Gündem Analiz – Muhammed Eyüp / 2023 Ocak / 122. Sayı
Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem, İslam şeriatı içerisindeki had cezalarından bir cezanın uygulanmasının, yeryüzünde 40 sabah yağmur yağmasından daha hayırlı olduğunu buyurmuştur.1
Yeryüzü işte bu bereketten neredeyse tamamen mahrum olalı yaklaşık bir asırlık zaman geçmiş vaziyette. Allah’ın şeriatı yerine beşer yapımı kanunlar, küresel zulüm düzeninin çarklarını döndürmek için işletilmeye devam ediliyor. Mazlumların, mustazafların hakları gasp ediliyor, insanlar ahlaksızlığa, israfa, ifsada mahkûm ediliyor. Yeryüzünde yaşayan 8 milyar insan, birkaç bin kişinin rant ve zulüm düzeninin çarklarını çevirecek gönüllü köleler olarak kullanılıyor.
Dünya ülkeleri faizci, rantçı kapitalist zümrelerin idaresi altında olmalarına rağmen, halk kitleleri kendi kendilerini yönetiyor oldukları gibi bir illüzyonun içerisine hapsedilmiş vaziyette.
İşte bu düzlemde Müslümanlar yalnızca kendi beldeleri için değil, küfür sisteminin prangalarına mahkûm edilmiş tüm mustazaflar için yegâne umut olarak varlıklarını sürdürüyorlar. Allah’ın şeriatının ikame edilmesi ve İslami nizamın tesis edilmesi, kapitalist iktisadi düzenin ve modern demokratik tuğyan sistemlerinin ortadan kaldırılması için tek kurtuluş yolu olarak ortada duruyor.
İslam topraklarının tarihi, Allah’ın hükümlerinin tatbiki halinde Müslümanların nasıl bir noktaya ulaşabileceğinin göstergesi olarak birer ibret vesikası. Bizler geçmişe dönüp baktığımızda, bir zamanlar hangi noktada olduğumuzu, bugün ise mahkûm edildiğimiz noktayı daha iyi görebiliyoruz.
Ancak maalesef Müslümanların ekseriyeti bugün bu mukaddes hedefi, bu yüce kurtuluş gayesini unutarak dünyaya dalmış halde. İslami nizam hedefi bir ütopya, bir nostalji, uzak bir hayal olarak görülüyor yahut gösteriliyor. Halbuki Allah’ın hükümleri her an tazeliğini koruyan, her çağa hitap eden, her toplumu kapsayıcı bir niteliğe sahip.
İşte bu gerekçeyle her birimizin vazifesi İslami nizamdan bir hedef, bir umut, bir özlem, bir kurtuluş reçetesi olarak bıkmadan, sıkılmadan bahsetmektir. Zira İslami nizam unutulacak, yabana atılacak, terk edilecek, hor görülecek bir hedef değildir. İslami nizam ne hayal satanların yalanlarına ne de umutsuzluğu şiar edinenlerin teslimiyetlerine terk edilebilir.
İslami nizam hedefinden hiçbir zaman vazgeçmeyenler bir kenara koyulduğu zaman, İslam aleminde bu konuda farklı noktalara sapılmış olması dikkat çekiyor.
Kimileri halihazırda böyle bir hedeften vazgeçmek bir yana, bunu ayıp, yasak, hatta gülünç ve çağ dışı bir düşünce olarak görme eğiliminde. Bu zümre artık yenilgi putunun kölesi olmuş, İslam’ın fikri ve siyasi esaslarından tamamen uzaklaşmış halde.
Kimileri ise İslami nizam hedefini yanlış yollarda, batıl sistemlerin içerisinde ve bu sistemlerin yöneticilerinin peşinde aramakta. Oysa hak sadece hakkın peşinde koşulduğunda izhar olabilir. İslam’ın hiçbir esas ölçüsüne uymayan kimseler İslam nizamını kuramaz.
