Dünden Bugüne Doğu Türkistan

Osmanlı Sonrası İslam Dünyası – Muhammed Eyüp / 2020 Eylül / 93. Sayı

Doğu Türkistan, İslam’ın doğudaki serhad bölgesi, yüzyıllardır mazlum ve mağdur bırakılmış Müslümanların coğrafyası.

Bugün bitmek bilmeyen, akla ve hayale sığmayan zulümlerle anılan bu bölge, İslam tarih ve kültüründe oldukça önemli bir role sahip olan, Müslümanların en eski yurtları arasında yer alan bir toprak parçası.

Her ne kadar Müslümanlara, İslam aleminin diğer bölgeleri gibi Türkistan da unutturulmuş olsa dahi Doğu Türkistan ve İslam, birbirine et ve tırnak gibi bağlanmış, birbirinden ayrı düşünülmesi mümkün olmayan bir hüviyet kazanmıştır. Bugün Çin’in elinde türlü işkenceler gören Türkistan ve bölgenin çoğunluğunu oluşturan Müslüman Uygurlar, halen İslam’ı bırakmamak için canhıraş mücadele etmektedir. Bu açıdan Doğu Türkistan, adeta çağdaş bir Ashab-ı Uhdud Kıssası niteliği taşımaktadır.

Doğu Türkistan ve İslam

Günümüzde Doğu Türkistan olarak anılan coğrafyanın İslamiyet ile şereflendiği tarihler, 700’lü yıllara rastlar.

Bölgenin baş şehri olarak anılan Kaşgar’ın 715 yılında İslam Hilafeti komutanlarından Kuteybe bin Müslim tarafından fethedilmesiyle, Türkistan’da İslam’ın tarihi başlamış olur. Bölgeye İslam ilk olarak bu yıllarda girmiş ve hâkim olmuş, bunu takip eden yıllarda Türkistan’da Müslüman nüfus artmıştır.

Doğu Türkistan’ın İslamlaşması sürecinde en büyük etki ilk Türk-İslam devletlerinden olan Karahanlılar’a aittir. 934 yılında İslamiyetle şereflenen Karahanlılar, bilhassa bu süreçte devleti İslamlaştıran Abdulkerim Satuk Buğra Han, bölgede İslam’ın kökleşmesine vesile olmuştur. Gerek Çinlilerle gerekse İslam’a inanmayan diğer Türklerle yaptığı savaşlar sonucunda Abdulkerim Satuk Buğra Han, Türkistan’da İslam’ın egemenliğini tesis etmiştir. Karahanlılar devleti yıkıldıktan sonra bölgeye egemen olan Kara Hıtaylar ve sonrasında Moğollar döneminde de İslam dini bölgede kendisini muhafaza etmiştir.

Doğu Türkistan Moğollar ve Timurlular gibi büyük güçlerin yanında yerel devletlerin arasında da el değiştirmiştir. Bölgede İslami ve kültürel faaliyetler artmış, başta Kaşgar olmak üzere tüm Doğu Türkistan, Asya için İslami bir merkez halini almıştır.

Çin ve Rus İşgalinin Başlangıcı

18’inci yüzyıla kadar Doğu Türkistan toprakları birçok defa el değiştirmiş olsa da genel itibarıyla Müslümanlar yahut İslam’a düşmanlık beslemeyen gayrimüslim idarecilerce yönetilmiştir.

Bu tarihten itibaren ise kuzeyden Rus, doğudan ise Çin işgali, Doğu Türkistan’ı tamamen kuşatmıştır. Bölge, 1762 yılında tamamen Çinlilerce işgal edilmiştir. Bugün “Orta Asya” olarak anılan Batı Türkistan’ın da Rusya tarafından işgaliyle, zamanla Doğu Türkistan üzerindeki Rus etkisi de artmıştır. Bu süreçte Rusya ile Çin arasında imzalanan birçok anlaşmayla Türkistan toprakları iki güç arasında parçalanmış, milyonlarca Müslüman katledilerek ve sürgün edilerek, bölge Rusya ve Çin’in kontrolüne girmiştir.

Bölge genelinde Çin baskını nedeniyle artan huzursuzluk, 1800’lü yıllarda çok şiddetli ayaklanmaların patlak vermesine sebep olmuştur. İslami liderlerin altındaki Müslümanlar işgalci Çin güçlerine karşı isyanlar tertip etmiş, kısmi başarı elde edebilmişlerdir. Bunlardan en fazla öne çıkanı, 1862-1877 yılları arasında yaşanan ayaklanmadır.

Bu ayaklanmada, Atalık Gazi Yakub Bey’in idaresi altında toplanan Müslümanlar Çin idaresini bölgede mağlup etmeyi başarmış, geçici bir süre de olsa Doğu Türkistan’da bağımsız Müslüman bir idare teşkil edilmiştir. Osmanlı Devleti de bölgedeki Müslümanlara elindeki imkanlar ölçüsünde destek olmuştur.

Savaşlar yıllar boyunca devam etmiş, nihayetinde Doğu Türkistan’ın kuzey kesimi 1871 yılında Rusya, tamamı ise 1876-1877 yıllarında Çin tarafından yeniden işgal edilmiştir. 1884 yılında ise Çin, Doğu Türkistan’ı kendisine bağlı bir toprak olarak ilan etmiş, bölgeye “yeni toprak, serhad” anlamında “Sincan” adını vermişlerdir.

