Günümüz Ebeveynlerinin Çıkmazları

Nebevi Aile – Halime Yılmaz / 2022 Aralık / 121. Sayı

Hamd, yarattıklarının bütün ihtiyaçlarını karşılayan Allah’ a mahsustur. Salat ve selam rehberlikte ve örneklikte kâfi olan Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’ e, onun ailesine, ashabına olsun. Allah’ ın selamı, rahmeti, bereketi, tüm Müslümanların üzerine olsun.

Çocuk haklarının revaç bulduğu ve çoğu anne babanın çocuklarını hayatın merkezine aldığı günümüzde bazı anne babaların bir takım çıkmazlarla mücadele ettiğini gözlemlemekteyiz. Bu çıkmazlar onları çaresizliğe, çocuğuna karşı yetersiz hissetmeye, bu sebeple de kendinden hatta dini yaşantısından tavizler vererek çocuğuna “yetmeye” çalışmaya itmektedir. Şimdi anne babaların içine girdiği bazı çıkmazlardan bahsederek ardından bu çıkmazlardan çıkış yollarını tarif etmeye çalışacağım.

Günümüz ebeveynlerinin bazı çıkmazları:

1-Çocuğuna Yetemediğini Düşünmek

Bu düşünceye neden olabilecek bazı faktörler şunlardır: Çocuk eğitimi ve çocuk psikolojisi alanlarında olur olmadık her kaynaktan okumalar yapmak, Allah’ı razı etmek için çocuk yetiştirme niyetini çok arka planda bırakmak, bazen her vesileye sarılsan da sadece imtihan olarak çocuğunun yanlışa sürüklenebileceğini unutmak ve daha nicelerini sayabiliriz. Yetersizlik duygusunun altında, her şeye gücünün yeteceği inancı da yatabilir. Ya da anne babanın hiçbir şeyi tam yapamadığı düşüncesinin acziyeti de bulunabilir. Diğer yandan bu duyguya sebep olanlardan birinin de sosyal medyadaki aslen gerçeği yansıtmayan “mutlu aile fotoğrafları”nın, kendi ilişkilerinde ve çocuklarıyla ilişkilerinde bazı sorunlar yaşayan ebeveynlere yaşattığı “herkes becerdi, bir biz beceremedik” düşüncesi olduğunu da söyleyebiliriz. Bu sebepler uzun uzadıya devam ettikçe eder. Mezkûr sebeplerin çözümüne geçmeden önce şunu söyleyebiliriz ki bu sayılanlar dışındaki sebeplerden birinden dolayı da bu duyguya kapılmış olabilirsiniz. Önemli olan önce sebebi bilmek ve sonrasında çözüme ulaşmanın yollarını aramaktır.

Ebeveynlerin bazı yetersizlik duygularına çözümler:

Öncelikle zaten dinamik olan hayatın, ultra dinamik boyutunda yaşayan bireyler olduğumuzu kabul etmeliyiz. Bu dinamikliğin içinde iman ve salih amel durumlarımız da ultra dinamik olmak zorundadır. Bunlardan biri statik hale gelirse bırakın çocuklara yetmeyi, anne babalar kendilerine bile yetemez hale gelirler. Zira bir Müslüman olarak bunca çirkeflik, bunca kötülük, bunca fitne, bunca teknoloji ve bunca harekete karşı Müslümanca duruş ve tavır sergilemek için avuç kadar amel ve görülmeyecek kadar ihlas asla yeterli gelmez. Yani işin başı Allah ile ilişkimizin sapasağlam olmasından geçmektedir. Bu kadar hareketli ve zamanın bereketsiz olduğu bir çağda yedi yirmi dört ibadet etmekten bahsetmiyorum. Bahsettiğim şey, ihlaslı, bereketli, içten, karşılıksız, saf ve sadece Allah için olan amelleri kollamaktır. Herkesin önüne her gün bu amel fırsatı defalarca çıkmaktadır. Çoğunu değerlendiremeyen, bir kısmını da ihlas olmadan gerçekleştiren ve bu sebeple öncelikle kendimize yetemeyen bizleriz. 

