaları ile karşı karşıya kalmışlardır.

PKK zihniyetinin bu gerçekleri bildiği halde saklaması ve göz ardı etmesinin en büyük sebebi; mazlum kürt halkının haklarını savunan ve bu zulümleri dile getirenlerin “İslam’i kimlikli” yazar ve kanaat önderleri olmalarıdır. Şayet Müslüman Kürtlere yapılan zulüm ve haksızlıkları dile getirdikleri için kitapları toplatılan, mahkemelere çıkartılan, hapis cezası alan Müslüman yazar ve cemaat önderlerinin İslami kimlikleri olmasaydı bu haksızlıkları dile getirdiklerinden dolayı çoktan     Avrupa, Amerika, İsrail, İngiltere ve PKK tarafından baş tacı edilirlerdi.

Sonuç olarak Müslüman önderler ve tevhid eksenli cemaatlerin çoğunluğu doğuda Müslüman Kürt halkına yapılan zulümlere her zaman karşı çıkmış ve bu hususta mazlum Müslüman Kürt halkının yanında olmuştur.

Peki şimdi biz soralım: bugüne kadar zulmedilen, hapse atılan, işkence edilen, öldürülen Müslümanların, eğitim hakları ellerinden alınan gençlerin haklarını savundukları için mahkemeye çıkarılan, kitapları toplatılan, hapis cezası alan kaç tane PKK’lı vardır?

Eğer birazcık utanma ve ar duygusu var ise önce bir aynaya bakmak lazım. O ayna da çirkin ve yalancı bir yüz göreceksiniz…

Siz Hangi Zulme Karşı Çıktınız?

Bu güne kadar hangi ateist, Marksist, Sosyalist düşünce yapısına sahip PKK zihniyetli yazar ve siyasetçi; Irak’ta, Afganistan’da, Bosna’da, Çeçenistan’da, Somali’de, Myanmar’da, Afrika’da, Tunus’ta, Suriye’de, Yemen’de, Türkistan’da, Özbekistan’da, Libya’da, Mısır’da, Gazze’de; Emperyalist ve Siyonist devletlerin Müslüman halka yönelik yaptığı zulüm ve katliamlara karşı çıktı?

Bu güne kadar hangi ateist, Marksist, Sosyalist düşünce yapısına sahip PKK zihniyetli yazar ve siyasetçiler; zulmedilen, katledilen, soykırım yapılan Müslüman halklar için sokağa çıktı?

Bırakın sokağa çıkmayı ve zulme hayır demeyi, siz o zulümleri yapan Siyonist ve Emperyalist ülkelerle kol kola oldunuz. Onların sofralarından yediniz-içtiniz. Şimdi hangi yüzle “Niçin Kürtleri savunmuyorsunuz?” sorusunu sorabiliyorsunuz. Siz zalimlerle kol kola olduğunuz müddetçe bu utanılacak bir soru değil midir?

Türk Irkçılığına/Faşizmine Karşı Çıktığını İddia Eden PKK’nın

Kürt Irkçılığı/Faşistliği Yapması

Dünyanın dört bir yerinde oluk oluk Müslüman kanı akarken, son 30 Yıl içerisinde 4 milyon Müslüman halk, Hıristiyan ve Yahudi terör devletlerinin zulümleriyle katledilmişken, Müslüman kadınlar tecavüze uğrarken, Ebu Ğurayb’ler, Guantanamo’lar hala ortadayken, PKK zihniyetinin bu mazlum halklar için bir defa dahi ses çıkarmamaları, mazlum halkların uğradığı zulümleri bir kez dahi gündeme getirmemeleri Irkçılığın/Faşitliğin dik âlâsı değil midir?

Bu ülkede Kemalist rejimin derin eli! Zamanında bilinçli ve kasıtlı olarak doğuda Müslüman Kürt halkına zulüm yaparken rastgele yoldan çevirdiği insanlara “sen Türkçe biliyor musun ulan?” diye sorar, Türkçe bilmeyenleri ulu orta medya dayağı çekerlerdi. Bu mazlumların dövülmelerinin, sövülmelerinin, hakaret edilmelerinin sebebi, sadece Türkçe bilmemeleri idi…

Son yaşanan olaylarda PKK zihiniyetine mensup olanların Mardin-Kızıltepe’de bayram ziyareti için akrabasına gelen Suudi Arabistan doğumlu bir insana “Sen Kürtçe biliyor musun ulan?” diye sorup, aldıkları olumsuz cevap karşısında “Neden Kürtçe bilmiyorsun ulan” diyerek vahşice öldürmeleri Irkçılığın/Faşistliğin dik âlâsı değil midir? Bu durum kahrolsun faşizm, kahrolsun ırkçılık deyip sonrada o fosseptik çukuruna kendi elleriniz ve isteğinizle gömülmek değil midir?

