Kudüs Şehidi Hasan Saklanan

Türkiyeli Şehitler – Cihan Malay / 2025 Nisan / 149. Sayı

“Ey iman edenler! Size, sizi elem dolu bir azaptan kurtaracak bir ticaret göstereyim mi? Allah’a ve peygamberine inanır, mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda cihat edersiniz. Eğer bilirseniz, bu sizin için çok hayırlıdır.” (Saf, 10-11)

Ayet-i kerime, iman edenlere kârlı ve çok hayırlı bir ticaret teklif ediliyor. Bu teklifi yapan asla sözünden dönmeyen/dönmeyecek olan alemlerin rabbi olan Allah Teâlâ. Peki teklif ne?

Allah için en sevdiği canını ve uğrunda nice zorluklara katlanıp elde ettiği malını verebilmek,

Mal ve candan, en büyük rızaya ulaşma uğrunda vazgeçebilmek,

Allah yolunda malı ve canı, kendisine malı ve canı dahil her şeyi verenin yolunda feda edebilmek. Bunu başarabilen kimselere şehit deniliyor.

HAYATI

1 Aralık 1990’da Şanlıurfa’da dünyaya gelen Hasan Saklanan, ilk ve orta öğreniminin ardından İmam Hatip Lisesi’ne kaydoldu. Lise eğitiminin ardından memleketinde imamlık görevine atandı.

ARZUSUNUN PEŞİNDE

İsrail, daha önce 14 yıldır kuşatma altında tuttuğu Gazze’deki Müslümanları 7 Ekim 2023 sonrası içeriye hiçbir şeyin girmesini engelleyerek tam bir kuşatma altına aldı. Kuşatma sonrası daha önce zor durumda olan Gazze halkı, çok daha zor durumda yaşamak durumunda kaldı. Bu durum gerek İslam aleminde gerekse de vicdanını yitirmemiş insanlar üzerinde üzüntünün hâkim olduğu bir tesir bıraktı. Buna bir de bir şeyler yapmak isteyip de yapamama faktörü etkilenince, üzüntünün şiddeti daha da arttı.

Vicdan sahibi bir Müslümanın bu duruma sessiz kalmasının mümkün olmadığını bilen bir Müslüman olarak Hasan’ı yakınları şöyle anlatıyor: “Gazze’de yaşananlar kendisini çok üzüyor, televizyonda izlediği öldürülen çocukları görünce ağlıyordu.”

Şehadet arzusu, öyle bir arzudur ki onu elde edebilmek ve ona ulaşabilmek için istekli ve gayretli olmak gerekir. Tıpkı Hz. Ömer radıyallahu anh’ın peygamberlik iddiasındaki yalancı Müseylimetu’l-Kezzâb’a karşı yapılan savaşta şehadeti aldığı onca yaraya rağmen arzulayan Ebu Akil radıyallahu anh için söylediği şu sözlerdeki gibi “O hep şehadeti arzulardı ve onun için çabalanırdı.”[1]

Bir arzuya tutulan ve bu arzusuna kavuşmak adına gayret gösteren kimsenin Allah isteğini gerçekleştiriyor.

Yakınlarından Aziz Yaka, onun üç kez Filistin’e gitmek için girişimde bulunduğunu ancak dördüncü seferde gitmenin nasip olduğunu söylüyor. Urfa’dan Kudüs gezisine katılacak üç kişinin seçildiğini, gidecek kişiler arasında onun da adının tevafuk çıktığını bildiriyor.

Annesi oğlu ile son görüşmesini şöyle anlatıyor: “Bana gülümsedi. Sarılarak kulağıma: ‘Annem yüksek sesle bana hakkını helal ettiğini söyle ve dua et ki bu kulaklarım duysun’ dedi. Ben de ‘Helal olsun. Sen, arkadaşların sağ salim gidin, sağ salim dönün’ dedim.”

ŞEHADETİ

Bir Müslümanın asla esareti kabul edemeyeceğini, onu kuşatma altına aldığında nasıl da adeta bir aslan gibi düşmanının üzerine atıldığına tarih şahitlik etmiştir. Etmeye de devam ediyor/edecektir.