 İnsanın, her şeye gücünün yetmeyeceğini, gücünün üzerindeki işlerden Allah’ ın hesaba çekmeyeceğini unutmamak gerekir.

“Allah hiç kimseye gücünün yeteceğinden başka yük yüklemez. Herkesin kazandığı hayır kendisine, yaptığı kötülüğün zararı yine kendisinedir. Ey Rabbimiz, eğer unuttuk ya da yanıldıysak bizi tutup sorguya çekme!” (Bakara, 286)

El-Kâfi olan, bir tek Allah’tır. Bu ismin anlamı, yarattıklarının bütün ihtiyaçlarını karşılayan demektir. İnsan buna ne yaparsa yapsın sahip olamaz. Yani mutlaka hata yapar ve eksik davranır. Tabi ki bu durum kişiye sorumluluklarını unutturmamalıdır. Ama çocuklarına karşı yetersizlik duygusundan da korumalıdır. Yani her şeyde dengeli olunmalıdır. Diğer yandan sosyal medyada gezinen sayısız ve sınırsız “mutlu aile fotoları” na gelelim. Bunların çoğunun gerçeği yansıtmadığını ya da kısmen yansıttığını söyleyebiliriz. Bunlar bizim için ölçü değildir. Ölçü, hanımlarını olması gerektiği gibi seven, hanımlarının da kendisine olması gerektiği gibi davrandığı peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’ in örnek evidir. O evde sıcacık bir ilişki olduğu gibi yeri geldiğinde kıskançlıklar, tartışmalar ve anlaşmazlıklar da oluyordu. Bunlar doğaldır. Önemli olan bunlara Müslümanın Müslümanca çözümler bulup bulmadığıdır. Eğer yetersizlik duygusu her şeye gücünün yettiği veya yetmek zorunda olduğu düşüncesinden kaynaklanıyorsa bu, başlı başına sıkıntılı bir durumdur. Bu insanüstü hayalî düşünce, insanı şeytanın “kibir, mükemmellik, hırs, haset, kin” gibi tuzaklarına düşürebilir. Bundan uzak durulmalıdır. Ayrıca anne baba olarak çocuğuna karşı hatalar da yapabilirsin. Diğer taraftan sen her vesileye sarılmışsındır ama Allah seni çocuğunla denemek ister. Böyle bir durumda da tevekkül ve dua, en iyi çözümlerdendir. Bir de özellikle küçük yaşlardaki bebek ve çocukların bakımının çok zor olduğunu, bu yaşta çocukları olan veya çocuklarının bu yaşlarını geçiren anne babalar çok iyi bilir. Çoğu sanki bu durumları yaşamamış gibi o yaşlarda çocukları olan anne babalara karşı anlayışsız olabilmekte veya onları yanlış yönlendirebilmektedir. Bu da ebeveynleri yanıltmamalıdır. Önüne gelen “eğitmen ve çocuk eğitimcisi” diye kendini tanıtan kişilerin tavsiyelerine gelirsek, burada sorun, her bulduğunu ağzına atan bilişsel gelişimi henüz tamamlanmamış çocuklar gibi bilinçsiz bir şekilde bilgileri yutan anne babalardır. Allah akıl vermiş. Onu kullanırken hiçbir süzgeç kullanmadan her bilgiyi kafana alır, yoldan geçen her kişiye güvenirsen, kafan karmakarışık olur. Sonuçta elde var sıfır. Bu yüzden bilinçsiz okumalardan uzak durmak gerekir. Eğer bu konuda kendini yönlendirmekte kişi zorlanıyorsa, İslam, karakterine yerleşmiş ehil birine sormalıdır. Zira bu karışık durumun kişiyi nereye sürükleyeceği bile belli değildir.

