Dijital Çağda Çocuk Olmak

Nebevi Aile – Halime Yılmaz / 2021 Nisan / 101. Sayı

Değerli kardeşlerim! Modern çağda çocuk olmak; beton yığınlarının arasında sıkışmak, fıtratına uygun olmayan oyunlarla büyümek zorunda kalmak, büyürken geçirilen buhranlarla baş etmeye çalışmak, ailenin verdiği eğitimle taban tabana zıt eğitim kurumlarında kimlik karmaşası yaşamak demek. Bu girdabın ortasında kendini ve kimliğini bulmaya çalışan çocuk, bir yandan da anlam veremediği ve sürekli değişime uğrayan dünya düzeninde gelgitler yaşıyor. 

Eve geliyor; İslami bilinçte bir ailesi varsa kendisine Allah’ın varlığından, birliğinden, tek Rab oluşundan ve her şeye tek hâkim olanın O olduğundan bahsediliyor. Bu çocuk okula gittiğinde, arkadaş ortamına girdiğinde veya bilinçsiz bir ailenin çocuğu ile muhatap olmak zorunda kaldığında; iblise davet eden, dışı cazibeli dünya nimetleri ile süslenmiş bin bir çeşit kapıdan birinden girmeye zorlanıyor. Allah’ın yardımı ve ailesinin eğitimi, takibi ve dualarıyla doğru yolu buluyor veya bu karmaşada kayboluyor.

Çocuğunun nerede ve kimlerle arkadaşlık kurduğunu umursamayan bir ailenin çocuğu ise içindeki boşluğa aradığı zemini buluyor, ona sıkı sıkı sarılıyor veya Allah’ın yardımı ve akıllı davetçilerin elinden tutmasıyla doğru yola meylediyor. 

Çok kaygan bir zeminin sürekli değişen ortamında büyük bir mücadelenin içindeyiz. Biz yetişkinler bile ayakta durmakta ve yol ayrımlarında buğulu gözlerimizle görmeye çalıştığımız yol işaretlerini kaybetmemek için oldukça zorlanıyorken, bu değişken çağın çocuklarının ruh halini düşünün! Bir yandan kendini ve kimliğini bulma çabasında, diğer yandan çağın akşam yatıp sabah kalkınca değişen değişkenlerine ayak uydurmaya çalışmakta, bir yandan da doğru olanı öğrenip yaşama konusunda yaşına göre büyük mücadeleler vermekteler.

Gelen çağ, dijital çağdır. Bu bir dönüşüm çağıdır. Artık hepimiz ister istemez bu dönüşüme ayak uydurmak zorundayız. Bu çağın fıkhına göre hareket etmek mecburiyetindeyiz. Tabi ki Allah’ın buyrukları doğrultusunda. O’nun isteklerine ters düşmeden elbette. Bulundukları çağa ayak uydurmakta diretenler, o çağın güdümünde yaşamak zorunda kalırlar. Eninde sonunda onun yönetimine boyun eğerler.

Allah’tan başkasına boyun eğmemesi gereken bir Müslüman, bu çağa nasıl ayak uydurabilir? Çocuğunu, bu çağın şartlarında gerçek bir Müslüman gibi nasıl yetiştirebilir? Bu soruların cevabına geçmeden önce Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’ in güzide hayatından bir örnek vermek istiyorum;

İslam’a açıktan davetin beraberinde getirdiği birtakım zorluklar, müşriklerin bitmek bilmeyen eziyetleri, art arda gelen üzüntüler, hüzün yılı, boykot ve azınlık denecek kadar az sayıda Müslüman… Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in her yolu denemesine, büyük mucizeler göstermesine ve herkesin güvenini kazanan bir insan olmasına rağmen iman etmemekte direnen akrabaları…

Bir umut, belki inanırlar, belki müşriklerin zulümlerine karşı kendilerine yardım ederler, belki İslam tohumu fide verir düşüncesiyle dayılarının bulunduğu Taif’e yolculuk yapıyor. İman etmeleri şöyle dursun, bir de deli ve çocukları salıyorlar o mübarek zatın üstüne. Uzun bir müddet taşlıyor ve yaralıyorlar Allah’ın en sevdiği kulunu…

