Kavramlar – Mahmut Varhan / 2020 Kasım / 96. Sayı
6-Esma-ul Hüsna’nın Sayısı:
Ebu Hureyre radıyallahu anh’ın rivayetine yer veren on beşe yakın hadis kaynağı içinde sadece Tirmizî ile İbni Mace tarafından rivayet edilen metne, doksan dokuz isim içeren bir ziyade eklenmiştir. Buna karşılık Buhârî, Müslim, “es-Sünenü’l-Kübra”sında Nesâî ve hadisi yedi ayrı senetle tekrarlayan Ahmed b. Hanbel[1] bu ziyadeye yer vermemektedir. Tirmizî’nin “Sünen”inde belirtilen isim listesi, Allah ismi ile başlayıp es-Sabûr ismi ile sona ermektedir. Bu isimlerin ilk on dördü Haşr Suresi’nin sonunda zikredilmektedir. İslam dünyasında bu isim listesi meşhur olmuştur. İbni Teymiyye; Tirmizî ve İbn Mace’nin rivayet ettikleri isim listesini “Hadis ilmini iyi bilenler onun Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in sözü olmadığını bilirler.” diyerek kabul etmez.
Esma-ul Hüsna ile ilgili rivayetlerde geçen “99” rakamının, Allah’ın isimlerinin sayısını sınırlandırmak için değil, çok olduğunu belirtmek (kesretten kinaye) için olduğu da söylenmiştir.
Kur’an ve sünnette yer almayan isim ve kavramlarla Allah’ı nitelemenin doğru olup olmadığı hakkında çeşitli görüşler ileri sürülmüştür. Ulûhiyetin şanına yakışması ve Allah’a herhangi bir eksiklik içermemesi şartıyla caiz görenler olsa da alimlerin cumhuru bunu hiçbir şekilde doğru bulmamışlardır. İsim ve sıfat konusunun tevkîfi bir konu olduğunu, şeriat tarafından bize bildirilen isim ve sıfatlarla sınırlı kalınması gerektiğini belirtmişlerdir.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in bazı dualarından öğrendiğimize göre Allah’ın, Kur’an ve sünnette geçmeyen ve gayb ilminde sakladığı başka isimleri de vardır: “Allah’ım! Kendini isimlendirdiğin, yarattıklarından herhangi bir peygambere öğrettiğin, Kur’an’ında belirttiğin ve gayb ilminde kendin için seçip sakladığın isimlerin hepsi ile senden isterim.”[2]
Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem sıkıntı, gam ve keder halinde şu duayı tavsiye ederdi: “Allah’ım! Şüphesiz ben senin kulunum. Ben senin kulun olan ana-babamın oğluyum. Hayatım senin elindedir. Benim hakkımdaki hükmün gerçekleşmiştir. Sen benimle ilgili hükmünde adalet sahibisin. Senden kendini isimlendirdiğin ve ğayb ilminde kendin için tercih ettiğin isimlerle istiyorum. Kur’an’ı kalbimin baharı, göğsümün nuru eyle. Onunla kederlerimi yok et, hüznümü sürgün eyle.”[3]
Meşhur şefaat hadisinde de Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur: “O gün Allah bana övgü kapılarını açacaktır. Şimdi bilmediğim, yapamadığım övgüleri ben orada yapacağım…”[4]
Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem Rabbini överken şöyle dua ederdi: “Ben Seni hakkıyla övemem. Sen kendini övdüğün gibisin.”[5]
Ebu Bekir İbnül Arabî, Allah’ın isimlerinin “el-Hüsna” şeklinde güzellikle vasıflandırılmasının sebeplerini şöyle sıralamaktadır:
Esma-ul Hüsna Allah hakkında yücelik ve aşkınlık ifade eder ve kullarda saygı hissi uyandırır.
Zikir ve duada kullanılmaları halinde kabule vesile olur ve sevap kazandırır.
Kalplere huzur ve sükûn verir, lütuf ve rahmet ümidi telkin eder.
Bu isimleri bilip gerekleri ile amel etmek insana izzet ve şeref kazandırır.
