Çocuklarla İletişim Kurabilmenin Yolları -2

Nebevi Aile – Halime Yılmaz / 2014 Aralık / 25. Sayı

ÇOCUKLARA SÖZ GEÇİREBİLME

Çocuklara söz geçirebilmek ve onlarla iletişime geçebilmek büyük bir beceri gerektirir. Bu beceriyi kazanabilmek için öncelikle bunun yollarını bilmemiz gerekmektedir. Bununla beraber bu bilgileri uygulamak için de her insanda farklı derecelerde olan irade, kararlılık ve beceri gibi hünerlere ihtiyaç vardır. İşte bundan dolayı onlara söz geçirebilmek bir sanattır. Bununla ilgili güzel bir hikaye anlatılmaktadır:

 “Bu konunun uzmanı bir doktor haylaz çocukları olan bir eve gitmiş. Anne-baba söz dinlemez çocuklarından bahsederek kendisinden yardım istemişler. Uzman, çocuğu çağırmış. Çocuk durmadan soru sormaktaymış. ”Siz hep mi böyle konuşuyorsunuz? O çorabı nereden aldınız?” vs. Uzman her soruya gayet normal cevaplar vermiş, bir taraftan aileye “Kızmayacaksınız, sükunetle çocuğu dinleyeceksiniz ve benim gibi cevaplar vereceksiniz.” demiş. Ama çocuğun soruları bitmek bilmemiş. Uzman dayanamayarak bağırıp çağırmaya başlamış.”

Bilgi olmadan sanat da olmaz. Ama her şey bilgiyle de alakalı değildir. Fıtrattan gelen özellikler insanın iradesi dışında bir olaydır.

Anne babalar ve eğitmenler sakın korkmasınlar! Çocuklarla iletişime geçmek ve söz dinletebilmek o kadar da zor değildir. Yeter ki verilmesi gereken her şey kararında olsun. İslam’da her şey ölçülüdür. Ölçüyü bilip ona uyanlar hiçbir zaman şaşırmazlar.

Geçen yazımıza kaldığımız yerden devam edelim.

DOĞAL OLMAK VE ÇOCUĞA GÜVEN DUYMAK

Yapmacık olmadan, samimiyetle davranarak çocuğun size güven duymasına, dolayısıyla sağlıklı bir iletişim kurmada katkıda bulunabilirsiniz. Çocuklar çok akıllıdır. Samimiyeti hissettikleri an kendilerini size açarlar. Abartılı ve yapmacık hareketlerde ise kendilerini size kapatırlar. Bu ikisinin ortası bir yol tutulmalıdır.

Sözünde duran, haksızlık yapmayan, isteklerini ve yasaklamalarını nedeniyle açıklayan, baskı kurmayan ebeveynler çocuklarının güvenini kazanırlar. Dolayısıyla çocukla rahatlıkla duygusal paylaşıma girerler ve bu durumda çocuk yanlış bir şey yapsa bile bunu gizleme ihtiyacı hissetmez. Yaşadıklarını ailesiyle paylaşan bir çocuğun büyük yanlış yapma ihtimali azdır. Diğer yandan anne-baba çocuğa ona güvendiği izlenimi vermelidirler. Şüpheli, tedirgin ve çocuğu sürekli takip altında tutan ve en ufak bir yanlışta onu eleştiren, cezalandıran ebeveynler ona güvenmediklerini göstermektedir. Kendisine güvenildiğini, sevildiğini, değer gördüğünü hisseden bir çocuk bunları kaybetmemek için hata yapmamaya çalışır.

ÖLÇÜLÜ ÖVGÜ

Kimi anne-babalar çocuklarına övücü sözlerle iltifat ettiklerinde onların şımaracağını sanır. Oysa övülmek her çocuğun duygusal ihtiyaçları arasındadır. Ayrıca överek çocuklara istediklerimizi öğretebiliriz. Sürekli eleştirmek yerine hak ettiğinde olumlu davranışlarını destekler biçimde övmek çocukta  uygun davranışların tekrarlanmasını sağlar ve kendisinin değerli olduğu düşüncesini yerleştirir.

Sürekli kardeşine zarar veren çocuğa biz iş yaparken onu bitirene kadar bakmasını söyleyip “Çok iyi bir abla/abi olduğunu gösterdin” mesajını verebiliriz.

Öte yandan hak edilmemiş bir övgü beklenenin aksine güvensizlik duygusu uyandırır. Çocuk övgünün kendisini idare etmek için kullanıldığını düşünür. Baba :”Gol atmadım diye üzülme, çok iyi oynadın.” Çocuk: “Yapma ya baba! İyi oynamadığımı sen de biliyorsun.

Çocuğun duygularıyla örtüşmeyen övgü kızgınlık ve nefret uyandırır. Anne: “Kızım bugün çok güzelsin.” Kız: “Güzel değilim işte! Gözlerimin altındaki şu morluklara bak.”

Övgüye alışan çocuk sorumluluk kazanamaz ve her işte övgü bekler. Çocuk : “Bugün oyuncaklarımı topladığım için bir şey demedin.”

Övgü bazen çocuklarda anne-baba tarafından anlaşılmadığı duygusu uyandırır. Çocuk :”Ahmet artık benimle arkadaşlık yapmayacakmış.” Anne: “ Sen iyi bir çocuksun yakında o da hatasını anlar.” Çocuk: “Şuan ne hissettiğimi bilsen böyle söylemezdin.”

İşte yukarıda oluşan diyaloglar övgüde vasat bir anlayışımızın olmamasından kaynaklanmaktadır.

