Osmanlı Sonrası İslam Dünyası – Muhammed Eyüp / 2020 Haziran / 91. Sayı
Bosna Hersek, İslam’ın batı serhaddi ve Müslümanların yakın tarihte yaşadığı en büyük elemlerin ve katliamların merkezlerinden biri.
Avrupa’daki tek İslam ülkesi olan Bosna, İslam beldeleri arasında Osmanlı mirasının en yoğun şekilde hissedildiği toprakların başlıcalarından. Bu özelliğiyle Bosna, geçmişten bugüne gerek Türkiye’deki Müslümanlar gerekse tüm İslam dünyası için büyük bir öneme haiz.
Bosna’nın İslam’a kavuşması
Bosna, İslam ülkeleri arasında İslamiyet ile en geç tanışan bölgelerden biri niteliğinde. İslamiyet öncesi yıllarda da çevresindeki diğer topluluklardan ayrışmış bir özellik arz eden Bosna, diğer Hristiyan topluluklarla uyum sağlayamadı.
Hristiyanlığın Doğu ve Batı kiliselerine, Ortodoks ve Katolik inançlarına ayrıldığı 1054 yılında Bosna, tam da iki inancın etki sınırlarının arasında yer aldı. Bu açıdan sosyolojik problemlerin de baş gösterdiği bölgede, her iki inancı da benimsemeyen Bogomil inancı mensuplarının etkinliği de bulunuyordu.
Geçen yıllar içerisinde Bosna, batıda Katolik Hırvatlar, doğuda ise Ortodoks Slavlar-Sırplar ile çevrelenecekti. İslam ile tanıştıkları döneme kadar Boşnaklar, Slavların ve Hırvatların etkisinde kaldı. Bosna’nın toprakları yıllar içerisinde dış dünyadan coğrafi olarak izole bir görünüm arz etti. Bosna’da oluşan bağımsız kilise, diğer Hristiyanlarca aforoz edilirken, Boşnak halkı ile kendisini çevreleyen diğer topraklarda yaşayan halkların arasındaki sosyal ve kültürel ayrım derinleşti.
12. asırdan 15. asra kadar hüküm süren Bosna Krallığı’nın son yılları ise iç çatışmalar ve dış işgallerle geçecekti.
İslam dini Bosna’ya ilk defa 1380 yılında, bölgeye ulaşan Osmanlı orduları eliyle geldi. Bosna’nın bölgedeki diğer güçlerle birlikte hareket ederek Osmanlı’ya karşı savaş için gönderdiği ordular birbiri ardına başarısız olacaktı.
Osmanlı Bosnası
Osmanlı ilerleyen yıllarda Bosna’da fetihlere devam etti. 1448 yılında Bosna’nın orta kesimleri kontrol altına alınırken, İstanbul Fatihi Sultan Mehmet’in orduları 1463 senesinde Bosna’nın tamamına yakınını fethetti. Bosna 1482 yılında tamamen Osmanlı kontrolüne girdi.
Osmanlı, Bosna’da önemli sosyal ve kültürel faaliyetler yürütürken bölge, Balkanlarda İslam dininin kültürel merkezlerinden biri halini alacaktı. Balkanlardaki diğer bölgelerden ayrı olarak Bosna halkı, Anadolu’dan iskân politikasıyla bölgeye yerleştirilen Müslümanlar değil, bölgenin kendi halkıydı.
Boşnaklar fetihten sonra yaklaşık 100 yıl içerisinde tamamen İslam dinini benimserken, Osmanlı kültürü de Bosna’da derin bir şekilde kök saldı.
Bosna aynı zamanda Osmanlı için bir ‘ribat’ noktası olacaktı. Yıllarca Almanlara, Venediklilere, Macarlara, Avusturya’ya yönelik harplerde Bosna ileri bir karakol hüviyetindeydi.
Bosna’da imar faaliyetleri, idari ve askerî faaliyetler de bu ölçüde ilerledi. Osmanlı’nın elinden çıkacağı yıllara dek Bosna’da canlı bir İslami ve kültürel hayat devam etti.