Bu isimler Allah hakkında yeterli ve doğru bilgi edinmemize imkân hazırlar.
7-Esma-ul Hüsna’nın Tasnifi
Esma-ul Hüsna konusunu inceleyen alimler, Esma-ul Hüsna’yı birkaç açıdan tasnife tabi tutmuşlardır. Bu şekilde tasnif etmek, konuyu daha güzel anlamamıza yardımcı olacağı için bu tasniflerden üç tanesini örnek olarak sunalım;
7.1. Esma-ul Hüsna sahasında ilk çalışma yapanlardan biri olan Ebu Abdullah el-Halîmî, Esma-ul Hüsna’yı muhteva yönünden beş ana grupta inceler:
Allah’ın varlığını ve uluhiyet sahibi olduğunu kanıtlayan isimler.
Her türlü şirk ve cahili anlayışı reddeden ve tevhit esasını ispat eden isimler.
Allah’ı birtakım yaratıklara benzemekten tenzih ve takdis ifade eden isimler.
Yaratılış gerçeğini konu alan isimler.
Kâinatta Allah’ın hakimiyet ve yönetme yetkisini gündeme getiren isimler.
7.2. Muhteva olarak Allah’ın isimleri şöyle bir tasnife de tâbi tutulmuştur:
Allah’ın zatı ile ilgili isimleri (14): Allah, îlah, Rabb, Ehad, el-Vahid, es-Samed, el-Hayy, el-Kayyûm, el-Kâim, el-Hâlık, el-Evvel, el-Âhir, Fa’âlun limâ Yurîd, Fâilûn vb.
Allah’ın yaratma kavramı ile ilgili isimleri (1O): el-Hâlık, Bedîu’s-Semâvâti ve’l-Ard, Fâtıru’s-Semâvâti ve’l-Ard, Fâliku’l-Habbi ve’n-Nevâ, el-Bâri, el-Musavvir, Muhyi’l-Mevtâ vb.
Allah’ın rızık vermesi ve ihsanı ile ilgili isimleri (8): er-Rezzâk, el-Ekrem, el-Kerîm, el-Ğaniyy, Zü’l-Fadl, el-Vehhâb, Zi’t-Tavl vb.
Allah’ın Rahmet, af ve ğufranına dair isimleri (22): er-Rahmân, er-Rahîm, er-Rauf, el-Afuvv, etTevvab, el-Gafur, el-Halîm, eş-Şekûr, el-Velî, en-Nasîr, es-Selâm, vb.
Allah’ın ilim sıfatı ile ilgili isimleri (14): el-Alîm, el-Latîf, el-Habîr, es-Semî’, el-Basîr, eş- Şehîd, el-Karîb, el-Hafîz, er-Rakîb, el-Muhît, el-Muheymin, el-Bâtın, el-Vekîl, vb.
Allah’ın ululuk bildiren isimleri: el-A’la, el-Kebir, el-Azîm, el-Mecîd, el-Hamîd, el-Kuddûs, vb.
Allah’ın kudret sıfatıyla ilgili isimleri (14): el-Kâdir, el-Azîz, el-Kavi, Zu’ntikâm, el-Kâhir, el-Kahhâr, Mâliki Yevmi’d-Dîn, el-Cebbâr, Ğâlib âlâ Emrih, el-Metîn, ez-Zahir, el-Muhît, Mûsi’ûn, el-Vasi, vb.
Hesap, hüküm ve adaletle ilgili isimleri (11): el-Hakîm, Ehlu’t-Takva ve Ehlü’l-Mağfıra, el-Vâris, el-Hasîb, el-Fettâh, Hayru’l-Fâsılîn, Serîu’l-İkâb, Şedîdu’l-İkâb, el-Adl.
Yukarıdaki tasnif hem Esma-ul Hüsna’nın içeriği hakkında bilgi vermekte hem de bize Allah’ı tanıtma konusunda metot öğretmektedir. Bu sıralamada Allah’ın rahmet, af ve günahları örtmesi ile ilgili isimlerinin sayı bakımından daha fazla olduğu dikkat çekmektedir.