2-Çocukların Sürekli Sıkıldıklarını Dile Getirmeleri ve Ebeveynlerin Faaliyet Çılgınlığı

Eskiden doğan çocukların kırk gün gözlerini açmadıkları söylenirdi. O çağ çoktan geçti. Dijitallik ve teknoloji, çağımız çocuklarının adeta genlerine işlemiş durumda. Bizim hayatımızın ileri dönemlerinde öğrendiklerimizi onlar sanki öğrenmiş gibi doğuyorlar. Gözlerini dünyaya açtıkları an, keşfe ve öğrenmeye başlıyor ve bunu eskisinden çok daha hızlı yapabiliyorlar. Artık özellikle Cvodi-19 salgınında evde ve dolayısıyla dijital dünyada fazla geçen zaman sebebiyle çocuklar bırakın dünyaya, kendilerinin hızlarına bile yetişmekte zorlanıyorlar. İzledikleri bir videoyu nasıl izlediklerine bakın: Arada verilen birkaç saniyelik reklama bile tahammülleri olmadığı gibi iki saatlik videoları 15 dakika içinde hatta daha hızlı bir sürede bitirmeye ve orada gözlemlediklerini deneyimlemeye çalışıyorlar. Soruyorum size: Allah aşkına kaç tanesini deneyimleyebilecekleri alanları ya da imkânları var? Ya da gördüklerinin kaç tanesi uygulanabilir nitelikte ve kalitedeler? Bu durumun sonucunda “sıkıldım” naraları evlerin, sokakların hatta okulların tavanlarından yankılanıyor. Böyle bir atmosferde ve bu kadar uyaran ve farklılığa ulaşmanın kolay olduğu bir zamanda yaşayan çocuk sıkılmayacak da kim sıkılacak? Bu yüzden oralarda geçirdikleri zamanları yaşlarına uygun bir kısıtlama ile sınırlandırmaya çalışmak, en azından onların yorulan zihinlerini biraz dinlendirecektir. Burada yeni problemlere ehil kişilerin yeni çözümler bulmak için kolları sıvaması gerektiğinin de taraftarıyım. Artık eski yöntemlerin çoğu işe yaramıyor. Çocukları ikna etmek ve yanlış yoldan korumak için farklı ama İslam’a zıt olmayan yöntemler aranmalıdır. Aslında bunun tek yolunu ben biliyorum. O da öze yani İslam’a tam dönüşü sağlamaktır. Bu da üç-beş kişiyle değil toplumsal bir dönüşümle olmak zorundadır. O dönüşüm sağlanana kadar azınlık da olsa Müslümanların kendilerini bu zulumatlardan korumak için gereken her şeyi yapmasıdır. Sonrası Allah’ ın takdirindedir. O, dilediğinde nurunu hâkim kılacaktır. O yüzden birilerinin yeni yöntemler bulması belki de bir şeyi değiştirmeyecek, aksine yeni sorunları doğuracaktır. Yani İslam’a dönüşten başka dünyanın çaresi olmadığını acı çeke çeke herkes öğrenecektir. Diğer yandan elbette çocuklarımızla kaliteli ve onlar için anlamlı ve unutulmaz olan zamanlar geçirmemiz lazım. Bunun için kimsenin bahanesi olmamalıdır. Kimi bir saat kimi de 5 dakikasını ayırabilir çocuğuna ama sonuçta önemli olan süre değil kalitedir. Bunu sağlayayım derken çocuklarıyla faaliyet değil “faaliyet çılgınlığı” yapan bir furya türedi. Bunlara denilecek tek şey, aşırılık sizi de çocuğunuzu da helak eder demekten başka bir şey değildir. Şunu bilin ki çocuğunuza gerekenden fazla vakit ayırdığınızda sizi daha fazla sevmeyecek, ya da aranız daha iyi olmayacak. Aksine onları şımartacak, farkına varmadan hayatınızın merkezine koyacak belki de dininizin önüne geçireceksiniz. Oldukça dengeli ve dikkatli olunması gereken bir noktada olduğunuzu bilmelisiniz. Bir de bunun çarşaf çarşaf paylaşılarak yayılması da ayrıca üzerinde durulması gereken bir mevzudur. Böyle yapanlar, kendilerine de çocuklarına da iyilik etmiyorlar.