Irkçılık/Faşistlik Bir Alçaklıktır.

Alçaklıktan Daha Beteri İse; Çukurluktur.

O da; ideolojik faşistliktir.

PKK’nın hâkim olduğu zihniyet; kendileri gibi inanmayan, kendileri gibi düşünmeyen, kendileri gibi yaşamayan Kürtleri, Kürt olarak kabul etmez. Kendi ideolojik inançlarını ve siyasi görüşlerini kabul etmeyen, üstüne üstlük PKK’nın otoritesini tanımayarak karşı çıkan Kürtlerin yaşam hakkı dahi yoktur. PKK sadece kendi gibi düşünen veya kendi otoritesini kabul eden Kürtlerin hakkını savunur. Bu meseleyi daha iyi anlayabilmek için şu örnekler faydalı olacaktır.

Birinci Örnek;

Suriye Baas  Rejimi’nin lideri zalim Beşşar  Esed, daha önce vatandaş olarak dahi kabul etmediği, nüfus cüzdanı vermediği ve kürt halkının yoğun olarak yaşadığı Rojova, Şengal, Kobani’yi tek kurşun dahi atmadan PKK’nın Suriye uzantısı olan PYD’ye altın tepsi içinde ikram etti… Irak’ta, İran’da ve Türkiye’de uzun yıllardır kendine ait herhangi bir otorite kuramayan PKK/PYD Esad Rejimi’nin altın tepsi içinde sunduğu bu tarihi fırsatı kaçırmamak ve yıllardır arzuladığı bir statükoya kavuşmak niyetiyle Rojova, Şengal ve Kobanide yaşayan Kürtlere otoritesini kabul ettirmek için baskı ve zulümler yapmaya başladı.

Rojova, Şengal ve Kobanide PKK/PYD otoritesini kabul etmeyen tüm Kürtlere zulmedildi. Yaklaşık 50 bin kadar Şengalli Kürt evlerini, yurtlarını terk etmek zorunda kaldı. Rojova, Şengal ve Kobani’de zulmedilerek yurtlarından sürülen Kürtlere yapılan bu zulmün sebebi PKK/PYD ideolojisini ve otoritesini kabul etmemeleridir. Çünkü PKK/PYD’nin buna asla tahammülü yoktur. Farklı düşünce, farklı inanç sahipleri PKK’nın otoritesini tanımadan asla yaşam hakkı elde edemezler. PKK/PYD’nin Suriye’de kendi otoritesini kurmak için Suriye Kürtlerine yaptığı baskı ve zulümler artık herkes tarafından biliniyor. Şuan PKK/PYD zulmüne uğradıkları için IŞİD saflarına katılarak PKK/PYD’ye karşı savaşan yüzlerce Kürt genç var.

Bu olay; PKK zihniyetinin tüm Kürtlerin değil sadece kendi ideolojilerine inanan, kendileri gibi düşünen, kendileri gibi yaşayan yada kendi otoritelerine teslim olan Kürtlerin haklarını savunduklarını gösteren bir olaydır.

İkinci Örnek;

Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı Kobani’de “katliam oluyor” diye ayağa kalkanlar, sokağa fırlayanlar Kobani’de olduğunu iddia ettikleri katliamlardan daha beterini Diyarbakır’da, Siirt’te, Mardin’de, Kızıltepe’de, Van’da, İstanbul’da, Bursa’da ve benzeri yerlerde yaptılar.

