Kapak Dosya – Hakan Sarıküçük / 2014 Mayıs / 18. Sayı
Kalplere hâkim olan ve onları dilediği gibi evirip çeviren Allah’a hamd eder, bize olan sınırsız nimetlerinden dolayı kendisine şükrederiz. İhlası, sabrı, şükrü, tevekkülü, tefekkürü, muhabbetullahı, nefis muhasebesini, takvayı, korku ve ümidi, vera ve berayı en iyi şekilde tarif edip bunların en mükemmel uygulayıcısı olan Muhammed aleyhisselatuvesselâm efendimize salâtu selâm ederiz.
Kalbin amelleri kulun Allahu Teâla’ya yaklaşabilmesinin en büyük yollarındandır. Bu ameller bir Müslümanın her zaman yapmakla mükellef olduğu en önemli görevlerdendir. Aynı zamanda bu ameller imanın şubelerinin en belirgin olanlarındandır. Diğer amellerin sıhhati, kalbi amellerin sıhhatine bağlıdır. Eğer kalbin ameli yok olursa iman da yok olmaya mahkûmdur. Nitekim İzz b. Abdusselâm şöyle demektedir: “Bedenlerin ıslahı kalplerin ıslahına bağlıdır. Aynı şekilde bedenlerin fesada uğraması da kalplerin fesada uğraması sebebiyledir. Bundan dolayı da Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz şöyle buyurmaktadır. “Haberiniz olsun, bedende bir et parçası vardır ki, eğer o ıslah olursa, bedenin tamamı ıslah olur; Eğer o bozulursa, bedenin tamamı bozulur. Haberiniz olsun bu et parçası kalptir.”(1)
İbni Teymiye ise kalbin amelleri ile ilgili şöyle demektedir: “Kalbin amelleri Allah’ı ve Rasulü’nü sevmek, Allah’a tevekkül etmek, dinin sadece O’na ait olduğunu ikrar etmek, O’na şükretmek, O’nun hükümlerine sabretmek, O’ndan korkmak ve O’ndan ümit etmek gibi imanın ve dinin temellerindendir. Bütün bu ameller, âlimlerin ittifakıyla insanlar üzerine vaciptir. İnsanlar bu konuda farklı üç mertebededirler.
Kendi nefsine zulmeden ve hiçbir şekilde amel etmeyen,
Orta yolu takip eden,
Hayırda yarışan ve amel eden.(2)
İbni Teymiye devamla şöyle demektedir: “Dinin aslı ilim ve amellerin bâtınî durumlarından ibarettir. Bunlar olmadan zahiri amellerin hiçbir faydası yoktur.
Ebu Hureyre radıyallahu anh’dan rivayet edildiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmaktadır: “Kalp hükümdardır; Organlarda onun askerleridir. Hükümdar iyi olursa, askerlerde iyi olur. Hükümdar kötü olursa, askerleri de kötü olur.”(3)
İbni Kayyım el- Cevziyye, kalbin amelleri ile ilgili olarak şöyle demektedir: “ Allah’ı sevmek, O’na tevekkül etmek, O’na yönelmek, O’ndan korkmak, O’ndan ümit etmek, dinin O’na has olduğuna inanmak, emir ve yasaklarına, kaza ve kaderine karşı sabretmek, O’nu Rab olarak benimsemek, O’nun önünde boyun eğmek, O’nun rızası için düşmanlık beslemek, O’na sığınmak, O’nunla mutmain olmak vb. gibi Allah’ın farz kıldığı bu ameller, zahiri manada farz kıldığı veya müstehab gördüğü diğer hususlardan daha kuvvetlidir. Bunlar olmadan organlarının amelinin ya çok az faydası vardır ya da hiçbir faydası yoktur.(4)
Kalbin amelleri, amel itibariyle asıldır, amelden kastedilen şeydir. Organların ameli ise bunlara tabidir ve bunların tamamlayıcısıdır. Yapılan işlerde niyet, ruh mesabesindedir. Amel ise ceset konumundadır. Buna göre, nasıl ki ruh bedenden ayrılınca beden ölür, aynı şekilde, niyet olmadan da ameller ölü hükmündedir. Niyetsiz bir amel, abesle iştigal olmaktan başka bir şey değildir. Kalp ile elde edilen bilgi, organlarla elde edilen bilgiden daha önemlidir. Çünkü kalple elde edilen bilgi asıldır. Organlarla elde edilen bilgi ise kalbin bilgisinden kaynaklanmaktadır.(5)
Kaynağı itibariyle İslam şeriatını irdeleyen bir kimse, organların amelinin kalbin amelleri ile olan ilişkisini keşfedecek, organların amellerinin, kalbin amelleri olmadan hiçbir fayda sağlamayacağını bilecektir. Kalbin amellerinin kul üzerindeki farziyetinin, organların amellerine nispetle daha güçlü olduğunun farkına varacaktır. Kalbin kulluğu organların kulluğundan daha büyük, daha çok ve daha devamlıdır. Kalbin amelleri her zaman gereklidir.(6)
Ehli Sünnet âlimleri kalbin ameli zail (kayıp) olursa bu durumda imanın da yok olacağına hükmetmişlerdir. Çünkü kalbin amelleri olmadan tasdikin hiçbir faydası yoktur.(7)
Bilinmelidir ki; Tevekkül ve Allah’a dayanmak gibi kalbin amelleriyle, başka hiçbir şey sayesinde hasıl olmayacak nice hayır ve şifalar hasıl olur. Tıpkı Kur’an şairi Akif’in dediği gibi:
Allah’a dayan saye sarıl hikmete râm ol
Yol varsa budur bilmiyorum başka çıkar yol
Allah’a dayan gâyene tevfikini versin
Kur’an’a sarılmazsan eğer yese düşersin.
Sonuç olarak Allah’u Teâla’dan dileğimiz bizleri hidayete erdirmesidir. Ayrıca bizi sapan ve insanları da saptıran değil, onlara hidayet rehberi olan kimselerden eylemesi ve günahlarımızı bağışlamasıdır.
Yüce Rabbimizden itaat ve rızasını elde etmek için kalplerimizdeki muhabbet ve şevkimizi daim kılmasını, kalplerimizi ve Müslüman kardeşlerimizin kalplerini ıslah etmesini, bizleri sadece kendisine tevekkül eden ve O’na karşı ihlaslı olan kullarından kılmasını niyaz ederiz.
————————————————————
1 Buhari, İman 39; Müslim, Müsakât 107.
2 İbniTeymiye, Mecmûul-Fetâvâ, X, 5-6.
3 İbniTeymiye, Mecmûul-Fetâvâ, X, 15.
4 İbni Kayyım, Medaricu’s- Salikîn, I, 101.
5 İbni Kayyım, Bedâiu’l Fevaid, III, 224.
6 İbni Kayyım, Bedâiu’l Fevaid, III, 230.
7 İbni Kayyım, Kitabu’s-Salat, s:54.