Osmanlı Sonrası İslam Dünyası – Muhammed Eyüp / 2020 Temmuz / 92. Sayı
İslam âleminin kuzey serhadlerinden biri de Kafkasya’dır. Kafkasya, geçmişten günümüze İslam dünyasının dışarıdan gelen işgalcilere karşı direndiği doğal bir cephe olmuş, İslam için büyük bedel ödemiş birçok farklı halkla beraber, köklü bir İslami direniş kültürü teşkil etmiştir.
Kafkasya’da İslam’ın Kökleri
Kafkasya’da birbirinden farklı 30’u aşkın etnik unsur yaşamaktadır. Bunların büyük bir kesimi Ehli Sünnet Müslümanlardan oluşur. Tarihî yönden göç yollarının üzerinde oluşu ve doğal bir sığınak hüviyetinde olması, birçok etnik unsurun bölgeye yerleşmesi ve burayı yurt edinmesi sonucunu doğurmuştur.
Kafkas topraklarının İslam ile şereflenmesi süreci, İslam’ın ikinci halifesi olan Ömer radıyallahu anh döneminde başlamış, daha sonra Osman radıyallahu anh ve sonrasında Emevi komutanlar eliyle devam etmiştir.
Rumlara ve Perslere karşı alınan ve birbiri ardına gelen büyük zaferlerle önce Şam ve Irak, ardından İran ile Anadolu’nun doğusu İslam hakimiyetine girmiş, bunun ardından İslam orduları Kafkas Dağları’na ulaşmıştır.
Günümüzde Azerbaycan ve Dağıstan’ın bulunduğu bölge üzerinden Kafkas Dağları’nı aşan İslam ordularıyla bölge İslam topraklarına katılmıştır. Ermeni ve Gürcülerin büyük kısmı İslam dinine geçmezken özellikle Kafkasya doğusundaki Dağıstan bölgesinde birçok topluluk İslam diniyle şereflenmiş, İslam’ı ayrılmaz bir biçimde benimsemiştir. Özellikle Dağıstan, Arapça ve İslamî ilimler konusunda önemli bir ilmî merkez halini almış ve yıllarca bu özelliğini korumuştur.
Raşidi Hilafet Sonrası
Kafkas Dağları’nın güney ve doğu kesiminde ilk dönemdeki İslam orduları eliyle ulaşan İslam dininin, ilerleyen yıllarda İslam hilafetinin güç kaybetmesiyle hakimiyeti zayıflamıştır. Bölge, kimi Müslüman kimi gayrimüslim çeşitli sultanlıklar ve krallıklar halinde parçalanmıştır.
Bu dönemde Rumlar -yani Bizans- bölgedeki etkinliğini artırmış, buna paralel olarak hristiyan Ermeniler ve Gürcüler de tekrar egemenliklerini sağlayarak bölgedeki en güçlü yapılar halini almışlardır.
Orta Asya’dan gelerek Kafkasya’nın kuzey ve güney kesimlerine ilerleyen Türk topluluklar, bölgede İslam dininin yayılmasına büyük katkıda bulunmuştur. Bilhassa Kafkasya kuzeyindeki bozkırlara İslam dini bu süreçte yayılmış, buna ek olarak güneyden Selçuklular da İslam’ı bölgeye yaymıştır.
11. yüzyılı takiben, Haçlı Seferleri ve sonrasında bölünmüş haldeki İslam dünyasının ve Müslümanların güç kaybetmesinin etkisiyle hristiyan Gürcü Krallığı, Kafkasya güneyine neredeyse tamamen hâkim olmuştur. Bu süreçte bölgedeki Müslümanlar oldukça zayıf bir pozisyona düşmüştür.
Ardından gelen Moğol işgali, bunu takiben bölgedeki göçebe Türklerin tamamen İslamlaşması gibi süreçlerle beraber Kafkas Dağları’nın güneyi ve kuzeyi, Gürcistan ve Ermenistan gibi istisnalar dışında büyük ölçüde İslamlaşmıştır. Yine bu devirde Altın Ordu Hanlığı, Kafkasya kuzeyinde İslam’ın yayılmasında önemli bir paya sahiptir. Kafkasya, devam eden süreçte gerek yerel halkların İslam’a geçişi gerek Türk ve Moğol kökenli Müslüman orduların ilerleyişi gibi sebepler neticesinde İslamlaşmaya devam etmiş, Gürcü Krallığı haricinde bölge İslam dinini benimsemiştir.
Osmanlı Devri ve Rus Çarlığı İşgali
Osmanlı, Kafkaslarda doğrudan hâkim olmamakla beraber, uzun yıllar bu coğrafyayı çevreleyen bölgelerde hakimiyet sahibi olmuştur. Kuzeyde Kırım ve çevresinde, güneyde ise Kafkas Dağları’nın güney eteklerinde hâkim durumda olan Osmanlı, bölgedeki Müslümanlarla yakın ilişkiler kurmuştur.