İki gün içinde 40 kişiyi öldürdüler. Tüm sakallı ve eşi tesettürlü olanlar IŞİD’çi diye yaftalanıp katledildiler. Kurban eti dağıtan 17 yaşındaki Müslüman bir genci sığındığı evin camından aşağı atıp üzerinden arabayla geçmiş, yetmemiş bir de üzerine benzin dökerek yakmışlardı.. Bu ne öfke? Bu ne kin? Bu 17 yaşındaki genç’te sizler gibi Kürt oğlu Kürt değil miydi? Bu gençte haklarını savunduğunuzu iddia ettiğiniz mazlum Kürtlerden değil miydi?

Demek ki PKK’nın zulmünden kurtulmak için Kürt olmakta yetmiyormuş? Bir Kürt Marksist değilse, ateist değilse, sosyalist değilse yada namaz kılan, oruç tutan, örtünen, hacca giden fakat   PKK zihniyetini savunan bir Kürt değilse sizler için o Kürt, Kürt bile sayılmazmış meğerse…

Kara Vicdanlılar

Fakirlere kurban eti dağıtırken saldırıya uğrayan sonrada bir eve sığınan gençleri, vahşi hayvanların önüne atan ev sahiplerinde ve o gençler vahşice öldürülürken evlerinin penceresinden zılgıt çeken, “öldürün onları” diye bağıran o kadınlarda nasıl bir vicdan, nasıl bir insaf, nasıl bir kalp var?

Onlarında çocukları, kardeşleri, kocaları yok mu? Şimdi yatağa yatarken öldürülen o masum gençlerin, kanlara bulanmış yüzleri rüyalarına giriyor mudur acaba? Hiç zannetmiyoruz. Çünkü imanı, vicdanı, insafı olmayanların rüyaları da masum olamaz.

İki yüzlülük

İstanbul Okmeydanı’nda insanların mallarına ve canlarına zarar vermek için elinde Molotof Kokteyli ile oraya buraya saldıran 17 yaşında bir genç ölüyor, tüm sosyalistler, ateistler, dinsizler, liberaller, ulusalcılar ve bunların siyasi uzantıları ayağa kalkıyor. Okyanusun öteki tarafından bir hoca efendi(!) taziye mesajı göndererek kardeşlik ZAMANI’nı pekiştiriyor. Fakat öte yandan fakir ve muhtaçlara kurban eti dağıtan 17 yaşındaki bir genç 3. Kattan aşağı atılıyor, arabayla üzerinden geçiliyor, üstüne benzin dökülerek yakılıyor fakat bir tane cibilliyetsiz, ateist, solcu, liberal, ulusalcı PKK’lı siyasi ve yazarlardan ya da Hocaefendi Hazretlerinden kınama ya da taziye mesajı bile çok görülüyor.

Niçin? Çünkü vahşice öldürülen Kürt; kendileri gibi inanmayan, kendileri gibi düşünmeyen, kendileri gibi yaşamayan, insanların evlerini ve işyerlerini yakmayan, yıkmayan Müslüman bir Kürt olduğu için… Bu durum, halkların özgürlüğünü savunduğunu iddia eden fodullar için ikiyüzlülüğün ispatı değil midir?

Aynı zamanda öldürülen 40 küsur insanın ve dükkânları yağmalanıp yakılan, evlerine saldırılan Kürtlerin tamamı ne hikmetse PKK taraftarı olmayan, onlar gibi düşünmeyen insanlardan olması da tesadüf değildir herhalde?

Bütün bu yaşananlar gösteriyor ki; PKK ırkçılık/faşistlik pisliğinden daha da aşağıya düşerek, tüm Kürt halkına karşı ideolojik bir faşizm sergilemektedirler.

Yaşanan Tüm Vahşet Organizelidir.

HDP eş Başkanı Selahattin Demirtaş’ın “biz sokağa çıkın dedik ama bunları yapın demedik” sözü gerçeği yansıtmayan, sadece yükselen tepki ve öfkeyi azaltmak için söylenen politik yalanlardan bir tanesidir.

Bugüne kadar PKK ve tüm sosyalist grupların sıkıştıkları zaman bu tür yalanlarla kamuoyunu oyalamaları ve etraflarına gül dağıtmaları artık alışkanlık haline gelmiştir. Kendilerinin de inanmadığı bu yalanlara milletin de inanmadığı ortadadır.