Büyük bir hayal kırıklığı yaşayan Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem, memleketine dönmek için Mutim bin Adiyy’e kendisini koruma altına alması için haber gönderiyor. O da buna müspet cevap vererek onu koruma altına aldığını ilan ediyor. Bunu duyan müşrikler, ona zarar veremiyorlar. Çünkü o zamanın fıkhı buydu. Birinin himayesi altına giren birine kimse dokunamazdı. Bu korumayı o güne kadar hüzün yılında vefat eden Ebu Talip yapmıştı. O vefat edince başka birinin himayesi şarttı. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Allah’ın en sevdiği kuluydu. onun bir sözüyle Allah arkasına melekler ordusunu verir ve onu himaye ederdi. Buna elbette ki kadirdi. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem de “Kimseye ihtiyacım yok, Allah beni korur” diyebilirdi. Ama böyle yapmadı. O zamanın şartlarında, o dönemin fıkhına göre hareket etti.

Allah’ın emirlerini çiğnedi mi? Hayır. Davasından vazgeçti mi? Hayır. O zamanın fıkhına göre hareket edeyim derken taviz verdi mi? Yine hayır. Bu hareketiyle ümmetine bir şeyler öğretiyordu: Allah’ın dininden, imandan, davadan asla ödün vermeden, hayali düşüncelerle atıp tutmadan, bulunduğu çağın fıkhını o çağın insanından daha iyi bilmek, sebep dairesinde ona göre hareket etmek gerektiği idi. 

Dijital dünyada sürekli, anlık değişim ve dönüşümlere maruz kalıyoruz. Bu değişim ve dönüşümleri maalesef fesat yuvaları yönetiyor. Sürekli onların maşası olmayacağını söyleyenler de yaşanan gelişmelerden bihaber, sorgulamadan her şeye eyvallah diyenler de bu gelişmelere direnemiyor. Çözüm nedir? Çözüm, artık ipin ucunu elimize alabilmektedir. Çözüm, çağdan kaçmak değildir. Biz çocuklarımızı tamamen bu dünyadan çekmeye çalıştıkça bu dünya onları avucuna alıyor. Ne onların avucuna teslim edelim çocuklarımızı ne de gerisinde kalıp onların eğlencesi haline gelelim.

Değişimden kaçış yok. Eğer değişimi siz yönetmezseniz, değişim sizi yönetir. İnancımızı koruyarak değişimi takip etmek hatta onu ele geçirmenin hayallerini kurmamız gerekmektedir. Bu da ancak aklımızı kullanmamız, çok çalışmamız, çok okumamız, gerekirse düşman uyurken bizim kalkmamız ile mümkündür. Bilginin, teknolojiden bile daha önemli olmaya başladığı bu zamanda boş boş oturmak, malayani ile meşgul olmak ve sıkılmaya vakit bulmak kadar abesle iştigal olamaz. Bizim görevimiz çalışmaktır, muvaffakiyet Allah’a aittir. O dilerse başarıya ulaştırır, dilerse ulaştırmaz. 

Biz bir şekilde asan atlattık bu çağı. Bizden sonraki nesilleri düşünerek gündemi takip etmek zorundayız. En azından onları doğru yetiştirebilmek için buna mecburuz. Çocuklarımızın karşı karşıya bulundukları tehlikeleri görebilmek ve tedbir alabilmek için onların gözüyle, onların çağına bakmak,  o çağı tanımak ve ona göre çözümler üretmek, dijital çağın ebeveynlerinin en önemli ve en zor vazifesidir. Değişim her an değişmeye devam ederken, Müslümanların değişime direnmesi, “bizi bu silahla öldürün” dercesine küffarın eline verdikleri bir kozdur. Artık değişimin yönetimi Müslümanlara geçmelidir. Geri dönüşün olmadığı gelecek çağlara doğru yürürken pes etmek, düşmanın ekmeğine yağ sürmektir. 

En güzel akıbete mazhar kılınanların Rabbi olan Allah’a hamd ile sözümüzü neticelendiriyoruz. Selam ve dua ile…