Yeryüzü Ayetleri – Cihan Malay / 2023 Şubat / 123. Sayı
Allahu Teâlâ, kullarına yüce kudretine delalet eden yaratıklarına ibretle bakmalarını emrederek buyuruyor ki: “Bakmıyorlar mı o deveye; nasıl yaratıldı?” (Ğâşiye, 17-21)
Devenin bu harikulade yaratılışına, Allah’ın onu kullarının emrine nasıl verdiğine, zorunlu olarak ihtiyaç duydukları pek çok faydası için bu hayvanları onlara nasıl amade kıldığına ibret gözüyle bakmazlar mı?1
Yüce Rabbimiz bu ayet-i kerime ile dikkatlerimizi yaratılış bakımından çok farklı özelliklere sahip bir hayvana çekmektedir.
Gelin hep beraber bu hayvanın diğerlerinden farklı özellikleri üzerine bir düşünelim!
Devenin sık olarak kullanıldığı bölgelere bir göz attığımızda buraların genelde çöl alanları olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Çöller, insanların yaşam alanı olarak seyrek bulunduğu alanlardır. Bunun en temel sebebi de çöl şartlarının içerisinde bulunduğu zorlu yaşam koşullarıdır. Gündüz aşırı sıcak, gecelerin ise aşırı soğuk geçtiği çöllerde su ve gıda bulmak, bir şey ekip biçmek çok zordur.
Kızgın kumlar üzerinde uzun süre yürümek, bir süre dinlenmek için kendisinde gölgelenecek alanları bulmak da çöllerde çok zordur.
İnsanlar ve canlı varlıkların yaşam koşulları nedeniyle yaşamını sürdürmesinin zor olduğu bu alanlarda Allahu Teâlâ bu zor şartlara uyum sağlayacak bir hayvanı insanların hizmetine bahşetmiştir. Kızgın güneş altında ve kum fırtınaları arasında bir yerden bir yere gitmek için Rabbimiz deveyi yaratmıştır.
Deve, o hayret verici yaratılışıyla yaratıcısının kudretinin kemaline, tedbirinin güzelliğine delalet etmektedir. Cenab-ı Hak onu ağır yükleri uzak yerlere götürmesi için yarattı.2 Allah deveyi ağırlıklarla birlikte doğrulup kalkabilecek ve bu ağırlıkları çok uzak beldelere taşıyabilecek şekilde yaratmış ve onu yere çöküp, yakından ve kolayca yüklenmeye ve yüklendiğiyle birlikte kalkıp doğrulmaya uygun kılmıştır.3
Diğer hayvanlardan farklı olarak develer, sırtlarına yüklenen ağır yüklerle çölün ağır şartlarında eşyaların taşındığı bir nakil aracı görevi de görmüştür. Nakil araçlarının gelişmediği dönemlerde çölün ağır şartlarına katlanabilen bir varlık olduğundan ticari işler develer üzerinden sürdürülmüştür.
Deve büyük yarar sağlaması ve iş görmesine rağmen az masraflı bir hayvandır. Beslenmesi kolaydır, yetiştirilmesi için harcanan emek yok denecek kadar azdır. Evcil hayvanlar içerisinde açlığa, susuzluğa, yorgunluğa ve kötü hayat şartlarına en çok dayanabilen hayvandır.4
Deveyi diğer canlılardan ayıran en temel fark, yukarıda da değinildiği gibi onun en ağır şartlara bile katlanabilen vücut yapısına sahip olmasıdır. Bu öyle bir vücuttur ki; açlık ve susuzluğa günlerce dayanır, günler boyu sırtında yüzlerce kilo ağırlıkla yol alabilir.
Vücudunu kaplayan tüyleri ile çöllerdeki soğuk ve sıcak havanın kendisine zarar vermesi önlenir, bu sayede gündüzleri yüksek dereceye çıkan sıcaklığa ve geceleri sıfırın altına inen soğuklara da dayanabilir.