Kafkasya’da, özellikle de Azerbaycan üzerinde İran’ın etkisi de zamanla artmış, bu bölge süreç içerisinde Şiileşmiştir.
16. yüzyılın ikinci yarısından sonra Rusya, Kafkaslarda büyük bir güç olarak ortaya çıkmış, Osmanlılarla ve diğer Müslüman topluluklarla savaşarak günden güne bölgede ilerlemeye devam etmiştir. Osmanlılar ve Kırım Tatarları Rusların ilerleyişini zaman zaman tamamen püskürtmeye muktedir olmuştur. Bu doğrultuda 17. yüzyılın başlarında Rusya’nın faaliyetlerine karşı durma amacıyla Kafkaslarda büyük bir İslamlaşma süreci yürütülmüş, bölge halklarının tamamına yakını İslam’ı benimsemiştir.
Rusya da bölgedeki halkı Ortodokslaştırma faaliyetlerinde bulunmuş, bunun da etkisiyle Kafkaslarda yerini sağlamlaştırmaya başlamıştır. Osmanlı ile süren uzun savaşlara rağmen Rusların Kafkaslar üzerinden güneye inişi durdurulamamış, 19. yüzyıla gelindiğinde Rusya artık Kafkaslar üzerinde neredeyse tamamen egemenlik kurmuş, Anadolu üzerine ilerlemeye başlamıştır.
Rusya’nın 1783 yılında Kırım’ı ele geçirmesi, bunu takiben Kafkasya’yı kontrol altına alması, bölgede geniş çaplı katliamları beraberinde getirmiştir. Başta Çerkesler olmak üzere yüz binlerce Müslüman, Ruslarca katledilmiş ve yurtlarından zorla sürülmüştür. Bu bölgelere Ruslar yerleştirilmiştir. Bu dönemde bilhassa 1864 yılında yaşanan Çerkes Soykırımı hiçbir zaman unutulmayacak biçimde hafızalarda yer etmiştir. Bu soykırımda 500 bini aşkın Müslüman Çerkes, Ruslar tarafından vahşice katledilmiş, 1 milyonu aşkın Çerkes de Osmanlı topraklarına kaçmak zorunda kalmıştır. Müslüman Çerkes halkının göç yolunda yaşadıkları acılar, bugün hala nesilden nesile aktarılmakta, halen Müslümanların yüreklerini yakmaktadır.
19. yüzyılın sonlarına gelindiğinde tüm Kafkasya, Ruslar tarafından kontrol edilir hale gelmiştir. Müslümanların büyük kısmı katledilmiş, yurtlarından sürülmüş ve baskı altına alınmıştır. Osmanlı ise çöküş dönemine girmiş ve Ruslar karşısında ciddi bir varlık gösterememiştir.
18. yüzyılın sonunda ve 19. yüzyılın ortalarında, Kafkasya’nın doğusunda Ruslara karşı cihad hareketleri başlamıştır. İlk olarak bir tarikat şeyhi olan İmam Mansur, 1700’lü yılların sonlarında bölge halkını İslamlaştırmak, Rusları çıkarmak ve Kafkasya’yı birleştirmek üzere Dağıstan’dan Adigey’e kadar bir cephe halinde Ruslara karşı mücadeleye liderlik etmiştir. İmam Mansur gibi 1820’li yılların ardından bölgede Ruslara karşı cihada liderlik edecek Gazi Muhammed ve Şeyh Şamil de aynı gayeyle savaşı sürdürmüştür. Her ne kadar bu savaşlarda Ruslara ciddi kayıp verdirilmesine rağmen doğrudan askeri bir başarı elde edilemese de bölgedeki cihad, Kafkas halklarının hafızasına kazınmış, cihad ruhu ve Rusları bölgeden çıkarma yolunda kendilerine bir rehber olmuştur.
Sovyetler Birliği Dönemi
1917 yılında Rusya’da Bolşevik İhtilali sonrası kurulan Sovyetler Birliği (SSCB) de, Rusya’nın Kafkaslar üzerindeki siyasetine, dinsizliği dayatma politikalarıyla beraber devam etmiştir.
Bölgede Müslüman Kafkas halklarının hak taleplerine karşı saldırgan bir politika güden SSCB, kısa bir süre Rusya hakimiyetinden çıkan Kafkasların tamamını Gürcistan, Azerbaycan ve Ermenistan da dahil olmak üzere kısa sürede ele geçirmiştir. Bölgede 1919 yılında Uzun Hacı Saltınski liderliğinde kurulan Kuzey Kafkasya Emirliği de bu dönemde işgal edilmiştir. Osmanlı hilafetinin 1924 yılında ilgasıyla, ümmetin geri kalanında olduğu gibi Kafkasya’da da İslam’ın getirdiği adalet ve rahmet ortamı son bulmaya başlamıştır.
