Kadın Ve Çocuk İstismarına Hayır!

Nebevi Aile – Halime Yılmaz / 2019 Haziran / 79. Sayı

Kadına da çocuğa da gereken özen ve değeri veren, sorumluluk alanlarını güçleri ve fıtratlarına uygun belirleyen Allah’a hamd olsun. Kadınlara ve çocuklara karşı kendisinden daha hayırlısı, daha hassası ve daha dikkatlisi olmayan Peygamberimiz Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’ e salat ve selam olsun. Allah’ın selamı, rahmeti, bereketi, hidayeti ve inayeti bu iki zayıfı koruyup kollayan nadide şahsiyetlerin üzerine olsun.

Kadın İslâm geldikten sonra değerini buldu, çocuklar İslâm nimetiyle diri diri gömülmekten kurtuldu diyoruz. İslâm’dan önceki Cahiliyede ve ondan önceki dönemlerde kadınlara yapılan ikinci sınıf muameleden, hayvan kadar bile değer verilmeyişinden bahsediyoruz. İslâm’dan öncesi ve sonrası diyerek İslâm’ın kadına verdiği değeri milat olarak görüyoruz. Günümüz insanının gözüyle bakınca Yunan Medeniyeti’nde kocası ölen kadının, kocasının malına mirasçı olamaması ve değersiz bir varlık olarak yaşamını sürdürmesi, çok uzak ve ilginç geliyor bize belki. Hint Medeniyeti’nde kocası ölen kadının onunla birlikte diri diri yakılması ve bunun 17. yüzyıla kadar devam etmiş olduğunu bilmek hayretlerimizi celb ediyor. Kadını sırf hizmetçi olarak gören, Hazreti Adem’i yoldan çıkaranın Havva annemiz olduğuna inandıklarından dolayı kadınları “lanetli” kabul eden Yahudi inanç ve kültürü çok uçlarda ve uzak gibi geliyor belki de. Hıristiyanların; kadının şeytanın oyuncağı, uğursuz ve toplumu ifsat etmek için yaratılmış bir yaratık olduğuna inanmalarını ütopik buluyoruz değil mi? 1805 yılına kadar İngiliz kanunlarının erkeğe, karısını satma yetkisi verdiğini, Miladi 586’ da Fransızların bir kongre tertip edip kadının insan olup olmadığını tartışmaları, neticede kadının sadece “erkeğe hizmet etmek için yaratılmış bir insan” olduğuna kanaat getirmelerini duyduğumuzda ise “pes doğrusu, o kadar da değil!” diyerek şaşkınlığımızı dile getiriyoruz. 

Bu anlatılanlar devede kulak bile değil. Geçmiş tarih biraz incelendiğinde daha da inanılması güç sahneler, kadın ve çocuk istismarı ile karşılaşıyoruz. Herkes bilir; Cahiliye Araplarının kız çocukları olduğunda utancından onu diri diri toprağa gömmekten çekinmediklerini. Onlar cehalet karanlığında boğuluyorlardı. Ta ki İslâm’ın apaydınlık ve herkese karşı adaletli sistemi gelene kadar. Zira kadın ve çocukların yani iki zayıfın ruhen, bedenen ve aklen istismar edildiği bir toplum cahiliyeden kurtulamazdı. Kurtulamadılar da İslâm güneşi karanlık günlerini aydınlatıp kadın ve çocukları koruma altına alana dek. 

Şayet ezilir ve hakları çiğnenirse bu fiili işleyen kişi karşısında direk her şeye gücü yeten ve hakimler hâkimi, Alemlerin Rabbi Allah’ı bulmakla korkutuldu. Bilhassa kadınlar “Allah’ın emaneti” olarak görüldü. Ve emaneti zayi etmenin, emanetin sahibine bir hürmetsizlik olduğu tembihlendi. 

Ebu Şureyh Huveylid İbni Amr el-Huzai radiyallahu anh’ dan rivayet edildiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Allah’ım! İki zayıf kimsenin; yetimle kadının hakkını yemekten herkesi şiddetle sakındırıyorum.”[1]

İslâm ile birlikte kadının aile ve toplum içindeki konumu yükseldi, saygınlığı arttı, namus ve şerefi korundu. Çocuklar büyük bireyler gibi önemsendi, hukukları belirlendi ve anne karnından itibaren ölene dek hak ve sorumlulukları fıtratlarına uygun ve asla zulmedilmeden kendilerine teslim edildi. Ne kadının ne de çocuğun istismarına yol açacak küçük bir gedik bile bırakılmadı İslâm’ın talimatlarıyla.

Tarih yine tekerrür ediyor kardeşlerim! Kadın ve çocuklar yine istismar ediliyor. İslâm kadının şahsi malının üzerinde kocasının ve kimsenin, kadın izin vermeden tasarruf yetkisinin olmadığını bildirmişken, günümüz sözüm ona “medeniyet merkezi Avrupa” kocayı karısının şahsi malı hususunda ortak ve sorumlu kabul etmektedir. Her fırsatta İslâm’ı aşağılamak için kadınları kullanan ve onlara birçok hak ve özgürlük tanıdığını iddia eden Avrupa’nın gerçek yüzü, günümüzdeki kadın istismarına bir örnek sadece.

