Mutlu Evliliğin Sırları 7

Nebevi Aile – Halime Yılmaz / 2025 Nisan / 149. Sayı

Hamd, alemlerin Rabbi Allah’a aittir. Salat ve selam, peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’ e, onun ailesi ve ashabına olsun. Allah’ ın selamı, rahmeti, bereketi ve inayeti tüm Müslümanların üzerine olsun. Ana başlığımıza onuncu alt başlıkla devam ediyoruz.

10. Alacağını ve Vereceğini Zamanında Tahsil Et

Her şey zamanında anlamlı ve güzeldir. Eşine vermen gereken sevgiyi, saygıyı, güveni, anlayışı, güler yüzü, güzel sözü, sadakati, fedakarlığı zamanında ve olması gerektiği dozda vermen gerekir. Eşinden alman gereken sevgiyi, saygıyı, güveni, anlayışı, güler yüzü, güzel sözü, sadakati, fedakarlığı da zamanında alman gerekir.

Eşine vermen gerekenlerle başlayalım. Eğer eşine vermen gerekenleri zamanında vermezsen ne olur?

Zamanında vermediğin sevgiyi eşine ihtiyacın arttığı ve başka kimsenin yanında olmadığını anladığın yaşlılık zamanında vermeye kalkarsan bu sevgi sana da eşine de bol gelir. Ağır gelir. Bu sevgi eşinin gözünde iğreti bir sevgi gibi görünür. Böyle bir sevgi anlamsızdır. Çünkü zamanında, ihtiyaç duyduğunda alması gereken sevgiyi almamış eş, dünyadan el etek çektiği zamanda vermeye çalıştığınız sevgiye neden ihtiyaç duysun ki? Zamanında cimri davrandığın sevgiyi cömertçe sunmaya çalıştığını gören eş, bunun karşılığında beklediğin sevgiyi gösteremez. Zira artık geçmiştir. Onun gençliği, sevgisi, hayatı, tecrübeleri ve en güzel yılları sevgisiz geçmiştir. O saatten ve eşiyle yaşadığı sevgisiz yüzlerce tecrübeden sonra eşine sevgiyle bakması çok zordur.

Zamanında göstermen gereken saygıyı eşine, yaşlanınca göstermeye kalkarsan bunun hiçbir manası olmaz. Gençliğinde kendisine saygı duymayan eş, diğer eşin gözünde değersiz bir eş olur. Çünkü sevgisiz belki olur ama evlilikler saygısız olmaz. Saygının olmadığı bir yuvada kavga gürültü çok olur. Kavga gürültüyle geçen bir evlilik genelde uzun sürmez. Oldu da uzun sürerse üzerinden geçen her bir dakika eşler için eziyet telakki edilir.

Her iki eşin de birbirine güven vermeye ihtiyacı vardır. İnsan, güven duymadığı bir yerde güven duymadığı insanla yaşayamaz. Çünkü güven, insanın en acil ihtiyaçlarındandır. İnsan hayatında güven, yemek-içmek kadar elzemdir. Düşünün! Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem neden başka sıfatlarıyla değil de el emin olma sıfatıyla tanınmıştır. Çünkü güvenilir olmayan bir insana kimse tabi olmaz ve dinlemez. Bu, evlilik ilişkisinde de böyledir. Erkeğin hanımına güven vermesi demek, kadının kocasını arkasında bir dağ gibi hissetmesi ve sırtını ona dayaması anlamına gelir. Kadının kocasına güven vermesi demek, her bakımdan eşinin gözünün arkada kalmaması, kocasının yokluğunda evine ve çocuklarına sahip çıkacağından emin olması, kocasının sıkıntılarını hafifletmesi anlamına gelir. Bu güven, evlilik öncesi tanışma evresinde verilmeye başlanmalıdır. Uzun zaman mahrum edilir ve yıllar almış evliliğin son evresinde verilmeye kalkılırsa o insanın yüzüne çarpılır ve artık hiçbir kıymeti yoktur.