Bazı araştırmacılar da Allah’ın isimleri arasında müteradiflerin (eş anlamlı isimlerin) olduğunu iddia etmişler ve bununla ilgili bazı çalışmalar yapmışlardır. El-Gazâlî, Esma-ul Hüsna’nın içinde müteradif isimlerin kesinlikle olmadığını söylemiştir ve bu konuda şu örnekleri vermiştir:
Gâfir, sadece Allah’ın günahları affedici olduğuna işaret eder. Ğafûr ismi ise günahların çokluğuna bakmaksızın Allah’ın mağfiretinin çokluğuna delalet eder. Gaffâr ise Allah’ın tekrar tekrar affetmesine işaret etmektedir. El-Gazâlî’nin bu açıklamasında da görüldüğü gibi aynı kökten türeyen bu üç ismin işaret ettikleri anlamlar farklılık arz etmektedir.
Âlim ismi sadece Allah’ın bilmesine işaret ederken, Habîr ismi ise O’nun bütün gizlilikleri bildiğine delalet eder.
Hâlık ismi Allah’ın, elde herhangi bir örnek ve model olmaksızın yaratmasını ifade eder. Bâri’ ismi ise eksik ve kusurdan beri, düzgün ve ahenkli bir şekilde yaratmaya işaret eder. Musavvir ise yarattığı şeylere son şekli vermesine delalet eder.[6]
7.3 Esma-ul Hüsna’yı muhteva bakımından şöyle tasnif edenler de olmuştur:
Allah’ın zatı ile ilgili isimler (46): Bunlar, Allah’ın hem ne olduğunu hem de ne olmadığını ifade eden ve insanın gönlünü ilahi azamet ve muhabbetle dolduran isimlerdir. Evvel, Âhir, Zahir, Bâtın, Kuddûs, Celîl, Azîm, Kebîr, Hayy, Azîz, Kahhâr, Kadir, Alîm, Habîr, Şehîd, vb.
Kâinatı ilgilendiren isimler (26): Bunlar da tabiatın yaratılışına, işleyişine temas eden ve ahiret hayatı ile bağlantı kurarak bu inancı yerleştiren isimlerdir. Hâlık, Bâri, Bâis, Muhyî, Mukaddim, Muahhir, Cami’, Mâliku’l-Mülk, Kayyûm, vb.
İnsanı ilgilendiren isimler (26): Allah’ın, kâinatın bir parçasını oluşturan, ilahi mesaja muhatap olan, mukaddes emaneti ve Allah’ın dinini hayata hâkim kılma sorumluluğunu üstlenen insanı ilgilendiren isimleri de vardır. Adl, Hakem, Rafı’, Muiz, Hâfıd, Muzill, Rakîb, Muntakım, Fettâh, Afuvv, Gafur, Latîf, Hâdî, Halîm,Mucîb, Hasîb, Vehhâb, Mü’min, Şekûr, Sabûr, Veliyy, Vedûd, vb.
Özet olarak ifade edecek olursak Esma-ul Hüsna’nın tamamı Allah’ı bize tanıtmaktadır. Bu isimleri işaret ettikleri anlamları ile kavramamız Allah’ı daha iyi tanımamıza (marifetullah) yardımcı olacaktır. Allah’ı bütün bu özellikleri, yetkileri, insan ve evren üzerindeki hâkimiyeti ile tanımamız O’na olan sevgimizi artıracaktır. Neticede kulluk bilincimiz, ihsan ve murakabe duygumuz gelişecektir. Allah’ın yardım ve zaferine böylece hak kazanmaya başlayacağız.
8- Esma-ul Hüsna Arasındaki İnsicam
Hadislerde geçen Allah’ın isimleri arasında mükemmel bir ahenk, insicam ve kompozisyon vardır. Bu isimler rastgele bir şekilde sıralanmış değildir. Haşr Suresi’nin sonunda zikredilen isimlerde bu ahengi daha rahat görürüz.
