Nebevi Aile – Yusuf Yılmaz / 2013 Ocak / 2. Sayı
Kur’an, eşşiz belagatının yanında kavramları, eşyayı, soyut ve somut olan her şeyi en güzel şekilde tanımlamaktadır. Anlatılmak istenen yada tanımlanması gerekeni sözlük üslubuyla değil de tanımı yapılanın en güzel ve olması gereken vasıfları belirtilerek ifade edilmektedir. Örneğin; mü’min tarifi yapılırken bu kavramın kök ve dil bilgisindeki muhtevasına girilmeden; mü’minde olması gereken haller ve tutumlar Ku’ran’ın her tarafına serpiştirilerek izah edilip bu kavrama özendirilmiştir. Bu yazımızda konumuzun başlığından yola çıkarak gözümüzü, gönlümüzü ve zihnimizi vererek mü’min ailenin olmazları nelerdir? Deyip Ku’ran’ın iklimine salalım kendimizi. Buyrun;
“Müslüman erkekler ve müslüman kadınlar, mümin erkekler ve mümin kadınlar, taata devam eden erkekler ve taata devam eden kadınlar, doğru erkekler ve doğru kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, mütevazi erkekler ve mütevazi kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve (ırzlarını) koruyan kadınlar, Allah’ı çok zikreden erkekler ve kadınlar var ya; işte Allah bunlar için bir mağfiret ve büyük bir mükafat hazırlamıştır.” (Ahzab;35)
Ku’ran mümin ailenin oluşturacağı fertleri bu şekilde tanımlamaktadır. Bu ayetleri okurken gözlerimiz buna karşı verilecek ikramı aramaktaydı ki o da Allah’ın dünyadaki lütfunun göstergesi affediciliği, ahirette ise karşılığının pek büyük olması ile karşıladı bizleri. Senin de bu son kısım heyecanını arttırdı ve gözün tekrar bu sonu kazandıracak amellere geri döndü ise gel beraber akıbetimizi hayır edecek özellikleri evlerimiz için uyarlayıp birbirimize faydalı olalım. Yani bu ayette bahsedilen vasıflarda eş olmaya gayret gösterip dünyadaki evimizi salihlerin sükûn bulduğu meskenlere çevirelim. Ki evimizin gerçek süsleri oralara konulan eşyadan çok; duvarlarından halısına kadar herşeyin şahitlik ettiği bu vasıflardır.
Her geçen gün evlerimizden huzursuzluğun gözyaşları akmaktadır. Her evden acı feryat ve isyanlar yükselmektedir. En tatlı vaadlerle evlenip, kurulan evlerimiz düşmanları dahi tedirgin eden kavgalara şahit olmaktadır. İnsanın dinlenip güç toplayacağı evlerimiz; yorgunluğumuzu arttıran ızdırap kutusuna dönmüştür. Evin çiçekleri olan çocuklarımız solmuş, kokusunu hele zaten hiç salmamıştı bahçemize. Evin bir ferdi çırpınıyordu bu batmaya yüz tutan gemiyi sahile çıkarmak için, ama onun da yüreğine dolan ümitsizlik ve çaresizlik suyu gemisini batırmaya başlamıştı. Peki çare neydi? Diye sorarken bu ayetler ona için için sesleniyordu; boşuna tek başına çırpınma, beni okuyan evin erkeğiysen hanımını ikna et; yok eğer beni okuyan evin hanımıysan kocanı ikna et benim size sunduğum vasıflarla vasıflanın diye. Bak o zaman hem dünya evinizi hem de ahiretteki evinizi kurtarmış olacaksınız. Yani müminlerden bahseden bu özelliklerin eşlerden birinde olması sonucu değiştirmiyor. Her iki ferdin bu ahlak ve minval üzere oluşu, 80 metrekarelik taş yığınını cennetin bir şubesi yapıyor.
Ey sen okuyucu kardeşim! İlmimin azlığına, takvamın yetersizliğine aldırış etmeden bana da yardımcı olarak bu ayetin belirttiği özellikler üzerinde beraber düşünelim.