İnsan için dünyanın en kıymetli şeyi olan bazı şeyler, zamanı geçince dünyanın en kıymetsiz şeyi haline geliverir. Onu alıp eşinizin ihtiyacı varken verseydiniz sizi yere göğe sığdıramazken, gözünde bir kıymeti yokken vermeye kalkarsanız o şeyin yüzüne bile bakmaz. Şöyle düşünün! Hazreti Hatice peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’ e ilk vahiy geldiğinde, hanımının desteği ve güvenine en çok ihtiyacı olduğunda ona destek vermeseydi, yaşasaydı da peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Mekke’ yi fethettikten sonra bu güvene ihtiyacı yokken vermeye kalksaydı o güvenin bir kıymeti olur muydu? Hatice, eşine vermesi gereken güveni zamanında ve yerinde verdiği için Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem tarafından öldüğünde asla unutulmadı, vefat ettiği yıl “Hüzün yılı” ilan edildi ve sonraki hanımlarından Aişe’ nin, Hatice yaşamasa da Peygamber’ in ona devam eden vefası dolayısıyla en çok kıskandığı kadın oldu.

İnsan, “nisyan” yani “unutkanlık” kökünden gelen bir kelimedir. Sürekli unutmaya meyyaldir. Bildiğini unutur, cahilliğini unutur, öğrenmesi gerekeni unutur, yapması gerekeni unutur, unutur da unutur. Unuttuğunda ihtiyaç duyduğu iki şey vardır. Birincisi hatırlatılması, ikincisi de anlayışlı olunması.

İnsana bu hayatta en çok anlayış göstermesi gereken kişi eşidir. Zira onunla en çok zaman geçiren odur. Terbiye, insan hayatında ömür boyu devam eder. Eşler birbirini sürekli terbiye etmeye devam etmeli ve bu konuda anlayışı elden bırakmamalıdır. Zira terbiye eden tarafın en büyük ihtiyacı anlayıştır. Aynı hatayı tekraren yapmasına anlayış, ıslah olmakta zorlanmasına anlayış, hatta yıllarca uğraşmana rağmen birçok kötü huyun değişmemesine anlayış gerekir. Anlayışlı olmak, herkese verilmez. Kalbi yumuşak, ince düşünceli ve anlayışlı olmak isteyen insana verilir ve nasip işidir. Dualarımızda Allah’ tan anlayış da isteyelim. Zamanında eşine göstermediğin anlayışı, yaşlandığında göstermeye çalışman, seni onun gözünde küçültür. Her şey zamanında güzeldir.

Ebu Zer radıyallahu anh şöyle dedi:

Nebi sallallahu aleyhi ve sellem bana (hitaben) buyurdu ki:

Din kardeşini güler yüzle karşılamak gibi (tabiî) bir iyiliği bile sakın küçük görme![1]

Eşin hem eşin hem de din kardeşindir. Ona, evliliğin en güzel yıllarında güler yüzü esirgemek demek, ona karşı en asgari düzeyde din kardeşliği vazifeni yapmamak demektir. Diğer yandan eşlik vazifelerinden birini yerine getirmemek demektir. Ona gençlik zamanında göstermediğin güler yüzü yaşlanınca göstermek, en basit tabirle abesle iştigaldir.

Ebû Hüreyre radıyallahu anh’ den rivayet edildiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“…Güzel söz sadakadır…”[2]

Allah’ın nasıl bir misal getirdiğini görmedin mi? Güzel sözü, kökü sabit, dalları gökte olan güzel bir ağaca benzetti. O ağaç, rabbinin izniyle her zaman meyvesini verir. Öğüt alsınlar diye Allah insanlara böyle misaller getirmektedir.”[3]