Türkistan’ın İkinci Bağımsızlığı ve Komünist Çin Devri

Doğu Türkistan’da bağımsızlık hareketleri, Çin’de 1912 yılında yaşanan hanedan değişikliği ile yeniden ivme kazanmıştır. Çinli savaş ağalarınca idare edilen bölgede Müslüman Uygurlar Çin’e karşı çok sayıda isyan tertip etmiştir.

Çin’de komünist yönetimin kurulduğu yıllara dek devam eden isyanlar iki kere başarılı olmuştur. 1933 ve 1944 yıllarında kurulan Doğu Türkistan devletleri, yaklaşık birer yıl ayakta kalabilmiştir. Bu süreçte bölgede Çin’e karşı kanlı savaşlar verilmiştir. Bu yıllarda Sovyetler Birliği de Doğu Türkistan’daki Müslüman Uygur ve Kırgız Türklerine karşı Çin ile iş birliğine gitmiştir. Dönemin bağımsızlık mücadelelerinde öne çıkan Sabit Damollam, Osman Batur İslambay gibi isimler de Çin tarafından idam edilmiştir.

Bu devirde, özellikle 1933-1934 yılları arasında ayakta kalan Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti, bölge tarihinde önemli bir yer tutmaktadır.

Bu dönemin ardından Çin’de milliyetçiler ve komünistler arasında yaşanan iç savaştan komünistler galip çıkmış, bununla beraber komünist Çin Halk Cumhuriyeti ilan edilmiştir. Komünist rejim 1949’da Doğu Türkistan’ı işgal ederken, 1955’te bölgede özerk ve kukla bir yönetim teşkil edilmiştir. Çin’in bu şekilde bölgede hakimiyetini sağlamasıyla Sovyet Rusya’nın etkisi de son bulmuş, Doğu Türkistan’da dehşetli bir asimilasyon ve İslam’a karşı savaş dönemi başlamıştır.

Komünist Çin, sistemli bir şekilde Müslüman Uygur halkını katletmeye, Çinlileştirmeye ve İslam’dan koparmaya gayret etmiştir.

Doğu Türkistan’ın Bugünü

1949’dan bugüne Doğu Türkistan, komünist Çin vahşetinin sonu gelmeyen zulümlerinin merkezi haline gelmiştir.

Zaman zaman bölgede Çin’e karşı isyanlar ve silahlı mücadele denemeleri yaşansa da Çin bu girişimleri bastırmış, binlerce Müslümanı katletmiştir.

Çin’in Türkistan’daki politikaları, uzun vadeli ve yok edici niteliği haizdir. Bu politika kapsamında Çin İslam’ın en temel mefhumlarına dahi engel olmakta, tesettür ve sakal gibi mefhumları, namaz ve orucu yasaklamakta, bölgede İslami eğitim yapılamamaktadır. Ayrıca Çin Türkistan’ın tüm kaynaklarına el koymuştur, bölgeyi Çinli göçmenlerle doldurmaktadır, Türkistan topraklarında nükleer denemeler yapmakta ve bölge halkını hastalıklara boğmaktadır. Türkistan’da uygulanan doğum kontrol politikasıyla Müslüman nüfus azaltılmaktadır.

Çin’in son dönemde bölgedeki politikaları daha vahşi ve daha saldırgan bir hal almıştır. Öyle ki Müslüman Uygur kadınlar kafir Çinli erkeklerle evlenmeye mecbur bırakılmaktadır. Milyonlarca Müslüman Uygur ve Kırgız toplama kamplarına hapsedilmiş vaziyettedir. Bu kamplarda Müslümanlara akıl almaz işkenceler uygulanmakta, kadınlara tecavüz edilmekte, milyonlarca Müslüman zorla işçi olarak çalıştırılmakta, kamplara kapatılanların çocukları ise yetimhanelere hapsedilerek özünden koparılmakta, birer Çinli olarak yetiştirilmektedir. Türkistanlı çocuklardan bazıları ise sokaklarda soğuk yahut açlıktan can vermektedir.

Yine son yıllarda tarihi birçok cami kapatılmış yahut yıkılmış, meyhaneye ve diskoya çevrilmiştir.

Eşleri, babaları ve kardeşleri hapsedilen Müslüman kadınlar ise evlerini Çinli erkeklerle paylaşmaya zorlanmaktadır.

Doğu Türkistan’da Müslüman halkın her gün yaşamakta olduğu zulümler, kulağa gerçek olamayacak kadar korkunç geliyor olsa da kafir ve zalim Çinlilerin mazlum Müslüman kardeşlerimize uyguladığı muamele bu şekildedir.

Müslüman Doğu Türkistan bugün halen zincirlere ve prangalara vurulmuş halde, işgal ve işkence altındadır. Dünya Müslümanları ise kendi hayatları ve “uluslararası ilişkileri” pahasına, Doğu Türkistan’da yaşanan zulmü görmezden gelmekte, dahası komünist Çin’in saflarında yer almaktadır.

Türkistan, İslam’ın şeref, haysiyet, izzet ve cihad dolu günlerine yeniden döneceği zamanların hayaliyle yaşamaktadır.