Allah’ın dinine iman etmek, onun dünya için koyduğu nizama da iman etmeyi gerektiriyor. Bugün Müslümanlar olarak bizler, söz konusu meselenin ciddiyetini tam olarak kavrayamadığımızdan, İslam’ı hayatımızın esasına koymanın ne demek olduğunu da idrak edemiyoruz. İslam, bizim dil ucuyla söylediğimiz alelade bir şey değildir. Sosyal medyada paylaşılan birkaç güzel söz yahut Kur’an ayetinden ibaret görülemez. Kapalı meclislerde konuşulup sokakta susulan bir ahlaki vaazlar bütünü değildir.
İslam, yalnızca İslam’a benzer. İslam ahlaki, ilmi, irfani olduğu kadar sosyal, siyasi, adli, iktisadi kurallar da getirmiştir. Bir Müslüman namazı kabul edip kısası reddedemez. Oruç tutan bir Müslüman faiz yiyemez. Kalp temizliğine önem veren bir kimse Allah yolunda cihaddan yüz çeviremez. Ölçüyü adilce yapan bir kimse insanlar arasında Allah’ın şeriatıyla hükmedilmesinden vazgeçemez. Bunların her biri Allah azze ve celle‘nin emri, Müslümanların onur vesilesi ve şerefidir. Allah’ın dini namazla, oruçla, cihadla, ahlakla, şeriatla bir bütün haldedir. İslami nizam, fertten aileye, toplumdan dünyaya tüm beşerî mevcudiyeti kapsar.
Bir Müslüman nasıl olur da İslami nizam hedefi, umudu, özlemi ile yanıp tutuşmaz? Bu hedef ve arzu bir Müslümanın kalbinde, hayatında kendisine nasıl olur da yer bulmaz? Allah’a ve Rasulü’ne gerçekten iman etmiş bir Müslüman için, İslam nizamının gerçekleşmesinden vazgeçmek gibi bir ihtimal kesinlikle düşünülemez.
Bugün Müslümanlar olarak bizlere düşen, İslam nizamını gerçekten anlamak, anlatmak ve onun hayata geçmesi için “gerçekten” çalışmaktır. İslami nizam boş bir slogan, anlamsız ve romantik bir söylem değildir. Bilakis İslami nizam insanın kölelikten kurtuluşu, insanı köleleştiren ve sömüren düzenlerin boyunduruğundan kurtuluşudur. İslami nizam insanın gerçekten özgür kılınması, bir tüketici olarak görülmekten kurtarılması, stres ve yarışmacı bir anlayışla boğulduğu “modern” hayatın cenderesinden kurtuluşudur. Kaynakların adil dağılımı, sömürünün sona erdirilmesi, dünyanın sürüklendiği uçurumlardan kurtulmasıdır.
Doğal kaynakları lüks için tüketenlerden, insan topluluklarını paralarından istifade etmek için ifsad edenlerden, ekini ve nesli bozanlardan, iklimi mahvedenlerden dünyayı kurtarmak ancak İslami nizamın, adaletin egemen kılınmasıyla mümkün olabilir. Faizden beslenen, gıda ve ilaç tekelini elinde bulunduran, petro-dolarlarla dünyayı mahveden küresel güç odaklarının pençelerini sökmek, onların yerli kuklalarının zulmünden tüm insanlığı kurtarmak sadece İslam’la olur. İslam, beldelerimizi geriye götürmeyecektir. Bilakis bizleri geri bırakan ve sömüren elleri kurutacak, beldelerimizi, ülkelerimizi refaha, aydınlığa, huzura çıkaracaktır.
İslami nizam, Allah azze ve celle‘ye hakkıyla iman etmiş her Müslümanın arzusu, sevdasıdır. Bu hedefi, bu umudu, bu özlemi terk etmiş, bırakmış, umursamamış bir Müslümanın yaşadığından söz edilebilir mi?
Allah yolunda, onun nizamını yüceltmek için harcanmamış bir hayat gerçekten hayat mıdır?
Son sözü şehid -inşallah- Abdullah Azzam’a bırakalım. Kendisine atfedilen bir sözde şöyle söylüyor:
– Sevdalarını satanları yüreklerinden vurmak istiyorum.
1. İbni Mace, Hudud, 3