Kapak Dosya – Ömer Ergül / 2015 Ekim / 35 Sayı
Şiî imâmiyye fırkası varlığını, Hz. Peygamber dönemine dayandırmaktadır. Sahabenin içerisinde Hz. Ali ve soyuna verilen vasilik veya velayet itikadında olan birçok sahabe olduğuna inanırlar. Bu hususlarda Hz. Ali ile beraber olan ve ona karşı yürütülen (!) mücadelelerde onun yanında yer alan kişileri muteber kabul ederlerken, diğer sahabelere karşı da birer hain gözü ile bakmaktadırlar.
Bu bakış açısı şiî ve sünnî dünyayı birbirinden ayıran önemli konuların başında gelmektedir. Bunun sonucu olarak da Şiî itikadı ve Şiî fıkhına temel olan rivayetlerin ve yorumların da şekillenişi gerçekleşmiş olmaktadır. Yani şiî dünyanın temel eserlerinde yer alan rivayetler kendilerince muteber sayılan kişiler kanalıyla gelmektedir. Bunlardan Hz. Peygamber, Hz. Fatıma ve on iki masum (imamlar) yani on dört kişinin sözleri bir nevi ilahi yasa hükmü taşımaktadır. Bunların dışında da bir grup sahabeye de itibar ettikleri görülmektedir. Temel eserlerini oluşturan rivayetler de bu kişilere dayanmaktadır.
Şimdi temel İslam ilimlerine dair birkaç eserlerini ele almaya çalışalım. Şia’nın temel eserleri denildiği zaman ilk akla gelen kuşkusuz Kütüb-ü Erbea olarak bilinen dört temel hadis kaynağıdır. Sünnî dünyadaki Kütüb-ü Sitte’nin onlardaki karşılığı denilebilir. Hz. Peygamber ve masum kabul ettikleri imamların rivayetlerini ihtiva eden bu eserlerin ilki Küleynî’nin (ö.329/941) el-Kâfi adlı eseridir. Küleynî, rivayet olunduğuna göre eseri imam Mehdi’ye göstermiştir. O da onay verip kâfi olduğunu belirttiği için bu ismi almıştır. Dört eserin en erken dönemde yazılmış olanı olan bu eser, itikadî ve fıkhî olmak üzere iki ana bölümden oluşmaktadır.
Dört temel eserden ikincisi ise Şeyh Sadûk’un (ö.381/991) Men la yahduruhu’l-fakih isimli eseridir. Kâfi’den sonra en güvenilir eser olarak kabul edilen bu kaynak, beş binden fazla rivayet ihtiva etmektedir.
Kütüb-ü Erbea’nın üçüncü ve dördüncü eserleri ise Ebu Ca’fer et-Tûsi’ye (ö.460/1067) aittir. Bu eserlerden birincisi Tehzibu’l-Ahkâm, ikincisi ise el-İstibsâr ismini taşımaktadır. Bir fıkıh kitabı olan Muknia’nın şerhi niteliğinde olan eserde 13.590 hadis yer almaktadır. Tehzib’in muhtasarı formunda olan İstibsar ise 5.511 hadisten oluşmaktadır.
Tefsir alanında Şia’nın temel kaynakları üzerine çalışma yapan Dr. Aslan Habibov’a göre Şii tefsir tarihi birbirini takip eden iki dirayet ve rivayet döneminden oluşmaktadır. Birinci dirayet dönemi (I-IV. asır), birinci dirayet dönemi (IV-XI. asır), ikinci rivayet dönemi (XI-XIII. asır) ve ikinci dirayet dönemi (XIV-XV. asır) şeklinde olduğunu belirtir.
Bu dönemlere ve önemli eserlere geçmeden hemen önce sahabe döneminde ilk tefsir faaliyetleri hakkında şiî bakış açısı kabaca şu şekildedir; Şia’ya göre ilk tefsir sahibi müfessir, Said b. Cübeyr’dir. Ancak eseri bize ulaşmamıştır. Ayrıca sahabe içerisinde İbn Abbas, İbn Mes’ud, Ubeyy b. Kab, Cabir b. Abdullah, Ebu’l Esved ed-Düeli gibi önemli isimleri sahiplenirler. Kendi kaynaklarında bu isimler ilk şiî müfessirler olarak tanıtılmaktadır. Şia’ya göre ilk şiî tefsir birinci yüzyılda yazılmıştır.
Habibov, şiî dünyada tefsir faaliyetlerinin tıpkı Sünnilerde olduğu gibi rivayet tefsiri olarak başladığını ve rivayet tefsirinde kaynak olarak da Kuran’ın kendisi, Hz. Peygamber ve Ehl-i Beyt imamlarının kaynak olduğunu söylemektedir. Hz. Peygamber’in vefatından sonra insanlar kuran ile ilgili bilgilerini imamlara sorarak karşılama yoluna gitmişlerdir. Bir nas mesabesinde olan imamların açıklamaları ise zamanla rivayet tefsirlerinin en önemli kaynağı haline gelivermiştir.