KIYASLAMA

Anne-babalar çocuklarını başkalarıyla kıyaslayarak onları teşvik edeceklerini düşünürler. Ama hepimizce malumdur ki hiçbir insan bir başkasıyla kıyaslanmaktan haz etmez. Hatırlamamızda fayda vardır. Çocuklar da bir insandır. Ve kıyaslama sanıldığı gibi çocuğu olumlu şeylere yönlendirmeyeceği gibi ters tepki oluşturup çocuğun aynı tavra devam etmesine sebep olabilir.

SEVGİ VE İLGİ / ZAMAN AYIRMA

Çocukla ilgilendiğimiz süre kadar sergilenen iletişim biçimi de çok önemlidir. Anne-babalar çocuklarıyla yeterince ilgilendiklerini ve zaman ayırdıklarını düşünürler. Oysa ilgilenmek sadece onu yedirip içirmek ve ihtiyaçlarını gidermekten ibaret değildir. Duygusal ihtiyaçlarını gidermeye yönelik çabalar en az bedensel ihtiyaçlar kadar önemlidir. Çocukla geçireceğimiz zamandan çok kaliteli zaman geçirip geçirmediğimiz önemlidir. Okul öncesi çocuklara ayıracağımız en kıymetli zaman onlarla oynamaktır. Hatta çocukla çocuk olup kendimizi o oyunun içinde hissetmemiz gerekir. Aynı Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in yaptığı gibi. Ebu Hureyre (r.a) : Nebi sallallahu aleyhi ve sellem Hüseyin’ e doğru dilini çıkarır, onun dilinin kırmızısını gören çocuk neşeyle gülerdi.”(İbn Hibban, Elbani sahih demiştir.) Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bizim urve-i hasenemizdir. O şöyle buyurur: “Rabbinin senin üzerinde hakkı vardır. Kendi bedeninin senin üzerinde hakkı vardır. Ailenin senin üzerinde hakkı vardır. Her hak sahibine hakkı olanı ver.” Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem bütün ümmetten sorumlu idi. Bütün işlerine rağmen torunlarına ve dolayısıyla çocuklarına ayrı bir zaman ayırırdı. O halde bir şeyleri bahane ederek, benim vaktim yok, diyerek çocuklardan ilgiyi kesmememiz gerekir.

Çocuğumuz kendine yetecek zamana gelir gelmez ondan ilgiyi keseriz. Ama çocuklar her yaşta anne-babanın ilgisine ihtiyaç duyarlar. Buluğ çağına gelmiş bir genç için oyunun yerini karşılıklı sohbet ve sorunların paylaşılması alır.

Diğer yandan özellikle erkek çocuğun gelişiminde babanın rolü önemlidir. Maalesef babalar çoğu zaman bu işi tamamen anneye yüklerler. Oysa çocuğun yetiştirilmesinde babanın aktif rol alması ve anneyi desteklemesi gerekir. Sağlıklı ruhsal gelişim için babanın çocuğa zaman ayırması, onunla bir şeyler paylaşması, az bir vakit de olsa ortak faaliyetlerde bulunması şarttır. Çocukla oynamayan, sorduğu sorulara cevap verme lutfunda bile bulunmayan babaların çocuklarının gelişimlerine vurdukları darbeleri sonraki yıllarda telafi etmeleri mümkün olmayabilir. Kanaatim odur ki çocuklar duygusal yönden tatmin edilmedikleri zaman ileriki yıllarda ebeveynlerinden bunun acısını çıkarabilirler. Sevgi ve ilgi gören çocuk -istisnalar bunun dışında- etrafına da gördüğü şekilde davranacaktır.

Sevgi; hava, su gibi doğal bir ihtiyaçtır. Çocuğun anne-babası tarafından sevildiğine emin olması gerekir. İnsanoğlu her anında sevgiye ihtiyaç duyar. Sevgiden yoksunluk kendine olan güvenini zedeler. Sosyal uyumunu ve yaşamla barışıklığını engeller.

“Ben çocuğumu seviyorum, bunu söylemeye gerek yok.” demeyin. Sevgimizi aktarmanın yollarını muhakkak bulmalıyız. Bunlar :

Sevdiğimizi açıkça söylemek. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e bir adam gelip falancayı seviyorum, deyince “O zaman git ona sevdiğini söyle.” buyurmuştur. Sadece söylemek yetmez. Bununla beraber;

Dokunmak, gülümsemek, okşamak ya da öpmek gerekir. Bazen çocuklar anne-babalarına beni sevmiyorsunuz, yakınmalarında bulunur. Böyle bir durumda anlayalım ki bizden ilgi bekliyordur. Çocuklara şartlı sevgi göstermek yani , yemek yersen,  ders çalışırsan seni severim demekle sağlıklı iletişim kuramayız. Sevdiğimizi söz ya da tavırla ifade edelim. Sonuçta çocukların, duygularımızı okuma gibi bir özellikleri yoktur. Yalnız her şeyde olduğu gibi sevgide de ölçü önemlidir. Küçüklüğünde yeterli sevgiyi göremeyenler bu eksikliği meşru olmayan sevgilerle gidermeye çalışabilirler.

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, çocuklarla ilgilenmiş, şakalaşmış ve onları güldürüp eğlendirmiştir. Bir de yaptığı şakalarda kimseyi incitmez, yalan söylemez, alay etmezdi. Şakalarında bile bir güzellik, ibret, ciddiyet, doğruluk ve ölçü vardı. Çocuk sevgisi insanın bütün benliğini sarmamalıdır. Kur ’an’ da ebeveyne, çocuğunu sev, denmez. Çünkü bu fıtratlarında vardır. İnsan severken Allah’a (c.c), Peygambere sallallahu aleyhi ve sellem , eşe, çocuğa ayıracağı payları iyi bilmeli ve bunda hata yapmamalıdır. Çünkü her şeyin aşırısı zararlıdır.