İktibas – Nedim Bal / 2019 Şubat / 75. Sayı
Çin’in Doğu Türkistan’daki Toplama Kampları
Yakın zamanda Devlet Başkanı Şi Cinping’in “Yaşam Boyu Lider” olarak Komünist Parti tüzüğüne kaydedilmesiyle, ülkede Müslümanlara yönelik baskının dozunun daha da arttığını söylemek mümkün. Şi’nin statüsündeki değişimin ardından bölgede toplama kampları daha sık duyulmaya başlandı.
Çin’in Doğu Türkistan’da Uygurları zorla tuttuğu toplama kamplarının her geçen gün yeni detayları ortaya çıkıyor.
Çöldeki Toplama Kampı
12 Temmuz 2015 tarihinde Doğu Türkistan üzerinden geçen uyduların kaydettiği görüntülerde yer alan sadece çöllerdeki boş arazilerdi.
Fakat üç yıldan kısa bir süre içerisinde, 22 Nisan 2018 tarihinde, bölgedeki çölde uydu görüntülerinde farklı olan bir şey vardı.
Büyük, hassasiyetle korunan bir tesis. 2 kilometrelik dış duvara, 16 koruma kulesi eşlik ediyordu.
Çin’in Doğu Türkistan’da böylesi bir uygulama gerçekleştirdiğine dair ilk bilgiler geçtiğimiz yıl ortaya çıkmaya başlamıştı.
Varlığı uydu görüntüleriyle ispatlanan bu kamplardan birisi olan Dabancheng kampı. Bu kamp Uygur bölgesinin başkenti sayılan Urumçi’nin Güneydoğusunda bulunuyor.
2018 yılının Ekim ayında çekilen son uydu görüntüleri ise Çin’in söz konusu tesisi daha da büyüttüğünü ortaya koyuyor.
Kamplardaki Durum
Çin’in toplama kamplarında zorla tutulmuş olan bir isim de 29 yaşındaki Ablet Dursun Tohti.
Tohti, kamplardaki uygulamaların bazılarını aktarıyor. Buna göre güneş doğmadan bir saat önce uyanan Uygurların, sıraya geçip “sabah sporu” olarak koşmaya başlamaları için 1 dakikaları var.
Tohti, yeterince hızlı koşamayanların cezalandırılması için özel bir odanın bulunduğunu ve bu kişilerin odada tekme ve kemerle dövüldüğünü anlatıyor. Yine bu kamplarda kalanların domuz eti yemeye, alkol almaya ve İslam dinini kınamaya zorlandıkları belirtiliyor.
Ablet Dursun Tohti isimli Uygur Türkünün tutulduğu kamp, güneydeki Hotan bölgesinde yer alıyor ve bu kampın da uydu görüntüsü mevcut.
Ablet Dursun Tohti 2015 yılının sonlarında bir ay boyunca burada tutulduğunu ifade ediyor. Bu da toplama kamplarının, basına yansıdığı tarihten çok daha önce teşkil edildiğini gösteriyor. Türkiye’ye kaçmayı başaran Ablet, 74 yaşındaki babasının ve 8 kardeşinin toplama kamplarında olduğunu söylüyor.
2014 yılında bir cenazede Kur’an’dan bir ayet okuduğu gerekçesiyle tutuklanan Abdusselam Muhammed de toplama kamplarında zaman geçirmiş Uygurlardan biri. “Eğitilmesi gerektiğini(!)” söyleyen Çin yetkilileri onu da Hotan’daki bir toplama kampına zorla kapatmış. Muhammed şimdi Türkiye’de.
2015 yılında toplama kampına atılan bir diğer Uygur da, telefonunda nikap/peçe takan bir kadının fotoğrafı bulununca zorla kampa götürülmüş. Su faturasını zamanında ödememe ve Hacca gitme gibi gerekçelerle toplama kamplarına gönderilen birçok Uygur’dan bahsediliyor.
Toplama Kamplarının Sayısında Artış
Her geçen yıl Doğu Türkistan’da daha çok toplama kampının varlığı ortaya çıkıyor. Güvenlik güçleri tarafından sıkı sıkıya korunan bölgede bunu tespit edebilmenin tek yolu ise uydu görüntüleri.
Çin’in son yıllarda bu tesisleri inşa etmeye hız verdiği görülüyor.
2017 ve 2018 yılında inşa edilen yeni tesislerin oldukça fazla olduğu göze çarpıyor. Bölgedeki toplama kampı alanlarının 2003 yılından bu yana 440 hektar arttığı ifade ediliyor. Durumun daha iyi anlaşılması için BBC’nin verdiği örnek oldukça çarpıcı. ABD’nin Los Angeles şehrinde 14 hektarlık bir alanda kurulu tesiste yaklaşık 7 bin mahkûm kapasitesi var. Buradan hareketle Çin yönetiminin ne kadar fazla Uygur’u toplama kamplarına gönderdiği anlaşılabilir.
Dabancheng’deki kamp incelendiğinde, kampın az alanda çok fazla kişiyi tutmak üzere planlanarak inşa edildiği ifade ediliyor. Uzmanların ifadelerine göre, sadece bu tesiste 130 bin civarında insanı tutmak mümkün. Doğu Türkistan’da bazı eski okul ve fabrikaların da toplama kampına çevrildiği ifade ediliyor.
Bunlardan biri de Yining 3 Numaralı Ortaokulu. Uydu görüntüleri, okulun ve yanındaki futbol sahasının bir toplama kampına dönüştürüldüğünü ortaya koyuyor. İki görüntünün arasında en fazla 1 yıllık zaman var.
Modern Eğitim Okulları (!)