İslâm’ın zirvesi olarak kabul edilen ve Müslümanları bekledikleri zafere taşıyacak yegâne ve mecburi kapı Cihat… Terörle aynı anda anılan ve çoğu insanın hatta Müslümanların bile zikretmekten imtina ettikleri bir kavram haline geldi. Günümüzde cihat denilince sadece Uhud Savaşı, Tebük Gazvesi ve nefisle cihat akla geliyor. Yani bizi yeryüzüne hâkim kılacak olan cihadımızı tarihe gömdüklerini zannederek, içlerindeki Müslüman korkusunu bastırmaya çalışıyorlar. Bir yandan çizgi filmler, medya ve iki ayaklı şeytan dostları aracılığı ile Müslümanları çocuklarımıza canavar gibi gösteriyorlar. Çocuklara küçük yaşlarda cihadın ismini söylemenin, onları şiddete yönlendireceği fikrini her düşünce ve inanıştan insanın hayatına çoktan sızdırmışlar. Diğer yandan bunu yayanlar, çocukları intihar etmeye zorlayan, onları şiddetin ve hayasızlığın her türlüsüne sevk eden oyun ve filmleri piyasaya sürmekten zevk alıyorlar. Küçük beyinleri zehirlemenin ilerideki çirkin emellerinin önüne geçmeye çalışanların sayısını en aza indireceğini düşünerek bu kirli oyunlarına masum çocukları alet ediyorlar. Bu istismar değil de nedir peki? İstismarın daniskasıdır. Ama kimse bundan bahsetmiyor. Çünkü önce hipnoz ediyorlar. Sonra da her dediklerini doğru kabul edeceğimiz hale getiriyorlar. 

Eskiden kadınlar kocaları tarafından fuhşa zorlanırdı, insan olup olmadığı tartışılırdı, sadece erkeğe hizmet için yaratıldığına inanılırdı. Günümüzde bunun modernleşmiş cahiliye halini görmemek için kör olmak gerek. Kadınlar, vücutları yabancı erkeklere teşhir edilerek istismar ediliyor. Her reklamda mutlaka bir kadın oynatılıyor. Satış yapmak için kadından daha cazip bir aracı olmadığını düşünerek kadını kullanıyorlar. Kadınları da bunun özgürlük ve hürriyet olduğu yalanını yutturarak ikna ediyorlar. Bu bir istismar değil de nedir peki?

Kız çocuklarına küçük yaşlarda tesettüre alıştırmak için giydirilen kıyafetleri ve öğretilmeye çalışılan namaz ve diğer ibadetleri, onlara yapılan zulüm olarak addediyorlar. “Daha küçük değil mi?” diyerek bu uygulamayı gerçekleştirenleri toplumdan dışlıyorlar. Ama çocuk pornosunu internet sayfalarından yayınlamaktan çekinmiyorlar. Ya da çocuk küçük yaşta parmağına oje sürdüğünde ya da makyaj yaptığında her ne hikmetse çocuk olarak görülmüyor. 

Küçük yaşlarda çocuklara Kur’an öğreten anne babalar kınanıyor. Ama ilk okula başlamadan bale öğretilen, gitar kursuna gönderilen ve ileride anne babası hangi meslekte olmasını istiyorsa o meslek için gece gündüz çalışması tembihlenen çocuklar doğru eğitilen elit insanların çocukları kabul ediliyor. Bu algıları onlar çıkardı. Bu kadın ve çocukların algılarına yapılan bir istismar değil de nedir peki?

Üç günlük geçici dünyada üç günlük hevesleri kadın ve çocukların ana gayesi haline getirenler, bu beyin istismarının bedelini ahirette nasıl ödeyecekler? 

Kadının sadece güzelliği ve bedenine değer verip, yaşlanıp güzelliği kaybolunca huzur evlerine gönderen, onun şahsiyeti, aklı, ilmî güzelliği ile ilgilenmeyen bir zihniyet, şehvetinden başkasını düşünmeyen egoist bir sistemin parçasıdır. Bu sistem, istismarcı bir sistem değil de nedir peki?

Zina ve fuhşu normalleştirerek sapık ruhlu insanları sokaklara kudurmuş bir köpek gibi salıp, masum kadın ve küçük çocuklara tecavüz edilmesine sebep olanlar, bu namus istismarının hesabını ahirette nasıl verecekler? Günümüzde artan kadın ve çocuklara yapılan tecavüzler bir sonuç. Allah korkusu bilmeyen psikopatların ve eli kanlı katillerin elini kolunu sallayarak aramızda dolaşmalarını normal görmenin, kimseye zararı dokunmayan masum insanlara her türlü zulmü reva görmenin bir sonucu.

İslâm kadar yüce bir din var mı? Cenneti; emek ve fedakarlıklarında; dolayı annenin ayaklarına seren bir din var mı? Kadının bedenine ve yüz güzelliğine değil, emeğine ve niyetine, ahlâkının güzelliğine değer veren başka bir din var mı? Bugünün istismarcıları, kadının emeğine değil bedenine değer veriyorlar. Bunun adı “modern cahiliyedir.” Başka açıklaması olamaz.

Kadın ve çocuklara yapılan psikolojik, bedenen, ruhen, hedef olarak, beyin olarak ve her türlü istismara İslâm “Hayır” diyor. Biz de hayır diyoruz. Bizleri İslâm ile müşerref kılan Rabbimize hamd ediyoruz. 


[1]Nesai, es-Sünenü’l-Kübra, ‘işretü’n-Nisa, 64; İbn Mace, Edep 6