Bayramın 4. Günü HDP eş Başkanı’nın “sokağa çıkın ve elinizden geleni yapın” çağrısıyla beraber daha ilk gece Türkiye’nin birçok yerinde başta HÜDA-PAR olmak üzere tüm İslam’i Vakıf, Dernek, Dershane, Kur’an Kursları, Dindar Müslüman Kürtlerin dükkân ve evlerine EŞ ZAMANLI olarak baskınlar yapılması, sosyal medya üzerinden açıkça adres ve hedefler gösterilerek katliamlar yapılması bu işin basit bir halk taşkınlığı olmadığını tüm bu yaşananların arkasında olayları organize eden bir “İRADE”nin olduğunu ispat eder.

Türkiye’nin birçok yerinde “EŞ ZAMANLI” olarak aynı tarz vahşetin sergilenmesi İslam’i camiaların ve PKK’lı olmayan Müslüman Kürtlerin hedef alınması bu olayların PKK’nın ortak akıl ve iradesiyle planlandığının açık göstergesidir.

Hükümetin Hatası

Kürt sorununun çözümünde tek muhatabın PKK/HDP olarak belirlenmesi ve öne çıkarılması bu örgütleri şımartmış ve gücünü artırmıştır. Bu örgütleri, diğer Müslüman Kürtlerin üzerinde “Eli Sopalı Dayı” konumuna yükseltmiştir.

Şayet hükümet bu sorunu çözmek istiyorsa, sorunun bir tarafı olan PKK ile birlikte hem bölgede yaşayan hem de büyük şehirlerde yaşayan tüm Kürtlerin temsilcileriyle aynı masa etrafında ortak çözüm aramalıdır.

Bu noktada Müslüman Kürt halkının temsilcilerini, aşiret liderlerini, sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerini dışlayarak yapılmaya çalışılacak her türlü çözüm arayışı daha büyük ve toplumsal ÇÖZÜMSÜZLÜĞÜN temel sebebi olacaktır.

BU OLAYLARDAN ÇIKARILACAK DERSLER

1. PKK gibi Marksist, ateist, sosyalist örgütler Müslüman Kürt halkının asla temsilcisi değildir. Müslüman Kürt halkı bu örgütlerden ve bölgede daha önce de yaptıkları zulüm ve baskılardan razı değillerdir.

2. PKK gibi örgütler en büyük zararı yine Kürt halkına vermişlerdir. PKK 1984 yılından beri Siyonist İsrail Terör devleti ile emperyalist Amerika ve Avrupa terör devletlerinin planları doğrultusunda bölgeyi karıştırmak ve büyük İsrail’e zemin hazırlamak amacıyla; aşiret liderlerine, Müslüman Kürt halkına ve devletin güvenlik güçlerine yönelik saldırılara başladı.

Buna paralel olarak, aynı Siyonist ve Emperyalist güçlerin Türkiye içindeki derin yapılanması da, PKK’nın bu saldırılarını bahane ederek mazlum Kürt halkına karşı alçakça zulüm ve vahşetlere girişti. Bir taraftan mazlum ve Müslüman Kürt halkına PKK zulüm ediyordu öte taraftan Türkiye içinde Derin Devletin kara vicdanlı alçakları mazlum ve Müslüman Kürt halkına kasıtlı ve bilinçli olarak zulüm yapıyorlardı.

Birbirlerine düşmanmış gibi gözüken her iki tarafta; mazlum Kürtleri öldürerek efendileri olan Siyonist ve Emperyalistlerin hesabına çalışıyorlardı. Yapılmak istenen şey; mazlum ve mağdur Kürt halkının ister istemez PKK yanlısı olmasını sağlamak ve gelecekte büyük İsrail topraklarına katılacak bir PKK Kürdistan’ının kurulmasıydı.

İşte bu haince ve alçakça planın bir parçası olup onbinlerce Türk, Kürt, Arap, Laz, Çerkez’in ölümüne sebep olduğu için PKK en büyük zulmü ve ihaneti mazlum Kürt halkına yapmıştır.