3-Ekonomik Sorunlar

Artık küresel anlamda dünya ekonomisi çökme eğilimindedir. Bunu hissetmeyen özellikle düşük ve orta gelirli aile neredeyse kalmadı. Her geçen gün alım gücünün düştüğü zamanımızda çocukların temel ihtiyaçlarını temin için çalışan babalar, maişet sıkıntısından muzdarip durumdadır. Bunun yansımaları, çocukla ilişkilere de olmaktadır. Çözüm nedir? Çözüm, rızkı ve bereketi verenin Allah olduğunun bilincinde olmak, elinde olanla yetinmek, kendinden üsttekilerin gelir seviyesine değil alttakine bakıp şükretmek, çocuklara bu durumu anlatırken gözü tok olmak, rızkın Allah’ tan olduğunu bilmenin öneminden bahsetmek ve paranın sadece bir araç olduğunu çocuğa aşılamaya çalışmaktır. 

4-İmanı Azaltacak İnsanı Fitneye Sürükleyecek Uyaran ve Unsurların, İmanı Artıracak Unsurlardan Çok Olması

TV, İnternet, sosyal medya, olumsuz etkileyen teknoloji materyalleri artık her yerde bulunmakta ve herkesi dolaylı veya dolaysız etkilemektedir. Bunların etkisinin yüzdesi, imanı artıracak faktörlerin yüzdesinden oldukça çoktur. Bilinçsiz aile ve akraba gibi çevresel faktörleri de buna ekleyince kendimizi Müslüman olarak koruyabileceğimiz alanlar iyice daralmaktadır. Bunu bir bahane olarak öne sürmüyorum. Kendimizi ve içinde yaşadığımız dünyayı tasvir etmeye ve tanımaya çalışıyorum. Böyle bir kıskacın içinde de şeytanın tuzaklarına düşmek kolaylaşıyor. Ama ne olursa olsun halisse Müslüman bu durumun içinden bile çıkmasını bilir Allah’ın izniyle. Çünkü onun imanı, Allah’ın yardımı, O’nun izni, ameli ve ihlası, çağları aşar ve imdadına yetişir. Şeytan böyle kulları yoldan çıkartamaz. 

İblis şöyle dedi: “Rabbim! Madem beni azdırıp saptırdın, yemin olsun ki, ben de yeryüzünde günahları onlara çok cazip göstereceğim ve kesinlikle onların hepsini azdırıp yoldan çıkaracağım. Ancak içlerinde ihlâsa erdirilmiş kulların müstesna! Onları azdırmaya gücüm yetmez.” (Hicr, 39-40)

Ama bu konuda zaafa düşen kardeşlerimiz çok olacaktır. Bazen biz de düşebiliriz. Bize düşen, kendimiz o çukura düşmekten kurtulduysak o da başının çaresine baksın demeden onu anlamak ve çıkmasına yardımcı olmaktır. Onu kınamamaktır. Zira bir boşluk anında sen de oraya düşebilirsin. Buna kimsenin garantisi yoksa o zaman birbirimize yardım etmeliyiz. Böyle bir dünyada çelimsiz vücudu, aciz fıtratı ile çocuk neden bu çağın yanlışından birine düştü denir mi? Onlar düşecek, biz kaldıracağız. 

