Kapak Dosya – Yusuf Mert / 2013 Temmuz / 8. Sayı
İtişare kelimesi aslen Arapça olup, şe-ve-re maddesinden istif’al vezninde bir kelimedir. Manası, danışmak, fikir sormak, öğüt istemek diye tercüme edilebilir.
İstişâre, müslümanların mühim vasıflarından biridir. Nitekim Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in hayâtına baktığımızda, O’nun her işinde istişâre ettiğini görmekteyiz. Ebû Hüreyre -radıyallâhu anh- şöyle der: “Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’den daha fazla dostlarıyla istişâre eden bir kimse görmedim.”(1)
Umûmiyetle birçok aklın, bir tek akıldan daha doğru karar vereceği âşikârdır. Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bu gerçeği: “İstihâre yapan hüsrâna uğramaz, istişâre eden pişmân olmaz, iktisatlı olan fakir düşmez” sözleriyle beyan buyurmuşlardır.
Hasan-ı Basrî Hazretleri, istişârenin faydaları hakkında: “Vallâhi, istişâre eden kimseler muhakkak önlerindeki tercihlerin en iyisine yönlendirilirler.” buyurmuş ve; “…Onların işleri, kendi aralarında istişâre iledir…”(2) âyetini okumuştur.(3)
“Akıl, akıldan üstündür.” darb-ı meseli de, ehil kimselerle istişârenin lüzûmunu ifâde etmektedir. Bilhassa gençlerin, yaşlı, güngörmüş ve tecrübeli kişilerle istişâre etmeleri zarûrîdir.
İstişâre ederken, durum bütünüyle ve olduğu gibi ortaya konulmalıdır. Böyle yapılmadığı takdirde istişâreden yanlış neticeler çıkabilir. Hazret-i Ebû Bekir -radıyallâhu anh-: “Sana yol göstermek isteyenden hâlini gizleme, aksi takdirde kendini aldatırsın.” buyurmuştur.
Kendisiyle istişâre edilen kişi de, saplantı hâlindeki peşin hüküm ve düşüncelerden sakınmalı, muhâtabı sıhhatli bir muhâkeme ve tarafsız bir zihniyetle dinlemelidir. Doğru olan ne ise, samîmiyetle onu ifâde etmelidir. Zîrâ kendisine danışan kardeşini yanlışa yönlendirenleri Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- zemmederek şöyle buyurur: “Kime müslüman kardeşi bir mesele danışır, onunla istişâre eder de o da kardeşine yanlış yolu gösterirse, ona ihânet etmiş olur.”(4)
Yâni kendisine danışılan kişinin sadece istişâre olunan meseledeki dirâyeti yeterli değildir. O aynı zamanda ahlâklı ve her türlü garazkârlıktan berî olmalıdır. Nitekim Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz: “Kendisiyle istişâre edilen, güvenilir bir kimse olmalıdır, (doğru olanı gizleyerek arkadaşına ihânet etmemelidir.)” buyurmuştur.(5)
Hazret-i Ömer -radıyallâhu anh- da şöyle demiştir:
“…İşlerin husûsunda, Allah’tan korkan kimselerle istişâre et!”(6)
İdeal bir istişare, beyin fırtınasının yaşandığı yerdir. Beyin fırtınası yaşamak ise ortak gündem veya meselelerin derdini, ızdırabını yakından duymakla ilgilidir. Meseleyi dert edinen, çözüm arayan, çözüme olan ihtiyacı ruhlarında hisseden kişilerdir ki, kimsenin aklına hayaline gelmeyen alternatifler bulur ve başkalarının çaresizlikten kıvrandığı yerde onlar birkaç yolla işin içinden çıkabilirler. Tarihte bunun bir çok misali vardır: “Allah Resulu’nun Medine etrafında hendek kazması, Fatih’in gemileri karadan yürütmesi gibi.” İşte bu gibi kimselerden oluşan bir istişare heyetinin karşısına en dâhi dimağlar da çıksa onlarla başedemezler.
İdeal istişare heyetindeki kişilerin bilgili olmaları şarttır. Gündemi, şartları, genel dengeleri, şahısları, geçmişi bilen ve hatta geleceği halden okuyup çıkarabilen, ilim, hikmet, san’at gibi değişik dallarda uzman şahıslarla istişare etmenin gerekliliği apaçıktır. Grubun ilgi sahasına giren konuların derinlemesine kavranması, farklı alanlarda etkileşimin boyutlarının bilinmesi ancak kendi sahalarında uzmanlaşmış ve de global tefekkür ve görüşe sahip insanların varlığıyla mümkündür.
İdeal heyet dinamik olmalıdır. Görüşülen konulara göre kişiler değişebilmelidir. Hep aynı kişilerle istişare etme zamanla monotonluğa dönüşebileceği gibi, grubun kendi içine kapalı olmasından ötürü istişare neticesinde doğruya ulaşma nisbeti de azalabilir. Eskilerin bilgi, tecrübe ve fikirleri ihmal edilmeyerek, yeni zihinlere de fırsat tanınarak onların heyet içinde yetişmeleri sağlanmalı ve böylece heyetin alternatif üyeleri hazırlanmalıdır.
