İslam Coğrafyası / Metin Eken / 2015 Haziran / 31. Sayı
Her ay bir Müslüman beldesine konuk olduğumuz yazı dizimizin bu bölümünde Güneydoğu Asya İslam tarihinde müstesna bir yeri olan Açe’ye konuk olacağız. Müstesna diyoruz çünkü bu gün Endonezya devletine bağlı otonom bir bölge olan bu topraklar 7. Yüzyıldan itibaren İslam’la tanışmış ve 20. yüzyılın başlarına kadar bir İslam devletine ev sahipliği yapmıştır. Bu bölgeyi müstesna kılan özelliklerden bir diğeri de, Açe topraklarının İslam’ın Güneydoğu Asya’da ulaştığı ilk topraklar olması ve bölgeye İslam’ın yayılmasında önemli bir etkiye sahip olmasıdır. Bununla birlikte bölgenin tam isminin “Açe Darüsselam” olması, bölgeyi Müslümanlar açısından daha da önemli kılmaktadır. Bugün, bölgenin tarihindeki bu etkin rolü sebebiyle Açe “Mekke Kapısı” şeklinde anılmakta, Güneydoğu Asya’nın İslam’a açılan kapısı olma niteliğiyle ön plana çıkmaktadır.
2004 yılında meydana gelen elim deprem vesilesiyle Türkiyeli Müslümanların gündemine gelen Açe ne yazık ki ilerleyen dönemlerde hak ettiği ilgiyi görememiştir. Hâlbuki Açe Güneydoğu Asya İslam ümmetinin tarihsel hafızasında önemli bir yere sahiptir. Ve bu yönüyle de kendisine yönelecek ilgiyi fazlasıyla hak etmektedir.
Coğrafi Konum
2005 verilerine göre yaklaşık 4 milyon nüfusa sahip olan Açe, Endonezya’ya bağlı Sumatra adasının kuzeyinde yer almaktadır. Kuzeyden ve doğudan Malaka Boğazına, batıdan Hint Okyanusu, güneyden Sumatra’nın orta kesimlerine komşu olan Açe’nin en önemli yerleşim merkezleri batı sahilinde Mölaboh, Tapaktuan ve Sinkil, kuzeyde Sigli, doğu sahillerinde ise Simpang Ulim ve İdi›dir. (1) Önemli bir doğalgaz ve petrol rezervine sahip olan ülke aynı zamanda verimli tarım alanlarını da topraklarında barındırmaktadır.
Açe’de İslam
Bölge erken dönemlerden itibaren İslam’la tanışmıştır. Bazı tarihçilere göre, Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in vefatından neredeyse bir asır sonra Müslümanlar burada devlet kurmuşlardır. Bu vesileyle İslâm yöreye çok erken devirlerde girmiştir. Müslümanların buralarda 13. asrın sonlarında bir devlete sahip oldukları hususu ise tartışmasız bir gerçektir. (2) Bu gerçek Marco Polo’nun 1292 yılında bölgeye yaptığı gezileri anlatan Seyahatnamesinde de karşımıza çıkmakta, bölgede Müslüman bir hükümdardan bahsedilmektedir. Bölgeye İslam’ın ulaşmasında ise, yine diğer Güneydoğu Asya ülkelerine benzer bir şekilde Müslüman tüccar ve âlimlerin önemli etkisi olmuştur. Adil ticaretleri ve ahlaklarıyla ön plan çıkan bu tüccar ve âlimler halk arasında kolayca benimsenmiş ve bu durum İslam’ın bölgeye yayılmasını kolaylaştırmıştır.