Güzel söz için kullanılan “güzel” kelimesini karşılayan Arapça kelime “Tayyib” kelimesidir. Bu, sıradan bir kelime değildir. Manasına baktığımızda derin anlamları içerdiğine şahit oluruz. “Tayyib” kelimesi “iyi, hoş, leziz, makbul, samimi, sağlıklı, oldu, güzel, tatlı, nefis” gibi lügavi anlamlara sahiptir. Bu manaları eşler arası ilişki bazında biraz açmaya ve üzerinde düşünmeye ne dersiniz? Eşine söylediğin sözlerin içerinde onun fıtratına göre iyi ve hoş şeyler olsun. Söylenen için lezzet veren ve bünyesinin, psikolojisinin ve içinde bulunduğu şartlara uygun, kabullenebildiği ve zamanında söylenen sözler söyle ona. Konuşurken ve eşini memnun ederken yapmacıklığa kayma; samimi ve içten sözlerle eşinin gönlünü al. Ayrıca söylediğinde bir yerde karar kılan, boşluğa bakmayan, eşinin günahını artırmayacak bilakis onu hayra sevk edecek sağlıklı sözlerin yerini tam bulacak kıvamda olsun. Öyle sözler kullan ki eşine, gerçekçi ve onu doğruya sevk edici olmasıyla beraber aklı başında bir kişinin “işte oldu. Tam yerine oturdu. Bu sözlerin hem içime huzur verdi hem de beni istikamete sevk etti” diyebileceği kadar dengeli olsun. Öyle güzel, öyle tatlı ve öyle nefis cümleler kullan ki eşine gözü senden başkasını görmesin. Senin tatlı sözlerinden başka sözleri duymaya ihtiyaç duymasın. Ne hoş değil mi? Şu söylediklerim bile insanın içine ferahlık veriyor. Bir de bunu karı koca birbirine ara sıra uygulasa tadından yenmez. Eşlerinizi bu güzellikten mahrum etmeyin. İnanın, en çok siz mutlu olursunuz.

“O ağaç, rabbinin izniyle her zaman meyvesini verir.” ayetin bu kısmı bizlere çok şeyler anlatıyor. Merak etme, söylediğin yerli yerinde Tayyib biz söz her zaman meyvesini verir. Bugün olmasa yarın verecektir. Güzel söz söyleyip hemen karşılığını alamayana, karşılığını bir gün alacağından tereddütün olmasın diyerek güzel söz söyleyene gelebilecek vesveselerin önüne geçiyor adeta. Ne mükemmel ayetlerle muhatabız! Elhamdülillah.

Gelelim sadakate! Sadakat, öncelikle onu emreden Allah için yapılmalıdır. Eğer bir kişi sadakati eşi için yaparsa onun sadakati kısa süreli olabilir. Zira insanı günahtan ve yanlış işlerden hiçbir beşer alıkoyamaz. Onu, nefsinin kötülüklerinden ve şeytanın tuzaklarından koruyacak yegâne güç Allah korkusudur. Allah’ tan korkan insan, O’nun yüce buyruğuna karşı gelmez ve eşiyle yetinerek gözü dışarı kaymaz.

Mümin erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar ve iffetlerini korusunlar. Bu onlar için daha arındırıcıdır. Allah onların bütün yaptıklarından haberdardır. Mümin kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar ve iffetlerini korusunlar.[4]

Eşlerin birbirine sadakatinin tamamen veya kısmen yok olduğu durumlarla sarsılan evlilikten hayır beklenmez. O evliliğin temelleri ihanet, güvensizlik, huzursuzluk, yalan gibi iğrenç işler üzerine kuruludur. Gençlik yıllarında eşinden başkalarına bakan ve haramlara bulaşan kişiye diğer eşin yaşlılıkta tiksinerek bakması ve onu kabullenememesi işten bile değildir. Ki bunu da eğer evlilik devam ettiyse söylüyorum. Zira böyle evlilikler de çok uzun sürmez genelde. Daha doğrusu sadakatsiz evlilik, evlilik değildir; sadakatsizlik yapılan eş için ağır bir yükten ibarettir.

Fedakârlık yapması gereken zamanda yapmayan eşin, diğer eşin ihtiyacı kalmadığı zaman fedakârlık yapmaya çalışarak eşinin gönlünü almaya çalışması çok nahoş bir görüntüdür. O yaptığı artık fedakârlık değil, çıkarcılıktır. Çünkü etrafında kimsesi kalmamıştır. Eşine duyduğu ihtiyaçtan ötürü ona göstermelik fedakârlık yapması eşine menfaatçi bir profil oluşturmasına sebep olur. İhtiyacı ve çıkarı varken karşı tarafın isteklerini yerine getiren ve bazı şeylerden fedakârlık yapana fedakâr denmez. Fedakârlık, eşinin ihtiyacı olduğu zaman yapılırsa güzel ve anlamlıdır.

