Kalbe Dokunan Hikayeler – Ümit Şit / 2024 Ağustos / 141. Sayı
Coğrafya öğretmeniyim…Sivas’ta muhafazar bir ailede doğdum. Bayram ve Cuma namazlarını kaçırmazdık. Her çocuk gibi yaz Kur’an kurslarına da giderdim. İlk Kur’an kursu hocam bana çok merhametli yaklaştı hatta bir Kur’an hediye etmişti. Verdiği o Kur’an hala evde bulunuyor. Tabiki çocuğum… Kur’an kurslarını oyun alanı olarak görüyordum. Sivas’ın örfü ve kültürüyle büyüdüm. Dedemin bayram sabahı bizi camiye götürmesi, büyük bir aile ile büyük sıcacık sofralara oturmamız, bayramlarımız özellikle ramazanların çok güzel geçmesi… Oruç tutar, iftar zamanında dedemin horoz şeker ile ödüllendirmesi, gerçekten çocukluk ve ergenliğin bir dönemindeki güzel anılar güzel zamanlardı. Ergenlikte işler farklı boyuta ulaştı. Ailenin verdiği fikirlere karşı kendi fikirlerinizi oluşturmaya başlıyorsunuz. Tabiki üniversite ortamında farklı çevreler ediniyorsunuz ya da o çevreler sizi buluyor. Babamın işi nedeniyle Sivas’tan Mersin’e gelince her şey değişti. Çevrem değişti. Camiden koptum. Cumalara giderken cumalara da gitmemeye başladım. Kötü alışkanlıklarım oldu. Çevrem değişince algılarımda değişti. İslam ile ilgili hiçbir şey aklıma gelmiyordu. Yapmam gereken hiçbir şeyi yapmıyordum. Allah ile iletişimim kopmuştu. Allah ile bağlantım kopunca hayatımda etkilendi. Ve ateist oldum. Ancak yakın arkadaşlarım hariç kimseye özellikle aileme hiç söylemedim. Çünkü babam beni evlatlıktan reddederdi. İslam ile ilgili onlarla bu tartışmalara hiç girmedim. Yaklaşık on yıl ateist olarak yaşadım. Hayatımın dönüm noktası şöyle oldu. Öğrencilerimin olduğu ortamda Kur’an’ın hak bir kitap olup olmadığı üzerinden konuşmalar yapıyorduk. Madem ateistim ve bir dünya görüşü belirlemişim o zaman Kur’an’ın hak bir kitap olmadığını Müslümanlara göstermek ve kendi fikirlerimin doğru olduğunu kanıtlamak için Kur’an’ı araştırmaya başladım. Müslümanları kendi kaynakları ile vurmayı planlıyordum. Daha önce Kur’an’ın hak olup olmadığı ile alakalı konuştuğum bir öğrencimden Kur’an’ı bir CD’ye kaydedip bana vermesini istedim. Böylelikle işten eve, evden işe giderken Kur’an’ı dinleyebilecektim. Çünkü Kur’an’ı okumaya vaktim yoktu.