Esnaf bir kardeşimizin 1993 yılında yaşadığı şu olay PKK ve Derin Devletin planlarını ortaya koyması, mazlum Kürt halkının durumunu anlatması açısından ibretlik bir olaydır. 17 yaşında Tunceli’li bir genç, kardeşimizin dükkânına gelir. Çalışmak istediğini ve iş aradığını söyler. Bundan sonrasını o gencin anlattıklarına bırakalım: “Abi bizim köyü PKK basıyor ve bizden yiyecek, içecek, giyecek istiyor. Şayet vermezsek bizi öldürmekle tehdit ediyorlar. Bizde can korkusuyla un, şeker, yağ ne varsa veriyoruz.. Sonra köye bu sefer devletin askerleri geliyor ve “siz teröristlere yardım ediyorsunuz” diye köyü yakıp yıkıyorlar. İki ateş arasında kaldık. Anam babam dedi ki: “oğul buralardan kaç git. Eğer burada kalırsan ya PKK seni alıp dağa götürecek ya da devletin askeri seni PKK’lı diye vuracak” bende Tunceli’den çıktım geldim. Burada çalışıp Anama Babama para göndermem lazım.” Evet bu olay mazlum Kürt halkının PKK ve Derin Devlet eliyle düşürüldüğü durumu çok iyi anlatıyor.

3. Şayet PKK zihniyeti hayal ettiği gibi bir PKK Kürdistan’ını kurup, otoriteyi eline geçirir ve bölgede tek hâkim olursa kendileri gibi düşünmeyen, kendileri gibi yaşamayan tüm Kürtlere nasıl davranacaklarının ipucunu 3 gün içerisinde yaptıkları vahşetle tüm dünyaya göstermişlerdir.

PKK Kürdistan’ında farklı düşünen, farklı inanan, farklı yaşayan hiçbir Kürde onurluca yaşam hakkı yoktur. PKK Kürdistan’ında, PKK gibi inanmıyorsan, PKK gibi düşünmüyorsan Kürt oğlu Kürt de olsan; taşlanacaksın, yağmalanacaksın, yerlerde sürükleneceksin, binalardan aşağı atılacaksın, taşlarla başın ezilecek, araçlar üzerinden geçecek, benzin dökülüp yakılacaksın. Eğer PKK Kürdistan’ında dindar Müslüman Kürtsen ve onlar gibi düşünmüyorsan evlerin ve işyerlerin her an kundaklanabilir. PKK Kürdistan’ında onlar gibi düşünmüyor ve onlar gibi yaşamıyorsan, sen haraca bağlanabilirsin.

Daha önce Rojova’da, Şengal’de Kobani’de yaptıkları gibi… Çünkü sen PKK ve PKK zihniyetini kabul etmeyen bir Kürtsün. Daha doğrusu onlara göre “Kandırılmış Kürtsün…” PKK’ya hizmet etmeyen kandırılmış Kürtler ha yaşamış ha yaşamamış ne fark eder ki?

PKK/HDP zihniyetinin nasıl bir Kürdistan hayal ettiği ve PKK Kürdistan’ında kimlere yaşam hakkının olmadığı 3 gün içerisinde yaşanan olaylarla açık seçik ortaya çıkmıştır.

4. Çözüm sürecinde yapılacak görüşmelerde, mazlum ve Müslüman Kürt halkını temsilen sadece PKK’nın muhatap alınması buna karşılık toplum üzerinde sosyal tabanı olan İslami cemaat ve vakıfların, sivil toplum kuruluşlarının ve aşiretlerin dışlanarak muhatap alınmaması büyük bir hatadır.

5. Bölgede yaşayan tüm Kürtlerin, Arapların, Türklerin ve diğer azınlıkların mal ve can güvenliği adeta PKK zihniyetinin insafına terk edilmesi çözüm değil sonsuz bir ÇÖZÜMSÜZLÜK getirecektir.

Her kim mazlum, mağdur ve masum olan Kürt, Türk, Arap halklarına karşı haince tuzaklar kuruyorsa, her kim Emperyalist ve Siyonistlerle dostluklar kurarak onlarla işbirliği yapıyorsa şanı yüce Allah onların tuzaklarını onların başına çevirsin, onların hainliklerini kursaklarında bıraksın, şeytanlıkta yarıştıkları dostlarıyla onları birbirine düşürsün…

Rabbim Müslümanlara birlik beraberlik versin. Yaşanan olaylardan dersler çıkararak kardeş olmayı, ümmet olmayı nasip etsin. Amin Amin Amin… Allah’a emanet olunuz.    Esselamun Aleykum.