Allah isminden hemen sonra rahmet özelliğini ifade eden Rahman ve Rahim ismi gelmektedir. O’nun rahmet etme özelliği diğer bütün özelliklerinden önce gelir.
Allah aynı zamanda otorite ve mülk sahibidir, Melik’tir. Evrenin sahibi O’dur. Emretme, yasaklama ve insan hayatına karışma yetkisi sadece O’nundur.
Allah, Kuddûs özelliği ile yeryüzünün meliklerine benzemez. Her türlü eksiklik, acizlik, kusur ve ayıptan uzaktır.
Allah, Selam ismi ile her türlü yaratığın sahip olduğu hatalardan selamettedir. İnsanlığa ve evrene selamet ve esenlik bahşeder.
Allah, Mümin ismi ile de her türlü tehlikeden emniyettedir. Kendisine gerçek anlamda kulluk yapanları her türlü tehlikeden korur.
Allah, Müheymin ismi ile de kullarının her halini görüp gözetir. Onların durumundan habersiz değildir.
Allah, Aziz ismi ile de buraya kadar sayılan isimlerle Allah’ı hakkıyla tanıyanlara gerçek izzet ve şerefi verir. Kendisi asla mağlup edilemeyen mutlak galiptir. Halis kullarına da düşmanlarına karşı galibiyet verir.
Allah, Cebbar ismi ile de hem yarattıklarına dilediğini yaptırma özelliğine sahiptir hem de iman ehlinin kalplerini birleştirip bütünleştirir. Kırık ve yaralı gönüllere şifa verir. Mütekebbir ismiyle de büyüklenme şanına sadece O’nun sahip olduğunu ortaya koyar.
Allah, hem önceden bir örnek bulunmadan yoktan yaratır. Hem de yarattıklarını eşsiz bir şekilde/en güzel biçimde meydana getirir. Hâlik ismi ile beraber Bârî isminin gelmesi, O’nun yaratmada ve var etmede kusursuz olduğunu ifade eder. Allah, her yaratığa ayrı bir şekil ve yapı veren Musavvir’dir. İnsanlar Allah’ı bütün bu özellikleri ile kabul etmeseler de O hem Aziz’dir hem de hüküm ve hikmet sahibidir yani Hakîm’dir.
9- Kur’an’da Ayet Sonlarında Geçen Allah’ın İsimleri ile Konu Uygunluğu:
Ayet sonlarındaki isimler rastgele bir şekilde gelmemektedir. Her isim ayetin konusu ile mükemmel bir uyum sağlar. Allah’ın rahmetinden söz eden ayetin sonunda rahmetle alakalı bir isim geçer. Azaptan bahseden bir ayetin sonunda da Allah’ın güçlü, mağlup edilemeyen ve intikam sahibi olduğuna işaret eden isimler geçmektedir. Yaratma ile ilgili bir ayetin sonunda da Allah’ın yüce ve hikmet sahibi olduğuna delalet eden bir isim zikredilir. Hüküm, emir ve nehiy bildiren ayetlerin sonunda da Allah’ın işitme ve bilme özelliğini bildiren isimler gelmektedir. Tevbeden söz eden ayetlerin sonunda da Ğafur ve Rahim gibi isimler gelmektedir. Görüldüğü gibi Esma-ul Hüsna, geçtiği ayetlerin muhtevası ile ilgisiz değildir.
10- Allah’ın Zaferi
Allah’ın isimlerinden on dört tanesinin peş peşe sıralandığı Haşr (Benî Nadir) Suresi, Müslümanların Yahudilere karşı kazandığı zaferden söz eder. Hicri 4. yılda Benî Nadir Yahudileri Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ile yaptıkları anlaşmaya riayet etmediler. Mekkeli müşriklerle İslam’ı imha etme konusunda anlaşıp Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’i öldürmeyi planladılar. Onların bu suikast girişimlerinin üzerine Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem savaş kararı aldı. Benî Nadir kabilesine Medine’yi terk etmeleri için on gün süre tanıdı. Bu arada münafıklar, Yahudilere yardım vaadinde bulundular. Yahudiler, kendilerini koruyacağını zannettikleri kalelerine çekildiler. Yahudiler Müslümanların kuşatmasına ancak yirmi gün dayanabildiler. Münafıkların yardımları da gelmeyince Benî Nadirliler -İslam’ı kabul eden iki kişi hariç- Medine’yi terk edip Şam ve Hayber bölgesine göç etmek zorunda kaldılar.