Kur’an’ı dinlemeye başladım ancak çok kendimi veremiyordum. Bir yandan dinliyor bir yandan ise başka şeyler düşünüyordum. Fakat bir gün dönüm noktam olan bir ayetin uzaktan sesini duydum. “O iki doğunun ve iki batının rabbidir…” Kulak kesilmiş değildim o an. Sadece kulağıma çalınmıştı ama şaşkınlık içinde ‘ne dedi’ dedim. ‘O iki doğunun ve iki batının Rabbimi dedi?’ dedim. Kaydı başa sardım. O iki doğunun ve iki batının rabbidir ayeti kulağımda yankılanıyordu. Böyle coğrafi bir bilginin Kur’an’da bulunması ne alaka dedim. Günümüz coğrafya bilimine ait bu bilginin Kur’an’da yer alması beni çok şaşırttı. Çünkü herkesin bildiği gibi doğu ve batı bir tane değildir. Dünyanın eksen eğikliğinden dolayı doğu ve batı yer değiştirir. Doğu ve batı konusunda yıl içerisinde iki tane zıt kutup oluşur. Birisi 21 Haziran’da, diğeri ise 21 Aralık’ta ortaya çıkıyor. Yani ayrı ayrı iki doğu ve iki batı vardır. Kaydı geri sararak bir daha dinledim. İki doğu ve iki batının rabbidir dedi ve arkasından şu ayet geldi. “Artık rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlayacaksınız…” Arabayı kenara çektim. Bana bir şeyler oldu… O kadar kötü oldum ki… Dedim ki 1400 yıl önce yazılmış bir kitap bunu söylemez. İmkânsız bir şey… Hadi o zamanlar gözleme dayalı olsun. Ancak peygamber olduğunu iddia eden biri niye insanları ikna etmek için bu bilgiyi kullansın ki? Çok kötü oldum… Bütün vücudum titriyordu ve artık bastıramadım ve hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Bu kitap Allah kelamıdır dedim. Benim alanım ile alakalı bir şeyi duyup etkilenmek çok farklı bir duygu. Daha sonra bir Kur’an’ı Kerim meali aldım ve dedim ki ben bu kitabı adam akıllı baştan sona kadar okuyacağım. Kur’an’ı okurken şüpheye düştüğüm ayetler oldu. Ancak olamaz dediğim, hayranlık uyandıran ayetler o kadar çoktu ki. Ve şöyle kanaatte bulundum. Evet şu an anlayamadığım ayetler olabilir ancak Rahman sûresindeki iki doğu ve iki batı’nın rabbidir ayetini bir coğrafya öğretmeni olmasaydım birçok kişi gibi bende anlamayıp es geçecektim. Kuran bir mucizedir. Ancak üstün bir güç bu kadar çok anlamlı cümleler kurup her birinin içinden farklı bir anlam çıkarırken yanılsayacak bir anlam içermez. Sürekli okuyordum. Şems sûresi beni çok etkileyerek Rahmân sûresinden sonra ikinci dönüm noktam oldu. Şems bilindiği gibi güneş demek. Güneş ile ilgili bir sûre var. Şems sûresindeki her ayetin son harfi, ‘h’ harfi ile bitiyor. Buradaki olağandışı olay şudur. Bütün güneşi ve yıldızları oluşturan iki element vardır. Bunlar helyum ve hidrojendir. Bu kadar tesadüf fazla değil mi?
Kur’an’daki coğrafi bilgiler benim Müslüman olmama sebep oldu. Evet. Şöyle denilebilir. O çağlarda güneşi görüp gözlemleyip iki doğu ve iki batıyı bulabilirler miydi? O şartlarda çok zor ancak hadi bilirlerdi diyelim. Peki Allah’ın Kur’an’da semayı yedi kattan oluşturduğu, yeryüzünün katmanlardan oluştuğu buyruluyor. Bir coğrafya öğretmeni olarak şunu kesin söyleyebilirim. O zamanın insanlarının bu bilgilere ulaşması imkansızdır. O zamanın müşrikleri bu ayetleri anlamadıkları için gülüyorlardı. Günümüzde biz bu ayetleri duyunca mest oluyoruz.
Allah’ın kitabını okuyorum ve doğanın içerisinde olmayı çok seviyorum. Özellikle ailemle beraber doğada yürüyüşlere çıkıyorum. Allah’ın yarattığı rüzgarlar beni özgür kılıyor. Doğa yürüyüşleri bir arayış boşluğunu doldurmak için değil, Allah’ın yaratmadaki inanılmaz gücünü tefekkür etmek için. Artık bir ağaca, yıldızlara, güneşe, aya bütün kâinata boş gözlerle bakmamanın mutluluğunu yaşıyorum.
————————————-
* Sevgili coğrafya öğretmeni Ahmet Burak Kargı’ ya dönüş hikayesini insanlara ulaştırmak adına dergiye taşımamıza izin verdiği için teşekkür ederiz.