Eşine vermen gerekenlerle birlikte ondan alacaklarında var. Ona vermen gereken şeylerin aynısını almaya senin de hakkın var. Eğer eşin bu konuda ihmalkâr davranıyorsa hemen pes edip kabuğuna çekilme. Alacağını almanın yollarını bul. Öyle akıllı insanlar var ki vereceğini hakkıyla verdikleri gibi alacağını da güzellikle almayı bilirler. Güzellikle almayı bilmek lazım. Bunun helal olan çok yolu vardır. Sen en güzel yolunu bul ve kullan. Mesela eşinin sevgisini alamadığını düşünüyorsun. Ona kendisini ne kadar çok sevdiğini söyle. Ama hemen karşılık vermesini bekleme. Zamana yay yapacaklarını. Sevgini gösterme yollarını çeşitlendir. Mesela eşinin sevdiği şeyleri karşılıksız yap ve ardından sadece gülümse. Sonra başka bir gün onun sıkıntısını gider ve tekrar yüzüne gülümseyerek usanmadan ona kendisini ne kadar çok sevdiğini söyle. Eşini başkalarının yanında öv. Eve döndüğünüzde tekrar yüzüne gülümse ve karşılık beklemeden onu çok sevdiğini hatırlat. Ama yine karşılık bekleme. Başka bir zaman eşine hiç beklemediği bir anda en sevdiği şeyi yap veya hediye al. Yine gözlerine bak ve gülümse. Karşılık beklemeden sadece “Seni çok seviyorum” de. Tabi ki yine karşılık bekleme. Eşinden bu davranışları gören ve bu sözleri samimice duyan normal ve karakterli her insan bir zaman sonra mutlaka karşılığını vermek isteyecektir. Sadece insan gerçekten çok aceleci ve yaptığının karşılığını hemen almak istiyor. Halbuki biraz sabretse ve menfaatsiz iyilik yapmaya nefsini alıştırsa, nefsini ayaklar altına almaya razı olsa birçok şey düzelecek, farkında bile değil.

Eşten alacağını alma konusunda güzellikle almasını bilmek zaman ve sabır isteyen bir iştir. İşte bu ikisini insana kazandıran yine takva olmaktadır. Allah’ tan hakkıyla korkan insan genç ve her şeye gücü yeteceğini düşündüğü zamanlarda bile takva ve sabırdan ödün vermez. Bu güzel haslet de konumuz açısından ona evlilikte mutluluğu beraberinde getirir. Ama bu dediklerimi eşler zamanında yapmalıdır. İş işten geçtikten sonra, eşinin ihtiyacı kalmadığında veya diğer eşten ümit kestiğinde yapmanın pek bir manasının olacağını sanmıyorum.

Yani değerli okuyucu kadın ve erkek kardeşim! Eşine karşı yapman gerekenleri saatinde, gününde ve vaktinde yapmaya çalış. Yapma imkânı bulamadığında mutlaka telafi etmenin yolarını bul. Zira eşine vermen gerekenleri zamanında vermezsen, sonraki herhangi bir zamanda vermenin hiçbir kıymeti olmayacaktır. Her şey zamanında güzeldir. “Taş yerinde ağırdır” atasözü bu anlamda cuk diye oturuyor. Unutma! Eşine verdiklerin karşılığında alacakların seni de memnun edecektir. Hayatının en uzun zamanlarını beraber geçireceğin insana karşı sevimli olmak ve bunun için gerekenleri yapmak akıllı insanın işidir. Ayrıca bir işi zamanında ve yerinde yapmak adalet duygusuna sahip olanların işidir.

Rabbim eşlerine karşı zamanında ve yerinde haklarını ifa eden, kendi hakkını da güzellik ve hikmetle almasını bilen takvalı, sabırlı ve adaletli kullarından olmayı nasip ve müyesser eylesin. Hamd, tüm mükemmel sıfatlara sahip olan Allah’a mahsustur.


[1]. Müslim, Birr 144. Ebû Dâvûd, Libâs 24

[2]. Buhârî, Sulh 11, Cihad 72, 128; Müslim, Zekât 56. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Tatavvu’ 12, Edeb 160

[3]. İbrahim 24-25

[4]. Nur, 30-31