Kan ve hücre yapıları da çöl şartlarında uzun süre susuz yaşayabilmesini sağlayabilecek şekildedir. Ayrıca kanında, susuzluğa dayanıklılığı artıran albümin enzimi, diğer canlılardan daha fazla miktarda bulunmaktadır.
Su içmediği zamanlarda su kaybını %90 azaltır. Devenin burun mukozası bile nemi kaybetmeyecek şekilde yaratılmıştır. Diğer canlılar su içemedikleri zaman böbreklerinde biriken üre kana karışarak ölüme sebep olur. Devenin karaciğeri ise vücudunda oluşan üreyi defalarca işleyerek suyu ve besini tasarruflu kullanır. Develerin böbrekleri de suyu tekrar kazanmaya elverişli yaratılmıştır. Develerin bir başka mucizevî özelliği de böbrekleri sayesinde, tatlı su bulamazlarsa deniz suyu gibi tuzlu suları içebilmeleridir.5
Develer su içtiklerinde diğer canlılardan farklı olarak bir seferde 120 litreye kadar su içebilirler. Develerin bu su içiş şekli Kur’an-ı Kerim’de cehennem ehli olanların durumu haber verilirken ifade edilmiştir:
“Amel defteri solundan verilenler; ne bedbaht o solundan verilenler! (Vakıa, 41)
“Mutlaka zakkum ağacından yiyeceksiniz. Karınlarınızı onunla dolduracaksınız. Üstüne de o kaynar sudan içeceksiniz. Hem de susamış develerin suya kanmaz içişleriyle.” (Vakıa, 52-55)
Hz. Salih’in kavmi olan Semud halkına mucize olarak gösterdiği devenin bahsedildiği ayette de bu durum şöyle bildirilir: “(Salih:) “İşte (mucize) bu dişi devedir; su içme hakkı (bir gün) onundur, belli bir günün içme hakkı da sizin” dedi.” (Şuara, 155)
Diğer canlılarda bu miktarda içilecek su onların kan hücrelerine zarar verip öldürebilirken, deve için bu durum geçerli değildir.
Devenin bir başka destekleyicisi de hörgücüdür. Hörgüçlerde vücut ağırlığının beşte biri kadar yağ depo edilmiştir. Devede yağın tek bir noktada toplanması, vücudun -yağa bağlı olarak- her yerinde yoğun oranda su atılmasını engeller. Bu da devenin suyu minimum oranda kullanmasını sağlar. Yine hörgüçte toplanan yağ, iç organların güneşten zarar görmesini engeller, ayrıca da su bulamadığı zamanlarda bu yağı azar azar kendisi için gıda takviyesi olarak yakar.
Devenin sindirim sistemi ise çok güçlü bir öğütmeye sahiptir. Boyunun uzunluğu nedeniyle hurma çekirdeklerini yer, normalde mideye zarar vermesi beklenen sivri dikenleri dahi afiyetle yer ve bu ona hiçbir zarar vermez.
Çöllerde zor şartlarına uygun bir yapıya sahip olarak yaratılan develerin gözleri de bu şartlara uyumlu olarak yaratılmıştır. Böyle bir özelliğe sahip olmasaydı kum fırtınalarında ilerlemesi hiç mümkün olur muydu? Aşağıya doğru bakan bir yapıya sahip olması yanında kirpik yapıları da çöldeki kum fırtınalarından gözlerini koruyacak şekildedir.
Devenin gözlerinin etrafındaki koruyucu sert kemiklerin üzeri üç kat kaşla ve sık ve birbirine kaynaşabilen kirpiklerle donatılmıştır. Kum fırtınaları çıktığı zaman çift sıra kirpikleri iç içe geçerek, gözü tam bir korumaya alırlar. Develerin kulaklarının ve burun deliklerinin de böyle koruyucu bir tasarımı vardır. Develer burun deliklerini açıp kapatabilirler.6
Develerin ayakları da kuma batmadan yürüyebilsin diye genişletilip yayılmıştır. Ayak tabanlarındaki özel kalın deri ise kızgın çöl kumlarına dayanmasını sağlar.