Bu zafer, Haşr Suresi’nde anlatıldıktan sonra Esma-ul Hüsna’dan on dört tanesi art arda sıralanarak başarının gerçek mahiyeti ortaya konur. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ve ashabı, Allah’ı Kur’an’da anlatıldığı şekilde tanıyıp iman ettiler. Allah’ı bu isimlerle kabullendiler. Bu isimler onların hayatına yön verdi. İsimlerin kazandırdığı bilgi ve imanla yaşadılar. Hayatlarının hiçbir bölümünde Allah’tan başka hiçbir ilâh kabul etmediler. Rahmeti ancak Allah’tan beklediler. O’nun en büyük rahmeti olan Kur’an’a sımsıkı sarıldılar. Mülkün ve otoritenin gerçek sahibinin Allah olduğunu öğrendiler. O’ndan başkasını söz sahibi kabul etmediler. Her işlerinde O’na müracaat ettiler. Allah’ın her türlü eksiklik ve olumsuzluktan münezzeh olduğuna inandılar. Allah’ı hem gerçek güç ve kuvvetin hem de izzet ve şerefin tek kaynağı bildiler. O asla mağlup edilemeyecek mutlak galiptir. Kulları aziz eden de O’dur, zelil kılan da O’dur.
Allah azze ve celle dilediği şeyleri zorla yaptırma güç ve yetkisine sahiptir. Aynı zamanda kırık gönülleri tamir eden, zayıfı güçlendiren, fakiri zenginleştiren, zoru kolaylaştıran ve musibete uğrayanlara yardım eden de O’dur. Bütün bu sayılan güzel vasıflara ancak yaratan, şekil ve suret veren Allah sahiptir. Onlar Allah’ı hem yaratan hem de en iyi bilen olarak tanıdılar. Böylece O’nu hem yoktan var eden hem de emretme ve kulların hayatlarına karışma yetkisine sahip olarak kabul ettiler.
Allah da kendisini bu şekilde tanıyan ve tanıtan kullarına yardım eder. O, kendisine böyle iman eden her topluma yardım eder. O’nun yardımında zaman ve mekân sınırı asla yoktur. Her yerde ve her zaman yardımı hak eden toplumlara Allah yardım elini uzatır. Ama Allah, kendisini yukarıda belirtildiği şekilde tanıyıp kabullenmeyenlere asla yardım etmez. Bu yasa her zaman ve her toplum için geçerlidir.
“Ey iman edenler! Eğer Allah’ın davasına yardım ederseniz O da size yardım eder ve ayaklarınızı sağlamlaştırır.” (Muhammed, 7)
“Allah, iman edip salih ameller işleyenlere, tıpkı kendilerinden önce gelip geçen bazı toplumları egemen kıldığı gibi onları da yeryüzünde mutlaka egemen kılacağına; onlar için razı olduğu dini (İslâm’ı) kuvvetle kökleştireceğine ve korku ve endişelerinden güvene kavuşturacağına dair söz vermiştir. Çünkü bunlar bana kulluk eder, bana hiçbir şeyi ortak olarak tanımazlar.” (Nur, 55)
[1]. Ahmed, Müsned, 2/ 258, 267, 314, 427, 499, 503, 516.
[2]. Ahmed, Müsned, 1/ 391, 452; Hâkim, el- Müstedrek, 1/509.
[3]. Ahmed, Müsned, 1/391
[4]. Müslim, 1/183- 185
[5]. Müslim 1/352
[6]. El-Gazali, el-Maksadu’l-Esnâ Şerhu Esmaillahi’l-Husna, s.13.