5-Sosyal Medya Arkadaşlık ve Sohbetlerinin, Müslüman Cemaatle Yüz Yüze Etkileşim Halinde Olmaya Yeğlenmesi

Bireyselleşmenin yaygınlaştığı zamanda, sosyal medya sohbetleri, emojilerin sahte mimikleriyle gerçekleştirilmeye çalışılıyor. Ama bu asla ortak alan etkileşiminde sağlanan faydaları sağlamaz. Üstelik insandan götürdüğü şeyler de çok. Mesela samimiyeti götürür. Sahtekârlığı ve yalanı kolaylaştırır. Müslümanların birbirine güvenini sarsar. Bir de buna sürekli maruz kalarak büyümüş şu çağın mağdur ve masum çocuklarını düşünün. Onların suçu yok. Burada onlara güzel örneklik sağlayacak sosyal çevre oluşturması gereken bizleriz. Önce imanı artıracak o ortamlardan biz kopmayacağız. Sonra onları teşvik edeceğiz. Ama bu teşvik örneklikle doğal yoldan olacak öncelikle. Doğal ortamda öğrendiği sosyal ilişkinin önemini gözlemleyen çocuk, zaten sosyal medyadaki ilişkilerini azaltacak ve yüz yüze ilişkileri arayacaktır.

6-Donuk, Robot Gibi Davranan, Dijitalleşmiş Çocuklara Faydasız ve Yanlış Yöntemlerle Yaklaşmak

Donuk ve sanal âlemin içine doğmuş ve her işini dijital yollarla çözmeye çalışan çocukların, maruz kaldıkları zaman kadar maruz kaldıkları şeyden etkilenmeleri ve onlar gibi donuk olmaları normal değil midir? Artık bizim zamanımızdaki çocukluk olmadığını kabullenmemiz ve kendimizle onları kıyaslamayı bırakmamız lazım. Biraz da onların kullandıkları aletlere gücümüz nispetinde hâkim olmaya çalışmakta fayda vardır. Zira yeri geldiğinde onlarla mücadele ediyoruz. Neyle mücadele ettiğini bilmeyen, mağlubiyete hazır olmalıdır. Bununla beraber asla İslam ve onun kusursuz yaşam tarzından taviz vermeden, katı olmayan kurallar çerçevesinde bir yaşama devam etmekle birlikte çocukları eğitirken kullanılan geleneksel yöntemlerin dışında farklı ve etkili yöntemler bulmaya çalışmak da faydalı olabilir.

7-Ebeveynlerin Çocuk Yetiştirmede Aşırı Kaygıları

Aşırı kaygı, beraberinde hata getirir. Bu hata, başka hatalara ve gereksiz korkulara davetiye çıkarır. Mümin korkuyla ümit arasında olmalıdır. Korktuğundan emin olmak isteyen ebeveynlerin yapması gereken, sebeplere sarıldıktan sonra tevekkül etmeyi ve duayı elden bırakmamaktır. Tevekkül ve duayı sabırla ekilen tohumun filizleneceği günü beklemek takip ederse o zaman ortada kaygı da kalmaz, kaygıyı gerektirecek haller de. Anne babaları kaygılandıran bazen kendi akraba çevreleri olabilmektedir. Burada anne babalar akrabalardan tamamen el etek çekme yöntemini seçerek yanlışa düşüyorlar. Hem sıla-i rahimi kesme günahına giriyorlar hem de yasağın cazibesiyle çocukların daha çok meraklanıp onlara meyledebileceğini, içine düştükleri telaşla unutabiliyorlar. Yapılması gereken, gerekli eğitimi verdikten sonra uzaktan takiple, akrabalık bağını koparmadan çok da içli dışlı olmayan bir ilişki ağını bizzat kurmalarını sağlamaktır. Çocuklar, eğer Allah hidayet verir siz de gereken vesilelere sarılırsanız, eninde sonunda size ve sizin eğitiminizden aldığı özüne dönecektir. Yani istisnai durumlar olmadığı sürece bu konuda korkuya mahal yoktur. Burada Musa aleyhisselam’ın Firavun’un sarayında büyüdüğünü hatırlatmak isterim. Koruyan Allah, özellikle annelerin ve tabi ki babaların samimi duaları ve çabalarıyla çocuklarımızı koruyacaktır.