İlk dirayet dönemi olarak isimlendirdiği dönemde yazılan ilk eser Cabir el-Cûfi’ye (ö.127/745) aittir. Ancak Cûfi’nin eseri günümüze ulaşmamıştır. Dördüncü yüzyılda kaleme alınan önemli çalışmalar olmuştur. Bunlarda en önemlileri Kummî (ö.329/941) ve Ayyaşî’nin (ö.320/932) eserleridir. Habibov, ilk dönemde kaleme alınmış tefsirlerden 5 tanesinin günümüze kadar varlığını sürdürebildiğini söylemektedir. Bunlar; İmam Ca’fer es-Sâdık, İmam Hasan el-Askerî, Furât b. İbrahim b. Furât el-Kûfî, Muhammed b. Mesûd el-Ayyâşî ve Ali b. İbrahim b. Haşim el-Kummî’ye nisbet edilen tefsirlerdir. Ancak bu eserlerin her biri ile de ilgili bir takım kusurlar bulunmaktadır. Bu döneme dair en önemli olay dört hadis kitabından ilk ikisinin yazımının tamamlanmış olmasıdır ki bu eserler, rivayet tefsirleri için bir kaynak özelliği taşımaktadır.
Birinci dirayet döneminde artık rivayetler gelişen ve değişen şartlarda yeterli gelmemektedir. Dirayet usulü ön plana çıkmıştır. Bir takım kısmî tefsirler yapılsa da Kuran’ın tamamının tefsirini yapan en önemli sima Ebu Ca’fer Muhammed b.Hasan el-Tûsi olmuştur. Tûsi’nin yanısıra yazmış oldukları eserleri ile Ebu Ali et-Tabersi ve Ebu’l Futuh er-Razi de kendilerinden sonraki müfessirler üzerinde önemli tesirler yapmışlardır.
Muhammed Emin el-Esterebâdi (ö.1033/1624) ile canlanan Ahbarilik ve rivayet tefsir çalışmaları bu dönemin ikinci rivayet dönemi olarak isimlendirilmesine yol açmıştır. Bu dönemde yazılan en önemli üç eserden birincisi Feyz el-Kâşânî’nin es-Sâfî, ikincisi Bahrânî’nin (ö.1107/1695)el-Burhan, diğeri ise Huveyzî’nin (ö1112/1700) Nuru’s-Sakaleyn adlı eserleridir.
Allame Muhammed Hüseyin et-Tabatabâî (ö. 1402/1981) ve telif ettiği el-Mîzân fî Tefsiri’l-Kur’ân adlı tefsiri dördücü döneme yani ikinci dirayet dönemine damgasını vurmuştur.
Şia fıkhı, Caferi fıkhı olarak bilinir. Caferi fıkhının tedvini son imamın gayrete girmesinden sonra başlamıştır. İlk olarak dört hadis kitabı ile yetinilen dönemin arkasından, bu eserlerde yer alan muamelata dair hadislerin çıkarılması ile oluşan eserler kaleme alınmıştır. Bu eserlere örnek olarak verilebilecek eserler İbn Ebi Ukeyl el-Hazza’nın (ö.369/979) el-Müstemsek bi Habli Ali’r-resul ve İbnü›I Cüneyd eI-İskafi›nin (ö. 381 / 991) Tehzibü’ş-Şia Şiali-ahkami’ş-Şeria›sıdır.
IV. (X.) yüzyılın sonlarına kadar hakim olan hadis ve rivayet ağırlıklı (ahbarî) fıkıh anlayışı, V. (XI.) yüzyıldan itibaren yerini Kur’an ve sahih sünnetten sonra akıl ve ictihada yer veren usüli fıkıh anlayışına terketmiştir. Şeyh Müfid’in el-Muknia’sı Şerif el-Murtaza’nın el-İntişar›ı, Ebü’s-Salah el-Halebi’nin el-Kafi fi’l-fıkh’ı bu yeni türün ilk örneklerindendir. Ebu Ca’fer et-Tusî’nin el-Mebsut ve en-Nihaye eserleriyle sistem ve muhteva olarak ahbar metodundan tamamen farklı bir konuma getirdi. İlk defa Şehid-i Evvel (ö.786/1384) sünni fıkıh ekolünden alıntılama yapmaksızın özgün eserler kaleme alan ilk kişidir. el-Lüma ve el-Elfiyye en çok ilgi gören iki eseridir.
Ca’feriliğin devletin resmi mezhebi haline geldiği Safeviler döneminin en önemli isimleri ise Ali b. Hüseyin el-Kereki (ö. 940/ 1533), Ahmed b. Muhammed el-Erdebili (ö 993 / 1585) ve Muhammed Emin el-Esterabadi’dir (ö 1036/ 1626).
Genel olarak Şia’nın temel kaynaklarına dair değineceğimiz şeyler bunlardan ibaret. Daha geniş ve ayrıntılı bilgiye sahip olmak isteyen okuyucular kaynakça da belirtilen eserlere müracat edebilirler.
————————
Üzüm, İlyas, Kütüb-ü Erbaa, DİA
Karaman, Hayrettin, Ca’feriyye, DİA
Özel, Ahmet, Fıkıh, DİA
Habibov, Aslan, İlk Dönem Şiî Tefsir Anlayışı, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü (Basılmamış Doktora Tezi)