Bosna’nın İslam Hakimiyetinden Çıkması
II. Mahmud devrindeki reformlar ve yeniçerilik kurumunun kaldırılması, Bosna’daki yeniçerilerin tepkisine yol açacaktı. Bölgede çıkan isyanlar bastırılsa da süreç Bosna’yı daha da zayıflattı. İlerleyen yıllarda Osmanlı günden güne zayıflarken, bölgede Avusturya ve Rusya’nın etkisiyle, Hristiyan nüfus güç kazandı ve Müslüman Boşnaklar günden güne güçsüzleşip dünyadan izole oldu. Yaşanan savaşlar ve iç karışıklıklarla Bosna artık zamanla Osmanlı’nın elinden fiilen çıkma sürecine girdi.
1875’te Hersek’te Sırpların başlattığı isyan, bu isyanın ardından başlayan savaşlar ve krizler, 1878 yılında yapılan Berlin Anlaşması ile Bosna’yı İslam hakimiyetinden koparacaktı. Yapılan anlaşmayla Bosna savaşsız olarak Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’na bırakıldı. Özerk bir yapı arz eden topraklar bir süre sonra tamamen ülkeye bağlanacaktı.
1. Dünya Savaşı’nın sona ermesiyle, mağlup tarafta olan Avusturya-Macaristan Bosna’yı kaybetti. Bosna 1918 yılında, daha sonra Yugoslav Krallığı adını alacak Sırp, Hırvat ve Sloven Krallığı’na bırakıldı. Krallığı Sırplar yönetiyordu. Bu süreçte ülke, yoğun şekilde Hırvatların ve Sırpların etkisi altına girmeye başladı. 1910 yılında ülkedeki toprakların %91’inden fazlası Müslüman Boşnakların kontrolündeyken bu oran günden güne azalarak günümüzde %50’nin altına indi.
2. Dünya Savaşı esnasında Bosna toprakları, tüm Yugoslav Krallığı ile birlikte Nazi Almanyası tarafından işgal edildi. Bu dönemde bölgedeki Ortodoks Sırplar, Nazi yönetiminin hedefindeydi. Sırplar, bu yıllardan itibaren Müslümanlara yönelik katliamlara imza atacak Çetnik hareketini kurmaya başladı. Bu süreçte Çetnikler Müslüman Boşnaklara karşı sistemli bir katliama girişti, yıllar içerisinde 30 binden fazla Müslüman sivil katledildi.
Komünist Yönetim Devri
Yugoslavlar, bu dönemde düzensiz birlikler halinde Hırvat Josip Broz Tito liderliğinde organize olmaya başladı. Bu komünist yapılanma süreç içerisinde ABD, İngiltere ve Fransa gibi güçlerce Nazi Almanyası’na karşı desteklendi.
Nazi Almanyası mağlup edildikten sonra, 1946 yılında, Balkanlarda büyük bir güç teşkil edecek Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti kuruldu.
Bu yönetim ülkedeki Müslümanlara büyük bir baskı uygulamaya başladı. Dini pratikler yasaklanırken, İslami kurumlar kapatıldı. 60’lı yılların ardından politikalarda kısmi bir gevşeme yaşandı. Ülkedeki Müslümanlar 1990’lı yıllara dek resmî olarak “Müslüman” adıyla anılırken artık “Boşnak” olarak anılmaya başlayacaktı.
1980’li yılların ardından kötüleşen ekonomik durum ve dış baskılarla Yugoslavya çöküş dönemine girdi. 1980’de Tito’nun ölümüyle ülkedeki iç ayrılıklar yoğunlaştı.
Ülkeyi oluşturan etnik ve dini gruplar kendi içlerinde organize olmaya başlarken, ayrılık yanlısı hareketler de güç kazandı. Müslüman Boşnak lider Aliya İzzetbegoviç de Müslümanların hakları için siyasi çalışmalarına hız verdi.
1990’lı yılların başlarında bölgede birbiri ardına etnik temelli devletler ilan edildi ve Yugoslavya fiilen parçalanarak dağıldı. Ancak bu dağılma süreci, oldukça kanlı iç savaşlara kapı aralayacaktı. Müslüman Boşnaklar, Hırvatlar ve Sırplar arasındaki kanlı çatışmalar, özellikle Bosna’da ciddi kayıplara ve yıkıma yol açtı.