Müşrik Çin yönetimi, kampların varlığını başlangıçta reddetti. Ardından bu tesislerin “Yeniden Eğitim Okulları” ve “Mesleki Eğitim” okulları olduğunu ve amacının “Aşırıcılıkla Savaşmak, Çin Dilini ve Kültürünü Öğretmek” olduğunu öne sürdü.
Ancak bu kampların, bir “Okul” olma amacıyla kullanılmasının olanaksız olduğu herkesçe malum…
Bu “Okullarda(!) Eğitim(!)” görenlerin; “Kendi hatalarımı anladım. Eve dönünce artık iyi bir vatandaş olacağım.” şeklindeki ortak ifadeleri, buraların bir toplama kampından farksız olduğunu açıkça ortaya koyuyor.
Bağımsız kaynakların belirttiğine göre; herhangi bir yargı kararı olmaksızın bu kamplarda tutulan mahkûm sayısının 3 milyonun üzerinde olduğunu belirtiyor.
Müslümanların Dindarlıkları Gözlemleniyor
Çin, kendilerini akraba olarak tanıtan bir milyondan fazla Han Çin’lisini istihbarat toplamak için Uygur Müslümanlarının evlerine yolladı.
Asya Toplumları Merkezi’nin yayınladığı rapora göre, Çinli yetkililerin, 2014’te 200 bin, 2016’da 110 bin ve 2017’de ise bir milyonun üzerinde Han Çinlisini Uygur köylerine gönderdiği belirtildi.
Bu rapora göre, ziyaretçiler ev sahibi Uygur Türklerinin namaz kılıp kılmadığını, Ramazan ayında oruç tutup tutmadığını, kadınların giyim kuşamlarını ve İslami kelimeler kullanıp kullanmadığını kayıt altına aldı.
Uzatılan sigarayı veya alkolü almamak, karşı cinsle el sıkışmamak gibi davranışlar da not alınan hususlar.
Dini Uygulamalar Siliniyor
Çin yönetiminin bölgede uyguladığı önemli politikalardan biri de İslam dininin pratiklerinin ortadan kaldırılması. Bu amaca binaen bölgede namaz, oruç, başörtüsü, sakal, peçe gibi pratiklere karşı kısmen ya da tamamen yasaklar uygulanıyor. Uygur Türklerinin çocuklarına İslam dinini çağrıştıran isimleri vermesi de yasak.
Yurtdışına Kaçan Uygurlar
Çin yönetiminin baskıcı uygulamalarından kaçarak Türkiye, İngiltere gibi ülkelere yerleşen Uygurların sorunları da bitmiyor. Akrabaları Doğu Türkistan’da kalan Uygurların bir kısmına ülkeye geri dönmeleri için baskı yapılıyor. Çin yönetimi yurtdışına çıkmayı başaran Uygurlardan, hatta yabancı bir ülkenin vatandaşlığına geçenlerden dahi belgelerini, ülkedeki adreslerini, pasaportlarını telefon numaralarını, eğitim ve çalışma hayatlarına dair bilgileri talep ediyor.
Çin Hapishanelerinde Hayatını Kaybeden Doğu Türkistanlı Alimler
1990 yılında komünist Çin tarafından «bölücülük» suçlamasıyla tutuklanan ve 28 yıldır Çin hapishanesinde esaret hayatı yaşayan Doğu Türkistanlı alim Abdülkerim Abdülveli (Kirem Qari), hayatını kaybetti.
Konuyla ilgili açıklama yapan Doğu Türkistan Maarif Derneği Başkanı Hidayet Oğuzhan, Abdulveli’nin 1990 yılında çeşitli suçlamalarla 12 yıllık cezaya çarptırıldığını, daha sonra bu cezasının bitişi üzerine cezasının tekrar uzatıldığını ve tek kişilik hücrede tutulduğunu belirtti. Oğuzhan, bölgede etkin bir alim olan Abdulveli’nin vefatı dolayısıyla başsağlığı diledi.
Abdulveli’nin ölümünün İsveç’te yaşayan kardeşi tarafından da doğrulandığı bildirildi. Son 2 sene içerisinde Çin hapishanelerinde yaşamını yitiren Doğu Türkistanlı beşinci ilim adamı olan Abdulveli’den önce Abdulhamid Damolla, Abdulahad Mahdum, Muhammed Salih Damolla ve Abdurreşid Hacim adlı alimler de aynı şekilde yaşamlarını yitirmişti.
Kaşgar’ın Sokaklarında Ölüm Sessizliği
Bir zamanlar Doğu Türkistan’ın ve Uygur kültürünün kalbi olan Kaşgar da Çin yönetiminin baskısında nasibini alan bir diğer şehir.
Sokaklarda gezen insanların, cami cemaatinin, çarşılardaki kalabalığın yerini ölüm sessizliği almış durumda.
Bölgede sivil halka, gazetecilere nasıl cevap vermeleri gerektiğini telkin eden görevliler olduğunu aktarıyor.
Şehrin merkez camisi de camiden daha çok bir müzeyi andırıyor. Gazeteciler bir sonraki namaz vaktini sorduklarında, onlara yanıt vermeye cesaret edebilen kimse karşılarına çıkmıyor.
Yaşlı Uygurlara aynı soru sorulduğunda çoğunun dudaklarında sessiz ol manasına gelen aynı mimik canlanıyor. Bölgede gazetecilerle konuşmak oldukça riskli. Yaşlı bir Uygur şöyle fısıldıyor: “Artık kimse gelmiyor.”
Tüm dünyanın derin bir sessizliğe büründüğü doğu Türkistan’da Çin yönetiminin baskıcı politikaları, müslümanları köklerinden ve inançlarından koparmaya devam ediyor.
————————-
Kaynak
Mepa News | Haber Merkezi