İstişare heyetinde son sözü söyleyecek ve görüşülen meseleleri karara bağlayarak icra edecek bir “Başkan”a ihtiyaç vardır. Sahalarına göre farklılık arzetse de –mesela askeri istişarelerle mali istişarelerin keyfiyeti oldukça farklıdır- genel olarak istişare başkanının vazifeleri cümlesinden sayabileceğimiz bazı hususlar vardır:
İstişareyi idare eden sorumlu kişinin dikkat etmesi gereken prensipler
1- Mutlaka herkesin fikrini sormalı.
2- İstişarede bulunan kişilerin görüşlerini sabırla dinlemeli ve değerlendirmeli.
3- İstişare heyetinde bulunan fertlerin özellik-leri doğrultusunda kişilere görevler vermeli, iş takibinde bulunmalı, görevini yerine getirenleri ödüllendirmeli, eksiklik gösterenleri uyarmalı, nasihat etmeli. Şayet düzelme göstermeyen heyet üyesi olursa ehil kişilerle değiştirmeli.
3- Kendi plan ve projelerinin dayandığı esasları heyetle paylaşmalı.
4- Karar verirken salih insanların oluşturduğu çoğunluğu gözardı etmemeli. Her ne kadar İslam’da devlet başkanının ekseriyete uyma zorunluluğu yoksa da, gerek Efendimiz’in uygulamaları ve gerekse doğuracağı olumsuz neticelerden ötürü başkanın ekseriyetin görüşünü dikkate alması tavsiye edilmiştir. Çoğunluğun sesinin dikkate alınmadığı yerlerde hep küskünler güruhu oluşagelmiş ve bu küskünler daima problem olmuştur.
5- Kabul etmediği görüşleri mümkün mertebe gerekçeli bir şekilde reddetmeli.
6- Başkan grubunu beslemeli, onları umumi hedeflere yönlendirmeli, gereksiz ayrıntılar üzerinde vakit kaybetmenin önüne geçmelidir.
İstişare heyetinde bulunan fertlerin de gözetmesi gereken bazı prensipler vardır:
1- Fikirler herkesin anlayabileceği şekilde açık ve net olarak ifade edilmeli.
2- Egoizme düşerek illa benim dediğim olmalı diye ısrar etmemeli, fikir ifade edildikten sonra heyetin genel kabulüne havale edilmelidir. İstişare usulüne göre yapılmışsa; artık orada üzerinde anlaşılan karara, içimize sinmese de, muhalefet etmek uygun değildir. “Ben farklı ve isabetli bir görüşte bulunmuştum.” veya “Ben muhalefet şerhi koymuştum.” gibi sözlerle, alınan karar aleyhine söz söylenilmemeli.
3- İstişarede bulunan diğer heyetin görüşlerine saygı gösterilmeli ve bundan ötürü kimse kınanmamalıdır.
4- Geçmişte yapılan hatalar, olumsuzluk gündeme getirilmemeli, ancak hatalardan alınan ibretler de mutlaka zikredilmelidir.
5- İstişarede görüş sunan kişiler görüşlerini ahsen/en güzel olarak değil, hasen/güzel bir görüş olarak sunmalıdır ki, diğer istişare heyeti incitilmesin.
Hiyerarşik yapıdan kaynaklanan üst-alt uyuşmazlığının yegane çözümü istişare ile mümkün olur. İstişare ile üsttekiler alttakilerin de isabetli fikirleri olduğunu anlar, onlara değer verdiklerini göstermiş olurlar. Alttakiler de gayr-ı memnunluktan sıyrılarak kendilerine verilen kıymetin bilinci içinde onurlarını korumuş ve saygıda kusur etmeme yoluna girmiş olurlar.
Günümüzde küçük, büyük bütün başarılı firmaların sahipleri ve yöneticileri, devletler ve idareci kadroları, çeşitli kurumların başında duran bütün idarî âmirler ve aile içindeki fertler, istişare etme mecburiyetindedir. “Danışman”, “Danışmanlık” gibi çeşitli adlarla yürütülen faaliyetlerin tamamında, istişare ve ortak aklın işletilmesi söz konusudur. Ayrıca birçok konuda zaman zaman şûrâların (eğitim şûrâsı, güvenlik şûrâsı) yapılıyor olması da, bununla alâkalıdır. Çünkü topluluklar bilirler ki, bugüne kadar meşvereti görmezlikten gelen veya göz ardı edenler başarılı olamamıştır.
Rabbim ümmete salih yöneticiler, yöneticilere de Kur’an ve Sünnet çerçevesinde kendisine itaat eden, ihlâslı, sadık müşavirler ihsan eylesin.
———————————————————-
1) Tirmizî, Cihâd, 35/1714.
2) eş-Şûrâ, 38.
3) Buhârî, el-Edebü’l-Müfred, no: 258.
4) Buhârî, el-Edebü’l-Müfred, no: 259.
5) Tirmizî, Edeb, 57/2822.
6) İbn-i Ebî Şeybe, Musannef, VIII, 147.