1511 yılına gelindiğinde bölgeye yoğun sömürge akınları gerçekleşmiş, 1511 yılında Portekiz ve Hollandalıların Malaka Boğazını kontrol altına alma çabaları hızlanmıştır. Sömürge tehdidinin artması sonucunda, bölgede küçük emirlikler şeklinde varlığını sürdüren bölge Müslümanları “Açe İslam Sultanlığı” adı altında birleşmiştir. Açe Darusselam İslam Sultanlığı, 16. Yüzyılda, dünyada o dönemde mevcut olan beş İslam devletinden biri olmuştur. (3) 1560’lı yıllara gelindiğinde, artan Portekiz baskısına karşı Osmanlı Devleti ile de savunma anlaşmaları imzalanmış ve ilerleyen dönemlerde Osmanlı devleti ile yakın ilişkiler kurulmuştur. Hatta bölgeye gelen Osmanlı heyetlerinin Açe’ye yerleştiği ve burada köyler kurarak yerli halkla bütünleştiği de bilinmektedir.
1870’li yıllara gelindiğinde ise, Açe İslam Sultanlığı Hollandalı sömürgecilerin baskılarıyla karşı karşıya kalmıştır. Hollandalı Sömürgeciler 26 Mart 1873’te Açe İslam Sultanlığı’na beş maddelik bir ültimatom vererek İstanbul’daki halife ile münasebetlerin kesilmesini ve İslam›ın sembolü olarak kabul ettikleri hilal ile yıldızın Açe bayrağından çıkarılmasını istemiştir. Açe Müslümanlarının bunu kabul etmemeleri üzerine Hollandalılar savaş ilan ederek 5 Nisan 1873 günü Banda Açe kıyılarına çıkarma yapmıştır. Bu şekilde başlayan Hollanda-Açe savaşları uzun yıllar devam etmiş, hatta dönemin milletlerarası siyasi sahnelerinde de büyük yankılar uyandırmıştır. (4) Böylelikle 20. Yüzyılın hemen başlarında Açe İslam Sultanlığı bağımsızlığını kaybetmiştir. 1943 yılında, bölgeye yönelen Japon istilası sonucunda Açe, Japonların eline geçmiş ancak bu durum çok uzun süre devam etmemiştir. 1949 yılında ise Açe, yeni kurulan Endonezya devletinin otonom bölgelerinden bir haline gelmiştir. İlerleyen yıllarda Açe’liler özellikle Tunku Hasan Di Tiro gibi liderler öncülüğünde çeşitli bağımsızlık faaliyetleri içerisine girişseler de Jakarta hükümetinin askeri operasyonları sonucu bu hareketler bastırılmıştır. Açe’lilerin bağımsızlığının önündeki en büyük engellerden biri ise, bölgedeki doğalgaz ve petrol rezervlerinin çokluğu olmuştur denilebilir.
Tsunami Felaketi ve Açeli Müslümanlar
Tarihler 26 Aralık 2004’ü gösterdiğinde Açe’liler çok kuvvetli bir depremle sarsılmış, bu sarsıntının şoklarını dahi atlatamadan denizden hızla gelen dev dalgaların etkisiyle bir yıkımı yaşamıştır. 230 bin kişinin öldüğü 1 milyona yakın Açe’li Müslümanın mağdur olduğu Tsunami felaketi bölgeyi adeta yangın yerine çevirmiştir. Bugün bölgede hala Tsunami’nin olumsuz etkilerini gözlemlemek mümkündür. Bu dönemde Türkiye’den de bölgeye yardımlar ulaştırılmış, Açe Türkiyeli Müslümanların da gündemine girmiştir. Ancak ne yazık ki diğer Güneydoğu Asya İslam beldeleri gibi Açe de ümmet bilincinin gerektirdiği şekliyle Türkiye Müslümanları tarafından yeterince bilinmemektedir.
————————-
1. Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, Açe Maddesi.
2. Ahmet Miroğlu, “Açe Sumatra”, Semerkand Dergisi, Şubat 2005.
3. Adil Yurtkuran, “Açe Barış Kapısı”, İHH İnsani Yardım Vakfı Yayınları, Haziran 2009.
4. TDV, a.g.e.