Kadi Şureyh şöyle derdi: “Haydin çıkalım da deveye bakalım, nasıl yaratılmış? Göğe bakalım nasıl yükseltilmiş? Yani Aziz ve Celil olan Allah göğü yeryüzünden böyle muazzam bir şekilde nasıl yükseltmiş? Tıpkı Kaf Sûresi’nde buyurduğu gibi: “Üstlerindeki göğe hiç bakmazlar mı? Onu nasıl bina etmiş ve nasıl donatmışız? Onda hiçbir çatlak da yoktur.” (Kaf, 6)7
Fahreddin er-Razi, tefsirinde deveye dair şu beyanda bulunur:
“Allahu Teâlâ, insanlarca beslenen hayvanları çeşitli maksatlardan ötürü yaratmıştır: Bazısını eti yenilsin; bazısını sütü içilsin; bazısını, yolculukta insanlar üzerine binsin; bazısını, insanların eşyasını bir beldeden başka bir beldeye taşısın; bazısını da kendisinde bir süs ve güzellik bulunsun diye yaratmıştır ki bu faydaların tümü devede vardır…
Bu özelliklerden sadece birine sahip olan hayvanların, kendilerine has özelliklerinden her birinde dahi deve onlardan daha üstündür. Çünkü eğer deveyi süt hayvanı olarak kullanırsan, herkese süt içirirsin ve süte kandırırsın. Yok eğer, eti için beslersen, yedirirsin ve pek çok kimseyi doyurursun. Eğer onu bir binek olarak kullanırsan, onunla, başka bir hayvanla kat edilmesi mümkün olmayan uzun mesafeleri kat edebilirsin. Çünkü devede, uzun süre yolculuğa dayanma, susuzluğa sabretme ve başka bir hayvanın yetinemeyeceği otlarla yetinme özelliği vardır. Yok eğer deveyi yük hayvanı edinirsen, başka hayvanların tek başına taşıyamayacağı ağır yükleri onunla taşıyabilirsin…
Bir toplulukla birlikte bir çölde bulunuyordum. Derken yolu şaşırdık. Bunun üzerine oradakiler, öne bir deveyi sürdüler ve onun izince gitmeye başladılar. Derken bu deve bir tepeden diğer bir tepeye, bir yerden, diğer bir yere gidip duruyordu, herkes de onu izliyordu. Uzun bir süre sonra yolu buldu. İşte biz bu hayvanın tek bir defada bu yolu nasıl bulabildiği, onu hafızasına nasıl aldığı konusunda şaşırıp kalmıştık. Öyle ki bu insan topluluğu bile, o yolu bulmaktan aciz kalmış ama o hayvan bu yolu bulabilmişti.”8
1. Abdurrahman b. Nasır es-Sa’di, Tefsiru’s-Sa’di, Guraba Yayınları, 2.Baskı, İstanbul 2014, c. V, s.534.
2. Kach Beydavi, Muhtasar Beydavi Tefsiri, Selsebil Yayınları, 2. Baskı, İstanbul 2011, c.4, s.668.
3. Zemahşeri, Keşşaf Tefsiri, Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı Yayınları, 1. Baskı, İstanbul 2020, c.6, s.1274.
4. Seyyid Kutub, Fi Zilal-i Kur’an Tefsiri, Dünya Yayıncılık, İstanbul 1991, c.10, s.464.
5. https://www.islamveihsan.com/devenin-yaratilis-mucizesi.html
6. https://www.islamveihsan.com/devenin-yaratilis-mucizesi.html
7. İbn Kesir, Hadislerle Kur’an-ı Kerim Tefsiri, s.8437.
8. Fahreddin er-Râzî, Tefsir-i Kebir Mefatihu’l-Gayb, Huzur Yayınevi, İstanbul 2002, c.23, s.104-105.