Bosna 3 Mart 1992 tarihinde bağımsızlığını ilan ederken, Sırp milisler ve Sırp ordusu, bunların yanı sıra Hırvat güçlerin saldırıları başladı. Her iki taraf da bölge ve dünya ülkelerince destekleniyordu. Müslüman Boşnaklara yönelik destek ise oldukça cılızdı ve Bosna’ya saldıran haçlı çetelerin aldığı destekle kıyaslanamayacak derecede azdı.
Bosna Savaşı
1992-1995 yılları arasında Bosna’da yaşanan savaşta on binlerce Müslüman sivil, Sırp ve Hırvat haçlı güçlerince katledildi.
Avrupa’nın ortasında, üstelik Birleşmiş Milletler güçlerinin gözetimi altında gerçekleştirilen katliamlarda, Müslümanlar büyük yaralar aldı. On binlerce Müslüman yerlerinden edildi, binlerce Müslüman kadın tecavüze uğradı. Savaşta katledilen Müslümanlar toplu mezarlara gömülürken, çoğunun cesetleri dahi bulunamadı. Bugün halen Bosna topraklarından, isimsiz ve kefensiz şekilde gömülen Müslümanların cesetleri çıkmaya devam ediyor.
Kuşatılan ve boğulmak istenen, dünyanın katliamlara göz yumduğu, hiç kimsenin ciddi bir yardım eli uzatmadığı Bosna, yıllarca kan ağlamaya devam etti. Müslüman Boşnaklar, ellerindeki sınırlı imkanlarla, kendilerini yok etmek isteyen Haçlı ordularına karşı mücadeleyi bırakmadı. Boşnakların yardımına dünyanın dört bir yanından, hayatlarının baharındaki binlerce Müslüman genç koşacaktı. Mısırlı, Suriyeli, Suudi, Türk, Cezayirli, velhasıl İslam dünyasının her köşesinden gelen Müslüman gençler, herkesin sırt döndüğü bir dönemde Müslüman Boşnak kardeşlerine el uzattı. Bugün bunların yüzlercesi halen Bosna topraklarında, isimsiz mezarlarda yatmakta, mahşerde Allah’ın huzuruna çıkacakları günü inşallah şehadetin nimetleri içerisinde beklemektedirler.
Aralık 1995’te imzalanan ve Bosna Savaşı’nı bitiren Dayton Anlaşması, Müslüman Boşnakların mecbur bırakıldığı bir anlaşmadır. Bosna’da katliamlar gerçekleştiren isimlerden hiçbiri gerçek bir ceza almamış, üstelik Bosna’da Müslümanların hakları da kısıtlanmıştır.
Anlaşmayla Bosna topraklarında üçlü bir yönetim kurulmuştur. Bölgede Hırvatlar ve Sırplar kendi ülkelerine sahip olmuş ancak Boşnaklar tamamen bağımsız bir devlete kavuşamamıştır. Bosna’nın %49’unda bir Sırp Cumhuriyeti kurulmuş, kalan %51’lik kesim ise Boşnak-Hırvat Federasyonu’na bırakılmıştır.
Bir zamanlar Osmanlı toprağı olan ülkede bugün İslamiyet günden güne etkisini yitirmekte ve toplum sekülerleşmektedir.
Bunun yanı sıra Sırpların ve Hırvatların, Müslüman Boşnakların otoritesini kısıtlıyor oluşu, etnik gerilimler ve dış ülkelerin müdahaleleri, Bosna’da yeni bir savaşı muhtemel hale getirmektedir. Temel yapısı itibariyle bir barut fıçısı niteliğindeki bölge, yaşanan gerilimler neticesinde yeni bir savaşa gebe vaziyettedir. Müslümanlar ise düşmanlarının aksine zayıf ve destekten yoksun bir durumda, kuşatılmış haldedir.
Müslüman Bosna halen Haçlılarca kuşatılmış ve boğulmakta olan bir diğer İslam toprağıdır.