İşte Hasan Saklanan da bir kez daha buna şahitlik etti.

28 Nisan’da Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kafilesi ile Kudüs’e gitmiş, daha sonra sağlık ve pasaport problemi olduğunu belirterek kafileden ayrıldı.

İsrail işgali altındaki Kudüs’te, kuşatma altındaki kardeşlerine yardım etmek için elindeki bıçağı ile Müslüman kardeşlerinin düşmanına saldırdı. Bir polisi yaraladı ancak diğer polis tarafından başından vurularak şehit edildi. Olaya şahit olan Müslümanlar da naaşının başında tekbirler getirdi.

O, adeta Selahaddin Eyyubi’nin “Kudüs ve Mescid-i Aksa işgal altındayken ben nasıl gülebilirim” sözünün izinden giderek Selahaddin Eyyubi gibi bir davranış sergilemiştir.

Yine o, Mescid-i Aksa’nın işgal günlerinde orası için minber yapan marangoza, “Bunu oraya koyabilecek misin?” sözlerine, “Ben marangozum, işimi yaparım. Biri de çıkar Kudüs’ü işgalden kurtarıp bu minberi oraya yerleştirir” cevabını veren marangoz gibi, ben bu uğurda canımdan geçiyorum, bir şeyler yapacak gücü olup yapmayanlar düşünsün gibi bir tavır sergilemiştir.

30 Nisan 2024’te şehit edilen Hasan’ın naaşına işgal devleti İsrail el koydu. Ancak bir ay sonra cenazesi teslim edildi. Kalabalık bir cemaat tarafından “Şehit Hasan onurumuzdur” sloganları eşliğinde memleketi Şanlıurfa’da kılınan cenaze namazının ardından kendi memleketinde defnedildi. Türkiye’nin birçok yerinde de gıyabi cenaze namazı kılındı.

O günlerde henüz hayatta olan HAMAS’ın şehit lideri İsmail Haniye, ailesini arayarak taziyelerini iletti ve Saklanan’ı “Kudüs’ün, Mescid-i Aksa’nın şehidi” olarak gördüklerini söyledi.

Cenaze günü HAMAS yetkililerinden Macit Ebu Hasan şöyle açıklamada bulundu: “Kudüs halkından mukavemetin lideri HAMAS’tan Gazze’nin sesi ümmetin nefesi olan Gazze halkından Şanlıurfa halkına selam olsun. Bütün dünya konuşurken, bütün dünya kınamalarla yetinirken kendi canını, kendi malını, kendi ruhunu ufacık bir bıçakla feda eden, bütün dünyaya karşı duran şehit Hasan kardeşimize selam olsun. Muhakkak ki şehit Hasan kardeşimiz kınamakla, kendini dövmekle yetinmedi, bu zulme karşı geldi. Eline aldığı ufak bir bıçakla Yahudi’nin kalbine bir hançer sapladı.”

HAMAS’tan yapılan açıklamada şöyle oldu: “Biz tek vücut, tek kan, tek dava ve tek düşmana sahip bir ümmetiz. Bu anlayışla Kudüs’te kahraman eylemi gerçekleştiren Türk şehidi Hasan Saklanan’ı selamlıyor; onu Filistin, Gazze, Kudüs ve Mescid-i Aksa şehidi ilan ediyoruz.” 

“Allah yolunda öldürülenlere (şehitlere) ölüler demeyin. Bilakis onlar diridirler, lâkin siz onu hissedemez, anlayamazsınız.” (Bakara, 154)

“Şehit için Allah katında altı özellik vardır:

Kanının ilk damlası yere düştüğünde günahları bağışlanır,

Cennetteki yerini görür,

İman hullesi giydirilir,

Kabir azabından kurtarılır,

(Günahkârların cehenneme sevk emri verildiği zaman meydana gelen) en büyük korkudan emin olur,

Başına dünya ve dünyada bulunan şeylerden daha kıymetli olan yakuttan, vakar tacı konur ve

Yakınlarından yetmiş iki kimseye şefaat eder.”[2]


[1]. İbnu’l-Cevzî, Sıfatu-Safve, c.1, s.466.

[2]. Tirmizî, “Cihad”, 25.