Müslüman Erkekler ve Müslüman Kadınlar:
Ey okuyucu kardeşim! Bu künyemiz bize Allah-subhanehu-tarafından övünelim diye verilmiş bir künyedir. “Ben müslümanlardanım” diyenden kimin sözü daha güzeldir? (Fussilet;33) Bu övüneceğimiz vasıf, bütün menfaatlerimizi, kalbimize ve zihnimize tıkıştırılmış fikir ve amellerimizi, ileriye dönük menfi beklentilerimizi bir kenara bırakarak sonumuz ne olursa olsun alemlerin Rabbi olan Allah’a teslim olmak anlamına gelmektedir. Bir devenin efendisine isyan etmeyip kızgın çöl yollarındaki sabrı ve itaatı gibi; Allah -subhanehu- ‘ın belirlediği hayat tarzına kendini bırakmaktır. O’nun istediği gibi düşünmek, O’nun istediği gibi konuşmak ve O’nun istediği gibi hareket etmektir bu senin övüneceğin künyen. Dinle bak tevhid imamı İbrahim -aleyhisselam- Rabbine nasıl sesleniyor: “Ey Rabbimiz! Bizi Sana teslim olanlardan/müslümanlardan kıl, neslimizden de Sana teslim olan müslüman bir ümmet çıkar…” (Bakara;128) Haydi evlerimize dönelim ve duvarlarına şöyle haykıralım:
‘Ey kıyamet günü yaptıklarıma şahitlik edecek olan taşlar, bil ki bugünden sonra nefsimin değil Allah’ın isteklerine göre yaşayacağım; herşeye değil sadece Allah’ın kız dediğine kızacağım; sabrı karşımdakinde değil kendi kalbimde yaşatacağım; eşimi Allah için sevecek, hayatımın her alanında İslam’ı yaşamaya başlarken bunu önce evime yansıtacağım. Değilse dışarıda muttaki, evimde zalim olmayacağım. Helal ve harama dışarıda dikkat ettiğimden daha fazla yuvamda dikkat edeceğim. Allah’ın rızasını elde etme adına insanlara gösterdiğim tahammülün fazlasını eşime ve çocuklarıma göstereceğim. Dışarıda tebessüm sahibi olup evimde somurtan olmayacağım…”
Rabbini razı etmede haris olan kardeşim! İslam’ı hayatına hakim kılmada evini mescid; odanı medrese; aile halkını cennete giden yolda yardımcı edin. Evini ve ev halkını cenneti kazanmada ilk ve devam eden bir basamak olarak gör. Her şeyine teslim olduğun İslam’ın, bir aile hukukunun da olduğunu sakın unutma.
Mümin Erkekler ve Mümin Kadınlar :
Seni ve beni İslam ile şereflendiren Rabbimiz bak bu sefer bize mümin vasfıyla hitab etmekte. İnsanlar somut olana bile türlü kılıflar bulup inkara yönelirken mümin erkek ve kadınlar şahit olmadıkları gaybi herşeye Allah-subhanehu-‘dan geldiği için kesin bir şekilde iman ettiklerinden bu vasıfla nitelendirilmişler. Bu gaye ve payede birleşen kullar arasında kardeşlik akdi yapmıştır Allah-subhanehu-: “Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah’tan korkun ki esirgenesiniz.” (Hucurat;10) Bazen iş yerinde, bazen dernek ve mescidimizde kardeşlerimizle tartıştığımız zamanlarımız olmuştur. Her olayın sonunda yer tüm genişliğine rağmen bize dar gelmeye başlar. İçinizi bir sıkıntı kaplar, oturduğunuz koltuk soğuk bir mermerden farksızdır ve hemen yerinizden kalkar sıkıntınızı ifade edecek sesler çıkarırsınız. Odanın bir o köşesi bir bu köşesi derken eliniz telefona gider ve belki yüzüne söylemeye utandığınız kardeşinize özür mesajı çekersiniz. Hemen karşılığını alırsınız iyiliğinizin ve tatlı bir uykuyu hak etmişsinizdir. Çünkü siz mümin kardeşinizin kalbini tamir ettiniz ve bundan ecir duydunuz. Peki size sorarım, hiç eşinizi mümin kardeşi olarak görmeye çalıştınız mı? Onu kırmaktan korktuğunuz, onu üzdüğünüzde Allah’ın bağladığı kardeşlik bağına zarar verdiğinizi düşündünüz mü? Dışarıda insanlara özür dilemeyi fazilet saymayı, eşiniz içinde hiç düşündünüz mü? Eğer tüm bunları eşin için düşünmediysen “Mümin erkekler ve mü’min kadınlar, birbirlerinin velîsidirler.” (Tevbe;71) ayetini nasıl anlayacaksın. Sen sokaklarda, mescidlerde, vakıf ve derneklerde kendine varis, vekil yani; senin dünya ve ahiretin için hammal birini aramadan önce ne olur da evine dön ve aile halkını kendine her konu da veli edin. Bu senin uyman gereken bir haldir. Bu ayetleri okurken, bunların içine koyacağın kardeşlerinin ve velilerinin arasında en üste mümin olan eşini yaz.
“Müminler bir binanın tuğlaları gibidir”; hadisinde sana en yakın tuğlayı eşin olarak seç. Birbirini seven müminlerin sevgisini karşı tarafa söylemesini bildiren hadiste; “Seni Allah için çok seviyorum” sözünü en fazla ev halkına söyle. Kardeşinin yüzüne gülmenin sadaka olduğunu bilen sen bayan isen kocana; erkek isen hanımına tebessümünden de sadaka ecri aldığını sakın unutma. Güzel bir söz hayır ise bu hayırdan birbirinizi mahrum etmeyin. Evinizin içinde birbirinize iyiliği emredin; kötülüğü uzaklaştırın. Çünkü bu saydıklarıma ve sayamadıklarıma evinin çok ihtiyacı var.
Mümin-müslüman hanım ve erkek kardeşim! Kalbimiz iman çiçeğimizi sakladığımız saksımızdır. Bu çiçeği koruyup büyüten toprak ve suyumuzda salih amellerimizdir. İnşaAllah bu yazımızın devamında, ayetimizde (Ahzab; 35) ön plana çıkan amelleri mümin evimizi koruyan bir etken olarak görür ve üzerinde dururuz.
Evlerimizde sükûn bulmamız duası ile.