SSCB dönemi, özellikle 2. Dünya Savaşı’na giden süreç ve sonrasında, başta Çeçen ve İnguş Müslümanlar olmak üzere yüz binlerce Müslüman Kafkaslardan sürgün edilmiş veya katledilmiştir. Bölgede İslam tamamen ortadan kaldırılmaya çalışılırken, Müslümanlara yönelik baskılar had safhaya çıkmıştır.
Bölge bu tarihten itibaren demir yumrukla yönetilirken, baskı politikaları doğrultusunda Müslümanlar tamamen sindirilmiştir. Bölgelerinden sürülen Müslüman halklar, 1950’lerin ortalarının ardından kendi imkanlarıyla geri dönmeye başlamıştır. Bu halkların dönüşü, bölgede gizlice İslam’ın yeniden yaşanmaya başlamasına zemin hazırlamıştır. İlerleyen yıllarda Ruslara karşı verilen cihadi mücadelede, bölgeye dönen Çeçenler etkin rol oynayacaktır. SSCB’nin çökmeye yüz tuttuğu dönemlerde Çeçenler arasında artan İslami hassasiyet ve kültürel öze dönüş hareketleri, Çeçen cihadı için temel taşı olmuştur.
Çeçen Cihadı
Sovyetler Birliği’nin çökmeye yüz tuttuğu süreçte bağımsızlığını ilan eden Çeçenistan, Kafkasya’da 1990 sonrası dönemde mücadelenin sembolü olmuştur.
Bağımsızlık ilanının ardından gerçekleşen işgal ve Çeçen Müslümanların eliyle Rusların yaşadığı hezimet, dünyanın da ilgisini Kafkasya’ya tekrar çekmiştir. Dünya üzerinde birçok Müslüman genç, yüzyıllarca Rusların Müslümanlara karşı gerçekleştirdiği katliamlara karşı çıkmak ve Müslüman kardeşlerinin yanında durmak üzere Çeçenistan’a gitmiştir. Lakin burada yaşanan kanlı savaşlar, Rusların Müslümanlara karşı gerçekleştirdiği katliamlar ve süren savaş neticesinde Rusya, Çeçenistan’da kontrolü sağlamıştır.
Çeçen Cihadı, gerek bölgedeki gerekse dünyanın geri kalanındaki tüm Müslümanlara ilham kaynağı olmuştur. Bu cihad sırasında Ruslara yaşatılan hezimetler, Allah azze ve celle’nin emrini yerine getirmeleri ve birlikte hareket etmeleri halinde Müslümanların dünyadaki müstekbirler karşısında neler yapabileceklerinin büyük bir delilidir.
Rusya’nın katliam politikaları karşısında dünya Müslümanlarının ve Kafkasya’daki diğer Müslümanların Çeçen Cihadı’na gerekli desteği verememesi, Rusya’nın Çeçenistan’ı kuşatması ve boğmasıyla sonuçlanmıştır. Ancak gerek bölgede gerekse dünyada Müslümanların cihad anlayışı ve heyecanında yeni bir ufuk, yeni bir anlayış filizlenmiş, Allah azze ve celle Müslümanlar arasından şehidler edinmiş, Müslümanların cihadının nelere gebe olabileceği görülmüştür.
Kafkasya’nın Bugünü
Kafkasya’nın tamamında, Hazar’dan Karadeniz’e kadar milyonlarca Müslüman yaşamaktadır. Bu Müslümanlar bugün Rusya ve Rusya’ya bağlı kukla idareciler tarafından ezilmektedir.
Bölgede İslam şeklen yaşanıyor gibi görünse de gerçekten Allah yolunda olmak isteyen ve Rus müstekbirlerin işgaline karşı çıkan Müslümanlar hapsedilmekte, işkence görmekte ve katledilmektedir.
Kafkasya’da İslam’ın ve cihadın yeniden yükselişi hem bu bölgeyi hem de Ruslar tarafından işgal edilen diğer İslam beldelerini ilgilendirmektedir. Kafkasya’da, Hazar’dan Karadeniz’e dek uzanan Müslüman halkların, İslam egemenliği altında birleşmesi halinde Rusya’nın bölgede Müslüman kanı dökmesi imkansızlaşacaktır. Rusya bugün Suriye’den Libya’ya dek Müslüman beldelerinde kan dökmekte, başta Türkiye olmak üzere bölge ülkelerinin taktik ve stratejilerini icra etmesine mani olmak için kaynaklarını seferber etmektedir. Aynı zamanda bu ülkelerdeki örgütleri desteklemektedir.
Müslümanlara 3 asırdan uzun süredir Rusya’nın uyguladığı katliamlara karşı Müslümanlar bir araya gelmediği ve Kafkasya, İslam’ın birleştirici kimliği altında buluşmadığı müddetçe Rus işgalcilerin insan hakları ihlalleri ve katliamları devam edecektir.